Partiye cezayı niye veriyorsun

Partiye cezayı niye veriyorsun
 Cumhurbaşkanı Erdoğan parti kapatma tartışmalarıyla ilgili, "Tüzel kişiye ceza verilir mi? Cezanın kime verilmesi lazım, gerçek kişiye verilmesi...

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan parti kapatma tartışmalarıyla ilgili, "Tüzel kişiye ceza verilir mi? Cezanın kime verilmesi lazım, gerçek kişiye verilmesi lazım. Partiye bu cezayı niye veriyorsun?" dedi.

BALIKESİR (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, parti kapatmalarına ilişkin anayasa değişikliği teklifiyle ilgili, "Ben diyorum ki bir siyasi partinin kapatılması gibi bir madde gündeme gelse, 'Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez' diye bir hükmün oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse, onlar bu işin bedelini öder. Kökünden bunun kazınması lazım" dedi.

Erdoğan, "Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015" töreninde yaptığı konuşmada, Meclisin gündeminde olan parti kapatılmasıyla ilgili Anayasa değişikliği teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Şimdi 'parti kapatılsın, kapatılmasın' bunu tartışıyorlar. Şu anda cumhurbaşkanı sıfatıyla değil şimdi de başbakan ve genel başkan olduğum dönem sıfatıyla konuşuyorum. Partilerin kapatılmamasıyla alakalı, 2010 Anayasa değişikliğini yaparken, biz 'Gelin partileri kapatmayalım' dedik" ifadesini kullanan Erdoğan, ilgili madde görüşülürken muhalefet partilerinin TBMM'yi terk ettiğini, AK Parti'den bazı milletvekillerinin Genel Kurul'a gelmediğini hatırlattı.

O gün referandum şansının yakalanamadığını belirten Erdoğan, kendilerinin samimi davrandığını ancak muhalefetin samimi olmadığını söyledi.

AK Parti'nin konuyla ilgili Anayasa değişikliği teklifinin, 13 Mart 2015 Cuma günü TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"İnşallah Genel Kurul'dan da geçmek suretiyle artık ülkemde parti kapatılması tarih olur. Bana kalırsa, ben bu işin herhangi bir şeye bağlanmasını dahi doğru bulmuyorum. Benim düşüncem, ilk defa burada açıklıyorum, o da şudur: Ben partileri, madem ki tüzel kişiliktir, gerçek kişi ile tüzel kişiliği birbirine karıştırmayalım. Hani hep nüktedir, biliyorsunuz, tüzel kişiye ceza verilir mi? Cezanın gerçek kişiye verilmesi lazım. Bir partinin başkanı suç işlediyse ver, üyeleri suç işlediyse kendisine ver ama bir partiye bu cezayı neden veriyorsun? Mesela şu anda iktidar partisinin yaklaşık 22 milyon oy vereni, seçmeni var. O partiyi siz kapattığınız anda bu ne demektir, 22 milyonu cezalandırıyorsunuz. Bu adalet midir, böyle şey olur mu? Tekrar yenisi kurulur o ayrı mesele ama niçin bu denli yanlış bir adımı atıyorsunuz?

Ben diyorum ki şöyle olması lazım: bir siyasi partinin kapatılması gibi bir madde gündeme gelse, bunun için söylenmesi gereken, 'Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez' diye bir hükmün oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse onlar bu işin bedelini öder. Olay bu olması lazım. Kökünden bunun kazınması lazım. Aynı şeyi ben vakıflar, dernekler için de söylüyorum. Derneği, vakfı neden kapatacaksın? Suç işleyen kimse gel onları cezalandır. Tabelayı cezalandırmakla bir yere varamazsın."

"Ölü toprağı serpilmişti"

Erdoğan, Çanakkale Zaferi'nden, İstiklal Harbi'nden sonra Türkiye'nin üzerine neredeyse bir ölü toprağı serpildiğini ifade etti.

Zaman zaman gözlenen küçük kıpırdanmalara rağmen, uzun süre ne ekonomide, ne demokraside, ne altyapıda ne de diğer alanlarda milletin hak ettiği hizmetleri alamadığına dikkati çeken Erdoğan, 2002 yılında ülke yönetimini devraldıklarında karşılarında buldukları manzaranın hiç ama hiç iç açıcı olmadığını söyledi.

