Saldırganların en sert cezayı hak ettiğine inanıyoruz

Saldırganların en sert cezayı hak ettiğine inanıyoruz
 Başbakan Davutoğlu, Özgecan Aslan'ın öldürülmesine ilişkin, "Değişik görüşler beyan edilebilir ancak bugünkü hukuki çerçevede en sert cezayı...

 

Başbakan Davutoğlu, Özgecan Aslan'ın öldürülmesine ilişkin, "Değişik görüşler beyan edilebilir ancak bugünkü hukuki çerçevede en sert cezayı saldırganların hak ettiğine inanıyoruz" dedi.

ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, Pakistan'a hareketi öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda Bakanlar Kurulunun gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Pakistan ziyaretini geniş bir heyetle gerçekleştireceklerini ifade eden Davutoğlu, iki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi ve bölgesel gelişmeler başta olmak üzere birçok konunun ele alınacağını bildirdi.

Türkiye'nin doğal afetler başta olmak üzere her türlü olumsuzlukta Pakistan'ın yanında yer aldığını vurgulayan Davutoğlu, Pakistan'ın istikrarını ve teröre karşı verdiği mücadeleyi desteklediklerini söyledi.

Pakistan'a hareket edecek olmaları dolayısıyla Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklama yapılmadan havalimanına geldiklerini ifade eden Davutoğlu, Bakanlar Kurulunda ele alınan konulara değindi.

Bakanlar Kurulunda birçok konunun görüşüldüğünü bildirerek, şöyle konuştu:

"Özgecan Arslan'ın katledilmesi ve onun çerçevesinde kadına yönelik şiddet konusunu kapsamlı şekilde ele aldık. Bu olay olur olmaz çok yakın takip altına alındı ve failler çok kısa süre içinde yakalanarak adalete teslim edildi. Adaletimizin de bu faillere en sert şekilde mukabelede bulunacağına inancımız tamdır. Çünkü ortada hiçbir insanlık vicdanının ve değerin kabul etmeyeceği vahşice, barbarca bir saldırı vardır. O gün sadece Özgecan değil, bütün bir insanlık vicdanı katledildi. Toplumumuzda gerçek anlamda bir dayanışma bilinci ortak bir infial uyandı. Bu da aslında kadına yönelik şiddet konusundaki bilinçlendirmede önemli bir aşamayı oluşturdu. Özgecan hunharca saldırı sonrasında hayatını kaybetmesiyle aslında belki de birçok kadının hayatını bağışlamış gibi oldu. Çünkü ortaya çıkan bu ortak bilinç eminim aşama aşama tüm toplumun her kesimine yayılacak yepyeni bir bilinçlenmeye vesile teşkil edecek."

Hükümetlerinin son 12 yılda kadına yönelik şiddet konusunda çok önemli tedbirler aldığını söyleyen Davutoğlu, kadına ve aile içi şiddete karşı mücadeleyi içeren "İstanbul Sözleşmesi"nin 2011'de imzalanmasının ardından 2012'de 6284 sayılı Kanunla kadına yönelik şiddet konusunda şu ana kadarki mevzuatını gözden geçiren önemli bir adım attıklarını anlattı.

Söz konusu dönemde 2012-2015 yıllarını kapsayan bir planın geliştirildiğini bildiren Davutoğlu, "Şimdi de bugün yaptığımız Bakanlar Kurulunda 2012'den bu yana kanunun uygulanması esnasında oraya çıkabilecek, çıkmış olabilecek sıkıntıları göz önüne alacak şekilde bir etki analizi yapılması talimatını verdik. Bu çalışmayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yürütecek ve en kısa sürede bir raporu bize getirecek. 2016-2019 için yeni bir eylem planı çıkartacağız" bilgisini verdi.

Davutoğlu, kadına şiddet konusunda yasal her türlü çalışmanın yapılabileceğini ama önemli olanın sosyal kültürde ve ortak yaşama kültüründe güçlü bir bilinçlendirme ve seferberliğin başlatılması olduğunu ifade ederek, "Bu konuda bir seferberlik başlatacağız. Toplumun her katmanında, bunu adım adım yayacak güçlü bir irade sergileyeceğiz. Bu yönde sürdürülen çabalara hükümet olarak her türlü desteği vereceğiz. Bu hepimizin meselesi. Hukuki mevzuatla müktesebatla çözülecek bir mesele değil. Bir zihniyet meselesi, bir ortak kültür meselesi. Bu konuda çok kapsamlı eylem planını tekrar devreye sokmak için çaba göstereceğiz" diye konuştu.

