Rüşvet ve Yolsuzluk

Rüşvet ve Yolsuzluk
Toplum kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmedikçe Allah (c.c.) o toplum hakkındaki hükmü değiştirmeyecektir.

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ

“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Rad, 13/11)

Toplum kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmedikçe Allah (c.c.) o toplum hakkındaki hükmü değiştirmeyecektir.

Toplum rüşvet toplumu olursa, toplumda meydana gelen adaletsizliklerden şikâyet etmek hakkımız olabilir mi?

Toplum kendi yanlışını doğru ve meşru görürse yanlışlardan dönme imkânını elde edebilir mi?

Toplum yolsuzluklarla mücadele etmek yerine yolsuzlukları hayat tarzı haline getirirse ve bu durumdan dolayı toplumda huzursuzluklar meydana gelirse şikayetçi olmak çözüm getirebilir mi?

 “Bizim yanlışımız doğru, bizim gayri meşru işimiz meşrudur” anlayışı Müslüman’ın yaşam tarzı değildir.

Başkasından şikâyetçi olmak doğru bir davranış modeli değildir. Öğrenci isem ben kopya çekmeyeceğim. İmtihana girmiş isem hakkımla o imtihanda başarılı olmak için çaba göstereceğim. İşe girme ihtiyacını hissetmişsem haramdan olandan değil helalinden olana yönelmeye çalışacağım. İfade ettiğim bu hususları dinleyen kardeşlerim! Akla şu gelebilir: Ben yapmazsam başkası yapacak. Benim yerime başkası işe girecek. Başkası daha çok kazanacak. Biz hep güçsüz olacak, diğerleri ise hep güçlü olacak. Bu sözler bir Müslüman tarafından bir gerekçe olarak ortaya konmamalı ve bu gerekçeler mazeret gösterilerek hiçbir gayri meşru iş meşru hale getirilmemelidir.

Nefsimizin bize verdiği vesveselere aldanmamak gerek. Çünkü Rabbimiz niyetlerimizi en iyi bilendir ve bize bizden daha yakındır. Rabbimiz şöyle buyuruyor.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

 “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)

Günümüzün bozulan şartlarını ön plana almamız doğru olana ulaşmamıza engeldir.

21. Yüzyıl için modern yüzyıl ifadesi kullanılmaktadır. Oysaki durumun böyle olmadığın çok iyi bilmekte ve yaşanan olayları hep beraber müşahede etmekteyiz. Güçlü devletlerin güçlerini korumak için güçsüzleri sömürdüğü yüzyıla modern denmez. Çağımız modern bir çağ olmak yerine menfaat çağı haline geldi. İnsanlar dindar olmak yerine kendi menfaatlerine yöneldiler ve bunu din adına yaptıklarını iddia ettiler. Oysaki menfaatlerle din çatıştığında kişinin dinini tercih etmesi onun dindar olduğunun göstergesidir. Şimdi bu “modern!” çağda insanlar iş, aş, eş vb. elde etmek için menfaatlerini ön plana aldı, dinini terk etti. Oysaki âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Fahr-i kainat (s.a.s) Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor.

لأَنْ يَأْخُذَ أَحَدُكُم أَحبُلَهُ ثُمَّ يَأْتِيَ الجَبَلَ ، فَيَأْتِيَ بحُزْمَةٍ مِن حَطَبٍ عَلى ظَهِرِهِ فَيَبيعَهَا ، فَيَكُفَّ اللَّه بها وَجْهَهُ ، خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَن يَسأَلَ النَّاسَ ، أَعطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ

“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu koruması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır.” (Buhari, Zekat 50)

Tercihler dindarlık değil de maddiyat olursa rüşvet ve yolsuzluklar artar.

