Postmodern darbenin izleri hafızalardan silinmedi

Postmodern darbenin izleri hafızalardan silinmedi
Türkiye tarihine "postmodern darbe" olarak geçen ve dönemin generalleri tarafından "bin yıl süreceği" iddia edilen 28 Şubat süreci, bin yıl sürmedi ancak o dönemde yaşanan mağduriyetlerin etkisi, 21 yıl geçmesine karşın hafızalardan silinmedi.

Postmodern darbenin izleri hafızalardan silinmedi

ANKARA - AYNUR EKİZ

Türkiye tarihine "postmodern darbe" olarak geçen ve dönemin generalleri tarafından "bin yıl süreceği" iddia edilen 28 Şubat süreci, bin yıl sürmedi ancak o dönemde yaşanan mağduriyetlerin etkisi, 21 yıl geçmesine karşın hafızalardan silinmedi.

28 Şubat postmodern darbesiyle irticanın hedef alındığı iddia edilerek seçilmiş bir hükümet yıkıldı, bu darbenin ardından alınan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları başta kamu, ekonomi ve eğitim alanlarında olmak üzere pek çok insanın mağduriyetine neden oldu.

28 Şubat 1997'de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında toplanan ve 8 saat 45 dakika süren MGK'da alınan kararlarla başlayan 28 Şubat süreci, ülkede binlerce kişiyi etkileyen çizgide ilerledi.

MGK bildirisinin yayımlanmasının ardından, 1 Mart 1997'de askerlerin MGK toplantısına getirerek, hükümetten yapılmasını istediği 20 madde ortaya çıktı. Bu taleplerin arasında, "Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK'daki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi" de vardı.

Hayatları değiştiren başörtüsü yasağı

Türkiye'de "irtica" tartışmaları kapsamında en büyük darbeyi başörtülü kadınlar aldı.

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın bütün itirazlarına rağmen, MGK kararları, 14 Mart'ta Meclis'ten geçerek uygulanmaya başlandı.

Sağlık Bakanlığı tarafından, 26 Mart'ta tüm illere "başörtüsü yasağı genelgesi" gönderilmesiyle ilk uygulama başlamış oldu.

Bu tarihten itibaren laiklik ve irtica tartışmaları çerçevesinde ele alınan "başörtüsü yasağı" nedeniyle, birçok kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı, hatta bazılarının işlerine son verildi. Öğrencilerin de başörtülü bir şekilde eğitim almaları yasaklandı.

"İnsanlar, eşleri ve işleri arasında tercih yapmaya zorlandı"

Bu süreçte, başörtüsü yasağı sadece kadınları değil eşi başörtülü erkekleri de etkiledi. Sayısı tespit edilemeyen çok sayıda erkek, eşi başörtülü olduğu için veya "irticai fikirleri ya da faaliyetleri" nedeniyle işten atıldı. İnsanlar, eşleri ve işleri arasında tercih yapmaya zorlandı.

Bu süreçte, kadınlara yönelik bir hak ihlali olan "başörtüsü yasağı" konusunda kadın derneklerinin ilgisizliği dikkati çekti.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde, hemşirelik bölümü birincisinin, başörtülü olduğu için törene alınmaması, o yıllarda 28 Şubat haksızlıklarının sembolü oldu.

28 Şubat mağduru başörtülü kadınların anlattıklarına göre, okullarda görevlendirilen müfettişler, tek tek bütün kadınların saçını çekerek, başındakinin peruk mu yoksa kendi saçı mı olduğunu kontrol ediyordu.

Başörtülü öğrencilere "ikna odası"

İstanbul Üniversitesinde, 1997 yılında başörtülü öğrencilerin kayıtları yapılmadı. Bunun için üniversite yöneticilerinden Nur Serter başkanlığında ikna odaları kurularak, başörtülü öğrencilerle özel görüşmeler yapıldı.

Bu uygulamaya vatandaşlar büyük tepki gösterirken, pek çok ilde başörtüsü yasağına yönelik protestolar düzenlendi.

Öğrencilere iki seçenek bırakıldı, ya başlarını açarak yükseköğrenimlerini sürdüreceklerdi ya da açmayıp üniversite hayallerine veda edeceklerdi. Bazıları evine döndü, bazıları ise istemese de başlarını açarak ya da peruk takma yoluyla öğrenimlerine devam etti. Kimi ise eğitimini yurt dışında sürdürdü.

11 Ekim 1998'de başörtüsü yasağına karşı dünyanın en büyük sivil toplum eylemlerinden biri olan "Özgürlük İçin El Ele" eylemi düzenlendi. İstanbul'da başlayan bu eylem, kısa sürede tüm Türkiye'ye yayıldı. Eylemlerde çok kişi gözaltına alınırken birçok isim tutuklandı, bazı isimler ise idamla yargılandı.

Meclis'te başörtülü vekile izin verilmedi

Merve Kavakçı, 1999 yılında Fazilet Partisi'nden milletvekili seçildi ancak başörtülü olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) yemin etmesine izin verilmedi.

