Serbest Ticaret Anlaşması bölümünün halledilmesi lazım
AB Bakanı Bozkır, ABD ile AB arasındaki TTIP müzakerelerine değinerek, Serbest Ticaret Anlaşması bölümünün mutlaka halledilmesi gerektiğini söyledi.
WASHINGTON (AA) - AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması müzakerelerine değinerek, "TTIP’de Serbest Ticaret Anlaşması bölümünün mutlaka halledilmesi lazım. Onun için de bir formül önerdik. Yani, 'TTIP’nin Gümrük Birliği ülkelerinde anında uygulanır hale gelmesi' cümlesi konulursa, bizim sorunumuzu çözecek. Eğer bu şekilde sonuçlanırsa, bu ilişkinin iki taraf için de kazan-kazan ilişkisinde devam etmesi mümkün olur” dedi.
Bozkır, Washington temaslarının ardından Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nde Türk gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi.
ABD Başkanı Barack Obama’nın da katıldığı Ulusal Dua Kahvaltısı’na ve German Marshall Fund adlı düşünce kuruluşunda TTIP konusundaki konferansa katılmak üzere Washington’a geldiğini belirten Bozkır, Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği'nin organizasyonuyla da Kongre’de bazı temaslarda bulunduğunu kaydetti.
Bozkır, Kongre’de Türk-Amerkan Dostluk Grubu eş başkanları Ed Whitfield ve Steve Cohen’in yanı sıra, Kongre TTIP Dostluk Grubu eş başkanlarıyla bir araya geldiğini dile getirdi.
AB ve ABD arasında müzakeresi devam eden TTIP’nin Türkiye açısından önemine değinen Bozkır, Türkiye’nin uzun zamandır ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yapmak istemesine rağmen AB ile Gümrük Birliği'ne bağlılığından dolayı böyle bir anlaşmayı imzalayamadığını hatırlattı.
Bozkır, AB’nin ise son dönemde üçüncü ülkelerle STA imzaladığına işaret ederek, bu nedenle Türkiye’nin bu ülkelere sıfır gümrükle pazarlarını açmak zorunda kaldığını, tek çare olarak Türkiye’nin de o ülkelerle STA imzalamaya çalıştığını anlattı.
TTIP’yi, AB ve ABD arasındaki “son dönemdeki en vizyoner ve en önemli projelerden biri” diye tanımlayan Bozkır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim ilk ilgilendiğimiz ve içerisinde sıkıntı olmaması için uğraştığımız bunun içindeki bölüm, STA ile ilgili kısımdır. Türkiye bakımından eğer anlaşma imzalandığında bu, Türkiye için geçerli hale gelmezse önemli sıkıntılar doğuyor. İlk başta milli gelirimizin yüzde 0,3’ü kadar bir zarar olacağına dair hesaplamalar var, yılda 3-5 milyar dolar kadar ticaret kaybımızın olacağı düşünülüyor. Yani ABD ürünleri Türk pazarına sıfır gümrükle açılmış oluyor.
Dolayısıyla, TTIP’nin parçası olmayı öncelikle arzu ediyoruz. Bunda da (sürece) çok büyük yararlarımız olur, Türkiye’nin katkıları olur ama ondan önce bu STA bölümünün mutlaka halledilmesi lazım. Onun için de bir formül önerdik. Şu ana kadar bunun üzerinde bir sıkıntımız yok. Yani, 'TTIP’nin Gümrük Birliği ülkelerinde anında uygulanır hale gelmesi' cümlesi konulursa, bizim sorunumuzu çözecek. Bunu konuştuk, henüz bir sorun yok, eğer bu şekilde sonuçlanırsa, bu ilişkinin iki taraf için de kazan-kazan ilişkisinde devam etmesi mümkün olur.”
