Selvi: Cemaatin finali kasetlerle olmamalıydı

Selvi: Cemaatin finali kasetlerle olmamalıydı
Paralel devlet ile ilgili yazdığı yazıları gündem olan Yenişafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdulkadir Selvi, cemaatin maneviyatın derinliklerine inmek yerine...


Paralel devlet ile ilgili yazdığı yazıları gündem olan Yenişafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdulkadir Selvi, cemaatin maneviyatın derinliklerine inmek yerine devletin derinliklerine indiğini savundu ve ekledi:

Selvi, MİT krizi, Hakan Fidan, dinleme skandalı ve fişlemelerle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.

HAKAN FİDAN'I YIKMAK İSTEYENLERİN ASIL HEDEFİ BAŞBAKAN

"Hakan Fidan şu açıdan büyük bir anlam ifade ediyor; Hakan Fidan'ın temsil ettiği istihbarat yapılanması özellikle bölgemizde, Ortadoğu'da, sahada olan Türkiye'nin gücü. Buna yönelik olarak yapılan saldırı, Türkiye'nin istihbarat savaşlarının çok yoğun geçtiği, kanlı olduğu bu Ortadoğu coğrafyasında Hakan Fidan üzerinden yeni Türkiye'yi inşa edecek olan yapıya yönelik bir saldırı. Ama şunu da çok net görmek lazım; Hakan Fidan'ı yıkmak isteyenlerin asıl hedefi elbette ki Hakan Fidan değil, onun üzerinden Sayın Başbakan'a ulaşarak Başbakan'ı tasfiye etmek istiyorlar. Bu yüzden Hakan Fidan sadece Başbakan'ın değil devletin de kanatları altında."

Krizin başlangıcı bu olay diyebilir miyiz o zaman?

MİT HER ZAMAN ASKERİN GÜDÜMÜNDE OLDU

"Değil. Bizde istihbarat çok önemlidir. Hatırlarsanız, Süleyman Demirel, "ihtilalleri MİT bana haber vermedi" demişti. 12 Mart muhtırası öncesinde MİT müsteşarı Fuat Doğu Süleyman Demirel'e ihtilali haber vermiyor ama arayıp istifasını istemiştir. MİT, ihtilali Başbakan'a haber vermiyor ama o dönemin İran Şahı, yine o dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'i arayıp "sizde darbe olacak" diyor. Yani, İran'daki o günkü adıyla SAVAK, Tükiye'de ihtilal olacağını bilgisini alıyor ama MİT kendi bağlı olduğu Başbakanı'na bu bilgiyi vermiyor. Çünkü MİT her zaman askerin güdümünde oldu, uzun süre de askerden MİT müsteşarları atandı. 12 Eylül darbe planları, MİT'in uçağında, Kunta Kinte lakaplı MİT'teki bir görevli tarafından askeri birliklere ulaştırıldı ama aynı MİT bağlı olduğu Başbakan'a bilgi vermedi. Bu yüzden MİT rejim açısından da, demokrasinin güvenliğ açısından da çok önemli bir fonksiyon icra ediyor."

AK PARTİ UZUN SÜRE MİT'TEN YARARLANAMADI

AK Parti iktidar olduğunda MİT'ten uzunca bir süre yararlanamadı, uzunca bir süre, polis istihbarattan aldığı bilgilerle tamamlamaya çalıştı. Ancak daha sonra Emre Taner'in müsteşarlığı dönemi ve ardından Hakan Fidan'la devam eden süreçte, MİT ve hükumet ilişkiler olması gereken noktaya geldi. Bu ilişki sağlandıktan sonra iktidar da MİT'in imkanlarını güçlendirmeye çalıştı."

İLK KAVGA MİT YÜZÜNDEN

"İlk kavga şuradan çıktı; GES Komutanlığı askerden alındı ve MİT'e bağlandı, o sırada polis istihbarat GES'in kendilerine verilmesi için bir mücadele veriyordu ama siyasi irade MİT'i tercih etti. İstihbarat birimleri arasında bir koordinasyon kurulu oluşturuldu, Jandarma İstihbarat, Polis İstihbarat, MİT İstihbarat. Bunun Başkanlığı'na da Hakan Fidan getirildi. İkinci kavga da buradan başladı. Hükumetin istihbarat alanında MİT'le çalışacak olması kavganın bir nedeni oldu. İkincisi MİT o klasik şablonun dışına çıktı, özellikle bölge ülkelerinde, sahada artık bir oyuncu kurucu olarak istihbarat dünyasında yerini aldı. Ortadoğu, istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir yer ve dünyanın en iddialı istihbarat örgütlerinin, İngiliz, İsrail, Amerikan istihbaratı, içerisine yeni bir istihbarat daha dahil oldu, hem de oyuncu kurucu olarak dahil olmuş oldu. MİT'in bölge istihbaratına yönelmesi de diğer istihbarat örgütlerini rahatsız etti, oradan MİT'e karşı Kontr Espiyonaj "karşı casusluk" faaliyeti başladı. İşte çatışma oralardan başladı ve bugünlere geldi."

