Sezai Karakoç: "Türkiye’de bugüne kadar bu tür bir siyasi özgürlüğe imkan tanınmamıştır.."
“…1971’de bir gün Ankara’da Mülkiyeliler Birliği bahçesinde rasladığım, liseden ve fakültede bizden bir yıl önce olan, yoksulken daha sonra zengin olduğu söylenen bir tanıdık, yarı sarhoş bir şekilde “Bir şey yapamadın. Senden çok şeyler umuyorduk. Ne oldu?” demişti bana. İnsanların birbirini değerlendirmesi, hep kendine nisbetle, ister istemez kendi görüşü çerçevesindedir. Anladığım kadarıyla, onun beklediği, benim bir partiye girip milletvekili ve hatta bakan olmamdı. Bunu uzaktan uzağa düşünmüş, böyle bir şey olmayınca, sukut-u hayale uğramıştı. Oysa ne bilsin ki, güncel politikayla benim hiç ilişkim olmadı ve olamazdı. Bu tür teklifler olmuştu kuşkusuz, fakat ben hep uzak durmuştum. Böyle bir düşünce benim ölümüm demekti adeta. Ben ancak kendi dünya görüşüm çerçevesinde bir siyaset yapabilirim ki, Türkiye’de bugüne kadar bu tür bir siyasi özgürlüğe imkan tanınmamıştır. Bundan sonra tanınır mı, onu bilemem. Ama, tanınırsa, sıhhi bir engel olmadıkça, elbet, milletimin hizmetine siyasi planda da koşmayı ödev bilirim.
Bugüne kadar, partilere girseydim, ancak susup oturmam karşılığında bir takım mevkiler verirlerdi. Oysa bu tür politikadan uzak durarak düşüncelerimi mümkün olduğu kadar halkıma anlatma imkanı buldum. Yazılarla ve kitaplarla. Bir politikacı olup televizyon ve gazetelerde adı sık sık geçen biri olmayışım etkinliği sadece o planlarda gören ve arayanlarda, sanki gerekeni yapmamışım gibi bir izlenim doğurmuştur tabiatıyla. Ama onları haklı bulmak mümkün değildir.
Ülkenin yarası derindedir. Yüzeyden bir takım pansumanlarla tedavi mümkün değildir. Bu yüzden, sırf politikacılıkla yapılan hizmetin sınırlı kaldığını söyleyebilirim. Hatta politikacılar, körü körüne partizanlıktan ve iktidardayken ellerindeki imkanlar sebebiyle kendilerine gösterilen gayr-i samimi saygıdan öte, halkın gerçek sevgisi ve takdirine dayanan bir saygınlık kazanamamışlardır günümüzde. Politika için politika mesleği, demokrasi rejimini de diğerleri gibi içten yaralayan bir ahlak sorunu olarak duruyor insanlığın önünde…” (Sezai Karakoç, Diriliş dergisi, 30 Haziran 1989, Sayı: 50)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.