TTIP müzakerecileri açısından 300 milyar dolarlık piyasanın önemi ortada
Bozkır, AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını güncelleştirme kararı aldıklarını da belirterek, “Dünya Bankası'nın bir raporu üzerine başladı ve siyasi karar alındı. İki taraf da hazırlıklarını yapıyor” dedi.
Anlaşmanın güncellenmesinin daha çok tarım, hizmet ve kamu sektöründe olmasının öngörüldüğünü ifade eden Bozkır, “Bu üç sektörü ilave edebilirsek belki 300 milyar dolarlık ticaret hacminden bahsedeceğiz, böyle bir piyasayı kimsenin önemsememesi mümkün değil. TTIP müzakerecileri ve ilgili ülkeler bakımından da 300 milyar dolarlık bir piyasanın önemi ortada” diye konuştu.
Bozkır, bu noktada tarım alanında bazı ürünler için geçiş dönemlerine dair müzakerelerin olması gerektiğini ancak hizmet ve kamuda adaptasyonun daha rahat olabileceğini dile getirdi.
Aramızda öğrenci-öğretmen, amir-memur ilişkisi olamaz
Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini yürüttüğü 13 ülkenin 11’i komünizmden çıkmış ülkeler olarak AB’ye girebilmek için her ne pahasına olursa olsun her denileni yerine getirme anlayışıyla hareket ettiğini anlatan Bozkır, ancak Türkiye’nin konumunu farklı olduğunu ve Ankara Anlaşması’nda aslında iki tarafın eşit düzeyde yer aldığını hatırlattı.
Bozkır, “Dolayısıyla AB ile Türkiye arasında öğrenci-öğretmen, amir-memur ilişkisi olamayacağını” ve Türkiye’nin hiçbir zaman bunu kabul edemeyeceğini vurguladı.
Bozkır, “Eğer bir karar alacaksanız, bunun bir parçası Türkiye olmalı, karar alırken biz orada bulunmalıyız ve belki sizin kararınızı etkileriz. Ayrıca, eğer bir ilerleme raporu hazırlanıyorsa, bunu birlikte hazırlamamız lazım. İçinde tenkitler tabii ki olacak. Ama bazı tenkitler hak etmiyor. Konuşmamız lazım, bir açıklama yapılıyorsa önce konuşmamız lazım” ifadesi kullanıldı.
Yakın zamandaki bir ilerleme raporunda ilk defa Türkiye’nin bilgileri ve taleplerinin dikkate alındığını anımsatan Bozkır, ''O zaman bunun üzerine 'Bu bizim ortak belgemizdir ve adil, dengeli bir belgedir' dedim” değerlendirmesinde bulundu.
Bozkır, şunları kaydetti:
“Ama öyle olaylar oldu ki, Türkiye’de hukuk sürecinin gereği bir gelişme yaşandı, iki saat sonra AB’den açıklamalar geliyor. Şimdi beni pazar günü olan bir gelişme hakkında pazartesi akşam aradılar. ‘Ya Türkiye’de bir şey oluyor mu’ filan dediler. Bunu dün konuşsaydık keşke, pazar günü 11.00’de açıklama yapacağınıza, sıcak yatağınızdan kalkıp önce bir konuşsaydık, yine aynı açıklamayı yapardınız ama hiç değilse konuşmuş olurduk (dedik). ‘Ya nasıl böyle bir şey olur, biz pazartesi buradaydık, siz pazar nasıl böyle bir süreç başlatırsınız’ dediler. Bizim bu hukuki sürece müdahil olmamız mümkün değil, olabilseydik bunu Noel’de yapardık, siz de kayak tatilinde olurdunuz, hatta bu siz Türkiye’deyken de olabilirdi (dedik). Çünkü yargı süreci ayrı işliyor”.
AB sürecinin devamı Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır
Bozkır, AB ile müzakere sürecinde 28 fasıl açtıklarını, bunların 14’ünü kapattıklarını belirterek, geri kalanını da iki yılda kapatabileceklerini kaydetti. Bozkır, “Rekabet faslı hariç herhangi bir faslı iki ayda açabilecek konumdayız. Bizim için fasıl açmak sadece katılım konferansından ibarettir” dedi.
