Sedat Gümüş: Korona Günlerinde Eğitim Yönetimi
Sedat Gümüş: Korona Günlerinde Eğitim Yönetimi
Son 20-30 yıl içerisinde oluşan eğitim teknolojileri ve uzaktan eğitimle ilgili literatür etkili bir uzaktan eğitimin ancak öğrenciyi aktif kılarak ve paydaşlar arasındaki etkileşimi artırarak mümkün olacağını ortaya koyuyor. Bu kapsamda, eğitim yöneticilerinin buradan çıkarabilecekleri dersler ve iyileştirmeye yönelik atılabilecek adımlar konusunu detaylı bir şekilde tartışmak faydalı olacaktır.
Binlerce yıllık insanlık tarihinde yaşanan sayısız küresel krizden birisi ile daha karşı kaşıyayız. Tüm benzer bunalımlarda olduğu gibi, koronavirüs sonrasında da birçok toplumsal değişimin yaşanması muhtemel. Hâlen hangi boyutlara varacağını tam olarak kestiremediğimiz bu krizin, hâlihazırda oluşturduğu en büyük değişimlerden birisinin eğitim sektöründe yaşandığı ise aşikâr. Dünyanın büyük bir kısmında okullar kapatıldı, öğrenciler evlerine gönderildi ve teknoloji işe koşuldu.
Dünyadaki Trend ve Farklılıklar
Şu ana kadar paylaşılan bilgiler; Çin, Fransa, Almaya ve ABD dahil olmak üzere birçok ülkenin hızlı bir şekilde çevrim içi eğitime yöneldiğini ve farklı alternatiflerin kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Fransa ve Çin gibi ülkeler ulusal çevrim içi eğitim platformları oluştururken, beklendiği üzere ABD ve Almanya gibi federal devletlerde bu konudaki çalışmalar daha çok yerel yönetim ve okullara bırakılmış durumda. Danimarka, Finlandiya ve Estonya gibi bazı Kuzey Avrupa ülkelerinde ise hâlihazırda çevrim içi öğrenmenin normal eğitime güçlü bir şekilde entegre edilmiş olması ve neredeyse ülkedeki tüm okullarda çevrim içi platformların aktif kullanımı, süreci oldukça kolaylaştırmış gibi duruyor.
Genel olarak, birçok farklı ülkede çevrim içi eğitim platformlarının kullanımının ön plana çıktığı, hatta en basit haliyle email grupları, google docs ve classroom, Microsoft teams, Skype ve Zoom gibi ücretsiz versiyonlara sahip araçların sıklıkla kullanıldığı anlaşılmakta. Bu durum, çeşitli yollarla (video paylaşımı, anlık görüşme, grup tartışmaları, ödevlendirme vb.) öğretmen-öğrenci ve akranlar arası ilişkinin devam ettirilmeye çalışıldığı anlamına geliyor. Ayrıca, Çin’in çevrim içi platforma ek olarak ilkokul öğrencileri için ulusal TV kanalı üzerinden yayın yaptığı, Bulgaristan ve Vietnam gibi bazı ülkelerin ise büyük ölçüde TV yayınları üzerinden eğitimi devam ettirmeye çalıştıkları görülmekte.
Türkiye’de de dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi uzaktan eğitimin aktif kullanımına yönelik bir süreç yaşanıyor. Türkiye’nin bu süreci Çin’e benzer hibrit bir sistemle yürütmeyi hedeflediği anlaşılmakla birlikte, dikkatlerin Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanan video içeriklerinin TRT aracılığı ile yayınlanması üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Aslında, ani bir şekilde gelişen büyük bir krize hızlı bir şekilde cevap verebilmek adına oldukça makul bir yöntem kullanıldığı söylenebilir. Dahası mevcut eğitim sisteminin merkeziyetçi yapısı ortada dururken bu krizle başa çıkma ve uzaktan eğitimi planlama ve uygulama insiyatifinin okul ve öğretmenlere bırakılması da pek gerçekçi olmazdı. Ayrıca, birçok ülkede teknolojik araçlar ve internete erişim sorununun yaratabileceği eşitsizliklerin ciddi şekilde tartışıldığı düşünüldüğünde, TV yayını opsiyonu nispeten eşitlikçi bir rol de oynayabilir.
