Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Birlikte zaman geçirenlerin beyin sinyalleri birbirine benziyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaratılış ve akıllı tasarım konusunda değerlendirmede bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özellikle bilim dünyasında yaratılış ve akıllı tasarım konusunun çok tartışılan bir konu olduğunu belirterek “Özellikle nörobilim ilgili gelişmeler bunu ortaya çıkardı. 2014 yılında Arizona Üniversitesi ile Columbia Üniversitesi Post Materyalist Bilim Manifestosu yayınladı. Bu manifestoda ‘İnsan beyninin sırları çözüldükçe birçok bilim yeniden yazılacak’ deniyor.” dedi.
Nörobilimdeki gelişmeler yapay zeka ile birleşti
Nörobilimdeki gelişmelerin özellikle yapay zeka ile birleştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hatta buna cognitivetional nöro science yani hesaplamalı nöro science psikiyatri deniliyor. Yani insanın ruh hali dediğimiz durum bizim duygu, korku gibi duygular hesaplanabilir hale geldi. Çünkü beyin sinyalleri takip edilebiliyor.” dedi.
Beyin sinyallerimiz hastalıkların teşhisinde kullanılıyor
BBC’de geçen hafta yayınlanan bir araştırmaya değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Birbiriyle anlaşan iki kişinin beyin dalgalarının bir müddet sonra aynı ritimle çalıştığı ortaya konulmuş. Beyin sinyallerimiz anlamlı sinyaller. Beyin sinyallerimiz hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde kullanılıyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beynin elektrik sinyallerinin senkronizasyonu üzerine çalışan nöroloji uzmanı Prof. Dr. Moran Cerf ve ekibinin, birlikte zaman geçiren insanların beyin dalgalarının da zamanla 'benzer' görünmeye başladığını belirlediğini söyledi. Tarhan, “BBC muhabirlerine bu dalgaların bazı vakalarda iki insan beyninde birebir aynı bile çıkabildiğini vurgulayan Prof. Cerf ‘Birbiriyle vakit geçiren insanlarda her iki beyinde de uyum oluşuyor. Sadece iki hafta sonra bile aynı filmi izleyen, ayni kitapları okuyan, aynı tecrübeyi paylaşan ve sadece birbirleriyle konuşan iki kişi; dil, duygu ve bakış açısından ortak kalıplar geliştiriyorlar’ dedi. Prof. Cerf'e göre, zamanla gelişen bu 'beyin ikizliği', sosyal olduğu kadar duygusal ilişkilerde de oluşabiliyor. Prof. Cerf, çalışmalarının sonucunu ise şöyle açıklıyor: ‘Hayatta alınabilecek en doğru karar, kiminle vakit geçirdiğinizi akıllıca seçmek olur.” diye konuştu.
İnsan beyni inanırsa yapıyor ve eyleme dönüştürüyor
1990’lı yıllara kadar bilimin sadece “Düşünüyorum o halde varım” dediğini yani aklı yol gösterici olarak kabul ettiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Ama 90’lı yıllardan sonra ‘Descartes’in Yanılgısı’ diye bir kitap yazıldı, ondan sonra duygular da bilimin menziline girdi. Beyin araştırmaları sonucu, beyinde duygulardan sorumlu alanlar olduğu belirlendi. 21. yüzyılın başlarında da insan beyninin aslında düşünen, hisseden, karar veren organ olmadığı aslında insan beyninin inanan organ olduğu tespit edildi. Çünkü insan beyni inanırsa yapıyor ve eyleme dönüştürüyor. Bilgisayarın enter tuşu gibi, beyinde inanç o işi görüyor. Beyin bir konuya inandığı zaman, birisinin anlattığına inandığı zaman, hikayesine inandığı zaman, yanlış bir şeye inandığı zaman onu doğru bilgiler dosyasına yazıyor ve ona göre kararlar veriyor. Beyin aynı zamanda inanış organıdır.” dedi.
