Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Maneviyata ve değer içerikli eğitime önem vermeliyiz”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, REHBER TV Pergel programının canlı yayın konuğu oldu. “Maneviyat Boşluğu ve Değersizlik Hissi” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bunan Tarhan; “Zeki insan yetiştiriyoruz ama ‘iyi bir insan’ yetiştirmiyoruz. Batı şu an keşfetti ve bilgeliği eğitim olarak veriyor. Değer içerikli eğitimler vermeliyiz. Maneviyat ve değer içerikli eğitime önem vermeliyiz.” dedi.
“Yeni kuşakta parçalanmış aile oranı çok yüksek”
Özellikle genç kuşağa teknolojik köy haline gelmiş dijital dünyada sosyal normların, dijital olarak öğretildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modellemelerin bu şekilde gerçekleştirildiğini aktardı. Tarhan; “Türkiye’deki gidişatta geçmiş yıllarda aile değerleri ve sosyal değerler çok önemliydi. Sosyal normlar vardı, mahalle baskısı vardı. Şehirleşme normaldi, özellikle 90’lardan sonra soğuk savaştan sonraki dönemde bütün dünyada olduğu gibi ciddi bir dünya iletişim teknolojisinde teknolojik köy haline döndü. Elektronik ve dijital köy hali alındı. Böyle bir durumda çocuklara artık anne babadan aileden çok sosyal normları dijital olarak öğrettik. Ve modelleme bu şekilde oluyor. Biz tıp fakülteleri öğrencilerine bir test yaptık. Pozitif psikoloji dersinde bir program var o programdan bir anket yapıldı. Dikkatimizi çeken bir şey oldu. Bazı çocuklar dini kavramlara soğuk bakıyor. Anne baba deyince müthiş sahip çıkıyor. Aile bağları kültürel olarak devam ediyor. Bu çocuklar iyi bir ailede büyümüş çocuklar. Başarılı olmuşlar. Sosyal ve aile desteği ile büyümüşler. Bunun da karşılığında aileye saygıyı yüksek derece tutuyorlar. Ama bu yeni kuşakta parçalanmış aile oranı çok yüksek. İstanbul’un Erenköy ilçesinden bir öğretmen geldi bizim sınıfta 39 öğrenci var dedi, 20 küsurun ailesi parçalanmış aile dedi. Bunu öğretmen söylüyor. Bu ne demek yarının yüzde ellisinde boşanma olmuş. Bilinen bir okul. Parçalanmış ailede yetişmiş çocukta kültür aktarımı olmaz.” şeklinde konuştu.
“Kültür dediğimiz şey hikayelerdir”
Kültür aktarımının sosyal yaşantılara bağlı olduğunu ve kültürün değiştirilerek modernleştiğine dikkat çeken Tarhan; “Kültür dediğimiz şey hikayelerdir. Sosyal yaşantılardır. Fırtınalı ortamlarda büyümüş çocuklar. Onun için batının 20-30 sene önce yaşadığını biz şimdi yaşıyoruz. Şu anda kültür olarak kendi kültürümüzü değiştirerek modernleşmeyi seçtik. Bunu düzeltmedik. Konfüçyüs’e soruyorlar; size bir toplum verseler ve yeniden inşa etseniz nereden başlarsınız diye. Yanıt veriyor ve kavramlardan başlayacağını söylüyor. Nasıl yani diyorlar, anne kavramı yerine çocuk büyüten ve doğuran birisi olarak biliniyorsa manne derdim sonra o çocuğa şefkatle bakan koruyan biri olarak öğretirdim. Eğitime başlamıyoruz biz yoldan, köprüden başlıyoruz. Yol, köprü yaparken eğitimi ihmal edersen olmaz. En öncelikli iş eğitimdir. Ciddi şekilde zihin haritalarımızda önem ve önceliklerimiz değişmiştir. Cumhuriyet kurulduğu zaman kültüre önem verme çok daha iyi ve akıllıcaydı. Kültürü değiştirme politikaları bilinçli şekilde en öncelikli konuydu. Öğretmenlik o kadar yükseldi ki en çok destek onlara verildi. Yurt dışına gönderildi ve eğitim inkılabı yapıldı. Ama biz inkılap yerine çimento inkılabı yaptık. Böyle olunca da gençler savruldu. Şu andaki nesil kayıp nesil. Çözümler var geç kalınmış değil.” dedi.
