Referandum süreci Barzani’yi yalnızlaştırıyor
ERBİL - SALİH BİLİCİ
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde 25 Eylül’de yapılması planlanan referanduma karşı Irak merkezi hükümetinin, komşu ülkelerin ve ABD yönetiminin tutumunu sertleştirmesinin, Mesut Barzani’nin içeride elini zayıflatacağı öngörülüyor. Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) stratejik ortağı olan Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) ilk defa farklı bir tutum sergileyerek ABD, Birleşmiş Milletler (BM) ve İngiltere'nin sunduğu teklifin ciddiye alınması gerektiğini duyurması, referanduma giden süreçte ciddi bir kriz ve sorun olarak görülüyor.
Partisi KDP’nin tam desteğini alan Barzani’ye, bölgenin diğer güçlü partileri Goran (Değişim) Hareketi ve İslami Toplum Partisi (Komela İslam) referandum sürecinde destek vermedi. KYB'nin tutumunda yaşanan değişiklikle birlikte, bölgede referandum konusundaki görüş ayrılıkları arttı. Dış dünyadan gelen sert tepkiler ve Irak hükümetinin yaptırımlarını artırması üzerine, Barzani ve partisinin bu süreçte yalnızlaştığı ve referandum kararını yeniden gözden geçireceği düşünülüyor.
Irak Türkmen Cephesi Milletvekili Aydın Maruf, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, “Referandum komisyonu Mesut Barzani başkanlığında toplanacak ve iki gün içinde referandumun ertelendiği duyurulacak. ABD’nin teklifi kabul edilecek ve var olan sorunların çözümü için Bağdat ile Erbil arasında heyetler arası görüşmeler başlayacak” dedi.
Referandum sürecinde yerel halkın Barzani’ye destek verdiğine, ancak diğer partilerin farklı bir siyasi tutuma sahip olduğuna dikkati çeken Aydın Maruf, KDP’nin bu süreçte yalnız kaldığın, stratejik ortağı ve hükümet ortağı olan KYB’nin de pratikte referandum kampanyalarına katılmadığını söyledi.
IKBY parlamentosunda dün yapılan oylamada, yüzde 8 farkla referandumun 25 Eylül’de yapılması kararı alındı. Ancak referandum sürecinde başından beri KDP ile ortak hareket eden KYB’den 6 milletvekilinin oturuma katılmaması, Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi, İslami Hareket Partisi ile bazı Türkmen Milletvekillerinin parlamentodaki oturumu boykot etmeleri, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde halk oylaması konusundaki görüş ayrılığının arttığını gösterdi.
ABD'nin DEAŞ'la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün referandumu erteleme teklifinin Barzani tarafından kabul edilmemesi üzerine, Beyaz Saray’ın devreye girerek açıklama yapması ve referanduma kesinlikle karşı olduğunu belirtmesi ‘halk oylamasının zamansızlığı’ tezini güçlendirdi.
Bölgede Barzani’ye ve KDP’ye yakın Erbil ve Duhok illerinde referanduma yönelik karnavallar, mitingler düzenlense de KYB ve Goran’ın etkili olduğu Süleymaniye ve Halepçe’deki sessizlik ve tedirginlik dikkat çekiyor.
Daha önce onlarca savaş gören ve Saddam Hüseyin döneminde baskılara maruz kalan halk, bazı yerel medyanın etkisiyle yaratılan duygusal ortamdan etkilenip kimi yerlerde referanduma destek verse de yeni bir savaşın eşiğine gelmekten korkuyor.
Öte yandan Irak, terör örgütü DEAŞ’a karşı verilen mücadelede oldukça yorgun düştü. Savaşın yaşandığı bölgeler viraneye dönerken, diğer bölgeler gelen sığınmacı akınları nedeniyle ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Referandum süreci, analistler tarafından, bölgede henüz iyileşmeyen hastaya ikinci bir ameliyat yapılması durumuna benzetiliyor. Irak güvenlik güçleri ile ABD öncülüğünde DEAŞ’a karşı mücadele eden koalisyon ülkede tam olarak güvenliği sağlayabilmiş değil. Milyonlarca sığınmacı Sünni Arap evlerine dönmeyi bekliyor.
Sınır toprakları ve tartışmalı bölgelerde Peşmergelerle Haşdi Şabi milisleri arasındaki gerginlik de dikkat çekiyor. Bu bölgelerde iki taraf arasında her an bir çatışma patlak verebileceği uyarıları yapılıyor.
Bu arada Sincar’da terör örgütü PKK’nın varlığı da sürüyor. Burayı Suriye’ye geçiş koridoru olarak kullanmak isteyen PKK’lı teröristlerle Peşmergeler zaman zaman karşı karşıya geliyor.
Ayrıca koalisyon ülkelerinin ciddi desteğiyle Peşmergeler tarafından terör örgütü DEAŞ’tan kurtarılan yaklaşık 30 bin kilometrekarelik alanın geleceği konusunda henüz Bağdat ile Erbil masaya oturmuş değil. Erbil yönetimi, Irak anayasasının 140. maddesinde tartışmalı bölgeler olarak adlandırılan bu yerleşim yerlerinin kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. Bu toprakların içinde Kerkük, Tazehurmatu, Tuzhurmatu gibi Arap ve Türkmenlerin de yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinin olması tansiyonu yükseltiyor. Erbil yönetiminin bu bölgeleri de referanduma dahil etmesi, Bağdat ile yaşanan siyasi krizi yükseltti.