Bunun yanında, AB sürecinde fasıl açıp kapatmaktan çok sürecin önemli olduğuna işaret eden Bozkır, bu konuda AB Stratejisi gibi bakanlığın yaptığı çalışmalara değindi.
Bakan Bozkır, “Fasıl açmak müzakere sürecinin tamamı değildir. Fasıl açıp açılmayacağını soruyorsunuz, fasıl açılırsa açılır, açılmazsa bizim açımızdan fasıl açmak, sadece o katılım konferansından ibarettir, başka hiçbir önemi yok bizim için. Ama fasıl açmak sorumluluğu AB’nin üzerinde” diye konuştu.
Bozkır ayrıca, “AB sürecinin devamı Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır. Sürecin devamı üyelikten daha önemli” diye konuştu.
Bir soru üzerine, Şangay 5’lisi, Latin Amerika ile işbirliği, İslam İşbirliği Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü, NATO, ASEAN üyeliği gibi üyeliklerin hiçbirinin birbirine alternatif olmadığına işaret eden Bozkır, “Ama bunlar birbirini tamamlar. AB’ye alternatif değil, AB bizim temel lokomotifimiz, temel gemimiz, NATO üyeliği temel gemimiz” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye üçe katlandı
ABD'nin başkenti Washington'da düşünce kuruluşu German Marshall Fund'da düzenlenen konferansta konuşan Bozkır, Türkiye’nin son yıllarda ekonomik açıdan gösterdiği başarıyı anlattı.
Bugün rakamlara bakıldığında ekonomik açıdan neredeyse üçe katlanmış bir Türkiye’nin görülebileceğini ifade eden Bozkır, Türkiye’nin ekonomik hedeflerini açıkladığında insanların yüzünde oluşan alaycı gülümsenin artık oluşmadığını vurguladı.
Bozkır, "Türkiye’nin 2023 yılında 2 trilyon dolarlık bir ülke olacağını söylediğimizde, '500 milyar dolar ihracatı olacak' dediğimizde, 'kişi başına düşen gelir 25 bin dolar olacak' dediğimizde artık kimsenin dudağındaki alaycı gülümse kalmadı. Buna karşılık Türkiye’nin bunu gerçekleştireceğine olan inanç çok daha fazlalaştı" değerlendirmesinde bulundu.
Tren Brüksel'e gidiyor olmalı
Türkiye’nin AB’ye girip girmeyeceğini sormaksızın veya AB’nin Türkiye’ye yaklaşımına bakmaksızın Türkiye için gerekli olanı yapmaya çalıştıklarını belirten Bozkır, örneğin bu kapsamda Türkiye olarak tüm fasılları açtıklarını hatırlattı.
Bozkır, AB ile müzakere sürecinde açılan 28 faslın 14'ünü kapattıklarını, geri kalanını da iki yılda bitirebileceklerine inandıklarını dile getirdi.
AB sürecinin Türkiye için önemli olduğunu ifade eden Bozkır, "Eğer bu süreç sona ererse, Brüksel’e giden tren orada olmayacak ki bu çok tehlikeli. Hem Türkiye hem Avrupa hem de dünyanın barışı ve istikrarı için tren Brüksel’e gidiyor olmalı" diye konuştu.
Bozkır ayrıca, "AB'nin Türkiye'yi üye yapmama lüksü olmadığını" söyledi.
Türkiye ile işbirliği hayati
Bozkır, Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın (TTIP) çok önemli bir proje olduğunu ancak bazı kısımlarının Türkiye’yi ciddi anlamda yaraladığını dile getirerek, TTIP konusunda Türkiye açısından çözümün sağlanmaması halinde bunun zararını kaldıramayacaklarını ifade etti. Bozkır, bu süreçten “kazan-kazan” şeklinde bir sonucun çıkmasının herkesin yararına olacağını kaydetti.
