Şair doğuran yerler

Şair doğuran yerler
Zindanın biri, gün geldi, Hz.Yusuf'u çok özlemiş olacak ki Müslüman aramaya çıktı. Ülkeleri alt üst etti, şehirleri köşe bucak dolaştı, bir avuç...

Zindanın biri, gün geldi, Hz.Yusuf'u çok özlemiş olacak ki Müslüman aramaya çıktı. Ülkeleri alt üst etti, şehirleri köşe bucak dolaştı, bir avuç Müslümanı bağrına bastı.

Bir şair, bir zindanın Müslümanları topladığını fark etti, dışarıda kalmayı dert edindi. ?Müslüman neden sen orada değilsin?? diye sordu ve cevabını aramaya başladı.

Şairin, Allah'ın imtihanını, razı edecek durumu ve kulluktan çıkan görevleri dile getirmeye başlaması toplumu rahatsız etti. Konuşmalarına kulak tıkamaya başladı toplum, hatta onu deli ilan etti. İyi şairdir ama son zamanlarda kafayı yedi, garip konuşmalar yapar hale geldi denilmesine aldırmadı şair.

Her yerden görülebilecek bir yere (parti, dernek başkanlığı) çıktı şair ve sesini yükseltti. Toplum uyuyor mu yoksa ölü mü anlamayacaktı? ?Zindanın biri, bir gün, Müslüman aramaya çıktı.? diye konuşmaya başladı..  Dışarda kalmanın, rezillik olduğunu söyledi.

Görülüyor, sesi duyuluyordu. Çevresinde toplananlara baktı, bir avuç Müslüman. İşinin doğru olduğunu anladı. Yaşlandı. Şiirlerine dönüp bakan yoktu ama o yeni şiirler yazdı, fırsat buldukça yerine geçti, konuştu..

Şair, ışığı yakıp, günah yorganı karanlığı kaldırıp atıyordu her şiirinde, her yazısında, her konuşmasında. Şair, rezil yaşantının günlük akışını sağlayan yalanı kovan gerçekleri dile getiriyordu. Gerçeğe sadık ve düzgün sözleri, can yakar boyutta sertleşince de, şair taşlandı..

Zindan, onu bağrına basmamış olabilir mi?  Şair, dışarıyı kendine zindan etmiştir çünkü. Hatta şair, kıyamet surunu üflemektedir; zindana girmeyenler, tarihin kepazelik mezarlığına giriyordur artık..

Güçlü ve küstah denilebilecek kadar dobra bir şair için hayat, herşeyden önce iyi insan olmak, hakikate uygun bir yeni anlam dünyası kurmak, yüksek, temiz ve güzel yaşamaktır; dahası kurtarmak, yabani atları ehilleştirmek günün olağan akışının bir paçasıdır.

Anadolu'nun kim bilir hangi şehrinde doğmuştur şair, babasının terbiyesinden sabırla geçmiştir, onun dünyadaki en önemli işinin, Müslümanlığının yardımcısı ve bir parçası olmuştur.. Yirmili yaşta, eğitim amacıyla yüzlerce kilometre ötedeki bir şehre gitmek için tek başına evden ayrılmıştır. Koltuğunun altında kitapla yola çıkmıştır. Gurbette içini şiirle ısıtacaktır.

Hayatın önüne çıkardığı her zorluğun üstesinden gelir, karlı kışların, yoksulluğun, sahipsizliğin, güçsüzlüğün, hastalığın, arkadaşlardan ölümlü ayrılığın, işten kovulmaların, arkadaş ihanetinin üstesinden gelir.. Gurbet, hem eğitim - öğretim olur şair için, hem de ikbal!

Peygamberlerin hayatını anlatır sürekli şair, iyi insanların. Çağdaş dünyada insan olmanın sorunlarını anlatır. Ölüm ihtiyatı ana konusudur. Sohbetlerde, çevresindekilere ince ince anlatır. Eline kağıt kalem alıp bir köşeye çekilerek yazar, kitaplarında anlatır. En büyük, en acıklı trajedileri yaşarken bile cesaretinden, kararlılığından ve yüzündeki kocaman tecrübesinden ödün vermez.

Şair biliyordur artık, saray, gurbet ve zindan, dünya denilen dul kadının üç kızıdır. Peygamberler ve şairler gurbet ve zindandan çıkar. Gurbet, çöl yalnızlığı, dağ başı yalnızlığı demek olduğundan zindandan daha şirrettir. Daha çok gurbetin erkek çocuklarından çıkar şairler. Birkaç sarayın ve zindanın erkek çocuklarından da şair çıkmıştır. Şiir yazmış Müslüman devlet adamlarına, özellikle Hz.Davut'a ve Hz.Süleyman'a selam olsun! Cehenneme göre dünya çok kolaydır ve çok tatlıdır. Cennete göre ise zorluklarla ve acılarla doludur. Nereden baktığı önemlidir insanın, bu yüzden.

Şairin hayat hikayesi, ailesinde olmasa bile, toplumdaki bir avuç Müslüman tarafından nesilden nesile aktarılacaktır. Hatta gelecek kuşaklardan bir Müslüman yazar çıkacak, hayal gücünü ve yazarlık yeteneğini kullanarak onun hayatını kaleme alacaktır.  O artık kitaplarda yaşamaktadır; madden yok olsa da, manen yaşamakta, insanlara iyiliği anlatmayı sürdürmektedir..

Şairin peygambervari duruşu; hayata kutsal bağlarla bağlılığı; berrak, ışıl ışıl bilinci; tabiatın ve tarihin koynunda pişip portakal gibi sapsarı hale gelerek olgunlaşan aklı; sevgi dolup taşan yüreği; dağ doruklarında esen rüzgardan daha temiz, daha sert olan metafizik rüzgarların koptuğu ruhu, kitapseverlere ışık olacak hep..

Mustafa Yürekli

Haber 7

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.