Erdoğan, ''Hemen kolları sıvadık, planlarımızı, projelerimizi hazırladık. Yarım kalan işleri süratle tamamladık. Yeni projeleri yine süratle hayata geçirdik. 12 yılda Türkiye'nin çehresini değiştirdik. Geçmişte, 80 yılda yapılanların üç katını, dört katını, beş katını değişik alanlarda, 12 yılda ülkemize kazandırdık'' dedi.

Eğitimde yapılan hizmetlere değinen Erdoğan, eğitimde 350 binin üzerinde derslikle iyi bir noktada olunduğunu, üniversite sayısının 75'ten 176'ya çıktığını belirtti.

Üniversite olmayan ilin kalmadığını anlatan Erdoğan, ''Anadolu'nun ücra köşesindeki yavrularımızı merkeze taşıyalım, gücü varsa gelsin, bu mantıkla hareket etmedik. İlmi, kurumları, müesseseleri onların ayağına götürdük. Derdimiz neydi, geldiğimizde talep eden üniversiteyi öğrenci sayısı yüzde 10'du, yani yerleştirilebilen yüzde 10'du. Şimdi bu yüzde 50'ye çıktı. Buralara kolay ulaşmadık. Azimle, inançla, kararlılıkla buralara ulaştık'' diye konuştu.

Erdoğan, hedefin bunu daha da ileri taşımak, kaliteyi artırmak olduğunu belirterek, ''Yunus'un deyimiyle, 'Dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk. Artık denize dolduk, taştık elhamdüllilah'' dedi.

Adalette, emniyette aynı şeyleri yaptıklarını aktaran Erdoğan, ulaşımda yaptıklarına da değinerek, şu bilgileri verdi:

''2003 öncesi 76 kilometre bölünmüş yola sahipti koskoca Balıkesir. Biz bunun üzerine 2003-2014 arası 467 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Düşünün, 79 senede 76 kilometre, yani her yılına bir kilometre düşüyor. Ama biz ondan sonra 10 yıla, 12 yıla 467 kilometre yol ilave etmişiz. Ortalaması 46 kilometre her yıl. Bu bir farklılığı gösteriyor. Bizim farkımız bu. Biz laf değil, iş ürettik. Bizim bir aşkımız var bu millete, bu vatana. Bundan dolayı bu oldu.''

"Yazılar bizim aramızdaki muhabbeti ortadan kaldırmaz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''2003 yılı öncesi harcanan neydi biliyor musunuz, sadece 10 yılı vereyim, 290 trilyon. 2003-2014 arası harcanan ne biliyor musunuz, 2 katrilyon 290 trilyon. Fark bu, böyle çalıştık. Çünkü büyümek ancak böyle olur. Yoksa olduğunuz yerde sayarsınız, patinaj yaparsınız'' dedi.

İstanbul-İzmir otoyolunun Balıkesir'den geçeceğini belirten Erdoğan, ''Bu olduğu zaman bütün güzellikleri düşünün. Artık aradaki zaman ne denli kısalıyor bunu düşünün, yol emniyeti ne denli artıyor bunu düşünün. İnşallah şimdi Çanakkale ile ilgili köprü olayı da... Bunun da adımları atılıyor, şu anda proje çalışmaları hızla devam ediyor. Çanakkale Köprüsü de bitirildiği anda alternatifleriyle birlikte bölge çok daha farklı bir hale gelecek'' ifadelerini kullandı.

Bu süreçte karşılarına dış güçler kadar içerideki maşalarının da çıktığını belirten Erdoğan, kimi zaman darbe söylemleriyle, kimi zaman parti kapatma davalarıyla ortaya çıktıklarını, kimi zaman siyasi, kimi zaman ekonomik, kimi zaman sosyal kriz çıkarma çabalarıyla Türkiye'yi eski, kötü günlerine döndürmenin gayreti içine girdiklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Hatırlayın, Gezi'den, 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne kadar, son yıllarda yaşadığımız hadiselerin gerisinde hep aynı amaç var. Şimdi de dövizle, faizle, manipülasyonla, fısıltıyla, MİT Müsteşarı ile ellerine ne geçerse onunla aynı yöndeki gayretlerini sürdürüyorlar. Ekonomideki belirsizlik, bir kriz görüntüsü oluşturmak için özellikle çalışıyorlar ama nafile. Bunların hepsi koskaca bir hiç. Bunları başaramazlar, bundan sonra da başaramayacaklar. Biz ne zaman, nerede, ne yapacağımızı çok iyi biliriz. Şunu da söyleyeyim, dışarıdan birileri köşelerinde bir şeyler yazıyorlar. Bunların hiçbirisi bizim aklımıza girmez. Bizim aklımıza bir şey girer, biz ne yaptığımızı, nasıl çalıştığımızı aldığımız neticelerle ortaya koyuyoruz. Filanca işadamının, filanca holdingin, filanca üst aklın veya filanca köşe yazarlarının yazdıklar yazı veya yazılar bizim aramızdaki muhabbeti ortadan kaldırmaz. Bunu da böyle bilmeleri lazım.''

