Salih Tuna: Rüzgâr

Salih Tuna: Rüzgâr
Allah "yürü ya kulum" deyince helal-haram demeden depara kalkan, şımarık mirasyediler gibi liderlerinin halkla kurduğu gönül bağlarını biteviye sömüren, nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz.

Rüzgâr arkanızdayken yanlışınız, eksiğiniz varsa da ne gören olur ne de gösteren!
Zaten pişmiş aşa su katmak "sevimsizliğinde" bulunmayı kimse göze almaz.
Rüzgâr arkanızdayken herkes yanınızdadır. Daha yola koyulmadan "köprüden önceki son çıkışta" ayrılmayı kafaya koyanlardan tutun da yoldan pay almak için yola koyulanlara kadar herkes...
Rüzgârın tadını öyle almışlardır ki kovsanız da gitmezler. Kapıdan kovsanız bacadan girerler. Herkes yanınıza sokulmak için kırk takla atar. Birçoğu da rüzgârın arkanızdan esmesini, yanınızda yer almasına hasreder.
Rüzgâr arkanızdayken her şey yolundadır.
Eğrisi doğrusuna denk gelir. Sorunlar sorun olmaktan çıkar. Muhabbet sürer ama rüzgâra kadar.
Rüzgâr dönünce her şey değişmeye başlar!
Birileri istifade edemediği için istifa eder. Birileri yangından mal kurtarma telaşına düşer. Fareler de gözlerini kirişe diker...
Rüzgâr dönmeye görsün, daha önce göze batmayan her şey göze batmaya başlar. Sağda solda mırıldanmalar artar. Kimse kendine toz kondurmaz; hep yekdiğeri suçludur. Huzursuzluklar, tepişmeler gitgide artar. Herkes birbirinin kuyusunu kazar.
Rüzgârla gelenlerin rüzgârla gitmesini anlarsınız da, ya o mangalda kül bırakmayan muhteremler? Takva sandığınız o halleri meğer yoksulluktanmış!.. Hayal kırıklıklarınız öyle artar ki artık hiçbir şeye şaşıramazsınız!
Kimileri de son darbeyi vurmak için pusuda bekler. Elias Canetti'nin "Zararsız ve dost yaratık dışarıdadır ve kendisini ancak son sahnede açığa vuracak olan düşman ve ölümcül olan içerdedir. Bu ikiyüzlülük, dissimülasyonun aşırı biçimidir..." dediği tahtakuruları.
Hülasa, rüzgâr dönünce ihanetler bitmez.
Ne yapacaksınız?
"Rüzgâr istediği kadar sert essin, kayadan alacağı tek şey tozdur" gibi retoriklere de sığınamazsınız. Hamaset içinizin yangınını kısa süre söndürmenin dışında sadra şifa olmaz.
Rüzgârı tekrar arkanıza almak için yolunuzdan da dönemezsiniz. O vakit sadece yolunuzu değil, sizi siz yapan her şeyinizi kaybederseniz!..
Bütün mesele şurda: Rüzgâr sahiden döndü mü yoksa döndürüldü mü?
Sahiden döndüyse, bilirsiniz ki zaferle değil seferle mükellefsiniz. Ve yine bilirsiniz ki kader gayrete âşıktır. Siz gayret edeceksiniz, tevfik Allah'tan.
Peki ya rüzgâr döndürüldüyse, yani yazgı değilse, yani algıdan ibaret kahpe rüzgârsa?
Başka yolu yok. Yine gayret edecek, algıyı yerle yeksan edeceksiniz. Bunun için de her şeyden evvel çıkarcı, muhteris, nobran, halka yukardan bakan, yetimi yoksulu görmezden gelen, Allah "yürü ya kulum" deyince helal-haram demeden depara kalkan, şımarık mirasyediler gibi liderlerinin halkla kurduğu gönül bağlarını biteviye sömüren, nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz.
Dostoyevski'ye atfedilen şu sözü hatırlamanın tam vaktidir: "Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgâr sert esti. Üç tüy düştü şeytandan. Birisi paraya yapıştı, diğeri makama, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı..."
Nefsi uğruna şeytana iş bırakmayanlar tastamam fırsat bulamadıklarında, gönül rahatlığıyla, "Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es..." diyebilirsiniz.
Yoksa onca yıl onca emekle yapılan tüm hizmetlere şarlatanların çökmesinde vebaliniz olur.
Unutmayın:
Bu mazlum coğrafyada size umudunu bağlayan, "kanadı kırık kuş" mesabesinde nice mazlum var, yazık olur.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.