Sedat Yılmaz: Türklerin işine akıl - sır ermez!
Financial Times'ta yaklaşık bir ay önce ilgi çekici bir değerlendirme okumuştum. İngiliz gazetenin yayınladığı yorum çarpıcıydı. Analizde; bunca iç, dış jeolopitik ve ekonomik risklere maruz kalan Türkiye'nin nasıl direnebildiğine ve ayakta kalabildiğine anlam verilemiyordu.
Gazete, Türkiye’nin dayanıklılığını itiraf ediyor ve analizin başlığını “Türk ekonomisindeki bu direnç en kötü korkuları dahi boşa çıkardı” şeklinde atmak zorunda kalıyordu.
FT’de Türkiye ekonomisiyle ilgili geniş bir analiz yapan Londra merkezli ünlü yatırım firması FIM Partners şirketinin baş danışması Frances Balcells idi.
FIM Partners, gelişmekte olan ve öncü pazarlara odaklanan bir yatırım yönetimi şirketi. Firmanın faaliyet alanları; üniversite bağışları, devlet varlık fonları, dış kaynaklı CIO’lar ve Kuzey Amerika, Avrupa ve Orta Doğu’da emeklilik sistemlerinden oluşuyor.
***
FT’nin analizine karşı bir analiz de ben yapayım…
Danışman Frances Balcells, analizinin hemen başında, “2013 yılında ‘TL dolar karşısında 2 lirayı geçerse Türk ekonomisi çöker’ deniyordu. Lira 18’ya çıktı, sonra 14 lirada dengelendi ama Türkiye ekonomisi hâlâ ayakta” ifadeleriyle şaşırdığını ortaya koyuyor ve gelişen piyasaların tarihi, para birimindeki benzer düşüşler ve ödemeler dengesi krizleriyle dolu olduğunu hatırlatıyor.
Frances’in Türkiye’yi iyi tanımadığı belli. Bu memleketin “el” değil “kalp” gücüyle ayakta durduğundan zerre kadar haberi yok. Bu birincisi…
İkincisi, Türkler krizlere alışkın ve krizlerden kurtulmada becerikli. Türkiye’nin bir günde yaşadığını, diğer ülkeler bir yılda yaşamıyor. Dolayısıyla Türkler ne yapıp edip, kimsenin aklına gelmeyecek metotlarla sorunları kısa zamanda aşabilecek kabiliyete sahip.
***
Frances, devam ediyor…
Danışman, TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın Mart 2021’de görevden alınmasını milat gösteriyor. “Yeni ekonomik model”e geçerek gelenekselliği terk eden Türk ekonomisindeki seyri merak ettiğini dile getiriyor.
Yüksek enflasyonun nerede duracağının bilinmediğine vurgu yapan Frances birader, iç ve dış talepteki kendine göre “acılı” azalmanın ekonomik modeli değiştirebileceğine ve Türkiye’nin yeniden geleneksel sisteme geçeceğine işaret ediyor.
Dedim ya, adam hakikaten Türkiye’yi anlamaktan yoksun…
Ekonomilerin yükselen risklerle duraksadığı bir dönemde dahi Türkiye, ihracatıyla ekonomide şah-mat yapıyor, adam bunu dahi görmekten aciz.
İç tüketim ise anlatmaya bile değmez ama hatırlatalım… Türkiye ekonomisi 2021 yılındaki büyümesini ihracat ve tüketim ile yaptı. Dolayısıyla Frances’in analizi yine havada kalıyor.
***
Danışman, olayı çözemediğinden ve ille de somut bir delil bulma isteğinden kaynaklı “Acaba Türkiye’nin ayakta kalması yüksek dolarizasyonla olabilir mi?” diye düşünüyor da düşünüyor!
Tabii yine yanılıyor… Dolarizasyon neticede bankalara park etmiş döviz. Önemli olan bu dövizi TL’ye çeviren ve çevirten irade… Yani milletin “memleket sevgisi”… İşte sayın Danışman burada çuvallıyor.
Arkadaş, bizim insanımız dünyanın ekonomik ve jeopolitik fırtınaya tutulduğu bu havada bile gidip dolarını çatır çatır TL’ye çevirir.
20 Aralık’ta 240 milyar dolara ulaşan dolarizasyon parası bugün itibariyle 214 milyar dolara kadar geriledi. 2,5 ayda hangi ülkede 20 milyar dolara yakın mevduat milli paraya dönebilir?
***
Danışman Frances’in diğer aklını erdiremediği, yurtdışı döviz kaynağında profilin nasıl değiştiği!.. “Yüzde 30 sıcak para portföyüne sahip Türkiye, bu kadar geliri nasıl elinin tersiyle itti? Sistemi yüzde 5’lere indirdi” diye kısır döngüye giren Frances, dönüp yaşadığı kendi ülkesine baksa soruyu hemen cevaplayabilecek, bunu bile anlayamıyor!
Frances Ballcels’in analizde tek doğru tespiti, Türkiye’de borçluluğun dünya ülkelerine göre standardın altında olduğunu belirtmesi.
Tabii ki, öncelikle bankalar mümkün mertebe hane halkını dövizle borçlandırmadı. Vatandaş borç konusunda esen fırtınada dayanıklı kaldı. Döviz varlığının yanında yastık altında önemli bir meblağı olan Türk insanı krizleri atlatmada daha başarılı oluyor.
Önemli bir şey hatırlatayım… Yazar belki bundan habersizdir!
Döviz borcunda en zayıf halka diye tanımlanan özel sektörün borç çevirmede, borç seviyelerini azaltıp aracı kurumların da devreye girmesiyle kısa vadeli döviz alım – satım pozisyonlarıyla dikkat çektiğini unutmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.