Kerkük’teki sıkıntılı durum sürüyor
Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in kararıyla Türkmen ve Arap nüfusunun çoğunlukta olduğu Kerkük’te IKBY bayrağının tek taraflı kararla göndere çekilmesi, kentte etnik ve dini taraflar arasında gerginliğe neden olurken, Kerkük İl Meclisi’nin sadece Kürt üyelerin kararıyla kenti referanduma dahil etmesi, tansiyonu daha da yükseltti. Bunun üzerine Irak Parlamentosu oy çokluğuyla birkaç karar alarak bayrağın göndere çekilmesinin yasalara aykırı olduğunu bildirdi ve Kerkük Valisi Kerim’i görevden aldı. Irak Parlamentosu şimdi de kenti referanduma dahil eden Kerkük İl Meclisi’nin Kürt üyelerini görevden almaya hazırlanıyor.
Ancak Necmettin Kerim Irak Parlamentosu’nun kararının yasal olmadığını ve görevine devam ettiğini açıkladı. Bu durumda Irak hükümetinin duruma nasıl müdahale edeceği merak ediliyor. Bağdat’ın aldığı kararlar sonucunda, yeni KYB’li Peşmergelerin Süleymaniye’den Kerkük’e sevk edilmesi de tansiyonu yükselten bir adım olarak görüldü.
İçeride yaşanan tüm bu sıkıntıların dış dünyadan gelen sert tepkilerle birleşmesinin ardından, referanduma yönelik 25 Eylül kararının tekrar gözden geçirilmesi gerektiği konuşuluyor. ABD’nin tutumunu sertleştireceğinin işaretlerini vermesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Eylül’de yapılacak Milli Güvenlik Kurulu’nu Kuzey Irak’taki referandum nedeniyle 22 Eylül’e aldıklarını açıklamasının ve bir takım önemli kararlar alacaklarını belirtmesinin, referanduma yönelik süreci etkileyeceği belirtiliyor. Diğer komşu ülke İran ise başından beri referandum sürecine karşı olduğunu bildirmişti. BM, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya da referanduma karşı olduklarını Kuzey Irak yönetimine bildirmişlerdi.
ABD'nin DEAŞ'la Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk, sundukları alternatif teklifi kabul etmemesi halinde Barzani’nin oldukça riskli bir yola gireceğini belirtmiş ve bu süreçte verdikleri desteği çekeceklerini ifade etmişti. Bu da Erbil yönetiminin Bağdat ile yaşayacağı krizlerde veya muhtemel askeri çatışmalarda yalnız kalacağının işareti olarak yorumlandı. Devrik Irak lideri Saddam Hüseyin döneminde ve sonrasında ABD yönetimiyle ciddi bir müttefiklik ilişkisine sahip olan Erbil yönetimi, referandum süreciyle ilk defa müttefikiyle ters düştü. Barzani’nin halka hitabında “Dünyayı dinlemeyin, referanduma gidiyoruz” demesi uluslararası camia tarafından şaşkınlıkla karşılandı ve ‘siyasi hata’ olarak değerlendirildi.
Bölgenin önceliği devam eden ekonomik kriz
Öte yandan bölgede 2014 yılından beri yaşanan ekonomik ve mali kriz devam ediyor. Yaklaşık 5,5 milyon nüfusa sahip olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde 1 milyon 400 bin kişi yerel hükümetten maaş alıyor. Ancak son iki yıldır bu maaşların sadece yüzde 40’ı ödenebiliyor. Halkın gündeminde bağımsızlık referandumundan çok ekonomik sıkıntıların çözülmesi yer alıyor. Terör örgütü DEAŞ’tan kısmen kurtulan bölge halkı artık refaha kavuşmayı beklerken, referandum nedeniyle oluşan olumsuz ortamdan çıkmak istiyor.
Karşı çıkanlar ne diyor?
İslami Toplum Partisi lideri Ali Bapir, 25 Eylül'de düzenlenmesi planlanan referandumun neden iptal edilmesi gerektiğini, bölgenin içinde bulunduğu durumu özetleyerek AA muhabirine anlatmıştı: “Kürdistan Bölgesi'nin mevcut şartlar altında bağımsız bir devlet ilanı için uygun bir altyapısı yok. Bakınız, siyasi birlik yerine çekişme var. Güçlü bir ekonomimiz yok: halkımız kesintili maaş alıyor. Ekonomik altyapımız yok. Kurumsallaşmış ulusal bir askeri gücümüz yok. Diplomatik olarak ise komşu ülkelerle mevcut ilişkilerimiz siyasi parti veya kişiler düzeyinde. Referanduma bölgesel ve uluslararası düzeyde herhangi bir destek verilmedi”. Mevcut referandumdan korkuları ve endişeleri olduğunu söyleyen Bapir “Pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz. Bölgemizi bağımsız bir devlete doğru götürmeye çalışırken, elimizdeki bölgeyi de kaybedebiliriz. Bölgemizde çok işsiz ve fakir var. Halk bu duruma tahammül edemezken, referandum sonrası daha da kötüleşmesi halinde bir iç çatışma patlak verebilir” demişti.
“Goran olarak referandumu doğru bulmuyoruz” diyen Goran Hareketi sözcüsü Şoreş Hacı ise “Referandum bir devlet kurulmadan önceki aşamadır. Kürdistan Bölgesi'nde bir devlet kurmak için yeterli altyapı ve güçlü bir zeminin varlığı söz konusu değil” ifadelerini kullanmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.