Özgecan'ın annesi Songül Aslan ile telefonda görüştüğünü anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bugün basına da yansıyan babası Mehmet Aslan'ın ifadeleri gerçek bir insanlık destanıdır. ben hem anneye hem babaya bu tavırları dolayısıyla teşekkür ediyorum. Sayın Mehmet Arslan'ın gücü insanlık onurunun gücüdür. Onurlu, vakur ve sağduyulu davranışları dolayısıyla 77 milyon adına teşekkürlerimi borç biliyorum. Bu ve benzer ailelerin her zaman yanında olacağız, acılarını paylaşacağız. Özgecan, hepimizin canıydı, hepimizin yüreğine ateş düştü. Bundan sonra ne yapılması gerekiyorsa yapma konusunda kararlıyız."

"Bedelli geliri doğrudan Savunma Sanayi Fonu'na gönderilecek"

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın Bakanlar Kurulunda bedelli askerlik başvurularıyla ilgili bir rapor sunduğunu aktaran Davutoğlu, şu bilgileri verdi:

"Başarılı bir netice alındığını söylemek istiyorum. Şu ana kadar 203 bin 824 kişi bu imkandan istifa etti. 3 milyar 668 milyon 832 bin lira bedel ödendi. Bu miktar doğrudan Savunma Sanayi Fonu'na gönderilecek. Bu noktada yapılan her ödeme, Türkiye'nin savunmasının güçlendirilmesi yönünde kullanılacak. Şu hususu karşılaştırma olarak vermek isterim: 1987, 1992, 1999 ve 2002 yılında uygulanan bedelli askerlikten toplam 193 bin 147 kişi istifade etmişti bu rakam son uygulamada 203 bin 824'e çıkarak şimdiye kadarki toplamın daha fazlası bir sayıya ulaşmış oldu. Bu da bunun bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bu bedelli uygulamasından gelecek kaynağın savunma sanayinde en etkin şekilde kullanılması için gerekli çalışmalar yürütülecek."

"Konuyu salt güvenlik odaklı ele almak doğru değil"

İç Güvenlik ve Özgürlüklerin Korunması Reform Paketi'nin Meclis'te görüşülmeye başlayacağını söyleyen Davutoğlu, muhalefet partilerine seslenerek, şunları kaydetti:

"Bu yasa, 6-7 Ekim olayları ortamında yaşanan gelişmeler sebebiyle gündeme gelmiştir. Bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanmıştır ama sadece güvenlik tedbirleriyle ilgili değildir. Yasa çerçevesinde ayrıca günlük hayatı kolaylaştıran birçok temel hususta devrim mahiyetinde değişiklik yapılmıştır. Doğum ve ölüm işlemlerinin e-devlet ortamından yapılmasından, pasaport almanın kolaylaştırılmasına kadar geniş kapsamlı reformlar içeriyor. Ayrıca bonzai ile mücadele bağlamında unsurlar ihtiva ediyor. Jandarmanın tayin ve sicil işlemlerinde İçişleri Bakanlığına bağlanması konusunda yine çok önemli unsurlar ihtiva ediyor. Bütün bunları gözardı edip konuyu salt güvenlik odaklı ele almak doğru değil. Güvenlik, özgürlüklerin olmazsa olmaz şartıdır. Güvenliğin olmadığı yerde özgürlüğün de yok edildiğini Suriye'de, Irak'ta, Ukrayna'da yaşanan gelişmelerle hepimiz görüyoruz."

