Selami Kaytancı : Suriyeliler Gitsin Savaşsın!
Suriyeliler Gitsin Savaşsın!..
İsminin başına TC yazmış bir vatandaş Facebook’ta bir paylaşım yapmış: Bir bankamatik… Başında, arkası dönük bir erkek, bir kadın ve iki çocuk… Bankamatikten para çekmeye çalışıyorlar belli ki… Arka profilden, kimliklerini, milliyetlerini saptamak çok çok zor…
Vatandaş, uzaktan bir video çekimi yapmış ve kendince yorumluyor… Bunlar, devletin kendilerine ikişer bin lira maaş bağladığı Suriyeliler imiş ve bankamatikten, hiç çalışmadan kendilerine bağlanan maaşı çekiyorlarmış… Ülkede şu kadar aç sefil işsiz insan varmış; ama bizim hükumet bunlara çalışmadan maaş veriyormuş… Ve bu videoyu seyredip hükumete verip veriştiren, Suriyelilere olmadık küfrü, hakareti saydıran eblehler sürüsü…
Bir başka paylaşım… Bir plajda sere serpe yatmış göbekli, kıllı, iri yarı yapılı bir adam… Bu da Suriyeli imiş… Yan gelmiş yatıyor, keyif çatıyormuş… Ülkesine gidip savaşmıyormuş da, Türkiye’de asalak olarak yaşıyor, üstüne üstlük, devletten de şu kadar karşılıksız maaş alıyormuş!.. Bizim askerimiz gidip oralarda savaşıp öleceğine, Suriyeliler gitmeliymiş!.. Suriyelileri şurada burada gördüklerinde, nasıl irrite oluyorlar, nasıl tiksiniyorlar, nasıl kin duyuyorlarmış!.. Buraya kadar daha ne kin kusmalar ne öfkeler, ne zırvalar, ne zırvalar!... Buradan sonrasını da yazının sonunda anlatacağım.
Bre Ebrehe’nin askerleri!.. Bre Ebu Cehil’in, Ebu Leheb’in soysuz soyu kuruyasıca torunları!.. Öncelikle, daha düne kadar o topraklar bizimdi. Bursa, Konya, Adana… nasıl bizim vilayetlerimiz ise, Halep, Şam, Afrin… de bizim illerimizdi. Konyalı, Adapazarlı, Erzurumlu nasıl bizim insanımız, bizim vatandaşımız ise, Halepli, Şamlı, Münbiçli de bizim insanımız, bizim vatandaşımız idi!.. Biz onları orada, kendimizden bir parça olarak emanet bırakıp geldik… İlk fırsatta geri dönüp tekrar kucaklamak üzere bırakıp geldik!..
Beyninden ve midesinden İngiliz’e, ABD’ye, İsrail’e satılmış eblehler güruhu!.. Düşman, topu ile, tüfeği ile, uçağı ile saldırmış… Adamların ellerinde keserden, baltadan bir de ekmek bıçağından başka bir şey yok!... Günümüz savaşları, düzenli orduların elektronik savaş aletleriyle, silahlarıyla yaptıkları bir savaş… Organize olmamış, düzenli ordusu olmayan, lojistik destek sağlayacak gücü, birliği olmayan; elinde keserden, baltadan, ekmek bıçağından başka bir aleti, silahı olmayan bu insanlar, her türlü modern silah araç ve gereçlerine sahip düzenli bir orduya karşı nasıl savaşacaklar?!..
Bre beyinsiz alçaklar, siz günümüzde savaşmayı, çocukların sokak oyunu veya internet oyunu mu sanıyorsunuz?!.. Bu insanları düzenli bir ordu haline getirip ellerine, en azından, karşısındaki düşmanların sahip oldukları silahların, imkanların yarısını veren oldu da gidip savaşmadılar mı?!.. Köyünde çiftçilik yapan, zeytin, domates… yetiştiren veya bir kasabada tablacılık yapan bir adam, gidip kiminle, nasıl savaşacak?!.. Yumruklarıyla mı savaşacak?!..
