Sedat Yılmaz: Bütçede artılar eksilerden fazla!

Sedat Yılmaz: Bütçede artılar eksilerden fazla!
Krizlerin anası durumundaki "faiz" maalesef asırlardır alkol, uyuşturucu gibi insanlığın terkedemediği kötü bir alışkanlık. Genel çerçevede hayatları karartmaktan, belâ olmaktan başka işe yaramıyor ama insanlar "faiz denizi"nde yüzmeye devam ediyor.

Soruna hâlâ net bir çözüm bulanabilmiş değil!

Faizi, faizli uygulamaları, İslâm başta semavi dinlerin tamamı yasaklamış, birçok medeniyet faizi ekonomik sistemine almamış yani faiz genel tarih itibariyle iyi tarafta değil hep kötü tarafta yer tutmuş.

Kur’an-ı Kerim’de geçen, “Eğer böyle yapmazsanız (faiz alışverişini terketmezseniz), Allah ve Resûlü ile savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, ana paralarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur” (Bakara: 279) âyeti herhalde insanlara boşuna bildirilmemiş.

Hiçbir insanın Cenâb-ı Hak ile neticesi belli bir savaşı göze alacağını düşünemiyorum! Yani faize bulaşanlar, faizle çalışanlar câhillikten başka bir iş yapmıyor, demek istiyorum.

***

Sadece dinî açıdan değil, faiz müspet bakış açısıyla da ekonomilere zarar veren bir araç. Hangi faiz enstrümanı derde derman olmuş?

Bilimsel olarak aslında faizin kesinlikle ekonomide yeri olmaması lâzım. Çünkü faiz; üretimi ve emeği değil, meşakkatsiz paradan para kazanmanın temelini oluşturur. Üretimde gözü olmayanları zengin eder, üreticiyi, halkı nâçar eder.

Her şeyden önemlisi faizin en büyük özelliği; toplumda adalet ve güveni ortadan kaldırmasıdır.

Meselâ, bugün merkez bankalarına ait darphane makinelerini bir dakika dahi susturmayan, uluslararası alanda yüzde 60 konvertabıl ağırlığı bulunan ABD Doları’nın olması gereken emisyon hacminden belki 100 katının tedavülde olmasını sağlayan faizden başkası değildir.

Açıkçası küresel anlamda sanal bir ekonomi dönüp durmaktadır. Dünyada son 100 yıl içinde çıkan ekonomik krizlere bakıldığında baş aktörün “faiz” olmadığını kimse iddia edemez!

Enflasyonla birlikte birçok ekonomik sorunları doğuran faiz, aslında tüm insanlığın baş başa verip halletmesi gereken mühim bir mes’ele…

Faizi ekonomiler üzerinden çıkartıp atın, bakın dünya nasıl rahatlayacak! Fakat faizden nemalananlar ki bugün köşe başlarını tutmuş kesimler, asla buna müsaade etmeyecekler.

***

İnsanlık salgında ekonominin üretmekten başka bir şey olmadığını gördü… Tedarik zincirlerinin darmadağın olduğu, enerji, gıda ve emtia fiyatlarının füze gibi uçtuğu bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Üretemeyen milletler yüksek fiyatlar yani enflasyon baskısı altında eziliyor.

Karşılıksız paraların dağlar gibi oluştuğu, enflasyona karşı faizlerin artışa geçtiği, fakirliğin arttığı, bir kısım azınlığın zenginleştiği dünyada insanoğlu nasıl bir çıkış yolu bulacak?

Arı topluluğuna bakınız… İnsana faydalı en kıymetli balı üretiyor. Arılar ürettikleri balın bir kısmını yiyor, ancak daha fazlasını insanoğlunun hizmetine sunuyor.

Bir koyun da öyle değil mi? Tükettiğine bakınız, üretime verdiği katkıya bakınız! Bize bahşedilen diğer birçok hayvan da sevk-i tabii olarak ürettiğinden çok azını tüketiyor, üretime yüksek destek sağlıyor.

Maalesef insanoğlu bir hayvan kadar olamıyor. Çok fazla tüketiyor, ancak az üretiyor. Aklı sıra faizle kazanacağını ve üretimi artıracağını zannediyor… Tabii ki boş hayal!

Üretmeden neyi tüketeceksiniz?

***

Bugünkü uygulamalardaki gibi faiz, enflasyonu geçici yavaşlatır. Ancak neticede üretim maliyetlerini yükselttiğinden bir müddet sonra fiyatlar yeniden artar. Üretici ve vatandaş güç belâ geçinirken faizin başında duranlar servetlerine servet katar.

Dolayısıyla ekonomide faiz dikenli çalıdır. Faiz normal ekonomi düzenini bozduğu gibi krizlerden kurtulmada asla çâre olamaz. Her insan reel olarak ürettiğinden daha az tüketirse ve ihtiyaçlarını mutedil karşılarsa faize gerek kalmaz böylece ekonomik krizler çıkmaz.

Devam edelim… Faiz; üretmeden, emek sarfetmeden alınan bir karşılık ve ekonominin içini boşaltan bir uygulamadır. Tasarrufların faizle veya dövizle korunduğu zannediliyor. İnsanlar reel yatırım araçları arsa, konut, otomobil, makine, bakır, gümüş ve altın gibi reel yatırım araçlarına göre kıyasladığında faiz ve dövizin kazançta yaya kaldığını görecekler.

Dolayısıyla enflasyonu asıl artıran; emisyon hacmindeki şişkinlik, daha doğrusu karşılıksız paranın çığ gibi büyüdüğü yerde gerçekleştirilen faiz ve döviz benzeri alım – satım faaliyetleridir.

Bugün dünyanın enflasyon ağında çırpınması üretimsizlikten ve faiz sisteminin zirve yapmasından başka bir şey değildir. Yapılan üretimin değeri karşılığında tedavül olsa, ne enflasyon kalır ne de faize ihtiyaç duyulur.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.