MİT'in içerisinde de cemaaten biriler olabilir mi, yani "paralel yapıdan"?

CEMAAT MANEVİYATIN DERİNLİKLERİNE İNMEK YERİNE DEVLETİN DERİNLİKLERİNE İNMİŞ

"Cemaatin çok stratejik hedeflere yönelik özel bir çalışma içerisinde olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Bizdeki mevcut klasik yapılanmaları dışında bir yapılanma olduğu ortaya çıkıyor. Bizdeki klasik cemaat yapılanmaları, insanlara iman Kuran hizmeti verirler, İmam Hatip okulları gibi okullar açarlar, tefsirler yayınlarlar, maneviyatın derinliklerine girmeye çalışırlar. Paralel yapı ise, maneviyatın derinliklerine girmek yerine devletin derinliklerine girmeyi hedeflemiş."

BİR CEMAATİN FİŞLEME, TAKİP, KASET SAVAŞI OLABİLİR Mİ?

Bir cemaatin istihbarat savaşı olur mu, bir cemaatin Özel Yetkili Mahkemeler savaşı olur mu, bir cemaatin savcılar savaşı, adliye savaşı, fişlemeler, takipler, kasetler savaşı olur mu. Demek ki bu cemaat bir strateji yapmış, polis istihbaratta hakimiyetini kurmuş orayı ele geçirmiş, yeterli olmamış MİT'i ele geçirmek istemişler. Benzer bir kavgayı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı için vermişlerdi, orayı da ele geçirmek istemişlerdi. Bu cemaatin istihbarat gibi çok stratejik, yargı gibi çok önemli vesayet kurumlarını ele geçirme stratejisi varmış. MİT'i ele geçirmek için de çok önemli bir savaş verdikleri 7 Şubat'tan bugüne yaşananlarla çok net şekilde ortaya çıkıyor. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nı ele geçirmek için verdikleri mücadele çok ön plana çıkmadı, çünkü kuruluş aşamasında orada daha özenli hareket edildi."

Çok tartışılan MİT yasaına neden ihtiyaç duyuldu, neredeyse "her şeyimiz" gözetlenecek, insanların özelinin bu kadar ortada olmasına gerek var mı gerçekten?

BAŞBAKAN OLMASAYDI HAKAN FİDAN'I KİMSE KURTARAMAZDI

"MİT Yasası'nı bir kaç açıdan irdelemekte fayda var. Bir, MİT'e çözüm süreci ile ilgili görev verilmiş ve ağzını her açan devlet yetkilisi, "Devletin istihbarat birimi bu tür şeyler yapar" diyor. O zaman bunların bir yasal güvenceye kavuşturulması lazım. Bunun ne anlama geldiğini biz Oslo sürecinde gördük. Eğer, tek başına iktidar olan AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir Başbakan olmasaydı Oslo sürecinde yaşananlardan sonra Hakan Fidan'ı kimse kurtaramazdı. Bunun bir yasal güvenceye kavuşması gerekiyordu."

MİT'E YURTDIŞI OPERASYON YETKİSİ VERİLMESİ GEREKİYOR

"İkincisi, çözüm süreci ve İmralı ile görüşmelerin bir sigortaya kavuşması gerekiyor. Bugün bu siyasi iktidar ya da konjonktür değiştiğinde bu görüşmeleri yapan insanlar faklı muamelelere tabii tutulabilirler, bu yüzden güvenceye kavuşması gerekiyor. Üçüncüsü, Bizim gazeteci arkadaşımız Bünyamin, biliyorsunuz Suriye'de kaçırıldı, MİT gitti bir operasyonla onu aldı getirdi. MİT'in yasal güvence olarak yurt dışına operasyon yapma yetkisinin verilmesi gerekiyor ve bizim MİT yasamız 27 Mayıs darbesi döneminde çıktı, ikinci kapsamlı yasal düzenleme 1983 yılında yani 12 Eylül döneminde yapıldı. Yani, hep darbe dönemlerinde MİT'in yasayı yapıldı ve darbe dönemlerinde MİT'e, askeri vesayetin istihbarat kurumu görevi verildi. Zaten Genelkurmay'daki MİT'in karşılığı da Korgeneral seviyesidir. MİT, MGK'ya karşı sorumlu, Başbakan'a bağlı ve hükumete karşı sorumlu hale getirilmesi gerekiyordu. MİT'in de istihbaratın da sivil hükumete bağlı olmasının bir anlamı olacaksa, şimdi yapılan düzenlemenin doğru olan taraflarından birisi de bu."

