Şeyh Yusuf el-Kardavi'den İran ve Hizbullah itirafı
Şarkulevsat Gazetesi'nde yayınlanan makalede Şeyh Yusuf el-Kardavi İran ve Hizbullah'la ilgili itiraflarda bulundu...
2 Haziran tarihinde Şarkulevsat Gazetesi'nde bir makale yayınlandı. Bu makalede İslam lideri Şeyh Yusuf el-Kardavi?nin İran ve Hizbullah ile ilgili itirafları yer aldı.
Yıllarca mezhepleri yakınlaştırma çağrısı yaptığını ifade eden ve eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde İran?a gittiğini dile getiren Şeyh Yusuf el-Kardavi, Hizbullah'ı desteklediği için hata ettiğini itiraf etti. Şeyh Yusuf el-Kardavi, Humeyni'nin İran projesinin de bir islam projesi olmadığını savundu.
İşte Kardavi'nin İtiriafları:
* ?Yıllar önce partisine Hizbullah adı veren -ki şimdi Beşşar Esed?i savunarak aslında zalim bir yöneticinin ve şeytanın partisidir- Hasan Nasrallah?ı savundum.
* Oysa o vakitler Suudi Arabistan?daki ileri gelen âlimleri karşıma alarak Hizbullah?ın desteklenmesi çağrısında bulunmuştum ancak Suudi âlimler benden daha olgun ve basiretli çıktılar. Çünkü onlar bu kimselerin iç yüzünü ve yalancı olduklarını iyi biliyorlardı.?
* ?Bütün bu yaptıklarımdan, Hizbullah?ı savunduğumdan ve onun yüzünden başkalarına yüklendiğimden dolayı hatalıydım.?
* Humeyni?nin İran?ı, İslam?la ilişkisi olmayan bir projedir.
İşte O Makalenin Tamamı
Şeyh Yusuf el-Kardavi?nin yorumları önemli bir gelişme. Zira kendisi açık bir tutum aldı ve ?Yıllarca mezhepleri yakınlaştırma çağrısı yaptım ve eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde İran?a gittim. Bana ve benim gibilere güldüler.
Mezhepler arasında yakınlaşmayı sadece kendilerinin istediğini belirtiyorlardı.? diyerek itirafta bulundu. Kardavi hatasını şöyle itiraf ediyordu: ?Yıllar önce partisine Hizbullah adı veren -ki şimdi Beşşar Esed?i savunarak aslında zalim bir yöneticinin ve şeytanın partisidir- Hasan Nasrallah?ı savundum. Oysa o vakitler Suudi Arabistan?daki ileri gelen âlimleri karşıma alarak Hizbullah?ın desteklenmesi çağrısında bulunmuştum ancak Suudi âlimler benden daha olgun ve basiretli çıktılar. Çünkü onlar bu kimselerin iç yüzünü ve yalancı olduklarını iyi biliyorlardı.? Kardavi gibi bir âlimin itiraflarını aleni ve açıkça dile getirmesi çok önemli bir olay. ?Bütün bu yaptıklarımdan, Hizbullah?ı savunduğumdan ve onun yüzünden başkalarına yüklendiğimden dolayı hatalıydım.? diyor. Geçen yirmi yıl zarfında dönen çatışmalar hükümetler, partiler ve şahsiyetlerden İslam dünyasının inşası düşüncesine dayanıyordu. Romantik proje nice korkunç yalanlar ve mitler üzerine kuruluydu. Düzenbazlar bir araya getirilmişti. Şeyh Kardavi?nin cesareti saygıyı hak ediyor. Zira kendisi zamanında hata yaptığını ifade eden tek isim neredeyse. Oysa hatasını haklı çıkarmaya veya görmezlikten gelmeye çalışabilirdi ancak hatasını itiraf ederek sevenleriyle yüzleşmeyi seçti. Kardavi, mezhepler arasında yakınlaşma düşüncesinde ve İslam işbirliği çağrısında hata etmedi. Çünkü bu fikirler asil fikirlerdir. Ancak Kardavi Tahran, Beyrut ve Şam?daki projeyi idare eden siyasetin muharrik unsurlarını anlama noktasında hata etti. Humeyni?nin Tahran?ı, İslam?la ilişkisi olmayan bir projedir. Hatta hedefi bölge üzerinde hegemonya kurmak olan bir İran projesidir. Bu planın Tahran?daki planlayıcıları İslam devrimi yalanını destek aldılar. Zira İslam devrimi dünyadaki 1 milyar küsur Müslüman?la tek bağdı, coğrafik ve nüfuz itibarıyla genişlemek için binilebilecek tek araçtı.
