Şair ve yazar Şeref Akbaba: "Alaaddin Soykan şiirlerini Ay Vakti'ne emanet etmişti" (1)
Ay Vakti Dergisi Genel Yayın Yönetmeni şair ve yazar Şeref Akbaba, 21 kasımda vefat eden şair Alaaddin Soykan'a ilişkin, "Alaaddin Soykan'ın vefatı biraz hüzünlü oldu. Dergimizde Alaaddin Soykan'la röportaj yapamadık. Şiiri öne çıkan bir insandı. Ben de 'Çağdaş Yunus Emre'yi ahirete yolcu ettik' diye bir başlık atmıştım vefatından sonra. 'Alaaddin Soykan şiiri Yunus Emre'nin bugünkü izdüşümü müdür?' diye çok soran oldu. Bugünkü Türkçeyle, dille ve felsefeyle örtüşen dizeleri Alaaddin Soykan'da buluyoruz." dedi.
Akbaba, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ay Vakti dergisinin 21 yıllık yolculuğunu, şair Alaaddin Soykan'la yaşadığı anıları ve Soykan'ın edebi yönünü anlattı.
Edebiyat dergiciliğinin önemine değinen Akbaba, "Bir aşk, bir sevda, bir ocak... Hem kendimizi hem de birlikte olduğumuz genç kuşakları daha ilerilere taşıyalım, onların kabiliyet alanlarını bu ocakta pişirelim, bir insanın elinden tutalım, o da bir neslin elinden tutsun istedik. Okumalarımızdan, takip ettiklerimizden, biriktirdiklerimizden hareketle Ay Vakti doğdu. Bizim de içinde bulunduğumuz, öncülük yaptığımız bir düşünce, kültür ve edebiyat dergisi olarak bugün de devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Akbaba, Ay Vakti'nin Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Aylık Dergi'nin açtığı yolda ilerlediğini vurgulayarak, edebiyat dergilerini eli kalem tutanların kabiliyetleriyle yöneldiği ocaklar şeklinde gördüğünü dile getirdi.
"Çağdaş Yunus Emre'yi ahirete yolcu ettik"
Soykan'ın şiirlerini mektup yazarak gönderdiğini aktaran Şeref Akbaba, şu bilgiyi verdi:
"Bir gün Alaaddin Soykan bana postayla şiirler gönderdi. Bir baktım sarı bir zarfla şiirleri gelmiş. 6 tane şiir, bir de mektup yazmış. Peyderpey, senede 5-6 tane şiir gönderirdi. O mektuplardan biri acı bir mektuptu. Mektupta diyor ki: 'Şiirlerimi sana emanet ediyorum. Belki siz bu şiirlerimi yayınlarken ben hayatta olmayacağım. Bunları yayınla.' Tabii uzun yıllar geçti. Kendisini öyle hissetmiş, hastanede de ziyaret ettim. Biz de şiirlerini yayınladık."
Akbaba, yıllar sonra Kırklareli Üniversitesi Pınarhisar Meslek Yüksekokulu'nda göreve başlayınca Alaaddin Soykan'la yollarının tekrar kesiştiğine dikkati çekerek, pandemi dönemine kadar üniversiteden akademisyen arkadaşlarıyla Soykan'ı sık sık ziyaret ettiklerini söyledi.
Geçen ay yaptıkları "Poetika" konulu sayıda Alaaddin Soykan'ın şiirine ve poetikasına ilişkin bir yazıya yer verdiklerine dikkati çeken Akbaba, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Bir yaprak daha düştü. Alaaddin Soykan vefat etti. Hep bizimle beraber olan usta şairlerimizdendi. Benim Mavera okuru olarak tanıdığım şairlerdendi. Lisede, üniversitedeyken şiirlerini okuyordum. Soykan da Alaeddin Özdenören gibi Ay Vakti çıktıktan sonra vefat edinceye kadar çalışmalarını bu dergide yayımladı. Allah rahmet etsin. Onun vefatı biraz hüzünlü oldu. Dergimizde Alaaddin Soykan'la röportaj yapamadık. Şiiri öne çıkan bir insandı. Ben de 'Çağdaş Yunus Emre'yi ahirete yolcu ettik' diye bir başlık atmıştım vefatından sonra. 'Alaaddin Soykan şiiri Yunus Emre'nin bugünkü izdüşümü müdür?' diye çok soran oldu. Bugünkü Türkçeyle, dille ve felsefeyle örtüşen dizeleri Alaaddin Soykan'da buluyoruz. Bizi çeken bir şiir dili vardı, kendine has, kendine özgü bir dildi. Vefatından önce bana 2005'ten beri göndermiş olduğu o güzide şiirlerinden birini yayınladık. Bu dergiyi kendisine gönderdik. Rahatsız mıydı, görebildi mi bilmiyorum. Türkiye'de yayınlanan son şiiri Ay Vakti'nin Eylül-Ekim sayısındaydı. Alaaddin Ağabey'in şiiriyle alakalı Salih Uçak'ın bir de yazısı vardı dergide."
"Alaaddin Soykan, sıkıştırılmış bir umman"
Soykan'ın güçlü şiirleri olan bir şair olduğunu vurgulayan Akbaba, "Alaaddin Soykan, bir kasabada olan ama iç dünyası olarak bütün dünyada yaşayan insan. Dünyanın neresi varsa hepsi küçülmüş, o kasaba olmuş, o bahçe olmuş ve orada yaşıyor. Orada bütün dünyayı küçülterek yaşıyor ve kendisi sıkıştırılmış bir umman. Güçlü eserler vermiş her sanatçının yaşadığı o haletiruhiye Alaaddin Soykan'ın yüzünde, duruşunda, hayalinde de vardı. İki Alaaddin var bizim kültür dünyamızda, birisi Alaaddin Özdenören, biri de Alaaddin Soykan." şeklinde konuştu.
Akbaba, Ocak sayısını Alaaddin Soykan konulu çıkarmayı planladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Ataların bir sözü var. Tandır, sıcakken ekmek tutar. Ömrümüz vefa ederse, Allah sağlık verirse diğer büyüklerimize yaptığımız gibi onunla ilgili de bir çalışma yapacağız. Biz bunu bir insani görev olarak addettik. Çünkü gelecek nesiller onlar hakkında yazılanları, anlatılanları okuyorlar. İnşallah yapacağız. Türkçede bu dolulukta bir şair yok. Bir gün hastanedeyiz, Alaaddin Bey'in elinde çizgili bir defter var, çay içtik oturuyoruz. Nurettin Durman ve benim biraderimle beraber ziyaretine gitmiştik. 'Ağabey ne yapıyorsun? Nasılsın, iyi misin?' dedim. Şöyle sağa sola baktı. Gömleğinin içinden defteri çıkarttı ve bana 'Yazıyorum' dedi. Yani kalem var, kağıt var ve yazıyor."
Soykan'ın şiirlerini birkaç defa bilgisayar ortamında yazarak yayınladığını ancak daha sonra fotoğrafını çekerek, gönderdiği şekilde el yazısıyla yayınlamaya başladığını ifade eden Akbaba, sözlerini şöyle tamamladı:
"O şiirlere dokunamazdık. Orada bir şiir yanardağı vardı. Hakkını teslim etmek lazım. Onunla ilgili inşallah şairlerimiz, yazarlarımız, edebiyat araştırmacılarımız bir şeyler yapacaklar. Onun şiirlerini gençlerimiz okusunlar, anlamaya çalışsınlar, o dili her kelamın, her kalemin kurgulaması kolay değildir. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun."
Kaynak: Anadolu Ajansı / Kerem Alperen Kaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.