Prof. Dr. Tarhan: “21. Yy dervişinin bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olmalı”
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü ve Kerim Vakfı işbirliği ile “Sufi Thought and Practices from Past to Present Workshop” etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzün en büyük hastalıklarından birisinin dünyacılık hastalığı olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Modern insan şu anda dünyaya tapıyor. Ölümden sonrasına kafa yormayan insan tipi çok yaygınlaştı. Ölümden sonra bir hayat olmazsa bu hayatın bir anlamı kalmaz, insan gibi bir varlığın hayatı kalmaz.” dedi.
Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe Japonya Tenri Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Makoto Sawai, Meji Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Kie İnoue, Doç Dr. Daisuke Maruyama, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Cangüzel Güner Zülfikar, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğr. Üyesi Dilek Güldütuna, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Reşat Öngören ve Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç katılım sağladı.
Tarhan; “21. Yüzyıl dervişinin bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olmalıdır”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Modern insanın şu anda dünyaya taptığından bahseden Tarhan; “21. Yüzyıl dervişinin bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olan olmalıdır. Bunun referansta bir karşılığı var mı diye düşündüğünüz zaman burada dünyaya 3 türlü bakış var; Dünyanın bir nevi kötülükleriyle ilgilenen, Allah’ı unutarak sadece dünyanın zevkleri peşinde koşan insan tipi yanlış olan odur. Zaten günümüzün en büyük hastalıklarından birisi dünyacılık hastalığıdır. Modern insan şu anda dünyaya tapıyor. Hazcılık, haz peşinde koşma, hiç ölmeyecek gibi yaşayıp öldükten sonra da ‘Ben zaten ölüp gideceğim, yok olacağım.’ diyerek ölümden sonrasına kafa yormayan insan tipi çok yaygınlaştı. Ölümden sonra bir hayat olmazsa bu hayatın bir anlamı kalmaz, insan gibi bir varlığın hayatı kalmaz. Hatta arılar üzerinde bir çalışma yapılmış. Dünyada arılar yok olsa dünya 50 sene sonra çöle dönüşüyor. İnsan yok olsa 50 sene dünya çok güzel, yemyeşil oluyor.” dedi.
Tarhan: “Sorgulanabilen her şey bilimdir”
Dünyada 4 bin 300 tane din olduğundan ve bunların içinde akla en uygun olanının Tevhit olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Bazı toplumsal önyargılar vardır. Maalesef Türkiye’de de bürokraside de çok rastladığımız önyargılar var. Küresel olarak da bu önyargılar var. Aydınlanma çağıyla birlikte geldi. Tasavvufun doktrin boyutuyla pratik boyutu arasındaki o açılmayı da bu pratik biraz olumsuz etkiliyor. Bunlardan birisi, ‘Din ayrı, bilim ayrı.’ anlayışıdır. Aydınlanma filozoflarından Hegel’in bir sözü var: ‘Akla uygun her şey gerçektir, gerçek olan her şey akla uygundur.’ diyor. O halde sorgulanabilen her şey bilimdir. Dini de sorgulayabiliyorsan, sorgulayarak dini mantıksal bir şekilde anlamlandırıyorsanız ve dini anlamlandırdıktan sonra onu açıklayabiliyorsanız veya onu bir şekilde mantıksal çerçeve içerisine oturtabiliyorsanız o zaman o din akıl laboratuvarında mantıklı bir anlamlandırma olur. Akla uygun hale gelir. Dünyada 4 bin 300 tane din var. Bunlardan içinde akla uygun hangisi diye düşünürsek tevhit oluyor. Allah’ın birliğiyle ilgili vahdetiyetiyle ilgili anlamda orada eğer bir Tanrı varsa o Tanrı ancak tevhitteki tanımlanan Tanrı gibi olur.” şeklinde konuştu.
Tarhan: “Dini yanlış yorumlamak ilerlemeye manidir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 21.yüzyılda dinin yorumunun esasatı koruyarak, şekilsel yenilenmelere ihtiyacı olduğunu belirtti. Tarhan; “Asıl özgürlük kendi isteklerinden, arzu ve dürtülerinden özgür olmaktır. ‘Zincirleri kır, duvarları yık, yaşa!’ Bu özgürlük değil. Tasavvuf pratiği bunu öğretiyor. Bu öğütle din insanın ilerlemesine mâni değil. Dini yanlış yorumlamak ilerlemeye manidir. 21’inci yüzyılda dinin yorumunu daha doğru şekilde yapmak esasatı koruyarak yapmak gerekiyor ama bazı şekilsel yenilenmelere ihtiyaç var. Hz. Mevlâna dünyayı bir denize, insanı da gemiye benzetiyor. Denizde gemi yüzer ve suyu içine alırsa batar. İşte dünya bir denizdir, deniz suyunu içinize alırsanız batarsınız. Dünya elinizde olsun ama kalbinizde olmasın. Dünya işlerini ve ahiret işlerini yaparken zihnimizi iyi yönetebilmemiz gerekiyor. Dünya işi nerde başlıyor, ikisinin arasında zamanlamayı sıralamayı iyi yapabilmemiz lazım. Dünyanın nesnesi olmayalım, dünyanın öznesi olalım. Dünyayı yönetelim ilahi rızayı ilahiye uygun ilahi hedefe uygun dünyada yaşayalım. Eğer bunu yapabilirsek dünya bizim kölemiz olur. Yoksa biz dünyanın kölesi oluruz manasını çıkarırız Hz. Mevlana’dan.” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.