Etkili Uzaktan Eğitim ve Öğretmenlerin Rolü
Ancak, eğitimle ilgili birçok uzmanın sıklıkla vurguladığı üzere, öğrencilerin bireysel özellik ve ihtiyaçlarının eğitim sürecinde dikkate alınması gerekmektedir. Dahası, bölgesel ve okullar arası imkân farklılıklarının oluşturduğu çeşitlilik, özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler ve hepsinden önemlisi öğretmen-öğrenci etkileşiminin eğitim sürecindeki önemi sadece TV yayınına bağlı kalınamayacağını göstermektedir. Dolayısıyla, TV yayınları konusundaki vurgunun zamanla azalması ve farklı destek mekanizmalarının devreye konulması da bir gereklilik olarak durmaktadır. Zaten, son 20-30 yıl içerisinde oluşan eğitim teknolojileri ve uzaktan eğitim ile ilgili literatür de etkili bir uzaktan eğitimin ancak öğrenciyi aktif kılarak ve paydaşlar arasındaki etkileşimi artırarak mümkün olacağını ortaya koyuyor. Bu kapsamda, eğitim yöneticilerinin buradan çıkarabilecekleri dersler ve iyileştirmeye yönelik atılabilecek adımlar konusunu detaylı bir şekilde tartışmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Öncelikle bakanlık açısından olayı ele alırsak, tüm eksiklerine rağmen daha önce FATİH projesi kapsamında oluşturulmuş bir teknoloji alt yapısının bulunması ve bunun zamanla donanım ve eğitsel materyaller açısından da geliştirilmiş olması önemli bir avantaj. Bu alt yapının Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden harekete geçirilerek sürecin desteklenmeye çalışılacağı anlaşılmakta. Ancak, daha önce hem Türkiye özelinde hem de başka ülkelerde yapılmış birçok araştırma teknoloji entegrasyonu konusunda öğretmenin rolüne vurgu yaparak, FATİH projesi ve benzer hamlelerdeki en büyük eksiklik ve başarısızlık nedeninin öğretmenlerin sürece yeterince entegre edilememeleri olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, mevcut uzaktan eğitim uygulaması sırasında öğretmenlerin kendi öğrencileri ile etkili bir iletişim kurabilme ve öğrencilerin bireysel ihtiyaçları çerçevesinde gerekli ek destekleri sağlayabilmeleri sürecin başarısı açısından oldukça hayati bir rol oynayacaktır. Öğretmenlerin bunu yapabilme konusundaki mevcut bilgi ve becerilerinin farklı düzeylerde olduğu ve genel olarak ciddi bir mesleki gelişim ihtiyacı bulunduğu da kolaylıkla söylenebilir.
MEB’in öğrencilere yönelik ders içerikleri hazırlama konusundaki çabasına ek olarak yine farklı uzaktan eğitim araçları kullanarak öğretmenleri de bu yeni duruma hazırlaması gerekmektedir. Bu yapılırken öğretmenlik mesleğinin kendine özgü doğası ve öğretmenlerin sahip olmaları gereken asgari özerklik dikkate alınarak planlama yapılması faydalı olacaktır. Her öğretmenin kendine özgü öğretim yöntemi, mesleki geçmişi, tecrübesi ve benzeri özellikleri gözetilerek geniş kapsamlı opsiyonların tanıtılması, öğretmenlerin belli bir program, yöntem ya da yaklaşımı bire bir aynen kullanmasından ziyade farklı opsiyonları tanıyarak kendilerine en uygun olanları denemesi şeklinde bir bakış açısı daha anlamlı olacaktır. Özetle, MEB’in önümüzdeki süreçte öğretmenin rolünü güçlendirecek ve aynı zamanda öğretmenleri destekleyecek mekanizmalar kurması gerekmektedir.