Bozkır, bu noktada, TTIP’nin Gümrük Birliği ülkelerinde anında uygulanır hale gelmesi hususunun anlaşmaya eklenmesinin sorunu çözeceğini, bunun yanında Türkiye'nin de AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını güncellemekte olduğunu söyledi.
Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman Türkiye'nin İslam dünyasında, demokrasi, laiklik ve serbest piyasa ekonomisine sahip, AB ile üyelik sürecini yürüten tek ülke olduğunu anlatan Bozkır, "Bu nedenle İslam ülkeleri Türkiye’ye bakıyor. Türkiye’nin iyi durumda olması bölge ülkeleri için de iyi bir örnek oluşturmaktadır" ifadesini kullandı.
Suriye’deki krize dair bir soru üzerine Bozkır, “Eğer birbirimizi dört yıl önce daha iyi dinleseydik, şimdi daha kolay bir durum içinde olurduk" dedi.
"AB’nin en güney cephesinin sınırını oluşturan Türkiye eğer burada bulunmasaydı bugün Suriyeli sığınmacılar AB’ye akın ediyor olacaktı" yorumunu yapan Bozkır, bölgesindeki önemine işaret ettiği Türkiye ile işbirliğinin "hayati' önemde olduğunu vurguladı.
Yanlış bilgilerden kaynaklı imaj sorunu
Bozkır, bir süredir AB ve ABD'de Türkiye’nin imajının bazı yanlış bilgilerden kaynaklı olarak zarar gördüğünü belirterek, Türkiye'deki basın özgürlüğü konusuna değindi.
Türkiye'deki tutuklu gazetecilerle ilgili 100, 150 gibi rakamların ifade edildiğini bildiren Bozkır, ancak Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ile Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun (TGDP), Türkiye’de yaptıkları temaslar sonrasında sadece 11 kişilik liste sunabildiğini söyledi. Listedeki isimlerden örnekler veren Bozkır, bu kişilerin gazetecilik mesleğinden dolayı değil, terörle bağlantı, bombalama olayları gibi suçlar nedeniyle yargılandığını kaydetti.
Bozkır, Türkiye’de 7 bin gazete, 258 televizyon bulunduğunu, her türlü fikrin gazetelerde yazılabildiğini, karikatürler çıktığını, televizyonlarda tartışma olduğunu belirterek, “Böyle bir ortam varken 'Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur' denmesi doğrusu benim içime sinmiyor” diye konuştu.
ABD ile hiç sıkıntı yaşamadık
ABD’nin Türkiye’nin AB üyeliğini uzun süredir desteklediğini, hatta zamanında bazı AB ülkelerinin ABD’nin bu konuda çok fazla baskı yaptığını ve desteğini biraz azaltması gerektiğini söylediğini hatırlatan Bozkır, bir soru üzerine, “Türkiye ile ABD ilişkilerinin yanlış yöne gitmesi söz konusu olamaz” diye konuştu.
Bozkır, iki ülkenin ilişkilerinin karşılıklı çıkarlara dayandığını ve yıllardır aynı değerleri paylaştıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Gerçekten dünyanın bugün en büyük sorunlarının yaşandığı bir bölgede, Türkiye’nin istikrar unsuru olarak bulunması, ABD açısından her zaman dikkate alınması gereken, ABD’nin çıkarlarını doğrudan etkileyen, dünya barış ve istikrarını doğrudan etkileyen bir husustur. ABD bir süper güç olarak Türkiye’nin AB ile ilişkisinin iyi olmasını her zaman destekler. Bugüne kadar de desteklemiştir. Dolayısıyla, böyle bir sıkıntıABD ile hiç yaşamadık”.
Türkiye ile ABD arasında model ilişki olarak değerli bir ilişki bulunduğunu ve bunu başka türlü vasıflandırmanın da mümkün olmadığını belirten Bozkır, iki ülkenin bu ilişkileri daha fazla geliştirmek için çaba sarf ettiğini bildirdi.