GÜVENLİKLE ÖZGÜRLÜK DENGESİNİ KURMAK GEREKİR

"Tabi, bu yasada üzerinde tartışılması gereken bir nokta var. Güvenlikle özgürlük dengesini çok dikkatli kurulması lazım. AK Parti, şu anda biz tek başına iktidarız diye düşünebilir, Hakan Fidan demokrasiye bağlı, güvendiğimiz bir bürokrat diye düşünebilir ama kurumları yapılandırıken bu tür düşüncelerle hareket edilemez. Burada ben biraz problemli bir nokta olarak insanların kişisel verilerine bu kadar kolay bir şekilde ulaşılmasını özel hayatın gizliliği açısından ciddi bir problem olarak görüyorum. Bu konuda bir hukuki mekanizma bu yasl düzenlemenin içerisine yerleştirilebilir. Burada bir açık kapı görüyorum, yasal düzenleme yapılması ihtiyacı ortada duruyor."

Başbakan'ın ofisinde 2 yıl önce böcek bulundu, böceği koyanlar yurt dışına kaçtı diyorlar. 2 yıl neden bulunamadı bu kişiler, neden şimdi "paralel devlet" işaret ediliyor?

CEMAAT BAŞBAKAN'I DİNLİYOR, BU ÇOK VAHİM

"Evet, bu soruyu sormak hepimizin hakkı. Ama Başbakan'ın da "Ben böyle düşünebilirim, hissedebilirim ama bundan kuşkulanmam yeterli değil, bunun soruşturma sürecinde kanıtlanması gerekiyor" deme hakkı var. Önemli olan şu, bu tartışmada bu özü kaybetmemek gerkiyor; bu ülkenin Başbakan'ı ofisine konulan böceklerle dinleniyor ve bunu yapan şimdi ortaya çıkıyor ki, bir cemaat Başbakan'ı dinlemeye çalışıyor. Bu çok vahim bir durum, bir cemaat neden Başbakan'ı dinliyor, kim adına dinliyor ve bu dinlemeler üzerinden neler yapıldı, bunların ortaya konulması lazım. Önceden, Ergenekon sürecinde de Ergenekoncuların Başbakan'ı yatak odasına kadar dinlediği ortaya çıkmıştı, bu özü kaçırmamak lazım bence bu çok önemli."

CUMHURBAŞKANI'NI DA DİNLEDİLER

"İkincisi, bu dinlemelerin Başbakan'la sınırlı olmadığını da gördük. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Meclis Başkanı da bunu inkar etmedi. Demek ki, bir yapılanma var ve bu yapılanma polis istihbaratta çok etkili, bu yapılanma MİT'e hakim olmak istiyor, ÖYM'ye, yargıya, HSYK'ya hakim olma çabası var ve bu yapılanma bir taraftan da Başbakan'ı, Cumhurbaşkanı'nı, Bakanları, Meclis Başkan'nı dinletiyorsa ortada çok vahim bir durum var demektir."

HIRSIZ EVİN İÇİNDEN OLUNCA KAPIYA KİLİT VURULMAZ

"Sayın Başbakan çok ön plana çıkmadı ama geçenlerde yurt dışı dönüşünde "Şimdiye kadar yeterince ilerleme sağlanamadı ancak teftiş kurulunda yaptığımız değişikliklerden sonra, bu konudaki tanıklar bilgi vermeye başladılar" dedi. Çünkü, burayı soruşturan iki teftiş kurulu var, birinci Başbakanlık Teftiş Kurulu, diğeri Emniyet Teftiş Kurulu. Oradaki görevliler, teftiş kurulundaki paralel yapılanmanın, kendilerine verecekleri bilgiler doğrultusunda neler yapabileceğini çok iyi görüyorlar. Bu yapılanma, elindeki gücü çok iyi kullanan, bürokrasiyi, iş dünyasını sindirdi, bu şimdi yeni yeni ortaya çıkıyor. Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un bir sözü vardır; "Hırsız evin içinden olunca kapıya kilit vurulmaz." Şimdi evin içerisindeki hırsız çıkarılıp kapı kontrol edilmeye çalışılıyor. Bence asıl bundan sonra daha önemli bilgilere ulaşabileceğiz. Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda da bu konuda bir soruşturma yürütülüyor ve tanıklar dinleniyor. Bu olay, cemaatin hükumete yöneli olarak bir Watergate olayıdır. Bunun o dönem içerisinde bazı kritik bakanlıkları da dinlemeye çalıştıkları, bu böceğin içerisinde yeni bir böcek olarak çıkarsa kimse için şaşırtıcı olmasın."

Neden bu kadar yavaş ilerledi peki, yurt dışına kaçmalarına imkan mı tanındı?

