Pakdemirli'den Demirel'e vahim suçlama
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a en yakın isimlerden biri olan eski Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli, kafalardaki soru işaretlerinin kalkması için kesinlikle otopsi yapılması gerektiğini söyledi.
Yeni geliştirilmiş yöntemler sayesinde kimyevi maddeyle zehirlenmenin kalıntısının bulunabildiğini belirten Pakdemirli, "Artık milyarda birler ölçülebiliyor. Dolayısıyla otopside ortaya çıkar ve çıkmalıdır da." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nde bir cumhurbaşkanının suikasta kurban gitmesi durumunda idarenin bununla yüzleşmesi gerektiğini vurgulayan Pakdemirli, "O idarenin töhmet altında olması lazım, derin devletin bütün güçlerinin töhmet altında olması lazım.
Dolayısıyla bir otopsi yapılmalı ki eğer böyle bir şey yoksa töhmetten kurtulsunlar, varsa da tarihimizle yüzleşelim ve suçluları umumi efkârda mahkum edelim." dedi.
'ZEHİRLENME VARSA DEMİREL'İN PAYI OLABİLİR'
Devlet Denetleme Kurulu (DDK)'nun raporunu açıklanmasının ardından 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, "Özal'ın öldürüldüğüne inanmıyorum." şeklindeki açıklamasna tepki gösteren Pakdemirli,"Süleyman Bey, işine geldiği gibi konuşur. O günü, saati geçirmek, atlatmak için konuşur.
Süleyman Bey'in bu laflarını ciddiye almamak gerekir. Süleyman Bey, bir zamanlar Özal için 'fino köpeği', 'hayvan' gibi sıfatlar kullandı ama öldüğünün ertesi günü orada birikenlere el salladı, 'Biz Özal'la bir somun ekmeği paylaşıp yerdik.' dedi. Ne alâkası var? Hangi somunu bölüştünüz?
Yaptığın hakaretleri unuttun. O hakaretlerden dolayı benimle davalık oldu, ben de o hakaretleri iade ettim. Yani Süleyman Bey, o saati geçirmek için bir şey söyler, o yüzden onu ciddiye almamak gerekir.
Gayriciddi bir kimsedir." dedi. Yapılacak otopside Özal'ın zehirlenerek öldüğüne dair bir sonuç çıkması durumunda ilk kuşkulanacağı kişilerin başında Demirel olacağını belirten Pakdemirli, "İnşallah yoktur, temennim de olmamasıdır, çünkü Türkiye için kara bir lekedir.
Eğer zehirlenmiştir diye bir rapor çıkarsa kuşkulanacağım ilk üç kişiden biri Demirel'dir." diye konuştu.
DDK raporunda Özal'ın ölümünün şüpheli bulunduğunu hatırlatan Pakdemirli, aynı şüpheleri kendisinin de taşıdığını söyledi. Türkiye'de son üç beş yılda ortaya çıkan olayların derin devletteki asker, sivil, politikacı, işadamı yapılanmasını ortaya çıkardığını vurgulayan Pakdemirli, "Derin devlet, hiçbir şekilde bir kurala, etiğe sahip olmayan davranışlar içine girmiş.
Dolayısıyla bu son üç yıldır ortaya çıkan yapılanmadan ben de kuşkulanmaya başladım ama o zaman hakikaten raporun dediği gibi bir akıl tutulması vardı. Hiç benim aklıma, derin devletin düşmanlık yapabileceğine dair bir şey gelmedi, kabullendik. Rahmetli by-pass ameliyatı geçirmişti, biraz tansiyonu vardı, kiloluydu.
Orta Asya'dan da çok yorgun geldi diye bütün gazeteler yazınca biz de emr-i hak vâki oldu diye kabullenme oldu ama son üç beş yıldır bu olaylar ortaya çıktıktan sonra ben de işin daha ciddi boyutlarda olmuş olabileceğine inanıyorum." dedi.
DDK'nin raporunda çok önemli noktalara parmak basılarak, otopsi yapılmamasının da "akıl tutulması" olarak izah edildiğine dikkat çeken Pakdemirli, "Çünkü hiç kimse itiraz etmedi. Eğer bu gibi derin devlet yapılanmalarının olduğunu bilseydim, otopsi ve ileri tetkiklerin yapılması için ben itiraz ederdim.
