'Salgının ramazana rastlaması insanı dinin özünü aramaya yönlendirdi'
İstanbul
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle bazı ibadetlerin yapılamadığını belirterek, "Bu durum dini hayatı da etkileyecektir. Kişiler bireysel olarak varoluşsal sorunlarla yüzleşme dönemi yaşıyor. Salgın sürecinin ramazana rastlaması insanı daha çok dinin özünü aramaya yönlendirdi." dedi.
Tarhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yıl ramazanın farklı bir atmosferde idrak edildiğini söyledi.
Koronavirüsün yol açtığı salgın nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bireylerin sosyal izolasyon içinde bulunduğunu, bu durumun da alışılmış ramazan atmosferini değiştirdiğini anlatan Tarhan, bunun insanların dini hayatını ve ibadet pratiklerini de değiştirdiğini ifade etti.
Nevzat Tarhan, salgın sürecinin, insanı dinin özünü aramaya yönlendirdiğini dile getirerek, "Camilerde bir arada ibadet yapamıyoruz, umre ibadeti yapılamıyor, bu şekilde süreç devam ederse hac ibadeti de yapılamayabilir. Birçok şey yapılamıyor, bu durum dini hayatı da etkileyecektir. Kişiler bireysel olarak varoluşsal sorunlarla yüzleşme dönemi yaşıyor. Salgın sürecinin ramazana rastlaması insanı daha çok dinin özünü aramaya yönlendirdi." diye konuştu.
"Manevi birikimleri artırmak için bir fırsat"
Dinin ibadetlerin yanı sıra bir de öz ve anlamını içeren soyut kısmının olduğunu bulunduğunu anlatan Tarhan, şunları kaydetti:
"Somut kısmı şekilsel kısım. Zarf ve mazruf gibi. Zarfın asıl amacı nedir, mazrufu korumaktır. Dinin mazrufu nedir, güzel ahlaktır. İyi insan olmaktır. Bireysel bazda baktığımız zaman, içinde bulunduğumuz ramazanla birlikte bol zaman var. Bu zamanı kişiler kendilerini tanıyıp geliştirmek için bir fırsat olarak görmeli. Böyle durumlarda 'Manevi birikimlerimi artırmalıyım, manevi olarak heybeme neler koyabilirim?' diye düşünmek önemlidir."
Prof. Dr. Tarhan, açlık döneminin yararlarına ilişkin çalışmaların da bulunduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bize 'Oruç tutarken günde 12 saatin üzerinde bir açlık dönemi oluyor. Bunun sağlığa zararı var mı?' soruyu yöneltiliyor. Burada bir beden, bir de ruh sağlığı var. Beden sağlığıyla ilgili çalışmalarda, açlık kürünün kişide DNA hasarını önlediği, vücuttaki serbest radikalleri azalttığı ve özellikle bağırsaklarda kök hücre üretimini artırdığı gösteriliyor. Vücut aç kalınca alarma geçer, bu alarma geçişte yedekte duran kök hücre harekete geçiyor. Bu kök hücreler vücuttaki hücreleri onarmaya başlıyor. Açlık kürü vücuda onarma sinyalleri verir. Buradaki açlık durumu ile ilgili olumlu bir şey vardır."
Ramazan ayının insana isteklerini erteleme becerisini kazandırdığını anlatan Tarhan, şunları aktardı:
"Orucun ruh sağlığına en önemli etkisine baktığımızda; bireylerde yemek yeme gibi bir doyum var. Oruç, insanın doyum erteleme becerisi kazanmasını sağlar. Ramazan ayı, isteklerini erteleme, doyum erteleme becerisini geliştirmek için iyi bir fırsattır. Çünkü insanın iki özelliği vardır. Psikolojik dürtü olarak biri acelecidir, hemen olsun ister. Bir de en iyisi olsun ister. Haz peşinde koşar. Şu anda pandemi nedeniyle sosyal izolasyon var. Diğer taraftan da ramazan ve oruç tutma durumu var. Kişiler bireysel hayatlarında bir değişim yaşıyor. İstediği gibi sosyal olamıyor. Kişi özgürlüğünün kısıtlandığını görüyor, bu durumu açlık duygusu ile birleştirince, isteklerini ertelemesi gerektiğini biliyor, bu bir kazanımdır."
Tarhan, insanlara "doyum erteleme" becerisi kazandırmak için uzun seanslarda tedaviler yapıldığını dile getirerek, ramazan ayının insana bu fırsatı verdiğini kaydetti.
Duyguların eğitimindeki dört adımı "öz bilinç-kendini tanımak", "öz yönetim-kendini yönetmek", "sosyal bilinç, sosyal empati" ve "ilişki yönetimi" şeklinde sıralayan Tarhan, "Bunlar duyguların eğitimindeki basamaklardır. Ramazan insanlarda bu basamakları geliştirmek için bir fırsat haline dönüşebilir." dedi.
Dünya, sıra dışı bir dönemden geçiyor
Tarhan, salgının ramazan ayında da devam edecek olmasının, kişilerin kendine daha çok zaman ayırma fırsatı oluşturduğuna işaret ederek, insanlık tarihinde çok az olabilecek bir durumla karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Dünya olarak sıra dışı bir dönemden geçtiklerini vurgulayan Tarhan, bu dönemin verimli bir şekilde geçirilmesi için önerilerini şöyle sıraladı:
"Bu dönemde idrak ettiğimiz ramazan, kişinin kendine zaman ayırması için fırsat olarak değerlendirilmeli. Girişimcilikte yüzde 15 kuralı vardır. Bu yüzde 15 kuralına göre kişi 100 saat çalışıyorsa, 15 saat kendisine zaman ayırması, yaptığı iş hakkında düşünmesi istenir. Kişiler bu özel günlerde varoluşunu ve yaşam felsefesini düşünsün. Bu sosyal izolasyon ortamında yaşanan ramazan ayı, bizim yaşam felsefemizi revize etmek için bir fırsat diyebiliriz. İnsanoğlu anlam peşindedir, amaçsız bir insan mutlu olamaz. Bir anlam peşinde koşan insan mutlu olabilir. Ramazan, hayata anlam katıyor."
"İnsanlar şu anda bir dayanıklılık sınavından geçiyor"
Prof. Dr. Tarhan, Kovid-19 salgınının insana acizliğini, zayıflığını, güçsüzlüğünü hissettirdiğini ifade ederek, kişinin bu ikisini birleştirerek hem kendini güncellemiş hem de hayattaki varoluş amaçlarını yeniden yapılandırmış olacağını dile getirdi.
İnsanların şu anda bir dayanıklılık sınavından geçtiğini belirten Tarhan, "Zevkleri ertelemek, hazları ertelemek, gönlü isteyecek ama yapamayacak. Buna katlanacak. Bunu yaşamamız gerekiyor. Nasıl açlığa katlanıyoruz, sosyal kısıtlamaya da katlanmamız lazım. Sosyal izolasyon olsun ama psikolojik izolasyon olmasın diyoruz. Fiziksel olarak yakınlarımızla bir araya gelemesek de sevdiklerimizi arkadaşlarımızı arayıp hatırını soralım." diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.