ÇOK CİDDİ KUŞKULARIM VAR

"Kesinlikle! Aynen öyle! Bu soruşturmadan benim çok ciddi kuşkularım var. Eğer bu olay üstü örtülmek üzere yapılmasa da gerçek kişilere ulaşmak için yapılsaydı eğr kaçtılarsa hem bu kişilerin kaçması önlenirdi hem de deliller yeniyken, insanlar buradayken başka dinlemelere de ulaşabilirlerdi."

Soruşturmayı yapanlar da mı "paralel yapı"dandı?

BİLAKİS ÜSTÜ ÖRTÜLÜYOR

"Onu bilemiyorum. Ama bu soruşturmanın bu konuyu aydınlatmak için yapılmadığı (teftiş kurulundaki soruşturmalar) bilakis üstünü örtmek için yapıldığı ortaya çıkıyor. Örneğin ÖSYM'de soruların çalındığı iddiaları ortaya çıktı, orada da görüyoruz ki aydınlatılmadı ve üstü kapatıldı."

Cumhurbaşkanı'nın dinlenmesi ve Başbakan'ın dinlenmesi aynı zamanlarda mı? Cumhurbaşkanı'nı kim, ne zaman dinledi?

BELKİ SAYIN CUMHURBAŞKANI AÇIKLAYABİLİR

"Onu bilemiyorum. Bu ancak soruşturma biraz daha ilerledikten sonra ortaya çıkabilir, belki Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda elindeki bilgileri açıkaldıkça ortaya çıkabilir."

Kavga kızıştıkça ortaya daha çok ses kaydı, kasetler çıkacağı söyleniyor, bekleniyor mu?

BU SAVAŞ ÇOK KİRLİ BİR SAVAŞ, KİRLİ ARŞİVLERİN OLDUĞU BELLİ

"Paralel yapılanmanın dershanelerle ilgili ve MGK belgesini yayınladıkları dönem kendileri açısından bir savaşın düğmesine bastıkları belli oluyor. Bu savaş çok kirli bir savaş. Paralel yapı, bu savaşı istihbaratı ve mahkemeleri kullanarak yapmayı planlamış, buradaki hedefin de hükumeti düşürmek olduğu çok net şekilde belli oldu. Onların arşivlerinde saklananların neler olduğunu bilmiyoruz, bu yapılanma uzun bir süre Baykal kasetinde, MHP'lilerin kasetlerinde ve bu süreç içerisinde bazı siyasilerin kasetlerinde ortaya sürüldüğü gibi kirli bir arşivi olduğu belli. Önemli olan, insanlar onların elinde ne olduğundan ziyade bunun siyasi bir hedefe yönelik bir operasyon olduğunu gördüler."

BUNCA YILLIK CEMAATİN FİNALİ PORNO KASETLER ÜZERİNDEN OLMAMALIYDI

"Bizim insanımız sağduyuludur, bunu farkettikten sonra ne çıkarırsa çıkarsınlar onlara prim vermez. Bence, 40 yıllık eğitim hizmeti yapan, iman Kuran hizmeti yaptığını söyleyen iddialı bir cemaat in finali böyle olmamalıydı. Bu cemaatin finali, istihbarat savaşları üzerinden, porno kasetler üzerinden, fişlemeler, savcılar üzerinden olmamalıydı. Ben işin bu tarafını önemsiyorum. Asıl büyük bomba bence, bir cemaatin çok dramatik bir şekilde kendisini tasfiye etmesine tanıklık etmektir. Ben tabandaki samimi insanların tasfiye olacağını düşünmüyorum."

Başbakan "çok safmışız" dedi. Saflıkla geçiştirelebilir mi bu durum, aynı Başbakan daha önce ne istedilerse verdik" de demişti. Neden şimdi bir özeleştiri yapmıyor, "ben izin verdim tüm bunlara" demiyor?

ASIL ÖZELEŞTİRİ YAPMASI GEREKENLER DİNİ CEMAATLER

"Aslında bunları söylemek bir özeleştiri. Herkesin burada bir özeleştiri yapması gerekir ama Türkiye'de asıl özeleştiri yapması gerekenler de dini cemaatler. Dini cemaatler insanların kalbine, maneviyatının derinliklerine mi talip olacaklar yoksa devletin derinliklerine mi, bu konuda netleşmeleri lazım. Şunu görüyoruz ki, cemaatlerin de bir tarihi var, bizde cemaatler asli işlevleri olan, ahlaklı imanlı insan yetiştirmek, görevlerini bırakıp da siyasete, devlete talip oluyorlar, işte o zaman kaybediyorlar. Şöyle bir geçmişe bakın, Nakşibendilerin, Nurcuların, Süleymancıların, Kadirilerin geçmişinde hep bu vardır, cemaatler siyasetle ve devletle ilişkilerini yeniden tartışıp dizayn etmedikleri sürece kaybolacaklar, zarar görecekler."

İnternethaber - Nesrin Yılmaz

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.