İran, Hizbullah ve Suriye rejiminin bütün müttefikleriyle, aydınları ve davetçileriyle tartışma savaşlarına girdik. Çünkü bu rejimlerin iç yüzünü ve faaliyetlerinin ayrıntılarını biliyoruz. Bu şer gruplarının arkasından giden çoğunluğunun kandırıldığını ve iyi niyetlerle bu grupların peşinden gittiğini biliyoruz. Ancak bildiğiniz üzere cehennemin yolu iyi niyetlerle döşelidir. Şeyh Kardavi?nin kendisi birçok din adamı gibi büyük yanılgıların peşinden gitti. Din adamları büyük bir hamasetle ve çok az bir bilgiyle siyaset sahasına girdiler. Kardavi, merhum Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat?ı İsrail?le barış anlaşması imzaladığı için protesto ederek Mısır?dan ayrılmıştı. Sonrasında Katar?da yaşadı. İran, öfkeli kesimlerin ve İslam dünyasını değiştirme meraklılarının kıblesiydi. Hayal kırıklığına uğramışlar ve gözleri kamaşanlar İran devrimini öven kitaplar yazdılar ve İran liderlerini onurlandıran konuşmalar yaptılar. Oysa bu yönetimin siyasi pislikleri ilk seçilmiş cumhurbaşkanı ve Ayetullah Humeyni?ye yakın olan Ebu Hasan, Beni Sadr?ın kaçışından itibaren ayan beyan ortadaydı. Yeni rejimin çetesi devrimdeki ortaklarını kovdular ve içlerinden birçoğunu öldürdüler. Bundan sonra artık Tahran?da kendi halkına karşı suç işleyen bir rejimin Filistin?i kurtaracak ve despot rejimleri yıkacak bir liderin olabileceğine nasıl inanıyorlar?
İran?ın bilinmeyen bir labirent olmadığı doğru değil. Başından beri kötü bir mezhepçi rejimdi. Selman Rüşdi ?Şeytan Ayetleri? romanını yazdığında İran, Britanya?ya karşı kampanya başlattı ve Cidde?deki İslam Konferansı?nda yaptırım uygulanmasını istemeye çalıştı. İroni Humeyni rejiminin yalanlarını erken öğrenen Filistin heyeti ?Britanya İslam ülkesi değil? dedi ve sadece Britanya?ya karşı değil, öncelikle İslam ülkelerinde Peygamber?in sahabesine küfredilmesinin önüne geçilmesi düşüncesini sundu. İran heyeti cinnet geçirmiş ve çekilmişti. Maalesef Kardavi?nin Hamas ve Mısır?daki Müslüman Kardeşler?in liderleri gibi kandırılmış arkadaşları hâlâ İran?ın peşinden gidiyorlar. İçlerinden hiçbiri biraz, Ali Hamaney, Kasım Süleymani veya Hasan Nasrallah gibi kötü bir ismin yönetimi altında dünyamızın nasıl olacağını düşünmüyor mu? Aşırılıkçı İran?ın yarın büyük şeytan ABD ile ittifak kuracağı, İsrail?le işbirliği yapacağı, bölge petrolüne çullanacağı ve kendi projesini dayatacağı kesin. *Şarkulevsat gazetesinde (2 Haziran 2013) yayımlanan makale kısaltılarak tercüme edilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.