"Hepsinin Avrupa Birliği standartlarında düzenlemeler"

Davutoğlu, paket kapsamındaki tüm unsurların Avrupa Birliği ülkelerinin yasalarıyla tek tek karşılaştırıldığını ve hepsinin Avrupa Birliği standartlarında düzenlemeler olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Molotofkokteyli konusundaki hassasiyetimiz İdil'de yaşanan gelişmelerde bir kez daha ortaya kondu. Dün bir göstericinin TOMA'nın içine attığı molotofkokteyli ile bir polisimiz ciddi bir şekilde yaralandı. Bunlarda molotofkokteyli bir özgürlük alanı değildir. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle değildir. Buradan hareketle Meclis çalışmalarının bir şiddet, bir gerginlik ortamına dönüşmemesi temennimizdir. Bu konuda muhalefet partilerine çağrı yapıyorum. İki hafta geçirdik. 'Varsa bir öneriniz getirin' dedim. Şu ana kadar bir öneri gelmedi, makul bir şey söylenmedi. Muhalefet etmek için muhalefet etmek, seçim ortamında Türkiye'yi kaosa sürüklemek gibi bir hesap varsa TBMM buna boyun eğmez, AK Parti buna boyun eğmez. Türkiye'de özgürlüklerin uygulanabilmesi için güvenliği teminat altına almak konusundan adım atmaktan hiç tereddüt etmeyiz. Bütün partilerin sağduyulu yaklaşıp, toplumsal ihtiyaca tekabül eden bu yasanın geçmesi için gayret sarf edeceğine inanıyorum."

"Özgecan hepimizin kızıdır"

Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesinin ardından kamuoyunda "idam veya hadım" gibi tartışmaların yaşandığının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bu öylesine bir vahşet ki. Yaşadığımız dram, hepimizin yaşadığı dram o kadar yoğun ve derin bir dram ki. Özgecan hepimizin kızıdır. Hepimiz bu olaydan tabiri caizse hisseyab olduk, etkilendik. Bu konuda hiçbir ceza, böyle bir suçun karşılığı değil. İnsanlık vicdanı ötesinde bir suçtan bahsediyoruz. O açıdan bu infiali, bu yaklaşımı hepimiz paylaşıyoruz. Ancak bu konularda, adaletimizin, Türk yargısının vereceği ceza, meri hukuka göre en şiddetli ceza olacaktır. Bundan kimsenin tereddüdü olmaması gerektiğini düşünüyorum. Nihai karar yargıya aittir."

Türk Ceza Kanunu'nda geçen sene yapılan düzenlemelerle cinsel içerikli suçlar, taciz ve diğer suçlarla ilgili cezaların ağırlaştırıldığını hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Burada, ağırlaştırılmış müebbet hapis, hiçbir iyi hal vesaire gibi indirime tabi olmayacak şekilde, 36 yıl ağırlaştırılmış müebbet hapsin karşılığı olmak üzere, hücre hapsi de dahil olmak üzere ciddi bir ceza söz konusu. Kamuoyunda değişik görüşler beyan edilebilir ancak bugünkü hukuki altyapıda, hukuki çerçevede en sert cezayı bu saldırganların hak ettiğine inanıyoruz. Bu ortak kanaati Bakanlar Kurulumuzda da bütün arkadaşlarımız paylaştı. Yargının bu konudaki gerekeni yapacağına inancımız sonsuzdur."

"Ciddi faaliyet içindeyiz"

Başbakan Davutoğlu, şu anda 131 kadın konukevi bulunduğunu, kadına karşı şiddeti önleme ve izleme merkezlerinin de Türkiye geneline yayıldığını anlattı. Bu merkezlerin 14 ilde bağımsız binalarda, diğer illerde ise il müdürlükleri çerçevesinde görev yaptığını kaydeden Davutoğlu, toplumun tüm katmanlarına yayılmış ciddi bir faaliyet içinde olduklarını anlattı.

Davutoğlu, bütün vatandaşlara da çağrıda bulunmak istediğini dile getirerek, herkesin, bu meselenin ortak bir mesele olduğu bilinciyle hareket etmesini istedi. Hükümet olarak her türlü tedbiri alacaklarını bildiren Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Türk yargısı bu konuda en şiddetli cezaları verebilir. Ama daha ev ortamında başlamak üzere eğitimde ve her yerde şiddet kültürüne karşı yeni nesilleri bilinçlendirmek en doğru yöntemdir. Bu anlamda çok geniş bir toplumsal seferberlik yapmayı planlıyoruz. Toplumun her katmanına, kadına karşı şiddet dışında, bütün şiddet kültürünün yok edilmesi için çok geniş kapsamlı bir faaliyet temposu içine gireceğiz."

