Sezai Karakoç: Batı Saldırısına Karşı

Sezai Karakoç: Batı Saldırısına Karşı
Bu yazı, Sezai Karakoç’un İstanbul’da yaptığı, 9 Kasım 2007 tarihli, “Batı Saldırısına Karşı” başlıklı basın açıklamasıdır:

Bati, Roma İmparatorluğu devrinden beri hegemonya hastasıdır. Dünyaya hakim olmak, kendisinin dışındaki bütün insanları köle yapmak ister. Ona göre bu onun en doğal hakkıdır. O, beyazdır. "İnsanlar" derken kendilerini kasdederler. Avrupa dışındaki kıtalarda yaşayanlar, açıkça söylemeseler de, bir tür hayvan olarak görürler.

Yüzyıllar boyu Haçlı Seferlerini düzenleyerek İslâm ülkelerini işgal ve yağma eden, insanlarını öldüren, sayısız, hesapsız kıyım ve zarara sebep olan, sonunda medeniyetimizden hisseler kapıp giden Batı, Batı Hint Adaları inancıyla istilâya gittiği Amerika'yı keşfedince bir an için aradığını buldu sandı. Aradığı neydi? Aradığı, dünyayı zaptetmek için yüzyıllar içinde rahatça hazırlanabileceği tenha ve erişilmez bir yer bulmaktı.

Ancak, Amerika, insansız ve boş bir kıta değildi. Orada da her yerde olduğu gibi insanlar yaşıyordu ve bunların da kendilerine özgü medeniyetleri vardı. Olsun. Ne beis vardı, kendisini hak din hıristiyanlığı (!) nı yayan "fatihler" olarak adlandıran Batılılar, bu insanları soykırımına uğratıp soylarını soplarını yok ettiler. Kalan kılıç artıklarını da köleleştirdiler. Böylece, tarihin kaydettiği dikkate değer kültür ve medeniyetlerden olan İnka, Maya ve Aztek kültür ve medeniyetlerini yıktılar, tarihin karanlığına ve çöplüğüne gömdüler. Altınlarını, hazinelerini de mülkiyetlerine geçirdiler. Bu şekilde, Kader ve Tarih tarafından, kıyamete kadar sürecek "soy katili" yazısı damgası vuruldu alınlarına.

Bati, Roma İmparatorluğu devrinden beri hegemonya hastasıdır. Dünyaya hakim olmak, kendisinin dışındaki bütün insanları köle yapmak ister. Ona göre bu onun en doğal hakkıdır. O, beyazdır. "İnsanlar" derken kendilerini kasdederler. Avrupa dışındaki kıtalarda yaşayanlar, açıkça söylemeseler de, bir tür hayvan olarak görürler. Onları, sarı, siyah, kızıl gibi, ten renklerine göre isimlendirirler. Onları, köleleri, ülkelerini de, kendi malları mülkleri saymayı en tabii hakları olarak kabul ederler.

Önce, Afrika'ya yöneldiler. Oranın insanlarını hayvan avlar gibi yakalayıp Avrupaya, Amerikaya götürüp köle olarak en zalimane şekilde çalıştırdılar. Sonra Doğu'ya, Çin'e, Hindistan'a, Hindi Çini’ye, Avustralya'ya saldırdılar. Çin'i ve Hindistan'I işgal, Afrika'yı istilâ ettiler. Birinci Dünya Savaşı'nda da, yeni keşfedilmiş enerji kaynağı petrolü de gözönünde tutan bir hırsla, İslâm ülkelerine, bilhassa Batıya karşı İslâm, suru, kalesi olan Osmanlı Devleti'ne saldırdılar. Ve onu yıktılar. Ve artık bütün dünya ellerine düştü sandılar.

Ama, herkesin bir hesabı var, Allah'ın da bir hesabı var. İlahi Kudretin tecelli aynası olan kaderin ve tarihin hesabi var. Ve bu hesap gelmekte gecikmedi. Hırslarından dünyayı paylaşamadıkları için birbirlerine düştüler ve İkinci Dünya Savaşı patladı. Az kalsın birbirlerini yok edeceklerdi. Bundan yararlanarak bir çok ülke bağımsızlığına kavuştu.

Sonraki elli yıl içinde kendilerini toparlayan Batılılar, bir parça kendilerine gelmeye, rahat nefes almaya çalışan İslâm ülkelerine saldırıya geçtiler. Uzun vadeli planla İslâm Dünyasını paramparça edip, devletleri yıkıp yerine ufak ufak bağımsız yerel yönetimler kurmak, onları köleleştirmek, soykırımına uğratmak, soylarını soplarını yeryüzünden kaldırmak, medeniyetlerini yok etmek, İslâm inancını saptırıp yozlaştırmak, camilerini, şehirlerini yıkmak, su, petrol, tarihi eser ve topraklarını ele geçirmek için topyekûn bir saldırıdır bu. Böylece korkunç bir Haçlı amacıyla tekrar geldiler. Eldeki yazma eserleri yaktılar. Müzeleri yağmaladılar. İnsanlarımızı öldürüp duruyorlar. Terör bahanesiyle, ruhlarında silinmez bir şekilde yerleşmiş bulunan öldürme, yok etme komplekslerini, islâma karşı olan aşağılık komplekslerini tatmin etmek istiyorlar.

Suçlamamız, Batı yönetimleri içindir. Halklar pasiftir. Yönetimler onları kullanır. Batı düşünür, şair, bilgin ve yazarlarından bir kısmının içinde de yönetimlerinin bu zulümlerinden rahatsız olanları vardır. En azından, Batıda, kendi aralarında, "insan hakkı" mücadelesi sürdüren bu kimseleri, dünyayı sömürmek isteyen yöneticilerinden ayırıyoruz. Onları birlikte hareket etmeye elverişli görüyoruz.

İslâm Dünyası uyanmalı, harekete geçmeli. Kendi birliğini kurmalı. Kendi Birleşmiş Milletlerini, kendi Güvenlik Konseyi'ni, kendi Askeri Gücü’nü (Nato benzeri) en kısa zamanda kurmalı.

Kırk yıldır, elli yıldır söylediğimiz gibi, yine söylüyoruz ki, biran geçirmeden, İslâm ülkeleri İSLÂM BİRLİĞİ'ni kurmalı.

İSLÂM BİRLİĞİ'ni kurmalıyız, müslümanlar! Yoksa, esaret, kölelik geliyor. Topraklarımızın yabancıların eline geçmesi, ülkelerimizin işgâli, soy ve soplarımızın, insanlarımızın ve medeniyetimizin yok edilmesi geliyor.

A. SEZAİ KARAKOÇ

Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı

Basın Açıklaması, İstanbul, 9 Kasım 2007.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.