Kavakçı, Genel Kurul salonuna geldiğinde Fazilet Partisi dışındaki partilerin milletvekilleri ayağa kalkmış, sıraların üzerine vurarak "Dışarı" sloganları atmışlardı.

Bülent Ecevit'in kürsüye gelerek, "Türkiye'de hanımların giyim kuşamına, başörtüsüne özel yaşamlarına hiç kimse karışmıyor ancak burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına, geleneklerine uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz." ifadelerini kullanmıştı.

Bu konuşmanın gerçekleştiği 2 Mayıs 1999 gününden yıllar sonra, 2015 yılının Haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tarihinde bir ilk yaşandı. AK Parti Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam, TBMM'de yemin eden ilk başörtülü vekil oldu.

8 yıllık kesintisiz eğitim mağdurları

MGK kararları doğrultusunda 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya kondu. Bu uygulama, imam hatip liselerinin yanı sıra meslek liselerini de olumsuz etkileyerek, mesleki ve teknik eğitim-öğretimi bitme noktasına getirmişti.

İmam hatip lisesi ve meslek lisesi öğrencilerinin sadece kendi alanlarında üniversite okumalarına izin verilirken, diğer üniversitelere girmelerinin önüne büyük bir engel konuldu.

Öte yandan üniversite sınav puanlarının hesaplanmasında katsayı uygulamasına geçilerek, öğrencilerin puanları düşürüldü. Bu uygulama nedeniyle, bu okullara giden öğrenci sayılarında büyük bir düşüş yaşandı.

Refah Partisi kapatıldı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Refah Partisi hakkında, "Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı olduğu" iddiasıyla kapatma davası açtı. Refah Partisi, 16 Ocak 1998'de kapatıldı. Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik'e 5 yıl siyaset yasağı getirildi.

Bu kararın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açıklama yapan Necmettin Erbakan, "Bu alınmış olan karar, tarihin akışı içerisinde basit bir noktadır. Refah Partisi ve onun davası bu kararlardan zerre kadar etkilenmez. Bu kabil kararlardan tek bir sonuç çıkar, o da Refah inancının tek başına iktidarı. Bu olayın arkasından Refah Partisi'nin, davasının, camiasının çok daha büyüyüp gelişeceği kesinlikle açıktır." ifadelerini kullandı.

"Yeşil sermaye" fişlemesi

Anadolu'da 28 Şubat öncesinde kurulup büyüyen bazı şirketler, "yeşil sermaye" olarak fişlendi. O dönemde yürütülen çeşitli kampanyalarla "yeşil sermaye" diye ürünlerine satış yasakları konan şirketler birer birer kapatıldı.

28 Şubat sürecinin sebep olduğu toplam ekonomik zararın 381 milyar dolar olduğu ifade edildi. Bu süreç ve sonrasında gerçekleştirilen başarısız ekonomi politikaları, 2001 krizinin kapısını araladı.

28 Şubat süreci ve 2001 krizinin oluşturduğu iç borcu kapatmak için 251 milyar 563 milyon dolar ödendi.

28 Şubat'ın sivil topluma etkisi

28 Şubat sürecinde, eğitimden siyasete kadar hayatın birçok alanında olduğu gibi sivil toplum alanında da önemli gelişmeler yaşandı.

İnsan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının şubeleri, "irticai faaliyet" iddialarıyla kapatıldı, hesaplarına el konuldu. Dernek ve vakıfların yöneticilerinin evleri baskın yapılarak arandı.

28 Şubat süreciyle birlikte dini derneklerin sayılarında bir azalma görülürken, sürecin etkisinin azalmasıyla bu tür dernek ve vakıfların sayısında artış oldu.

Bazı rakamlarla mağduriyetler

28 Şubat sürecinde "irtica" suçlamasıyla, 1635 kişi Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden atıldı.

1997-2001 yılları arasında 11 bin öğretmen istifa ederken, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildi.

Aynı dönemde kılık-kıyafet ve fişlemeler nedeniyle 11 bin 890 öğretmen disiplin cezası alırken 33 bin 271 öğretmen disiplin soruşturmasına tabi tutuldu. Milli Eğitim Bakanlığında, 28 Şubat sürecinde 4 bin 625 personel fişlendi.

Kılık kıyafet yasağı nedeniyle 139 kamu görevlisinin yükseköğretim kurumlarında, irtica gerekçesiyle de 128 kişinin Diyanet İşleri Başkanlığındaki görevlerine son verildi.

Yine irtica gerekçesiyle 71 kaymakama meslekten el çektirilirken, 210 vali/kaymakam hakkında rapor tanzim edildi.

İrticai faaliyette bulundukları iddiasıyla 21 vakıf kapatıldı, kapatılan vakıfların 187 taşınmazına el kondu.

28 Şubat sürecinde el konulan bankaların devlete getirdiği yük, 17 milyar 300 milyon dolar oldu. 2001-2007 döneminde yüksek faiz ödemelerinin ekonomiye maliyeti 78 milyar dolara ulaştı.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.