Basını da öyle bir yönlendirdiler ki sanki rahmetli Özal, Orta Asya'dan geldi, çok yorgun argındı, kalp yetmezliğinden gitti gibi bir hava yayıldı ortalığa. Bizim de o havanın güdümünde beynimiz paralelleşti, itiraz etmedik." diye konuştu. 8. Cumhurbaşkanı Özal'ı, 1989'da Kartal Demirağ'ın öldürmeye teşebbüs ettiği olayı hatırlatan Ekrem Pakdemirli, bu kişinin arkasında mutlaka güçler olduğunu söyledi. Turgut Özal'ın, yaralandığı olaydan sonra, "Bunun arkasında siyasi bazı güçler de var, kaçakçılar, bazı işadamları.
Ortalığı alabora etmeyelim." dediğini anlatan Pakdemirli, "Yoksa bir tane adam gelecek, kendisi organize edecek, çelengin arasına silah sokacak, o kadar kişinin olduğu kongrede tutacak Özal'ı öldürmeye teşebbüs edecek. Bu, tek kişinin yapacağı bir iş değil.
Demek ki rahmetli Özal, belirli bazı şeylerin olmaması niyetine bize ima etti ama söylemedi. Dolayısıyla derin devlet yapılanmasında işbirliği içinde bazı insanlar bunu yapmış olabilir ama inşallah temennim yapmamış olsunlar, Türkiye'de böyle bir kara leke oluşmasın ama olduysa da mutlaka üzerine gidilmedi." dedi.
Rahmet Özal'ın, gelirlerine mani olduğu kaçakçılar, iş âlemi, siyasiler, asker ve bürokratlar bulunduğunu kaydeden Pakdemirli, bu kişilerin bir şer odağında buluşup bir şeyler yapmış olma ihtimalinin olduğunu da kaydetti.
'OTOPSİ YAPILMASINI TALEP ETMEDİK, ÇÜNKÜ AKLIMIZA GELMEDİ'
Özal'ın vefatının ardından cenazesinin başında olan kişilerden birinin de kendisi olduğunu anlatan Pakdemirli, "Orada nöbet de tuttuk, dualar okuduk. Otopsi yapılmasını talep etmedik, çünkü aklımıza gelmiyor. Aklımıza kim getirdi? 2005'ten sonra ortaya çıkarılan derin devlet yapılanması.
2005'e kadar komplo teorisidir diyordum ama bir komuta heyeti eğer isim vererek camilerin bombalanmasından, adamların sahaya toplanıp hapsedilmesinden bahsediyorsa her şey yapılabilir. Şu saatten sonra yapılması gereken, vakit geçmeden otopsi yapılmasıdır." şeklinde konuştu.
DDK'nin akıl tutulması benzetmesine kendisinin de katıldığını, kendisinin, arkadaşlarının, ailesinin ve devletin akıl tutulması yaşadığını kaydeden Pakdemirli, "Eğer bir organizasyon içinde cinayet işlenmişse o ayrı tabii. O akıl tutulması değil, bizim aklımızı tutturarak onların iş yapmış olduğunu gösterir.
Bu saatten sonra vicdanları tek rahatlatacak olan otopsidir." açıklamasında bulundu. Semra Özal'ın 1996'da kendisine, "Bir tutam saçını aldım." dediğini, kendisinin de ABD'ye Johns Hopkins'e gittiğinde vermesi durumunda orada inceletebileceğini ve gerçeği ortaya çıkarabileceklerini söylediğini aktaran Pakdemirli, "Vereceğini söyledi ama vermedi. 1998 yılında bir daha istedim, yine vermedi." dedi.
'ÜST ÜSTE GELEN TESADÜFLER NORMAL DEĞİL'
8. Cumhurbaşkanı Özal'ın hayatını kaybettiği gün doktorun, hemşirenin ve ambulansın olmaması gibi üst üste bazı şeyler yaşandığını hatırlatan Pakdemirli, "Cumhurbaşkanı da çok sağlıklı, atletik bir kimse değil. Bu durumda orayı ambulanssız, doktorsuz bırakan organizasyon kim?
Eğer oradaki yaver sorumluysa o yaver şu anda Harp Akademileri Komutanı Aslan Güner, onun sorgulanması lazım. Yani nasıl oluyor da bir günde hepsi gidiyor? Üst üste bu tesadüfler normal değil.
O gün o tesadüfleri kabullendik, olur diye ama bugün, bu kadar tesadüf üst üste olur mu diye sorgulayabiliyoruz." diyerek gerçeğin ortaya çıkmasını istedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.