"Bunlar boş, nafile şeyler"

Birilerinin köşelerinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şahsı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile ilgili yazdıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Dertleri, 'Acaba biz bunları birbirine düşürebilir miyiz?' Boşuna uğraşmayın. Bunları yapamazsınız, bunları başaramazsınız. Bunlar boş, nafile şeyler. Eğer üreteceğiniz, yapacağınız bir şey varsa, gelin yarışın içine girin ve bu yarışta yerinizi alın. Yapacağınız bir şey varsa bu. Çok açık söylüyorum, 40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta çıkmaz, bunun böyle bilinmesi lazım. Hala bunlar buradalar, böyle yürünmez, ülkeye zarar veriyorsunuz. Karşımızda tüm umudunu sokak olaylarına, vandalların eylemlerine, Çözüm Süreci'nin başarısızlığa uğramasına bağlamış bir hastalıklı zihniyet var. Buralarda bizim, bu terörle mücadelede neler kaybettiğimiz belli. Bunu bilmeyenimiz var mı?''

Eğer terörle mücadelede bu kayıplara uğranmamış olsaydı, bugün çok farklı yerde olunacağına dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hala bakıyorsunuz varsa, yoksa Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu, artık böyle bir şey yok. Biz 2005'te, Diyarbakır konuşmamda bunu açıkladım. Ne dedim? Bu ülkede her etnik unsurun kendine has sorunları var. Dün Roman kardeşlerimle yaptığım buluşmada da söyledim. Roman kardeşlerimin de sorunu var. Türk'ün de sorunu var, Laz'ın da sorunu var, Abaza'nın da sorunu var. Boşnak'ın da sorunu var. Hepsinin sorunu var. Ama bu sorunları gidermek kimin görevi, şüphesiz ki hükümetlerin, yönetimlerin görevi. Bunları yapıyor muyuz, yapıyoruz. Kardeşim neyin eksik senin? Bir Kürt olarak sen bu ülkede cumhurbaşkanı oldun mu, oldun. Başbakan çıkardın mı, çıkardın. Bakan çıkardın mı, çıkardın. Devletin en üst kademelerine yönetici gönderdin mi, gönderiyor musun, var. Türk Silahlı Kuvvetlerinde var mısın, var. Ne istiyorsun daha? Ne istiyorsun?''

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Allah aşkına bizden farklı neyiniz  var. Herşeye sahipsiniz. Yıllar yılı yolunuz yoktu yolunuzu yaptık. Havaalanı yapıyoruz Hakkari'ye havalanı yaptırmıyorlar. Bunları biz yaptık. İşadamlarının, müteahhitlerin makinelerini yakıyorlar. Niye yakıyorsun. Hani hizmet istiyordun. Iğdır'a yaptık havalimanı, Ağrı'ya yaptık havalimanı, Kars'a havalimanı. Bu devlet bir ayrım yaptı mı? Batı'ya ne yaptıysa Doğu'ya da Güneydoğu'ya aynısı nı yaptı, yapıyor. Kardeşlerim dert başka. Biz red politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Kardeşlerim biz asimilasyon politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Biz inkar politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Çünkü biz şunu söyledik. Yaradılanı yaradandan ötürü sevdik, seviyoruz, seveyeceğiz''

Ödülleri verdi

Törende iş adamı ve sanayiciler Yahya Kemal Gencer, Turgu Görenel, İlhal Gülenç, Murat Ericilik, Nihat Özdemir, Ergün Ayhan, Murat Kavak, Özhan Bakır, Mehmet Torun, Nazmi Yarış ve İsmail Uğur'a ödüllerini takdim etmesinin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balıkesir’in ekonomisini güçlendirmek, olumlu çalışmaları özendirmek için ödül töreni organizasyonunda payı olan sanayi ve ticaret odalarını, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Vergi Dairesi Müdürlüğünü tebrik etti.

