Sayın Başkanım (Mürsî)

Sayın Başkanım (Mürsî)
Prof.Dr. Karaman: "Önce gidenler ve sona kalanlar arasında ve hesap gününe kadar melekler âleminde sana olsun Allah’ın selamı! Daha önce sana acını paylaşmak için yazıyordum, şimdi seni kutlamak için yazıyorum.."

Sayın Başkanım (Mürsî)

Şehidimiz Mürsî’ye Cenâb-i Mevlâ’dan rahmet ve muhabbet niyaz ediyor ve dostu, aynı zamanda şehide Habîbe’nin babası Dr. Ahmed Abdülaziz’in mana ve duygu yüklü bir mesajını çevirerek sunuyorum:

Önce gidenler ve sona kalanlar arasında ve hesap gününe kadar melekler âleminde sana olsun Allah’ın selamı!

Daha önce sana acını paylaşmak için yazıyordum, şimdi seni kutlamak için yazıyorum.

Sen yalnızca zindanın prangalarından değil, bütünüyle dünyadan kurtuldun; esirlikten, onun pisliğinden, rezilliğinden ve rezillerinden…

Her şey geride kaldı, ne o var ne bu; seni halk seçtiği zaman “Biz iktidarı ondan önce hak ediyoruz” diyenler de, kıskançlık ve kinleri yüzünden seninle meşruiyet kavgası yapanlar da yok.

Seni kendine bakarken hayal ediyorum:

Muhtemelen cennetin değerli taşlarıyla süslenmiş bir aynada,

Belki cennetin ırmaklarından birinin yüzeyinde…

Gözlüğünü arıyor, bulamıyorsun. “Ya Rabbi, gözlüğüm yok, ama gözüm öncekinden daha iyi görüyor, bu nasıl oluyor!” diyorsun.

Sakalına bakıyorsun, beyazı yok. Baş ağrısı yok, bitkinlik yok, insülin yok. Daha önce yaşamadığın bir dinçlik içinde dipdirisin. Sağlık ve afiyetin coşkusu içinde göğsünü yumrukluyorsun.

Olduğun yerde daire çizip her tarafa bakıyor ve soruyorsun: Ben ölü müyüm, diri miyim?! Yaşıyorsam zindan nerede? Öldüysem kabrin karanlığı nerede? Sahi ben neredeyim?!

Hücremde değilim, cezaevi arabasında değilim, cam kafes içinde değilim; bunlar bildiğin hallerim ve yerlerim; yoksa ben farkında olmadan öldüm mü?

Ölümse bu nasıl bir ölüm ki, insana sağlığını ve gözünü iade ediyor, saçından sakalından aklığı yok ediyor!

Yoksa bir kâbus yaşıyordum da kaçıp kurtulmak arzusuyla uyandım mı?

Hatırlıyorum: Benim yürümem bile yasaktı; peki şu çevremde uçuşan benzeri bulunmaz kuşlar, beni coşturan tatlı nağmeler, şu değer biçilemez topluluk, ışık saçan yüzler ne?!..

Sayın başkanım, şimdi meşgul olduğun için belki haberin olmamıştır: Filistinli Müslümanlar, Siyonist silahlarının gölgesinde, mübarek Mescid-i Aksâ’da senin için gıyâbî cenaze namazı kıldılar.

Harameyn (Mekke ve Medine) dışında dünyanın her tarafında böyle namazlar kılındı. Bu iki mübarek mekânda niçin kılınmadı biliyor musun? Çünkü bu mübarek şehirler yeni bir dinden çıkma halini yaşıyorlar velakin Ebu Bekir yok!

Belki haberin olmamıştır: Kardeşin Recep Tayyip Erdoğan özel olarak Ankara’dan İstanbul’a senin için gıyâbî namaz kılmak maksadıyla geldi. Bunun (İstanbul’a gelmesinin) sebebini soracak olursan; çünkü Türk kardeşlerimiz, asaleti ve tarihi derinliği içinde İstanbul’u, Küçük Türkiye olarak görüyorlar ve bu özelik başka bir şehirde bulunamaz…

Hakkıyla biliyorsun ki temiz na’şın, senden önce göç eden İhvan mürşidlerinin (liderlerinin; Allah onlardan razı olsun) yanına gömüldü. Bu mübarek beraberlikten mutlu isen ki, bunda şüphem yoktur, seni kutluyorum.

Ben ve benim gibi düşünenlere göre seni öldürenler, vatanın sana verdiği sıfatından mahrum ederek onun yerine resmi bir sıfat giydirmek istediler; ama sen -Sayın Başkanım- Mısır’ın Cumhurbaşkanı idin, şimdi İhvan’ın mürşidi oldun. İşte bu sebeple, dünyanın her tarafında milyonları bulan sevenlerin seni, Mısırlı da, İhvan mensubu da olmayı aşan bir ümmet sembolü kıldılar.

Sayın Başkanım,

Sana uğurlar olsun demiyorum, kavuşmak/görüşmek üzere diyorum.

Ahmed Abdülaziz 

 

Prof.Dr. Hayrettin Karaman

(İslâm Hukuku Profesörü)

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.