Şimdi evren dijital tabanlıdır
Beyin ve inanç çerçevesinde düşünüldüğünde kuantum fiziğinin devreye girdiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Bilinç var, kuantum bilinç var. Kuantum bilinç de beynin üzerinde bilinç çalışmaları bizi kuantum dinamiğine götürdü. Kuantum dinamiğinde de insan sadece subjektif deneyimci, insan sadece gözlemcidir. Gözlemlediğimiz zaman varız, gözlemlemediğimiz zaman yokuz. Şu anda kuantum dinamiğine göre aslında madde diye bir şey yok. Sadece sicim teorisine göre evrende sadece enerji geçişleri var. Böyle olunca evrendeki her şey birbiriyle bağlantılıdır. Şu anda tespit edilen en büyük gerçek, bağlantısallık gerçeğidir. Bütün bunlar gösteriyor ki evrende her şey bağlantısallıkla çalışıyor. Evrende her şey birbiriyle bağlantılıdır. Kuantum evren içerisindeyiz. Evren daha önce madde tabanlı kabul ediliyordu daha sonra enerji tabanlı dendi ama şimdi evren dijital tabanlıdır.”
Evren bir tasarımdır
“Evren dijital tabanlı olduğuna göre evren bir tasarımdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir tasarım varsa mesela yolda giderken bir saat buldunuz. Bu saati bulmak demek, o saatin bir ustası var demektir. Bir sanatkarı, bunun arkasında bir zeka vardır dersiniz. Aynı şekilde bir saati bulduğunuz zaman böyle düşünüyorsunuz da bir böceği gördüğünüz zaman, sivrisineği gördüğünüz zaman orada bir sanat yok mu? Sivrisinek yumurtadan giriyor, birkaç ay içerisinde sivrisinek oluyor. İnsanı düşünün, bir kan pıhtısından 9 ay 10 gün içerisinde canlı bir insan oluyor.” dedi.
İnsanın varoluşunda ve yaratılışında kurallar silsilesi var
Bunun bir matematik modellemesi yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaratılış ve varoluşta bir kurallar silsilesi olduğunu söyleyerek şunları söyledi:
“Hücreler devamlı olarak bölünüyor. Her bölünmede doğru karar verilmesi lazım. Bu matematik modellemede her bölünmede doğru karar vererek sperm ve yumurtalık birleşmesinin 9 ay 10 gün sonra bir insan olmasıyla ilgili ihtimal hesapları yapılmış. Buna in silico deney deniyor, düşünce deneyi. Bilgisayar ortamında yapılan ihtimal hesaplamalarıyla ilgili bir deney. Burada olasılık hesapları yapılıyor, ihtimal matematiğine göre bir DNA’nın ucunda telomer var, DNA’nın ömrünün ne kadar olduğunu yazıyor, programlanmış hücre ölümleri var. Hücrenin kaç defa çoğalacağı, bu telomerin aminoasitlerinin bir araya gelme ihtimali, tesadüfi rüzgarlarla ve rastlantısal yollarla bir araya gelme ihtimali hesaplanıyor. 10 üzeri 652 ediyor yani oradaki 10-15 tane aminoasitin tesadüfen bir araya gelmesi… Bu matematik olasılık hesaplamalarına göre, 10 üzeri 50’nin üzerindeki ihtimaller imkânsız. Bu 10 üzeri 652 sadece telomerin aminoasit zinciri demek ki dış denetim olmadan bir hücrenin bir insan olması dış denetim olmadan olasılık hesaplamalarına göre imkânsız. Demek ki burada bir kanunlar silsilesi var. Nasıl yağmur yağmasında bir kanun silsilesi varsa, güneşin ne zaman doğacağını biliyorsun, bir kanunlar silsilesi var. İnsanın varoluşunda da, yaratılışında da bir kurallar silsilesi var. Bu kurallar silsilesi neyi gösteriyor? Nasıl bu kadar mükemmel sanatkar, usta... Hem karmaşık hem mükemmel.”