Kız istenmeye geldiğinde ilk sorulan soru damat adayının işi nedir. Bu önemli soru. Ancak ilk sırayı teşkil edemez, etmemeli. Ancak gelin görün ki modern! çağın gerekliliği. İş iyi odlumu, ev ve araba lüks odlumu her şey tamammış gibi sunuluyor. Oysaki tercihler dindarlık üzerine kurulmayınca problemlere sabır gösterilemiyor ve neticesinde evlilikler yıkılıyor, insanlar üzülüyor. Bu hususun konumuzla hiçbir bağının olmadığı akla gelebilir. Oysaki çok önemli. Çünkü temelde yapılan yanlışlıklar toplumun tüm kesimine aktarılabiliyor. Evlenmenin gerekli olduğunu düşünen ve evlenmek içinde paranın bir şin olması gerekliliğine inanan ve inandırılan veya böyle olmasını isteyen aile büyüklerinin olduğunu bilen bir genç, evlenmek için işe ihtiyaç duyacak. Böyle bir zihin yapısına sahip olan bir genç ise bir işe girmek için haram helal dinlemeyecek. Yolsuzlukmuş, rüşvetmiş, adam kayırmakmış vb. hepsinden istifade edebilecek. Sonrada dünyasını ve ahreti perişan edecek. Efendimizin şu hadisini dikkatlerinize arz edeceğim.

 

“Dini hayatını ve ahlaki tutumunu beğendiğiniz bir erkek, kızınıza talip olursa, onunla kızınızı hemen evlendiriniz. Eğer böyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük fitne ve fesat meydana gelir.” (Tirmizi, Nikah, 3)

Kur’an-ı Kerim hep bize güzellikleri bildirdi. İyi olanı emretti. Kötü olanı yasakladı. Dünyamız ve ahretimiz cennet olsun diye kendisiyle hükümler bildirildi. Bu ramazanda bu hükümleri hayat tarzı haline getirip, ferdi ve içtimai hayatımızı iyiliğe kavuşturmamız bizim menfaatimize olacaktır. Rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili işte hepimize Kur’an tavsiyesi:

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقاً مِّنْأَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

“Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (işbaşındakilere)  (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara, 2/188)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن  تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ  إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيماً

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.” (Nisa, 4/29)

Kıymetli Kardeşlerim!

Bizler Sevgili Peygamberimizi (s.a.s.) örnek edinmişleriz. O’nu (s.a.s.) örnek almakla O’na (s.a.s.) tabi olmakla mecburuz. Çünkü O’na (s.a.s.) tabi olursak Rahman bizi sevecek ve bizi affedecek.

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“De ki: 'Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder'.”(Al-i İmran, 3/31)

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

“…Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr, 59/7)

Bu ayetleri konumuzla ilgili şunun için dile getirdik. Kendisine tabi olmamız emredilen Peygamberimiz, Efendimiz, (s.a.s) rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili şöyle buyuruyor.

لعنَ رسُولُ اللَّهِ صلَّى اللَّهُ عليهِ وسَلَّم الرَّاشي والمُرتَشي في الحكمِ

“Resûlullah (SAV); hükümde rüşvet alan ve rüşvet veren -ve aracılık eden- kimseyi lanetlemiştir.” (Tirmizi, Ahkâm 9)

Bu ramazan lokmalarımızı helal hale getirmenin çabası içinde olmalıyız. Geçmişte yaptığımız hataların bilincinde olmalı, bunlara tövbe etmeli ve bir daha hatalara dönmemenin yollarını bulmalıyız. Özellikle toplumsal adaleti sekteye uğratan, insanlar arası diyalogları alt-üst eden rüşvet, yolsuzluktan ve adam kayırmadan kendimizi çekip almalıyız. Yoksa dünyamızda ahretimizde perişan olacaktır.

Vaazımızı Kur’an-ı Kerimin adam gibi adamları tabir ettiği şu ayetle sonlandırıyorum.

فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ

“Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.”  (Nur, 24/26-37)

Yüce Rabbim helal kazançlar, helal lokmalar nasip eylesin. Yüce Rabbim rızasına uygun bir yaşam cümleye nasip eylesin. Allah’a emanet olun. Geceniz nurla, gündüzünüz bereketle dolsun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.