Kıbrıs sorunu çözülebilir hale doğru yaklaşıyor
Kıbrıs’ın da AB gibi 50 yıllık sorun olduğunu anlatan Bozkır, Kıbrıs’taki çözüm süreci ile AB sürecini ayrı tutmaya çalıştıklarını kaydetti.
Bozkır, “Kıbrıs sorunu çözülebilir hale doğru yaklaşıyor. Son şubat ayındaki açıklama, bir anlamda çözümün unsurlarını da içeriyor. Bugün Kıbrıs sorununun çözümü, Suriye, Ukrayna, Filistin sorunundan daha kolay, parametreleri belli” dedi.
“Kıbrıs’ta bulunduğu iddia edilen doğalgaz rezervlerinin sorun yarattığını” dile getiren Bozkır, adada açıklandığı kadar doğalgaz rezervinin olamayabileceğine işaret etti.
Bozkır, bunun yanında, doğalgaza en uygun nakil yerinin Türkiye olduğuna dikkati çekerek, bunu herkese de yarayacağını kaydetti. Bozkır, “Sanıyorum, önümüzdeki dönemde daha olumlu gelişmeler görebiliriz. Bizim söylediğimizde mantık dışı bir şey yok, anlaşma bu şekilde olmadan gemiyi çekmemiz mümkün değil” diye konuştu.
Bozkır, bir soru üzerine, Yunanistan’da yeni hükümetin ilk davranış biçiminin kendilerinde olumlu intiba bıraktığını belirterek, “Eğer Yunanistan bu işe olumlu şekilde girer, sorumluluk üstlenirse, sadece Türkiye’nin çabalarıyla yürümekte olan bu süreç belli daha anlam kazanır” ifadesini kullandı.
Yanlış bilgilerden kaynaklanan bir algı
Öte yandan, "bir süredir Türkiye’nin imajına dair gerek ABD’den gerek AB’den bakıldığında bazı yanlış bilgilerden kaynaklanan, olgularla buluşmayan bir algının oluştuğunu" anlatan Bozkır, ABD ve AB’de bu imajı doğru bilgilerle düzeltmek için çaba sarf ettiklerini, dünkü temaslarında bu noktada önemli görüşmeler olduğunu söyledi.
Bozkır, bu konuda herkesin üzerine görev düştüğünü ifade ederek, “Türkiye’yi seven herkesin birlikte hareket etmesi, çaba sarf etmesi lazım. O açıdan önümüzdeki dönemde yoğun bir şekilde bunu gerçekleştireceğiz” yorumunu yaptı.
"Türkiye’nin bölgesinde Suriye, Irak, terörün artması ve Ukrayna gibi sorunlarla mücadele için enerji sarf ettiğini ve bu sırada Batı ülkeleriyle yeterince konuşmamasından ve oluşmakta olan yanlış imajı düzeltmek için gerekli bilgileri paylaşmamasından kaynaklanan bir durum oluştuğunu" dile getiren Bozkır, şöyle devam etti:
“Yeniden konuşup bilgi akımını sağladıkça, tenkitleri dinleyip, bu tenkitlerle ilgili olarak, eğer tenkitler haklıysa Türkiye’de bunları yerine getirmek, haklı olmadığına inanılıyorsa da bunlarla ilgili bilgileri paylaşmak suretiyle, önümüzdeki dönemde sanıyorum çok daha olumlu tabloya geçeceğiz.”
Türkiye’nin istatistiklerde nerede yer aldığı yanlış bilgilere göre oluşmuş
Bozkır, başka bir soru üzerine, Washington'daki görüşmelerinde, Fethullah Gülen'in iadesi ile 17 ve 25 Aralık’taki İstanbul merkezli operasyonların gündeme gelmediğini söyledi.