"Balıkesir Ekonomi Ödülleri"ni alan kişi ve firmaları kutlayan Erdoğan, bu kişi ve kurumların bundan sonra da hem Balıkesir hem de Türkiye ekonomisine çok daha büyük katkılar sunacaklarına inandığını söyledi.

Erdoğan, 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçiminde şahsına gösterilen teveccüh nedeniyle Balıkesirlilere şükranlarını sunduğunu ve teşekkür ettiğini dile getirerek, dün Çanakkale’deki programını anlattı. Bugün de Balıkesir'de yine büyük projelerin, Balıkesir’e yakışan önemli yatırımların açılışını gerçekleştireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balıkesir'in sanayiden ticarete, turizmden kültüre kadar birçok alanda Türkiye ekonomisine ciddi katkılar yapan şehir olduğunu kaydetti.

Başbakan olarak defalarca geldiği Balıkesir'e bu sefer Cumhurbaşkanı olarak gelmekten, başlattığı, sonuçlandırdığı projeleri hizmete almaktan son derece mutlu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce koşan, terleyen, çalışan ve çalıştıran bir Cumhurbaşkanı olacağımı her fırsatta söylemiş, milletime bunu taahhüt etmiştim. İşte dün Çanakkale'de, bugün Balıkesir'de milletimle, toplumun her kesimiyle sanayici, iş adamı, sivil toplum temsilcisi kardeşlerimle bir aradayız" diye konuştu.

Çanakkale ve Balıkesir’den önce Gaziantep, Malatya, Elazığ, Bursa, Kırşehir ve daha birçok şehirde milletle buluştuğunu, hasret giderdiğini anlatan Erdoğan, "Çünkü bu heyecanı vermek bizim görevimiz, istikamet çizmek görevimiz. Önümüzdeki hafta salı günü Kars'ta, cumartesi günü Denizli'de inşallah halkımızla bir arada olacağız" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtar, esnaf, sanatçı, aydınlar, entelektüel ve Türkiye’de dikili bir taşı olan kim varsa onlarla bir araya geldiklerini ifade eden Erdoğan, "Ülkemizin geleceğine yönelik, onlarla birlikte neler yapabiliriz, bunları konuşuyoruz. Yeni Türkiye yolunda milletimizle birlikte yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Bu yürüyüşte Balıkesir'in her zaman olduğu gibi yanımızda yer alacağından şüphem yok. Allah sizlerden razı olsun, Allah kardeşliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi , muhabbetimizi daim eylesin diyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılının Türkiye’nin, milletin tarihi açısından çok önemli bir yıl olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Çanakkale'de 100 yıl önce tarih adeta yeniden yazıldı. Çanakkale'de sadece bir milletin değil, bir ümmetin, İslam aleminin kaderi belli oldu. Çanakkale, Malazgirt gibi, İstanbul’un fethi gibi kıymeti aynı derecede ölçülebilecek bir mücadeleydi, böyle sonuçlar doğurdu. Bizim bu şanlı zaferimiz, işgal altındaki milletlere özgüven kazandırdı. Bunu asla basite almayın, son dönemlerde 10 yıl içerisinde Türkiye'nin ekonomideki bire üç, bire dört, bire beş katlaması bile dünya Müslümanlarına ciddi manada özgüven sahibi yaptı, gittiğimiz her yerde bunu görüyoruz ve onlara moral veriyor, onlara umut veriyor.

Aynı şekilde Çanakkale Zaferi'nin etkilerini, açık söylüyorum, bugün hala görüyoruz, yaşıyoruz. Onun için yıllarca bu millete tarihini unutturmak istediler, bizi biz yapan değerleri silmek, yok etmek istediler. Milletimize umutsuzluk, karamsarlık aşılamak için yıllarca 'bizden adam olmaz' dediler. Bir şey üretmemize, bir alanda yoğunlaşmamıza hiçbir zaman müsaade etmediler. Sadece tüketen olmamızı istediler, sadece pazar olmamızı istediler. 'Üretelim, biz başka pazarlar bulalım', asla buna yol vermediler. Sadece takdir eden olmamızı istediler, bunun için çalıştılar."

