Prof. Dr. Mehmet Kasım Özgen: Eleştiri kültürü tahammül ile hayat bulur

Prof. Dr. Mehmet Kasım Özgen: Eleştiri kültürü tahammül ile hayat bulur
Prof. Dr. Özgen: "Günümüz İslam dünyasında eleştirel düşünce ve kültürünün azaldığını fark etmemiz bu topraklardaki bekamız açısından oldukça önemlidir. Yeniden eleştiri ve tahammül kültürünü inşa etmek zorundayız..."

İnsanların günlük hayatında ve bilimsel tartışmaların odağında olan eleştirel düşünce kültürünü, Kur’an ve sünnet ışığında Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Kasım Özgen ile konuştuk.

- “Eleştiri” dendiğinde zihinlerde olumsuz bir kavram oluşuyor. Ancak eleştiri, insanların gelişimine büyük katkısı olan bir eylem. Biz de öncelikle “eleştiri”yi tanımlamakla başlayalım isterseniz. Nedir eleştiri? Çerçevesini nasıl çizebiliriz?

Eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünce iyi ve erdemli bir yaşama, bilimsel araştırmalara olumlu katkıda bulunan iki önemli felsefi kavramdır. Ayrıca bu iki kavramın bir toplumda gelişebilmesi için o toplumda tahammül kültürünün de olması gerekir. Eleştirel düşünme veya eleştiri, bir metnin veya eylemin eksik ve yanlış tarafını bulmak ve bu eksiklik veya yanlışlık üzerinden eylemi veya metni yerme değildir. Eksiklik ve yanlışlık üzerinden yapılan anlamlandırma doğrudan metni veya eylemi itibarsızlaştırmaktır.

Saklı Anlamları Keşfedebilmek İçin

Bir başka deyişle en iyimser tabirle küçük düşürme veya hicivdir; ancak kesinlikle eleştiri değildir. Eleştiri bir metnin veya eylemin kendi yapısı içinde kodladığı saklı anlamı keşfedebilmek ve bu anlamın diğer anlam dünyası ile ilgili ağlarını tatmin edici bir biçimde ortaya çıkarmak ve yorumlamaktır. Bu keşif ve yorum metin ile insan zihninin arasındaki etkileşimin ortaya çıkardığı zorunlu ve deruni bir tecrübedir. Bu soyut etkileşimin aracı da dildir.

Entelektüel Bir Yetenek

Bu nedenle tefekkür, teemmül, tedebbür ve tezekkür gibi edimler düşünme becerilerine ait somut entelektüel bir yetenektir. Kişi ancak bu entelektüel becerileri kullanarak eleştirel düşünmeyi ve hakikati bulmayı zihni için hedef olarak ortaya koyabilir. Bu nedenle de eleştirel düşünmeyi, öznenin hakikati bulmak için özgür zihnin, hiçbir etki altında kalmaksızın (tahrir) ve hiçbir ayartıcının ayartmasına kapılmaksızın ( tahkik) bir konu üzerinde derinlemesine düşünme (tefekkür) becerisi olarak tanımlayabiliriz. Bunun içinde analitik düşünme ve sentezci düşünme eleştirel düşünmeyi olumlu etkileyen düşünme biçimleridir.

- Eleştiriyi yapan ve eleştirilen kişilerin nasıl bir algıya sahip olması gerekir?

Her şeyden önce eleştiriye açık ve geniş bir tahammül kültürüne ve geleneksel klasik erdemlere, yani adalet, cesaret, doğruyu söylemek, salih olmak -iyiyi inşa edici olmak- gibi erdemlere sahip olmak gerekir. Bir diğer husus ben-sen diline açık olmak gerekir. Açık bir zihne sahip olmak gerekir. Hakikat aşığı olmak gerekir. Ben biliyorum algısına değil; ben de öğreniyorum zihin algısına sahip olmak önemlidir. Çünkü Kur’an kültüründe her bir bilenin üstünde bir bilen daha vardır düşüncesi eleştirel düşünce için yol göstericidir.

Soru Zihni Canlı Tutar

Eleştirel düşünme tıpkı bir heykeltıraş gibi hayatın fazlalıklarını, gereksiz fikirleri zihinden kazıyıp atmak, sorular ve yanıtlar için bir araştırma ve sürekli yapılan entelektüel bir arayıştır. Doğal olarak eleştirel düşünmedeki en önemli tekniklerden bir tanesi de irdeleyici sorular sormak, yanıtlar üzerinde düşünmek ve eleştirel düşünceleri değerlendirmektir. İnsanı insan yapan yol sorgulama yoludur. Bir başka deyişle hem yanlışı-kötülüğü, hem de nefsi sorgulamak yeteneğini geliştirmektir. Soru zihni canlı tutan bir tekniktir. Bu yöntemin özü, hayat bir sorudur, yanıtlar ise zihnin tatmin olmak arayışıdır.

- Hadislerin ve Kur’an’ın bizlere öğrettiği eleştiri kültürü kuşkusuz hakikati yakalamaya dönük bir kültür. Bize Kur’an ve sünnette sınırları belirlenen bu kültürü anlatabilir misiniz?

“Dinlemek” İslam kültüründe, özelikle tasavvuf terbiyesinde, ibadet derecesinde önemli bir yere sahiptir. Öyle ki muhasibi bir hükmü, tartışmayı veya ilmi bir meseleyi dinleyen bir kişi, o sırada hayal dünyasına dalmaz ve dinlemekte olduğu şeye dikkat kesilirse, dinlediği şeye kalbini şahit kılmış olursa ancak dinlemiş olur. Kur’an’da “Muhakkak ki bunda kalbi olan/aklı yahut şahit olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır.” (Kaf, 50/37) ayetindeki “kalbiyle şahit olmak” ifadesinin dinlerken “kişinin hayal kurup düşünceye dalmaması ve konuşulanların farkında olması” anlamına geldiği söyler. Güzel bir şekilde dinlemek müminlerin temel özeliklerinden olarak kabul edilir.

Eleştirel Düşünce Kültürü Azalıyor

Nitekim ayette “Onlar ki sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar aklı-ı selim sahipleridirler.” denir. Zihin seslerini/konuşmalarını susturarak ve muhatabı, sese, konuya odaklanarak dinlemeyi öğrenmek gerekmektedir. Kur’an bunun aksi davranışları tenkit etmektedir. Böylece İslam kültürü kalp huzuru ile özelikle yüce kelamı, uluların ve bilgelerin hikmetlerini dinlemek için zihinsel susmayı övmüş ve insanlara, gereğine uygun biçimde anlamaları için öncelikle sadece kulakla değil, aynı zamanda zihin ile de dinlemeyi emretmiştir.

Sonuç olarak artık günümüz İslam dünyasında eleştirel düşünce ve kültürünün azaldığını fark etmemiz bu topraklardaki bekamız açısından oldukça önemlidir. Yeniden eleştiri ve tahammül kültürünü inşa etmek zorundayız.

Zeynep Betül Erhun

Yeni Şafak

Kaynak: yenisafak.com

Kaynak:Adanapost

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.