Sait Özdemir: Yol ve Yolcu…
Hiç kendi kendinize sordunuz mu?
Nereden geldik, neciyiz, nereye gidiyoruz, bu dünyadaki işimiz nedir?
Mevlâna Celaleddin-i Rûmî bir yol varsa hakikate varan, bir yolcu lâzım kendini arayan. Bir hancı varsa yolcuları ağırlayan, bir aşk lâzım yola koyduran, diyor.
Yolda olmak, niyet ve istikamet üzere olmak demektir. Maksat, varmaktan ziyade, yeni yerler ve yeni insanları keşfetmektir.
İnsan bir yolcudur bu âlemde. Bu yolculuk, çocukluktan başlayarak gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa ve ahiret âlemine doğru giden bir yolculuktur. Dünya hayatında her insan yolcudur. Şu fânî âlemde gelen gider, konan göçer.
Oysaki insan ne çabuk alışıyor şu dünyaya, sanki ebediyen burada kalacakmış gibi, hesap- kitap yapıyor, tüm işlerini, faaliyetlerini icraatlarını bu düşünce etrafında, hayatını ve ömür sermayesini bu çizgide devam ettiriyor. Hâlbuki her gelen gidiyor. Kimse burada daimi kalmıyor. Her geçen gün, verdiğimiz her nefes bizi çıkış kapısına biraz daha yaklaştırıyor.
Çıkış kapısı görüldüğünde ise artık her insan dünyanın bir han, kendisinin de bir yolcu olduğunu kesin anlıyor, ancak iş işten geçmiş oluyor. Bu dünyanın bir misafirhane, kendisinin de bir yolcu olduğunu, burada belli bir zaman ağırlanacağını ve kalan yoluna devam etmek üzere ayrılacağını bilmelidir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) dünya menzilini “yolda giderken dinlenmek için gölgesinde mola verilen yerdir” şeklinde tanımlamaktadır.
Hz. Ali (r.a) İnsan dünyada yolcudur; dünya karar yurdu değildir, diyor.
Son söz olarak şairin de dediği gibi: İnsan bir yolcudur. Yalan dünyada. Yolculuk devam eder 'kalan' dünyada. Hayat devam ediyor. Yalan dünyada. Var mı? Akıyor hayat 'kalan' dünyada.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.