"Biz millet olarak bir silkindik mi, pir silkiniriz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2015 yılında hala kendi arabasını üretememenin, bazı alanlarda yerli teknoloji kullanmamasının, kendi savaş uçaklarını, kendi yolcu uçaklarını üretemiyor olmasının sıkıntılarını yaşadığını ifade ederek, bu sıkıntılarla mücadele ettiklerini, bunların birer birer üstesinden geldiklerini, gelmeye de devam edeceklerini bildirdi.

"Hiç endişe etmeyin çoğu gitti, azı kaldı. 2023’ten sonraki Türkiye tıpkı 2002’den sonraki Türkiye gibi bambaşka bir Türkiye olacak" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz millet olarak bir silkindik mi, pir silkiniriz, bunu bilmemiz lazım. Bir kendimize geldik mi evvel Allah üstesinde gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur. Bu millet, Çanakkale'de silkinmiş ve o günden işte bugünlere kadar gelen bir devlet kurmuştur. Şimdi de yeni bir silkinişle inşallah önümüzdeki dönemin bölgesinde ve dünyada sözüyle, gücüyle, adaletiyle, merhametiyle, medeniyetiyle parlayan bir yıldız haline dönecek. Ben buna yürekten inanıyorum.  2023 hedeflerimiz bunun altyapısını oluşturuyor. 2053 ve 2071 vizyonumuzla da bu güçlü alt yapı üzerinde asıl hedeflerimize süratle ilerleyeceğiz. Bizim mağlup olmayı içine sindiremeyen bir karakterimiz, dünyayı içine sığdıracak kadar geniş bir kalbimiz var, bunun böyle bilinmesi gerekir. İnanın bu duyguyu, bu karakteri, kimliği açığa çıkardığımızda, bu büyük potansiyeli hayata geçirdiğimizde o hedeflediğimiz, beklediğimiz büyük Türkiye'yi, yeni Türkiye'yi kısa sürede inşa edebiliriz. Buna sadece bizim değil, bölgemizdeki, dünyadaki tüm mazlumların ihtiyacı var.

Türkiye’nin bu vizyonundan rahatsız olanlar var, olacaktır. Hem içeride var hem dışarıda olanlar var. İçeride olanlar var. Soruyorsun 'peki senin isteğin ne, dikili bir taşın mı var' söylesene. İnanın ne bir proje var ne de bir dikili taşları var. Yok, ama karalama değince var. Biz, gözümüzü ufuktan ayırmayacağız. Biz, büyük resme kilitleneceğiz. İşte o zaman Allah'ın yardımıyla tüm engelleri aşacak, tüm sorunları geride bırakacağız. Ne diyor Mehmet Akif: 'Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın'. Anadolu'da güzel bir söz vardır: 'Oturarak hızır beklenmez.' Hedeflerimize ulaşmak için çalışacağız, çok çalışacağız. Halis niyetle, ihlasla, temiz kalple çalıştığımızda inanıyorum ki Rabbim yardımını, nusretini bizlerden esirgemeyecektir."

'Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz'' dedi.

Erdoğan,  Balkonuk Center'da düzenlenen ''Ekonomi Ödülleri 2015 Töreni''nde yaptığı konuşmada, Başbakan olduğu dönemde de Türk'e kardeşim dediği gibi Kürde, Boşnak'a, Romana ve Laz'a da kardeşim dediğini, 36 etnik unsurun tamamını kardeşi olarak kucakladığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Bugün de öyle. Ayrım yok. Alevisi, Sünnisi, asla ayrım yok. Ama bu işleri köpürterek ülkede ne yazık ki bunlar, bu işin siyasetini çirkin bir şekilde yapıyorlar. Bu oyuna gelmememiz lazım. Dedim ya bir olmamız lazım, iri olmamız lazım, diri olmamız lazım. Kardeş olmamız lazım. Hep birlikte Türkiye olmamız lazım'. Türkiye'nin 1994 krizi gibi,  2001 krizi gibi bir krizin içine yuvarlansa, 1970'ler gibi 1990'lar gibi adeta çatışma ortamına girse inanın sevinçlerinden yerlerinden duramayacaklar. Ülkenin, milletin gördüğü zarar umurlarında değil. Tek dertleri bu kriz ortamından, bu kaos ortamından kendilerinde bir rant devşirebilirler mi? Dertleri bu...'' diye konuştu.