Okul Yöneticileri ve Özel Hedefler
MEB’in yanı sıra öğrenci ve öğretmenlerin bir nevi ikinci evleri olan ve kendine özgü bir kültür barındıran okulların da süreç içerisinde aktif kılınması ve mevcut kültürün devam ettirilmesinin sağlanması önemlidir. Bu kapsamda, uzaktan eğitim ile ilgili mevcut tartışmalarda okul yöneticilerinin rolünün çok fazla gündeme gelmemesini önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Neredeyse yarım asrı aşan ilgili araştırmaların sonucu olarak, okul yönetiminin eğitimin niteliği ve çıktıları üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri genel kabul görmüş bir olgu hâline gelmiştir. Ancak, yöneticilerin rollerinin de yıllar içerisinde değiştiği ve yöneticinin artık yapılması gereken her şeyi en iyi bilen ve doğru olanı belirleyerek herkesin bunu yapmasını sağlayan kişi olarak görülmediğini vurgulamakta fayda var. Günümüzde etkili okul yöneticilerinin tüm paydaşlarla ortak çalışarak duruma özel hedefler belirlemeleri ve paydaşları bu hedefler etrafında toplayabilmeleri beklenmektedir. Bu hedeflere yönelik uygulama sürecinde ise yöneticilerin kolaylaştırıcı bir rol üstlenmeleri ve özellikle öğretmenlerin etkili bir işbirliği yapma ve deneyimlerini paylaşabilmeleri için fırsatlar oluşturmaları beklenir.
Eğer öğretmenlerimizin uzaktan eğitim sürecine daha aktif ve etkili katılımlarını hedefliyorsak, okul yöneticilerimizin bu konuda mevcut okul kültürü ve dinamiklerini dikkate alarak harekete geçirici bir rol oynamalarını da sağlamamız gerekecektir. Örneğin; yöneticilerin farklı çevrim içi araçları ve programları etkili bir şekilde kullanarak öğretmenler ve diğer paydaşlarla iletişim kurmaları hem örnek olmaları hem de bu konudaki beklentilerini vurgulamaları açısından faydalı olacaktır. Ayrıca, yöneticilerin yine teknolojik imkânlardan faydalanarak öğretmenlere yönelik iletişim ağları kurmaları, olumlu ve olumsuz deneyimlerin paylaşılarak mevcut uygulamaların nasıl geliştirilebileceğine dair fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamaları ve yaşanabilecek sorunlara birlikte çözüm üretme bilincini oluşturmaları sürecin etkinliğini artıracaktır. Bu kapsamda, yöneticilerin sürekli erişilebilir olmaları, farklı düzeylerde destek ihtiyacı olan öğretmenlerle çalışabilmeleri, özellikle aynı zümre/şube öğretmenlerinin aktif işbirliğini sağlayabilmeleri, uzaktan eğitim veya teknoloji entegrasyonu konusunda daha deneyimli öğretmenlerin liderlik gösterebilmelerinin önünü açmaları ve süreç içerisinde yaşanabilecek her türlü çatışmayı çözümleyecek yapıcı bir rol oynamaları gerekmektedir.
Alınması Gereken Diğer Önemli Tedbirler
Özet olarak, eğitim sistemimizin şu an karşı karşıya olduğu krizi en az hasarla atlatması, hatta bu krizi eğitim sisteminin gelişimine yönelik bir fırsata çevirebilmesinin yolu, süreci hem bakanlık hem de okul düzeyinde etkili bir şekilde yönetmekle mümkün olacaktır. Konunun uzmanları ile birlikte ortak aklın işe koşulması ve özellikle birkaç ana meselede gerekli tedbirlerin alınması faydalı olacaktır. Bu meselelerden bazıları; tüm paydaşların etkili iletişim ve işbirliğini sağlamaya yönelik tedbirleri alma, öğretmen ve yöneticileri çevrim içi platformlar aracılığı ile yetiştirme, öğrencilerin uzun süre TV karşısında kalmalarının getirebileceği olumsuzluklara yönelik tedbirler, öğrenci ve velilere yönelik rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerin planlanması şeklinde sıralanabilir. MEB’in güçlü alt yapısı ile birlikte öğretmen, yönetici ve velilerimizin gösterecekleri gayret ve fedakârlıkla bu sürecin eğitim sistemimiz açısından olumlu çıktılarla sonuçlanacağını umuyorum.
Kaynak: Perspektif
www.perspektif.online / yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.