Şerif, Şalvar, Yadigâr

Şerif, Şalvar, Yadigâr
 O zamanlar, mahalledeki her bir çocuğu her bir büyüğün uyarma, azarlama, ona kızma ve kulağını çekme hakkının olduğu zamanlardı ve biz eve şikâyet...

 

O zamanlar, mahalledeki her bir çocuğu her bir büyüğün uyarma, azarlama, ona kızma ve kulağını çekme hakkının olduğu zamanlardı ve biz eve şikâyet gibi bir lüksümüz olmadığını bilirdik.

 

Ne "bodrumda koca ayak var, uslu durmazsanız çağırırım" diyen Feride Hanım Teyze?den, ne de yanımızdan geçerken takma dişlerini çıkarıp sırıta sırıta yeniden takan, takarken de çıkardığı o canavar sesin bizi ne kadar ürküttüğünü göz bebeklerimizden okuyan, bundan garip bir zevk duyan Arif Bey Amca?dan korkardık. Biz en çok ondan korkardık.

 

Her çekik gözlüyü karateci zannettiğimiz zamanlardı. Şerif de çekikgözlüydü. Şerif, yani Şerife Hanım Teyze. Anne, baba, dede ve ninelerimizin duymadığı yerlerde ona öyle derdik. Duysalardı bize kızarlardı, neden kızdıklarını bir türlü anlayamazdık. Şerifler asayişten sorumlu, iyi ve adil insanlar değil miydi, mahallenin büyükleri onu çok sevdiği, işlerini danıştığı, hürmet ettiği için böyle demiyorlar mıydı? Yoksa bu Şerif kötü bir kelimeydi de biz mi bilmiyorduk? Bir seferinde Ahmet?in babaannesi bizim ?Şerif?i bugün Zeyneplerin evinin arkasında görmüşler, hayaletlerle konuşmuş? diye fısıldaştığımızı duyunca mahalleyi velveleye vermiş, ?sizi terbiyesiz bacaksızlar, babaanneniz yaşındaki hanıma neler diyorsunuz?? kısmını ancak anımsayabildiğim o leziz muhtıra sonrası hepimizi köşe bucak sindirmişti. Ahmet?in bunun üzerine evde yediği azar da cabası.

 

O zamanlar, mahalledeki her bir çocuğu her bir büyüğün uyarma, azarlama, ona kızma ve kulağını çekme hakkının olduğu zamanlardı ve biz eve şikâyet gibi bir lüksümüz olmadığını bilirdik. Buna kalkışanlar azar yüklü azaplara düçar oldular.

 

Ondan neden bu kadar korkardık? Bir kere, Şerif?in güldüğünü, en azından gülümsediğini görmemiş çocuklardık biz. O gür ve siyah kaşları daima çatıktı. Çok zayıf, ufak tefek olduğundan ve çatılmaktan fazlaca öne çıkan kaşlarından dolayı, ona baktığımızda kaştan ibaretmiş gibi görürdük. Kocaman, batmanin pelerini gibi geniş bir şalvarı vardı ki, bize karşı en büyük silahı oydu. Mahallenin kız çocuklarına ?saçaklılar?, erkeklere ?düttürüler? derdi. Kendi kendimize yorum yapardık; size saçlarınızdan dolayı saçaklılar diyor anladık, ama bize neden düttürü diyor? Düdüğe mi benzetiyor bizi, yoksa kısa pantolonlara mı laf sokuyor? Kimseye soramazdık.

 

Annemlerin gündüz oturmaları olduğunda, mevsim kışsa, Şerif varsa odaya giremezdik. Diğer odada en kısık sesle oynarken, biri mızıkçılık yapsa, ufaktan bir gürültü çıksa, mahallenin müşfik anneleri Şerif?i odaya gönderirlerdi. ?Hangi saçaklı o zır zır zırlayan? Hadi bir daha zırlasın da onu şalvarımın içine koyayım? dediğinde dünyanın sonu gelir, hepimiz dut yemiş bülbüle dönerdik. Şerif?in şalvarı, kötülükler ülkesinin kapısı, karanlık bir dehliz, belki bir hayalet yuvasıydı, bir giren bir daha çıkamazdı. Bir keresinde Nazlı annesine ?canım sıkılıyor? derken duymuştu da ?sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz? demişti Şerif. İşte o sıkı canların o şalvarda çıkacağını zannederdik. Nazlı, seçilmiş kurban edasıyla melankolik vasiyetini arz etmişti bize, en sonunda da ?Şerif ölürse fatiha okumayın? demişti. Nazlı?nın hazin sonunu hayal ederek nemlendirdiğimiz gözlerimizle sormuştuk birbirimize: Şerif ölümlü mü ki?

 

Nazlı ölmedi. Ama Şerif öldü. Bütün mahalle toplandı. Büyükler hakkında soru sormayı, onları eleştirmeyi ve irdelemeyi yasaklayan büyüklerimiz Şerif?i uzun uzun irdelediler. Gün görmedi dediler, Allah cennetinde mesut kılsın, dediler. On yedi yaşında eşini kaybettiğini, bin bir çileyle büyüttüğü oğlunun hiç arayıp sormadığını, onu günden güne tükettiğini, o müşfik kadını nasıl bu hale getirdiğini, şu cenazeye gelmeyecek kadar da vicdansız olduğunu o gün öğrendik.

 

Mahalle dağılıp da Şerif kabrinde yapayalnız kalınca. Zaten ömrü boyunca yalnız olduğunu bir daha hatırlayınca. Yüreklerimiz yağmur yüklü, gökyüzü ağırlığınca. Nazlı dahil hepimiz fatiha okuduk ona.

 

Ömrümüz boyu şalvarı sevemeyişimiz ise Şerif?ten bize yadigâr kaldı.

 

Büşra Nur Güler / Haber 7

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.