Türkiye'nin zararı üzerinden kendi kar hanelerini dolduranlara asla izin vermeyeceklerini söyleyen Erdoğan, milletin bunların gayet iyi gördüğünü, Balıkesir'deki tüccarın,  sanayicinin, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin bunları gayet iyi gördüğünü ve gayet iyi bildiğini anlattı.

Cumharbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

''Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede milletvekili sıfatı taşıyan iki zat kalkmış, kendi hükümetini bir batı ülkesinin dışişleri bakanına mektup yazarak şikayet ediyor. Düşünebiliyor musunuz? Biz de maalesef böyle bir siyaset anlayışı ve böyle bir muhalefet anlayışı var. Dünya değişiyor, dönüşüyor. Küreselleşme bile neredeyse eskide, geçmişte kaldı.  Bizdeki birtakım kafalar ise ısrarla eski Türkiye'den vazgeçmiyor, vazgeçmek istemiyor. Ama boşuna çırpınıyorlar. Bu ülkenin ve milletin geleceği için hiç bir projeleri, hiçbir teklifleri olmayanların, yeni Türkiye'de yeri yoktur. Bunu böyle bilmenizde fayda var. Dünyanın yaşadığı bu büyük değişim dönemini, geçmişte olduğu gibi ıskalama lüksüne sahip değiliz.''

Yeni döneme uygun yeni araçlarla, yeni enstrümanlarla Türkiye'yi hedeflerine ulaştırmak mecburiyetinde olduklarını, bunu gelecek nesillere borç olarak niteleyen Erdoğan,  ''Bunun için 'yeni Türkiye' diyorum. Bunun için 'yeni Anayasa' diyorum. 'Başkanlık sistemi' diyorum. Bunları Cumhurbaşkanı olduktan sonra söylemiyorum. Geçmişten bu yana söylediğimi söylüyorum. Said-i Nursi'nin güzel bir ifadesi vardır: 'Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.' Olay bu. Türkiye işte böyle bir döneme girdi'' dedi.

'Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez miydiniz?'

Erdoğan, mevcut sisteminin artık Türkiye'yi taşımadığını, geleceğin büyük Türkiyesi'ne bu şekilde ulaşılmayacağını vurgulayarak, ''Sürekli darbe üreten, darbece yetiştiren bu Anayasa, bizim ufkumuzu, yolumuzu  aydınlatamaz. Başkanlık sistemine  karşı çıkanlara bakıyorsunuz; Türkiye'yi şikayet ettikleri, model olarak heveslendikleri ülkeler başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Ama kendileri kullanım ömrü bitmiş, soluğu kesilmiş, tedavülden kalkmış, soğuk savaş dönemi artığı 27 Mayıs üretimi, 12 Eylül darbesiyle tahkim edilmiş bir sistemle Türkiye devam etsin diyorlar. Bu sistemde ısrar etmek  milletimize inanın haksızlıktır'' ifadelerini kullandı.

Yeni Türkiye'nin, toplumun önderi olan sivil toplum örgütlerinin, iş adamlarının, girişimlerin ellerinde yükseleceğini belirten Erdoğan, ''Sizden benim bir istirhamım şudur: Yeni Türkiye'yi,  başkanlık sistemini, yeni anayasayı her fırsatta milletimize anlatmanızdır. Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz" dedi.

'Biz dünya ile rekabetin içerisinde olacağız'

ABD'nin parlamenter demokrasiyle başladığını, fakat yürümediğini, yürümeyince başkanlık sistemine geçtiğini hatırlatan Erdoğan, başkanlık sistemine geçtikten sonra sıçrama yaptığını, Fransa'nın öyle olduğunu kaydetti.

