Prof. Dr. Asım Yapıcı: Depremden kurtulanlarda hayatta kalma suçluluğu denilen duygu da yaşanır

Prof. Dr. Asım Yapıcı: Depremden kurtulanlarda hayatta kalma suçluluğu denilen duygu da yaşanır
Naman Bakaç Independent Türkçe için Prof. Dr. Kemal Sayar, Prof. Dr. Mehmet Hakan Türkçapar ve Prof. Dr. Asım Yapıcı ile konuştu

Prof. Dr. Asım Yapıcı.jpg

Naman Bakaç Independent Türkçe için Prof. Dr. Kemal Sayar, Prof. Dr. Mehmet Hakan Türkçapar ve Prof. Dr. Asım Yapıcı ile konuştu

Soru 1: Türkiye’de yaşanan büyük afetin ardından genelde toplum özelde depremzedelerde görülen/görülebilecek olan (stres, travma, anksiyete, depresyon) ne tür psikolojik haller söz konusu olabilir? Duygusal, bilinçsel, davranışsal ve ruhsal olarak depremin ne tür somut görünümleriyle karşılaşabiliriz?

Soru 2: Afet sonrasında görülen duygusal, bilinçsel, davranışsal ve ruhsal kimi rahatsızlıkları gidermeye dönük sizce; temel ilkeler, yaklaşım tarzı ve tedavi girişimleri neler olabilir? İlk planda neler yapılmalı? Orta ve uzun vadede olumsuz ruhsal etkileri gidermeye dönük ne tür adımlar atılmalı?

Prof. Dr. Asım Yapıcı: Depremden kurtulanlarda hayatta kalma suçluluğu denilen duygu da yaşanır

Cevap 1: Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerle korkunç bir yıkım gerçekleşti ülkemizde, on binlerce canımız toprağa karıştı, yüz bini aşkın yaralımız var. Yaklaşık on bir şehirde yaşayan on beş milyon insan, doğrudan etkilendi bu depremden. Ancak ülkemizin her vatandaşı da derinden hisseti ve yaşadı bu acıyı.

Doğal bir felaket olan deprem insanda; şaşkınlık, öfke, güçsüzlük, çaresizlik, ölüm korkusu, güvensizlik ve anlamsızlık duygularını harekete geçirir. Zira olanı biteni anlamaya ve hayata tutunmaya çalışan depremzede için en güvenilir mekân olan evi bile güvensiz ve tekinsizdir artık. Yaşam ile ölüm arasında sıkışmışlık bir yandan anlamsızlık duygusunu beslerken bir yandan da tetikler durur hayatta kalma suçluluğunu.

Depremzedelerde travma sonrasında stres bozuklukları sıklıkla zuhur eder. Bu bağlamda aşırı duyarlılaşma ile sıklıkla yeniden deprem olacağı korkusu yaşanır. Kaygı bozuklukları devreye girer. Aşırı duyarlılaşmaya bağlı olarak kolayca ürkme ya da korkma, tehlikeye karşı daima tetikte olma, uyuyamama, konsantrasyon güçlükleri, sinirlilik, öfke patlamaları ve saldırgan davranışlar görülür.

Zira tahammül seviyesi düşmektedir sürekli. Psikolojik anestezi ya da duyarsızlaşma da diyebileceğimiz disosyatif bozukluklar görülebilir. Zaman zaman içe kapanma ya da vurdumduymazlık ortaya çıkabilir. Bunların tamamı yaşanan acıyı ve travmayı bastırmanın farklı görüntüleridir temelde.

Depremden kurtulanlarda hayatta kalma suçluluğu denilen bir duygu da yaşanır. Travma sonrası yaşanan bu tür duygular normaldir. Şayet bir ya da bir buçuk aydan daha uzun sürerse profesyonel destek alınmalıdır.

Depreme doğrudan maruz kalmayanlarda ancak TV ve dijital ortamlardan bu durumu olanca dehşetiyle izleyenlerde de korku, kaygı, acizlik, çaresizlik ve işe yaramazlık duygusu baş gösterir. İzleyiciler, kendilerini suçlu hissetmeye başlar.

Prof. Dr. Asım Yapıcı: Afetzedelerin, aileleri ya da arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirmeleri teşvik edilmeli

Cevap 2: Öncelikle depremzedelere yalnız olmadıklarını, terk edilmediklerini hissettirmek gerek. Bu bağlamda, içinde bulundukları anda en çok ihtiyaç duydukları hususlar tespit edilmeli ve bunlar giderilmeye çalışılmalı. Depremzedelere, "Depreme nasıl/nerde yakalandınız?", "Nasıl kurtuldunuz?" gibi sorular sorulmamalı, ancak kendileri bir şeyler anlatırlarsa aktif dinleme yapılmalı, yansıtıcı dille karşılık verilmeli.

Onlarda ağlama, öfke ve kızgınlık içeren duygular tezahür edebilir. Bu tür davranışlar o an için normal kabul edilmeli. Onlar yaşadıkları durumu, imtihan, tevekkül, kader ve takdir-i ilahi üzerinden izah ediyorlarsa itiraz edilmemeli buna saygı duyulmalı, dahası depremzedelerin inançlarından destek alabilmesine fırsat verilmeli. Tam zıttı tutumlar da tezahür edebilir. Bilhassa şok, inkâr ve öfke hali ile "Neden Allah’ım ben/biz?" diyerek Allah’ı suçlayanlar olursa bu kişiler, dini öğüt ve teselli diliyle susturulmamalı.

Keza hayatta kalma suçluluğundan mülhem yaşadıkları öfke haliyle bizzat kendilerini de suçlayabilirler. Bu durumda "Günahtır, böyle düşünmeyin, tövbe edin" vs. denilmemeli. Çaresizlik ve güvensizlik duygularıyla kıvranan depremzedenin içindeki gerilimi boşaltmasına izin verilmeli. Zira boşatılmayan gerilim daha sonra farklı şekillerde ve çok şiddetli biçimlerde tezahür edebilir.

Depremzedeler ile manevi danışmanlık kapsamında bu tür konuları konuşmak için acele edilmemeli, felaketin ilk şoku ve bunun yansımalarının geçmesi beklenmelidir. Zira depremzede, fizyolojik ve güvenlik ihtiyacından sonra en çok anlaşılmaya ihtiyaç duyar. En iyi terapi de tartışmaya girmeden, yargılamadan ve sorgulamadan muhatabı dinleyebilmektir.

Depremzedeler yalnız kalmak isteyebilirler. Bu doğaldır, ancak gün içinde zaman zaman aileleriyle ya da arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirmeleri yani sosyal destek almaları teşvik edilmeli. Sürekli deprem haberlerini/ videolarını izlemek, depremi konuşmak onları psikolojik olarak yıpratıcıdır. Bu tür davranışlardan mümkün olduğu ölçüde uzaklaşmak, farklı konuları konuşmak, farklı aktivitelerde bulunmak hayatı normalleştirmeye çalışmak faydalı olacaktır.

The Independentturkish

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.