Mükemmel işleyen sistem akıllı tasarımla mümkün
Yapılan matematik modellemelerde böyle bir sistemin nasıl çalıştığına ilişkin araştırmaların yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun ancak akıllı tasarımla olabileceği noktasına gelindiğini söyledi. Akıllı tasarımın çalışma sisteminden bahseden Tarhan, “Evrende ve evrenin var oluşunda önce dijital veri tabanı var. Bu dijital veri tabanından önce bilgi gerekiyor. Nasıl bir saatçi saati yaparken bilgi gerekiyorsa önce saatin tamircisi değil imar edenin çizimleri lazım, teknik ayrıntıları lazım, ince hesapları lazım. Öyle bir durumda bilgiyi dijitalize edebiliyoruz. Bütün bilgiler dijital formata çevriliyor ve aktarılabiliyor. Böyle bir durumda dijital bir bilgi var, ondan sonra o yetmiyor tasarım yapılması lazım. Tasarımla birlikte hesaplama yapılması lazım. Dijital verilerle tasarım ve hesaplamalar yapılıyor ondan sonra enerji, fizik bilimi ortaya çıkıyor. Fizik bilimi de canlı olmasını, harekete geçmesini, evrenin dinamik olmasını sağlayan bilim dalı. Ondan sonra da kimya var, madde bilimi. Organik maddeler, inorganik maddeler. İnorganik maddeler karbon, hidrojen, oksijen, azot. Organik maddeler de canlıları yapan. Protein, karbonhidrat vs. Burada inorganik ve organik maddelerle kimya ilgileniyor. Dördüncü aşamada biyoloji canlı bilimi devreye giriyor. Bütün bu bilimlerin hiyerarşisi içerisinde ilk baştan bir tasarım var.” diye konuştu.
Raslantısal evrim ömrünü tüketti
Akıllı tasarımın olduğu yerde akıllı bir tasarımcının olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “ABD’de Louisiana eyaletinde mahkeme kararıyla evrim derslerine alternatif olarak akıllı tasarım dersleri koyuldu. Aslında şu anda evrimin de evrime uğradığını düşünüyorum. Rastlantısal evrimin şu anda ömrünü tükettiğini, rastlantısal varoluşun bilimsel temelinin kaybolduğunu ve ömrünü yitirdiğini düşünüyorum.” dedi.
Laboratuvar ortamında ihtimal hesapları yapıldığı zaman bir dış zekâ olması gerektiğinin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Onun için dünyada 4 bin 300 tane din var. Bu dinlerin hepsi en doğru biziz diyor. Hangisinin doğru olduğunu bilimsel metodoloji bize gösterecek.”dedi.
Evren dışından bir güç olmalı
13,5 milyar yıl önce evrenin ilk başlangıcı sayılan büyük patlama olduğu zaman, zaman ve mekânın başladığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O halde varoluşu en iyi açıklayan tez zamandan ve mekândan münezzeh bir varlığın olması. Ama her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden, her şeyle ilgili gücü olan, iradesi olan, hikmeti olan ve her şeyi doğru şekilde doğru yerde yapma konusunda mutlak bir ilmi, iradesi, kudreti olan bir güç olması lazım. Yani evren dışından bir güç olması lazım. Bunu ancak biz zorunlu varlık, kanıt olarak söylüyoruz ama onun tasavvurunu, tanrı tasavvurunu doğru yapmak gerekiyor.” dedi.
Hikmet ilimden daha büyüktür
Evrendeki mükemmel düzene bakıldığında her şeyin çok hızlı, pratik ve mükemmel bir şekilde ilerlediğinin görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bütün bunları düşündüğünüzde arkasında büyük bir ilim var, büyük bir irade var, büyük bir güç var, büyük bir hikmet var. Hikmet, ilimden daha büyüktür. O anlam arayışına sahip tek varlık da insandır. İnsan ‘Ben niye varım?’ diye soruyor. ‘Niçin ölüm var?’ diyor. Ölüm konusunda ölüme açıklama getirmeye çalışan tek varlık insan, ölümü sorgulayan tek varlık insan. Bu da varoluş içinde. Ölümle yüzleşebilmek ve ölüme açıklama getirmek gerekiyor. Çünkü ölüm ve ondan sonrasıyla ilgili doğru yaşam felsefemiz olmazsa bu dünya çok anlamsız. Bu nedenle varoluşla ilgili en iyi yaratılış tezi, tek tanrılı yaratılış olursa, en akla yakın Kuantum bilimiyle fizik bilimi, nörobilim birleştiği zaman bize burada yaratıcının zorunlu varlık olduğunu ve böyle bir durumda akla en yakın olanın bu olduğunu söyleyebiliriz. Muhakemesini kullanan insanın inançlarını buna göre revize etmesi gerektiğini bilimsel kanıtlar söylüyor.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.