Erdoğan, konuşmasında şunlara yer verdi:

 ''Orada da aynı şekilde bakıyorsunuz. Geçmişe gittiğiniz zaman de Gaulle, 'Bu sistem olursa ben varım yoksa çekiliyorum' dedi, çekildi. Çekildikten sonra peşine düştüler; 'ne olur gel.' Geldi istediği sistemi oturttu. Orada da yarı başkanlık sistemi çıktı. Ondan sonra onlar sıçradı. Önümüzde böyle örnekler varken, biz halen niçin patinaj yapmaya devam ediyoruz. Yeniden bir keşfe ihtiyacımız yok. Önümüzdeki  ülkeler bakacağız. Bu önümüzdeki ülkeler, buralar nasıl gelmişse, biz de aynı şekilde gideceğiz. Burada daha ilginci, çok basit. Bir İç Güvenlik Yasası'yla ilgili parlamentoda müzakere süreci var. Haftalar geçti, şimdi aylar dönmeye başlayacak neredeyse.. Halen İç Güvenlik Paketi parlamentoda çıkmıyor. Çoğunluk nerede, iktidar partisinde. Sayısı 310.  Muhalefetin toplamının sayısı ne, 220. 220 ile 310 engelleniyor. 220 mi büyük 310 mu büyük? Nasıl engelleniyorlar bunu? İşte sistem sakat da onun için. Eğer  bir madde üç saatinizi  alacak olursa,  üç saatin içerisinde bir de bunu güzelce kavga, gürültü bunlarla beraber süslemeye kalkarlarsa, oradan yasa çıkar mı?  Gece sabahlara kadar, bir mücadeledir gidiyor. Bakıyorsunuz  işte üç madde, dört  madde, beş madde bazen de 'artık yorulduk hadi gidelim' diyorlar. Mecburen ayrılıyorlar. Bu iş böyle yürümez. Biz dünya ile rekabetin içerisinde  olacağız. Bir yarışın içerisinde olacağız. Bunların inanın demokrasiye de kesinlikle inançları yok. Eğer inanıyorsan o zaman engelleme. Gel düşünceni söyle. Projeni ortaya koy ve projen ile beraber netice al. Böyle bir dertleri de yok.''

'400 milletvekili 'Başkanlık sistemini getirin' demektir'

Kendilerinin yeni bir Türkiye hasreti içinde olduklarını, yeni Türkiye'nin de yeni anayasa ile hayata geçeceğini, yeni anayasayla başkanlık sisteminin de ülkede yerleşmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Bunun için de hedef 400 milletvekili. 400 milletvekilini verdiğiniz zaman bu, 'Bakın biz size 400 milletvekili veriyoruz, A partisi, B partisi, C partisi neyse, siz şimdi buna layık olun. Yeni anayasayı yapın ve başkanlık sistemini getirin' demektir" dedi.

Başbakan olduğu dönemde yeni anayasa için çalıştıklarını, 47 madde için dört siyasi partinin paraf attığını, bu maddelerin Meclis'ten geçirilmesi için girişimde bulunduklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hayır, dört partinin hepsi de burada bir araya gelecek. Tamam işte, paraflar atıldı, daha neyi bekliyoruz. 'Olmaz' dediler. 60 madde oldu, ana muhalefetten bir ses geldi, 'Hadi gelin bu 60 maddeyi çıkaralım' dediler. Hemen grup başkanvekili arkadaşıma 'Git, hemen görüş, üzerinde mutabık kalınanları hemen çıkaralım' dedim. Bu sefer de 'Diğer iki partinin de buna katılması lazım' dediler. Neye katılacak işte, temsilcileri burayı paraf etti. Orada da biz 320 milletvekiliyle o zaman üç üye verdik, onlar 220 milletvekiliyle dokuz üye verdiler. Biz ona da 'evet' dedik. Çünkü derdimiz bağcıyla değildi, derdimiz üzümü yemekti."

Notlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a konuşmasının ardından, Balıkesir Sanayi Odası Başkanı Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Uğur ve Balıkesir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Fahri Ermişler günün anısına birer hediye takdim etti.

Erdoğan, ödül töreni öncesinde davetliler arasında bulunan, 103 yaşındaki hayırsever, Kadriye Özdemir adlı yaşlı kadının yanına gitti. Özdemir ile bir süre sohbet ederek, elini öpen Erdoğan, hayırsever kadını kendi masasına davet etti. Kadriye Özdemir, koluna giren görevlilerin yardımıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın masasına geçti ve ödül törenini buradan izledi.

Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Balıkesir Valisi Mustafa Yaman, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur ve çok sayıda davetli katıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.