Sabrın üç aşaması...

Sabrın üç aşaması...
Allah sevgisiyle dolup taşan kalp, bilgelikle donanmış aklı, iffetli, güvenli ve temiz nefsi evrensel mutlak hakikate uygun biçimde yönlendirip yönetmeye...



Allah sevgisiyle dolup taşan kalp, bilgelikle donanmış aklı, iffetli, güvenli ve temiz nefsi evrensel mutlak hakikate uygun biçimde yönlendirip yönetmeye başlayınca, adalet erdeminden sonra, sabır tecelli eder.



İslam ahlakı, bilgelik, yiğitlik, iffet, adalet ve sabır sütunları üzerinde yükselir. Sabır, bilgelikle ortaya çıkar, yiğitlik ve iffet erdemleriyle gelişir, adaletle olgunlaşır, bu dört güzel duygunun kemalinde sabır erdemi de tamamlanır.

İslam ahlakına göre, bilgelikle donanmış akıl gücü, yiğitlik haline gelmiş öfke gücü ve iffete dönüşmüş kösnü (şehvet) gücü bir araya gelip, aralarında sağladıkları ölçülülük ve uyumla adalet erdemini doğurduktan sonra, sabır erdemi de kemaliyle ortaya çıkar. Sabır, bütün erdemlerin anasıdır.

Adalet erdemi, cüzi (ferdi ve kollektif / toplumsal / milli) iradenin Allahu Teala?nın Külli İradesi?ne sunulmasıdır. Sabır erdemi de, adanmışlığın verdiği olgunluk, tevekkül ve rıza halidir.   

BİLGELİKLE DOĞAN SABIR

Bilgeliğin, ilk adımında sabır da boy atar. Sabır, insana özgü bir niteliktir; insanlık sabırla başlar.

Hayvanlarda sabır yoktur. Çünkü hayvanlar, insani özellikler bakımından çok eksiktirler. Meleklerinse, sabra ihtiyaçları yoktur. Çünkü yeme içme, evlenmek gibi arzular taşımazlar. Melekler, nefisleri olmadığından sabretmeyi gerekecek bir durumla karşılaşmazlar. Sürekli ibadet ederler, hiç günah işlemezler.

İnsan, Allahu Teala?ya muhatap olup imanla bağlanınca, imandan ihsana sabırla sıçrama yapar. Bilgelik erdemi ve gerektirdiği iman, cüzi (ferdi ve kollektif / toplumsal / milli) iradeyi Külli İrade?ye sununca, sabır erdemi belirir; bu sabır erdemin temeli ve ilk aşamasıdır. 

1.İbadette ve iyilikte sabır: İlmi araştırmalar yapıp tahkiki imana ulaşmakta ve ibadetleri, iyi işleri (salih amel) yapmakta sabra ihtiyaç vardır. İlim öğrenmek ve ibâdet yapmakta bir takım sıkıntılar bulunur çünkü. İbadetlerin bir kısmı, tembellikten dolayı zor gelir; namaz kılmamak böyledir. Bir kısmı da cimrilikten zor gelir, zekât vermemek böyledir. Her iyi işin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyaç vardır.

İlim, ibadet ve iyiliklerin sıkıntısına katlanıp, kullukta sabır göstermek, insanı hüsrandan ve sonsuz felâketten kurtarır, Cehennem?den korur. Kur?an-ı Kerîm?de ?İkindi vaktine yemin olsun ki, bütün insanlar hüsrandadır. Ancak iman edenler, iyi amelleri (işleri) yapanlar, hakkı ve sabrı tavsiye edenler ve bunları tutanlar kurtuldu.?[1] buyrulmaktadır.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir:  "Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir" (eş-Şurâ, 42/43); "İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz? (Muhammed, 47/31).

Bilgelik erdemiyle ulaşılan sabrın bu birinci aşamasında, insan kendine gelir ve kulak sınırları içinde toplanmaya başlar.