Diğer taraftan, senin “MUHACİR - ENSAR ” diye bir kavramdan, elbette ki haberin yoktur!.. Yüreğinde, kalbinde böyle kavramlar taşımazsın!.. “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir!..” diye bir ilahi mesajı da bilmez, paslı, pis yüreğinde yer vermezsin!.. Muhacir kardeşiyle, son lokmasına kadar her şeyini paylaşan kutlu sahabiyi tanımazsın!.. Ekmeğini aşını bırak, “Eşlerimden biriyle boşanayım da sen nikahına al!..” diyecek kadar âlicenaplık gösteren sahabi, sana başka başka şeyler anlatır!.. İslam’daki “din kardeşliği”nin ne demek olduğunu sen nereden bilebileceksin?!..
Şimdi sen ağzını açıp başlayacaksın günümüz Müslümanlarına salyalar akıtmaya… Biliyorum!... Bak, sen saydırmadan önce, ben onlara saydıracağım!... Bilmem kaç defa umreye gittiğini söyleyip övünen; ama yanında çalıştırdığı işçisinin aldığı ücrette, maaşta gözü olan münafık!.. İşçisini asgari ücrete mahkum edip kendisi her yıl araba değiştiren münafık!.. Kırkta bire takılıp kalan, zekatını ödememek için ondan bundan fetva çıkarmaya çabalayan dürzi zengin münafık!.. Rahman, kitabında, “… yazıklar olsun o yetimi itip kakana, yoksulu doyurmaya teşvik etmeyene…” derken, kapısına gelen miskini, yoksulu “Allah versin!..” diye kovan zengin münafık!.. “Allah’ın vermediğini, doyurmadığını ben mi doyuracağım?!..” diyen varlıklı münafık, gafil!... Allah, elbette istese tüm insanları, tüm mahlukatı, kimseye muhtaç etmeyecek şekilde doyurur, besler!... Peki, imtihan nedir?!.. Ona fakr u zarureti, sana zenginliği veren Allah, bununla ne kastetmiştir?!.. Sen çok matah olduğun için mi verdi sana o nîmetleri?!.. Sen de yukarıda saydığım Ebrehe’nin, Ebu Cehil’in, Ebu Leheb’in torunlarından farksızsın!..
Eşşek bağlasan durmayacak ahırdan beter evlerini fahiş fiyata bu madur, bu mazlum insanlara kiraya veren münafıklar!.. Bu insanları köle niyetine iş yerlerinde çalıştıran münafıklar!.. Başkasına on liraya sattığı malı, bu insanlara on beşe satıp elini oğuşturan Müslüman kılıklı münafıklar!.. Sizin de onlardan farkınız yok!.. Eğer aç gezen, sokakta yatıp kalkan bir Suriyeli Müslüman kardeşini görüyor ve en azından vicdanın sızlamıyor, gözlerin buğulanmıyorsa, hesap günü işin çok zor, bilesin!.. Altın kaplama saraylarında her gün işret eden Arap şeyhlerini falan burada zikretmiyorum daha!.. Onlar, kendilerine cehennemin dibinde saraylar kuruyorlar zaten!.. Hele bir de gideceği yere uçarak gidebilecekken, son model Mercedes ile, Audi Q7 ile giden gavslar, şeyhler… Siz de cennet bekleyip durun!.. Falanca salak müridim beni cennette görmüş diye hem milleti hem de kendiniz kandırıp durun!.. Cehennem zebanileri, sizi sabırsızlıkla bekliyor!..
Şimdi yine bu Ebu Lehep, Ebu Cehil tohumlarına dönelim!.. Siz vatansızlığın ne demek olduğunu; vatanını, yurdunu yuvasını terk etmek mecburiyetinde kalmanın ne demek olduğunu bilir misiniz hiç?!.. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz mahluklar!.. “EMPATİ” diye bir şey var!.. Şöyle bir düşünün: O insanların yerinde siz olsaydınız, ne yapardınız?!.. Siz, onların bu durumdan çok memnun olduklarını mı sanıyorsunuz?!.. Evini, malını mülkünü, doğup büyüdüğü yurdunu yuvasını bırakıp bilmediği yerlere, tanımadığı, dilini bilmediği insanların arasına göç etmek zorunda bırakılmış insanların, bundan çok hoşnut olduklarını mı sanıyorsunuz?!.. Göç ederken, çorunun çocuğunun acısını yaşamış; anasının babasının, çorunun çocuğunun ölümüne şahit olmuş… dahası, ansının babasının, eşinin evladının mezarını bırakıp gelen o insanlar, bundan çok mu memnunlar?!.. Bunlar az acı mı çektiler, çekiyorlar?!..
