Sait Özdemir: Kendi söküğünü dikebilmek..
Terzi kendi söküğünü dikemez diye çok güzel bir atasözümüz vardır. Bu söz bir işin erbabı, o işi başkaları için yapabiliyor olsa da, kendi işini görmekte aynı derecede başarılı olamayabileceği anlamına gelmektedir.
Zamanın birinde, tüm diyarlarda çok meşhur olan bir terzi varmış. Bu terzinin ünü, söküğü dikmek için elbisenin sahibinin üstünden çıkarılmasına ihtiyaç duymamasından gelirmiş. Kimin mintanı, şalvarı, kaftanı sökülse, kıyafeti çıkarmadan üzerinde dikiverirmiş. Hem de öyle dikermiş ki bir daha asla sökülmezmiş. Bir gün yine atölyesinde çalışırken kendi kaftanının söküldüğünü hissetmiş. Söküğü aramış taramış ama sökük öyle bir yerdeymiş ki terzi ellerini öyle etmiş, böyle etmiş fakat söküğü kaftan üzerindeyken dikemeyeceğini anlamış. Ününü kaybedecek diye çok korkmuş. Başına böyle bir şey geleceğini hiç düşünmezmiş. "Ben herkesin söküğünü, kendi üzerinde dikerim. Kendi söküğümü nasıl dikemem?" diye çok üzülüp hayıflanmış. Ancak kendi üzerinde dikemeyeceğini anlamış ve kaftanını üstünden çıkarıp güzelce bir dikmiş.
Bu durum bize terziye bir işi iyi yapabilmek için o işe bir de karşıdan bakmak gerektiğini öğretmiş. Yani şöyle düşünün, terzi başkasının söküğünü dikerken, söküğü rahatça görüyor. Açısını ayarlıyor. İğnesini-ipliğini ona göre kullanıyor, ama kendi üzerindeki söküğe yanlış açıdan bakıyor. Ellerini düzgün kullanamıyor, dolayısıyla da söküğü dikemiyor.
Evet sevgili dostlar ne kadar uzman olursak olalım kendi söküğümüze veya hatamıza bir de karşıdan başkalarının gözü ile bakmamız gerekmektedir.
Çoğu insan, ben de dahil, başkalarının sorunlarına, acılarına, problemlerine objektif yani tarafsız gözle dışarıdan bakabilir, bu sayede çözümleri kolayca görebiliyor, ancak iş kendi sorunlarına geldiğinde durum farklı olabiliyor. Çünkü kendi problemlerine dışarıdan değil içeriden bakmaktayız.
Çünkü aynı terzi gibi olaya kendi üzerimizden bakıyoruz. Olaydan sıyrılıp farklı bir gözle durumu değerlendiremiyoruz. Bu yüzden de sorun büyüdükçe büyüyor. Tıpkı dikilmeyen bir söküğün kocaman olabildiği gibi.
Peki bu durumlarda ne yapmalıyız?
Bence öncelikle sakin olup duruma farklı bir pencereden bakmalıyız. Öncelikle problem olan şeyin aslında var olmadığını, onun bizim düşüncemizin ürünü olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bunun sonucunda ortaya çıkan seçimler her zaman bize ait. Üzülmek veya üzülmemek. Çıkmaza sürüklenmek veya çıkış yolunu aramak. Bunlar hep bizim seçimlerimize bağlı.
Bunu kabul ettikten sonra gerçekten rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortama gidin, rahatlayıp, uzanıp oturun. Sonra derin birkaç nefes alın ve gözlerinizi kapatın.
Hayalinizde kendinizi canlandırın, sonra sizi rahatsız eden problem hangisiyse kendinizi o durumun içinde hayal edin. Olayların ortasındasınız problem yaşadığınız ortam veya kişi hangisiyse tam da onunla berabersiniz. Kendinize dikkatlice bakın, ne durumdasınız ve neden o durumdasınız?
Karşınızdaki kişi veya ortam sizi nasıl etkiliyor? Neden sizi etkilemesine izin veriyorsunuz?
Kendinizi o sıkıntıyı çekerken düşündüğünüzde eminim ki çok rahatsız olacaksınız. Ama güzel tarafı, derhal o durumdan sıyrılmak isteyeceksiniz. Kendinizi böyle güçsüz ve çaresiz görmek hoşunuza gitmeyecek. Öz benliğiniz harekete geçerek sizi doğru bakış açısına yönlendirecek siz, gerçek gücün her zamanki gibi içinizde olduğunu hatırlayacaksınız. Acıyı seçmek zorunda değilsiniz. Kimseye boyun eğmek zorunda değilsiniz. Kimsenin size acı çektirmesine izin vermek zorunda değilsiniz. Evet! Acıyı bizlere başkası çektirmez aslında. Biz buna biz izin verir ve durumu acıya çeviririz.
O halde hepimiz birer terzi olarak artık söküklerimiz olduğunda ne yapıyoruz?
Üstümüzde dikmeye çalışmadan, güzelce kaftanımızı çıkarıp önümüze alıyoruz. Sağından, solundan, doğru açılardan bakıp iğne-ipliğimizi ona göre takıyor ve söküğümüzü güzelce dikiyoruz.
Ayrıca kimsenin bizi yüceltmesi veya yermesi önemli değildir. Söküğü üstümüzde dikemedik diye beceriksiz olacak değiliz. Tam tersine, doğru yolu arayıp bulduğumuz için başarılıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.