"ABD Temsilciler Meclisi'nden bazı üyelerin Dışişleri Bakanı John Kerry'ye mektup yazması ve Gülen konusunun AB ile müzakerelere maliyetinin olup olmadığına" dair soru üzerine Bozkır, “Hiçbir maliyeti olmuyor, sıfır maliyet” dedi.
Bozkır, mektupta bahsedilen 28 gazetecinin isminin verilmediğine işaret ederek, “O zaman ben diyeyim 35, siz deyin 20, olur mu öyle şey. Bugün ben devletin bakanı olarak açıklama yaptım, devletin başbakanı Davos’ta başka bir açıklama yaptı. Dedi ki ‘eğer bir tane isim verirseniz ve eğer yazdıklarından dolayı veya ifade ettiklerinden dolayı tutuklanmış veya hapse girmiş olduğunu ifade ederseniz, ben bizzat takipçisi olacağım’. Ve şu ana kadar başka isim verilmedi. Şimdi '100 tane, 150 tane gazeteci' deniliyor, bugün '28 tane' deniliyor ama isim yok. Nasıl bulacağız bu 28 kişiyi?” diye konuştu.
"Türkiye’de tutuklu veya hapiste gazeteci olduğunu iddia eden iki önemli kuruluş olan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ile Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Türkiye’de yaptıkları temaslar sonrasında, önceden 100 kişi civarından bahsederken, kendilerine sadece 11 kişilik liste sunabildiklerini" ifade eden Bozkır, listedeki isimlerin de yazdıklarından dolayı değil, bomba, terör örgütüne genç çocukları cezbetmek için aracı olma ve polise saldırma gibi suçlar nedeniyle yargılanıp tutuklandığını kaydetti.
Bozkır, Türkiye’nin basın özgürlüğünde dünyadaki raporlardaki yerine dair soru üzerine, “Türkiye’nin istatistiklerde nerede yer aldığı yanlış bilgilere göre oluşmuş” dedi.
Türkiye’de 7 bin gazete, 258 televizyon bulunduğunu ve her türlü fikirlerin gazetelerde yazılabildiğini, karikatürler çıktığını, televizyonlarda tartışma olduğunu belirten Bozkır, “Böyle bir ortam varken 'Türkiye’de basın özgürlüğü' yoktur denmesi doğrusu benim içime sinmiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ne sıkıntılarla buralara geldiğimizi hep hatırlamamızda fayda var
Bozkır, Türkiye’de gazete ile holding sahipliğinin tek kişide toplanmasını eleştirerek, “Hükümetin hiç müdahalesi olmasa bile, ekonomik beklentiler, çeşitli unsurlar devreye girdiği zaman bazen gazete sahipleri kendi tedbirlerini almak zorunda kalabiliyorlar. O açılardan da bakmak lazım. Ama önemli olan, Türkiye’de bütün özgürlüklerin daha güçlenmesi için hepimizin çaba sarf etmesi lazım” ifadesini kullandı.
Türkiye’de bugün 104 bin sivil toplum örgütü bulunduğunu ve bu sayıyla Cumhuriyet tarihinin en üst rakamına ulaşıldığını kaydeden Bozkır, “Bazı şeylerin hakkını da vermemiz lazım, Türkiye öyle aşamalardan bugüne geldi ki onları bazen unutuyoruz. Ne sıkıntılarla buralara geldiğimizi hep hatırlamamızda da fayda var” diye konuştu.
Bozkır, ayrıca, “Basın özgürlüğü konusunda da birlikte hareket etmemiz lazım. Basın özgürlüğü konusunda sizlerle aynı görüşte değilim” diyerek, bu konudaki sorunların da yurt dışına taşınmadan yurt içinde konuşulması gerektiğini söyledi. Bozkır, “Yurt dışında Türkiye’ye zarar verecek bir noktaya geldiyse, onları önlemek için birlikte çaba sarf etmemiz lazım. Türkiye’nin imajına zarar veriyor” yorumunu yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.