Ha, bunların içinde alçak, şerefsiz, vatan haini yok mu?!.. Nasıl ki, seksen milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içinde, %25’lik bir hain güruh varsa, onların içinde de çürük elmalar mevcuttur… Onları bahane ederek, tamamına duyulan bu öfke, art niyetten başka bir şey midir sizce?!…
Damadımın iş yerinde çalışan Suriyeli bir Hasan amca vardı. Suriye’de banka müdürü imiş… Yüzme havuzlu villası, arabaları varmış… İki çocuğunu alıp kaçıp gelmiş… Beceri sahibi olduğu için, matbaada çalışıyor şimdi İstanbul’da. Bu adam, isteyerek mi geldi buralara?!.. Siz bilmezsiniz ama, bunların hepsi, bir gün ülkesine, vatanına, evine barkına dönebilme hayaliyle yaşıyorlar…
Türkiye Cumhuriyeti, bu din kardeşlerimize bu güne kadar şu kadar milyon dolar harcamıştır, evet!.. Ama, ucuz iş gücü sayesinde, bu insanlar, ülke ekonomisine, harcadığımızdan belki de daha fazla getiri sağlamışlardır. Eğer olaya sırf getiri – götürü penceresinden bakarsanız, belki de biz daha kardayız!... Üstelik, bu insanların hepsi, buraya çulsuz çuvalsız da gelmemişlerdir. Ülkelerindeki mal varlıklarını, sermayelerini ülkemize getirip fabrika, işyeri açan, bir yığın Suriyeli de mevcuttur!..
Şimdi de işin bir başka boyutuna bakalım… Dün, ülkemize sığınan bu din kardeşlerimize olmadık söz sayan, hakaretler yağdıran, hor gören; bunlar üzerinden hükumete söylemedik söz bırakmayan bu Ebrehe tohumları, Hükumet bunları “eğit donat” yöntemi ile düzenli ordu haline getirip ellerine modern silahlar verip DAEŞ denen, PYD denen ABD’nin paravan ordusunun üzerine salıp da savaştırmaya başlayınca, cin çarpmışa dönüp salya akıtmaya başladılar!.. Bre Ebu Cehil tohumları!.. Hani, bunlar gitsin savaşsın Suriye’de, bizim askerimiz ölmesin, diyordunuz!.. Ne oldu şimdi?!.. Babanız ABD’nin askerleri gebermeye başlayınca, nasırınıza basılmış gibi hoplamaya, ateşe basmış ayı gibi zıplamaya başladınız!.. “ÖSO, teröristtir!..” diyen terörist Ebrehe tohumları!.. Namlular sizin bir yerinize girmiş gibi tepiniyor ciyaklıyorsunuz!..
Bre Ebrehe, bre Ebu Lehep tohumları!.. On bin kilometre öteden kalkıp gelen, sınırlarımıza beş bin tır silah yığan, otuz bin, yüz bin kişilik ordular kuran ABD’ye bir tek kelime laf niye etmezsiniz!.. Onların bu coğrafyadan parayla satın alıp kandırıp kendine hizmetçi, köle edip savaştırdığı Suriyeli Ateist, dinsiz imansız PKK’lılara neden bir çift söz söylemezsiniz?!.. Onlar sizin dininizden, soyunuzdan oldukları için mi?!.. Neden kimyanız bozuldu?!..
Bakın ben size bundan sonra neler olacağını anlatayım da başınıza gelecekleri şimdiden yavaş yavaş görmeye başlayın!... Hani siz diyordunuz ya, “Tayyip oylarını almak için bunlara nüfus cüzdanı veriyor, vatandaşlık veriyor!..” Yok yok; öyle değil!.. Tayyip sizin gibi kısır düşünmüyor!.. Ülkemizde misafir ettiğimiz bu muhacirler, yarın ülkelerine geri dönecekler… Suriye’nin, alabildiğimiz kadar kısmını alacağız… Bu insanları oralara yerleştireceğiz… Sonra bir referandum ile, eskiden zaten bizim olan bu toprakları, tekrar bizim edeceğiz!.. Uçuk kaçık mı geldi size?!.. LAN OĞLUM, DUYMADINIZ MI MEHMETÇİĞİ?!.. HEDEFİMİZ KIZILELMA!..
Siz solucanlar inansanız da inanmasanız da; önümüze çıksanız da fistan giyip kaçsanız da, tarihin bu akışına mani olamayacaksınız!.. Yalnız ABD’niz değil, TOPUNUZ GELİN!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.