Sarkozy'nin oyunu bozuldu

Sarkozy'nin oyunu bozuldu
Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, Sarkozy'nin Türkiye karşıtı seçmenden oy alma oyununun nasıl bozulduğunu yazdı...İŞTE O YAZI...Türkiye...




Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, Sarkozy'nin Türkiye karşıtı seçmenden oy alma oyununun nasıl bozulduğunu yazdı...
İŞTE O YAZI...

Türkiye uzun süredir dış politikada "Türkçe konuşmak" olarak nitelendirilen, gerilim artırıcı politikaları tercih etti.

Gerilim stratejisi, güç dengesinin lehte olduğu ikili krizlerde olumlu sonuç verse de, güç dengesinin aleyhte olduğu krizlerde ters tepiyor.

İkincisi sürekli "Türkçe konuşmak", dünyaya "uzlaşma ve barış kültüründen uzak", kavgacı bir ülke imajı vermemize neden oluyor.

Fransa'da "soykırımı inkâr yasası"nın Senato'nun onayından geçmesinin ardından Türkiye'nin izlediği politikalar, bu açıdan dikkat çekiciydi.

Tepkiler ölçülü bir dille ifade edildi.

Sarkozy'nin oyunu bozuldu

Sarkozy'nin dış politikada yeni bir zafer kazandığı görüntüsü verip, Türkiye karşıtı sağ seçmenleri arkasına alma oyunu bozuldu.

50 vekil "evet" derken oylamaya katılmayan 65 vekil, 77 senatör ile birlikte özgürlük karşıtı yasayı Anayasa Konseyi'ne götürdüler.

Sessiz sedasız yürütülen lobi çalışmaları ve diplomasi sonuç verdi.

Gerilim artırılmayarak, Fransa kamuoyunda akıl tutulması yaşanmasının önüne geçildi.

Sarkozy, ülke çıkarlarını siyasi amellerine alet etme fırsatını bulamadı.

Demek ki, kimi zaman "sessiz diplomasi" daha başarılı sonuçlar veriyor.

Her şey bitti mi?

Tabii ki 'hayır.'

Bugün Fransa'da yaşanan yarın Ermeni diasporasının güçlü olduğu başka ülkelerde tekrarlanabilir.

Nitekim 1915 olaylarını soykırımı olarak kabul eden ülke parlamentolarının sayısı 22'yi buluyor.

Diaspora, gözünü karartmış şekilde 100'üncü yıla kadar, tazminat ve toprak gibi yeni bir aşamaya geçebilmenin hayallerini kuruyor.

Büyükelçi kibarca söylüyor

Türkiye ne yapmalı?

Birincisi, "soykırımı" şiddet içeren bir suçlama olduğu için, şiddet çağrışımı yapan bir dille iddialara yanıt vermemeli.

Şayet herhangi bir ülkeye uygulanacaksa, ekonomik yaptırımları dahi dile getirmeden ama hissettirerek hayata geçirmeli.

İkincisi, yeni girişimler başlamadan Türkiye, bir akademik aydınlatma kampanyası başlatmalı.

Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili dün Zaman'a verdiği beyanatta diyor ki: "Birinci Dünya Savaşı'nda 2 buçuk milyon Türk'ün de hayatını kaybettiğini Fransa'ya anlatmamız lazım."

Aslında kibarca "gerçekleri anlatmada yetersiz kaldınız" diyor.

Bari kitapları çevirelim

Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Kemal Çiçek, BUGÜN televizyonunda Perde Arkası programına yaptığı açıklamada, Fransız senatör ve vekillerin eline verilebilecek, Türkiye'nin tezlerini anlatan tek bir Fransızca çalışma olmadığını anlattı.

Hatta dönem telgraflarının çarpıtılarak okunduğunu, "aslı budur" diye bir aydınlatma girişiminin bile yapıl(a)madığını anlattı.

Oysa Türkiye'de son yıllarda 1915 tehciri ile ilgili birçok bilimsel çalışma yapıldı.

Demek ki şimdiden bu eserlerin İngilizce'nin dışındaki Fransızca, Almanca, Rusça, İspanyolca ve Arapça gibi yaygın dillere çevrilmesi gerekiyor.

Bu da uzun dönemli "sessiz diplomasi"dir.

Diplomasiyi sadece kriz anlarında hatırlamayı terk etmeliyiz.

Yarım yüzyıllık kara propagandaya, yarım günde cevap vermek mümkün değil.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.