Bir gazetecinin, "Çözüm Süreci konusunda HDP'nin İmralı heyetinin Kandil ziyareti sonrasında Kandil'in silahsızlanmaya karşı negatif bakışı açıklamada yer aldı, İç Güvenlik Paketinin de geri çekilmesi konusunda açıklamada yer aldı bunları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Çözüm Süreci temelde demokratik siyaseti önceleyen bir süreçtir. Demokratik siyaset benimsendiğinde ise bu siyaset içinde silaha yer yoktur, şiddete, teröre yer yoktur.  Herhangi bir taraf bir kesim Çözüm Süreci istiyorsa öncelikle silahları terk edeceğini ve şiddet kültürünü şiddetin her türlüsünü reddedeceğini ifade etmeli. Türkiye'de demokrasi kökleşmiştir, herkes bütün taleplerini normal hukuk düzeni içinde dile getirebilmektedir. Böyle bir ortamda bu imkan varken hala silah üzerinden bir şey elde edeceğini düşünenler Çözüm Süreci'nde samimi olamazlar."

Başbakan Davutoğlu, bu konuların hep beraber görüşülebileceğini belirterek, toplum içinde iyi bir anayasa, sivil bir anayasa için seçime gittiklerini, her şeyi bu çerçevede konuşmaya hazır olduklarını dile getirdi.

Davutoğlu, "Ama silahlı yöntemi bir yöntem olarak benimseyip, ondan sonra bu yöntemi de içine alacak şekilde bir Çözüm Süreci düşünülüyorsa burada samimiyetten bahsedilemez. Bizim tavrımız bu konuda son derece açıktır, Çözüm Süreci'ni ileri bir aşamaya getirmeye kararlıyız. Bu konuda da toplumda büyük bir destek vardır. Psikolojik ortam hazırdır, sosyal ortam hazırdır. Onun gereğini yapmak konusunda herkes gerekli adımları atmak durumundadır" diye konuştu.

"İç Güvenlik Paketi"

İç Güvenlik Paketi'nin boşluktan çıkmadığını söyleyen Davutoğlu, bu konuda CHP'yi HDP'yi, MHP'yi anlamanın mümkün olmadığını belirtti.

İçişleri Bakanlığında yürüyen bir reform çalışması olduğunu, nüfus işleriyle uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili reform çalışmalarının yapıldığını anımsatan Davutoğlu, uyuşturucuyla mücadelenin terörle mücadele gibi olduğunu söylediklerini, bu nedenle konuyu İç Güvenlik Paketi içine aldıklarını anlattı.

Jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanmasının Türkiye'de demokratikleşme, sivil asker ilişkileri bağlamında devrim mahiyetinde özgürlükçü bir adım olduğunu ifade eden Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde jandarmanın, güvenlik omurgasının ana unsurlarından biri olduğunu kaydetti.

Bütün bu unsurlar üzerinde çalışırken 6-7 Ekim olaylarının yaşandığını dile getiren Davutoğlu, aradan 5-6 ay geçtiğini, kimsenin bu olaylarda yaşanan tabloları milletin unutmasını beklememesi gerektiğini vurguladı.

"Bonzaiyi neredeyse savunuyorlar"

Sabırla devlet vakarıyla olayların üstüne gittiklerini anlatan Davutoğlu, failleri yakaladıklarını söyledi. Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Öncelikle 'kamu düzeni' dedik. O günlerde bize 'devlet nerede niye devlet otoritesini kamu düzenini sağlamıyorsunuz' diyen CHP, MHP şimdi molotofkokteylini savunmaya halkı direnmeye çağırıyorlar. Bonzaiyi neredeyse savunuyorlar. Burada polis aramasının gerekçelerini de anlattım. Şu anda bu basın toplantısını yaparken bir ihbar gelse güvenlik güçlerimize karşı yoldan geçen arabada uyuşturucu var diye, gerekli izin alınıncaya kadar o araba gözümüzün önünden gider bir sürü gencimizi zehirler. Bu noktada ortada gerekli deliller olduğunda polisimize tanınan yetkiler dünyanın her yerinde tanınan yetkilerdir."

Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarında en fazla rahatsız eden hususun polisin gözaltına alması olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Polis, 6 Ekim diyelim ki saat 15.00'de yakalıyor, gözaltına alıyor ama 24 saat savcılık yoluyla tutabileceği için 7 Ekim'de aynı provokatör karakolun kapısından çıkıp molotofkokteyliyle saldırmaya devam ediyor. Bunların resimleri var bizim elimizde. Getirdiğimiz yeni düzenleme Fransa'daki düzenlemenin aynısıdır. 24 saat polis 48 saat savcı izniyle gözaltında tutulabilmesi. Bu İngiltere'de, Almanya'da, İspanya'da olan uygulamalardan da daha kısa bir süredir. Bugün bu güvenlik reformuna eleştiri getirenlerin bir kısmı art niyetlidir. Çok iyi bilirler neyin ne olduğunu ama isterler ki Türkiye'de kaos ortamına zemin olsun, istedikleri zaman sokakları kontrol altına alabilsinler, yüzlerini maskelerle kapatıp Kalaşnikof dahil her türlü silah kullanabilsinler, ellerinde molotofkokteyliyle devlet binalarına okullara saldırabilsinler, Kuran kurslarını yakabilsinler, dün olduğu gibi TOMA'da güvenlik gücünü yaksınlar. Ya da yıllar önce olduğu gibi bir otobüste genç bir kızımızı yaksınlar. Özgecan kızımız için nasıl üzüldüysek belediye otobüsünde yanan kızımız için de aynı şekilde üzüldük."

"Bu yasa çıkacak, Çözüm Süreci de yürüyecek"

Bunları engellemeye kararlı olduklarını, herkesin bunu bilmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "Çözüm Süreci'yle Güvenlik Paketi arasında irtibat kuranlar önce 6-7 Ekim olaylarında ne tür bir provokatif eylem içinde olduklarının hesabını versinler. Biz Çözüm Süreci'ni kararlı bir şekilde ilerletecekken niye 6-7 Ekim provokasyonlarına yöneldiklerinin hesabını versinler. CHP ve MHP'de o gün yaptıkları çağrı ile bugün takındıkları tutumun arasındaki büyük uçurumun hesabını versinler. Biz ülkemiz neyi gerektiriyorsa yaparız, yarın da TBMM'de bu yasa çıkacak, Çözüm Süreci'de yürüyecek" şeklinde konuştu.

Kamu düzeninin Çözüm Süreci'nin alternatifi olmadığını, 'Çözüm Süreci varsa kamu düzeni olmayabilir' denildiği anda Suriye tablolarının ortaya çıkacağını ifade eden Davutoğlu, "Onun için hem biz kamu düzenini sağlayacağız hem Çözüm Süreci'ni kararlılıkla yürüteceğiz. Nereden gelirse gelsin bu güvenlik paketi pahasına bazı adımlar atılması konusunda açık söyleyeyim: Hiçbir şekilde bir alternatif düşünce geliştirmemiz söz konusu değil. Yüce Meclisimiz yarın bunu görüşmeye başlayacak" dedi.

Davutoğlu, bütün unsurlarıyla bürokrasiye karşı kolaylaştırılan özgürlükçü tavır ile uyuşturucuya karşı mücadelede, şiddete teröre karşı mücadelede de bu paketin sağlam zemin oluşturacağına inandıklarını söyledi.

Yeni MİT müsteşarının kim olacağına ilişkin ise Davutoğlu, devlette sürekliliğin esas olduğunu, Hakan Fidan'ın istifası sonrasında vekaleten görevi Müsteşar Yardımcısı İsmail Hakkı Musa'ya tevdi ettiklerini belirtti.

Başbakan Davutoğlu, yeni bir müsteşar atanması durumunda kamuoyuna gerekli bilgilendirmenin yapılacağını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, basın toplantısının ardından, özel uçak "TUR" ile saat 21.05'te beraberindeki heyetle Pakistan'a hareket etti.

Muhabir: Aylin Sırıklı-Merve Yıldızalp-Özcan Yıldırım

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.