“Maneviyat eğitimi, rol modelle öğretilir”
Eğitim politikalarını kendi bakış açısıyla yorumlayan ve örneklerle açıklayan Prof. Dr. Tarhan, Asr-ı Saadet metotlarıyla hareket edilmesi gerektiğini dile getirdi. Tarhan; Maneviyat boşluğu ve değersizlik diyerek okullarda yüz kişiyi toplayarak değerler konferansı verilerek öğretilmez. Değer içerikli dersler içinde öğretilir. Maneviyat eğitimi rol modelle öğretilir. Hal diliyle öğretilir, söz diliyle öğretilmez. İnsanın boğazını sıkarak hakkını helal et diyemezsin. Asrı saadet metoduyla hareket edeceğiz. Peygamber efendimiz 13 sene Mekke döneminde o zaman güçlendikleri halde asrı saadette karşı çıkalım müdahale edelim diyor Hz. Ömer’de dahil. Savaşmak isteniliyor ama peygamber efendimiz savaştırmıyor. Hicret ediyor yine savaşmıyor. Medine’ye gittikten sonra savunma savaşları oluyor. Kendisine karşı çıkanlar hemen hemen hepsi İslam’ı kabul ediyor. Mekke emirliği veriliyor istediğini al diyorlar. Ama o kabul etmiyor. O zaman kabul etseydi orayı ele geçirirdi. Herkes Müslüman olurdu ama vefat edince biterdi. Şu anda kullandığımız metodoloji ile bizim gençlik kuşağına iyi değerleri anlatamayız. Dünyada bir şans uyandı ama bakın Türkiye’de gelenekçilik var. Gelenekçi olmak iyi. Bir insan çocukluk döneminde takılır kalır sadece onunla tatmin olursa o kimse büyüyemez. Bir insanın hayatında evreler olduğu gibi toplumun da evreleri vardır. Biz Osmanlı ya da önceki dönemlerde kalmak istersek uçağı kaçırırız. Özünü alalım usulünü yöntemlerine çevirelim, bu asrın elbisesini giydirelim. Bunu yapmıyoruz illa gelenekçi tarzda bir insan istiyoruz. Gardırop Müslümanları çoğaldı. Besmele yazıyor ama altında rüşvet istiyorlar. Devlet dairesinde maalesef bunlar olmaz. Gençler bunu görünce dinden soğuyorlar.”
“İnsanlarda öfke birikimi var, kendimizi kandırmayalım”
Gençlerin beklentileri ve korkuları sonucu yanlışa sürüklenip intihar etmesine değinen Tarhan; “Gençlerin beklentileri var dindar ailede yetişen gençlerde artık intihar olayları rastlanmaya başladı. Dindar ailelerden çocuğu bakıyoruz, cinsel kimlik bozukluğu var. Araştırıyoruz ki çocuğa zorla kuran öğretmişler, din öğretmişler. Çocuk anne babaya karşı çıkamıyor ters kimliğe özeniyor. Anne babayı ağlatıyor. Neden? Hakikati zorla anlattıkları içindir. Çocuk temiz bir çocuk aslında anne babanın despot ve iyiyi zorla verme çabaları çocuktaki dili yakalayamadıkları için eskiye göre daha fazla dış etki altında oluyor. Sosyal kurallar yok, evin açık kapısı cep telefonları oldu. Çocuklar küçük yaştan itibaren her şeyi görüyor. Evin en güvenli ortamında her şeyi görüyor. Korkutarak yönetilmez. Gençlerin en büyük beklentisi adalet. Bizim zamanımızdaki gençler cihangirlikten savaştan anlardı. 12 Mart döneminde üniversitedeydik biz. O zaman herkesin bir toplum için bir riske girerdi. Yapmayana da gülerlerdi. Sağ sol hangi dünya görüşünde olursa olsun sosyal idealleri vardı. Şimdiki gençlerin öyle bir ideali yok. Soğuk savaştan sonra tek kapitalist sistemden sonra alternatif kalmadı gençlerde alternatif olmadan yetişiyorlar.” dedi.
“Gençlerle anlamlı ilişkiler kuralım”
Yeni kuşak gençlerin dilinin farklı olduğuna ve onları anlamanın yolu, ailelerin yol arkadaşlığı etmesinden geçtiğine değinen Tarhan, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Gençleri anlayabilmek için onların dilini bilmek lazım. Gençlerin dili farklıdır. Adalet istiyor eşitlik, barış istiyor. Bunların yerine korku doktrini oluşturursanız gençler, içine kapanır kaçar. Korku duygusu ile anne baba korkutarak eğitiyorsa bu çocuk dış dünyaya daha açık olur. Korku baskı ortamı baskınsa korkuya dayalı olmamalı. Annesinin yüzü asılacak diye sevgiye dayalı saygı da yanlış yapmaktan kaçınır. Allaha olan sevgimizde öyle olmalı. Allah’ın sevgisini ve merhametini kaybetmekten korkmalıyız. Aile bir değer önemli konu da sevimli ortam oluşturmak. Mahkemeye gelir gibi gelmemeli çocuk bu doğru değil. Ev güvenli alan olmalı. Babayı görünce odayı değiştirmemeli. Sıcak, sevimli atmosfer alanı oluşturalım. Bilgisayar oynuyorsa ebeveyn gözetiminde oynasınlar. Sabredip dinleyeceğiz, kendi çocuklarımız başka kültürlerin çocuğu olur. Fabrika kurmaktan daha mı önemsiz çocuk yetiştirmek? Ev hanımlığı değersizleştiriyor. Kültürel psikolojik savaş yöntemleri bunlar. Aile olarak nasıl çocuğuma maneviyat değerleri ahlaki değerleri öğretirim diye kafa yorarsa bu çocuklar kötü çocuklar olmaz. Gayret içinde olup pozitif iletişimde olalım ki o alem yanlışmış desin ve dönsün. Çocuklarla anlamlı ilişkiler kuralım.” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.