YİĞİTLİK VE İFFETLE ULAŞILAN SABIR

İnsanlar, haramlardan sakınıp nefsinin kötü arzularını, isteklerini yapmazlarsa ve böylece sonu pişmanlık olan geçici lezzetlerden yüz çevirirlerse, sabır nimetinin ikinci aşamasına kavuşurlar. Sabır nimeti, insanları, hem dünya, hem de ahiret saadetine ulaştırır. Allah?a isyan etmemede erişilen sabırın ikinci aşaması, yiğitlik ve iffet erdemleriyle buluşur.

2.Günah işlememek için sabretmek: Şeytan, kötü arkadaşlar, kötü kitaplar, medyadaki kötü yayınlar ve insanın kendi nefsi, insanı günah işletmeye yönlendirebilir. Günah işleme isteğini yenip sabretmek çok sevaptır. Günahların büyüğünden de, küçüğünden de sakınmak gerekir. Hz.Peygamber (s.a.v.) ?Bir zerrecik (yâni çok az) bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.? buyurdu.

Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Öfkeyi kontrol ederek ve kişiliği, kimliği iffetle temiz tutarak, itaat halinde, sabrın bu ikinci aşamasında, takva hayatı başlar.

TEVEKKÜLLE ERİŞİLEN SABIR

Nefsin sonu pişmanlık olan kötü isteklerini yapmamak anlamındaki sabır, aynı zamanda beklenmedik olaylar ya da içine düşülen zorluklar nedeniyle istemeyen şeylerin başa gelmesi durumunda, bunlardan tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül etmek anlamında da kullanılır. Sabır, ibadetlerin özüdür ve farzdır.

3. Belalara sabırdır: Bu üçüncü aşamada sabır, acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etmedir. Belaların, dertlerin acılarına bağırıp çağırmadan, feryat etmeden sabretmektir. Bu sabır da sevaptır. İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Özellikle akrabanın, dostların incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. İnsan, zerafet ve nezaket gereği başkalarını incitmeyebilir, ama başkalarının incitmesine katlanmak olgunluğun doruğudur ve insanı ihsan makamına çıkarır.. Sabır, acıdır ama meyvesi tatlıdır.   

Müminler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. Allahu Teala, Hz. Peygamber?e (s.a.v.) ?Peygamberlerden Ulül-ü Azm olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlara azap verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!?[2] emretmiştir. Bir başka ayette de ?Yaptıkları işkencelere sabrederiz. Tevekkül ediciler, yalnız Allahü Tealaya tevekkül etmelidir.?[3] buyruluyor. Firavun eziyet etmek isteyince, Hz.Musa (a.s.) ve müminler, ?Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür!? diye dua etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk Müslümanların, yapılan kötülüklere nasıl sabır ve tahammül gösterdiklerini herkes bilmektedir.

Tevekküle erişilen sabrın son aşaması, Kur?an-ı Kerim?de açıkça emredilmektedir. ?Müşriklerin yalanlamalarına ve ezâlarına sabret! Onları güzel bir şekilde terk edip onların cezalarını, Allahu Tealaya bırak!?[4] Bir başka ayette de, ?Doğrusu kim Allahü teâlâdan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse, muhakkak ki Allahü teâlâ, iyilik edenlerin mükâfâtını boşa çıkarmaz.?[5] buyrulmaktadır. 

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur, büyük erdemlerdendir. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz" (Yusuf, 12/90).

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır. "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir"[6]

Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır (İbrahim, 14/5).

Hz. Peygamber (s.a.v); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.

Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez. Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanın kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s); ?Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım?[7] diye dua etmiştir.

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gayesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur. Sabır ve tahammül gösteren kimseyi, Cenâb-ı Hak sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet, hiçbir kimseye verilmemiştir. Hoşlanmadığın şeye sabretmekte, büyük fayda vardır.




[1] Asr Suresi.



[2] Ahkaf Suresi, Ayet: 35.



[3] İbrahim Suresi, Ayet: 12.



[4] Müzemmil Sûresi, Ayet: 10



[5] Yûsuf Sûresi, Ayet:: 90.



[6] Bakara Suresi, Ayet:153, 155.



[7] Buhari, Cihad, 25.

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafa.yurekli@kanal7.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.