Önce millet sonra devlet anlayışını getirdi
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni Haliç Kongre Merkezi'nde açıkladı.
İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni Haliç Kongre Merkezi'nde açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 10 Ağustos 2014'te, Türkiye'nin ilk kez cumhurbaşkanını, doğrudan milletin oylarıyla seçeceğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"AK Parti'nin genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak 2007'de yaptığımız değişiklikle cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlamış olmanın büyük bir memnuniyetini yaşıyorum. 2007 yılında bu Anayasa değişikliğini gerçekleştiren TBMM'ye huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Anayasa değişikliği, dönemin cumhurbaşkanı tarafından önce veto edildi, sonra halkoylamasına götürüldü. 21 Ekim 2007'de yapılan halkoylamasında, aziz milletimiz yüzde 69 oy aranıyla 'evet ' diyerek, bu değişikliğin gerçekleşmesini sağladı. Bu şu demektir: 'Artık, ben başkanımı kendim seçmek istiyorum. Vekiller vasıtasıyla değil, kendim seçmek istiyorum.' Yüzde 69'la bunu gerçekleştirdik. İradesine sahip çıkan Türkiye'nin değişimine yüzde 69 gibi yüksek bir oy oranıyla 'evet' diyen aziz milletimize de elbette burada teşekkür ediyorum. Yine bundan 10 gün önce, 1 Temmuz'da şahsımı Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı gösteren grubumuza da bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum."
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, 1945'te neredeyse tamamen yıkılan Almanya'nın kısa zamanda kendisini toparladığını ve dünyanın en büyük, en güçlü ülkelerinden biri olduğunu, 2 atom bombasının hedefi olan Japonya'nın aynı şekilde değişimin ruhunu anladığını, değişimin felsefesini iyi okuduğunu ve dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olduğunu anlattı.
Birçok ülkesi ve birçok şehri yıkılmış olmasına rağmen Avrupa'nın hızla toparlandığını, örgütlendiğini, güçbirliği yaptığını ve tarihin büyük, en müreffeh oluşumlarından birini gerçekleştirdiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yanıbaşımızda Avrupa, savaşın ardından böyle bir değişimi başlatırken, Türkiye maalesef bu değişimi sadece izlemek zorunda kaldı. 1950'li yıllar, çok partili bir dönem, demokratik bir dönem olarak Türkiye'nin her alanda sıçrama gösterdiği bir dönem oldu. Allah rahmet etsin, gerek Menderes gerekse Celal Bayar'la başlayan o süreç, tarihimizde önemli bir dönüm noktasıydı. Ne yazık ki bu sıçrama dönemi, 1960 darbesiyle çok ciddi şekilde kesintiye uğratıldı. 1960'ları, 70'leri kayıp yıllar olarak yaşadık. Merhum Özal'ın reform gayretlerine rağmen, 1980'leri 12 Eylül darbesinin gölgesinde bir nevi kayıp yıllar olarak yaşadık. 1990'lar koalisyonların hüküm sürdüğü, terörün ağır kayıplar verdirdiği, demokrasinin, özgürlüklerin, insan hayatının önemsenmediği yıllar oldu. İşte 2000'li yıllara bu şekilde ulaştık."
"Önce millet, sonra devlet"
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, halkın, Cumhuriyet tarihi boyunca dünyadaki gelişmelere ve değişimlere paralel olarak Türkiye'de değişim istediğini ifade etti.
Dünyada demokrasi güç kazanırken, özgürlükler yaygınlaşırken, devletin topluma müdahalesi azalırken, milletin de bunu kendi ülkesinde, kendi topraklarında görmek istediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz gelmeden önce hakim olan şuydu: 'Önce devlet, sonra millet.' Biz geldik, bunu tersine çevirdik: 'Önce millet, sonra devlet'. Halkın arzu ve talep ettiği bu değişim, istisnai bazı zamanlar dışında bizden önce maalesef hiçbir zaman karşılanmadı. Halkın değişim isteği reddedildi, halkın değişim isteği görmezden gelindi. Demokrasi isteyenler, özgürlük isteyenler, hak isteyenler, kimi zaman kanlı şekilde, kimi zaman işkenceyle kimi zaman zorbalıkla yasaklarla baskıyla sindirildi. 2000'li yıllara geldiğimizde artık değişim isteği ertelenemez, ötelenemez, inkar edilemez bir hale gelmişti. Toplumun değişim arzusu artık devleti ve siyaseti zorlamaya başlamıştı. İşte AK Parti, 2001'de toplumun bu büyük değişim arzusunun bir tezahürü olarak ortaya çıktı."
"Toplumda değişim arzusu, değişim umudu hiçbir zaman kaybolmamıştır"
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, geriye dönüp, 91 yıllık Cumhuriyet tarihine bakıldığında milletçe gurur duyulacak bir tabloyla karşılaşıldığını ifade ederek, salonda bulunanlara şöyle seslendi:
"91 yıl içinde gerçekten çok ciddi başarılar elde ettik. 91 yıl içinde millet olarak her zorluğa da sabrettik, değişim umudumuzu hep diri tuttuk. Zorbalığın, yasakların, yoksulluğun, yolsuzlukların ilelebet sürmeyeceğine, ceberrut devlet anlayışının ilelebet devam etmeyeceğine inandık ve bu inancın umuduyla ayakta kaldık. 1940'lardan itibaren devletin ve kurumların değişime direnmeleri, ülkemize çok ama çok ağır bedeller ödetti. Bu salonda bulunan arkadaşlarımın birçoğu yakın tarihimizde yaşanan olumsuzlukları bizzat yaşadı. Bu salonda bulunan ve bulunmayan genç arkadaşlarımız da inanıyorum ki ağabeylerinden, babalarından, dedelerinden o eski Türkiye'yi dinlediler.
91 yıllık Cumhuriyet tarihimiz içinde yaşanan olumsuzlukların çok büyük bir çoğunluğu, sistemin değişime direnmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dersim'de yaşanan acı hadise, sistemin değişime direnmesinin, halkın hak taleplerine kulak tıkamasının bir eseridir. 1940'lı yıllar boyunca kapatılan camiler, yasaklanan Kur'an eğitimi, milletin mili ve manevi değerlerine duyarsızlık, bunun sonucunda ortaya çıkan devlet-millet güvensizliği, değişime yönelik direncin bir eseridir. Hapse atılan yazarlar, sürgüne gönderilen yazar ve sanatçılar, faili meçhuller, devletin yani statükonun değişime direncinin bir eseridir. On yıllar boyunca, ülkemiz gündemini meşgul eden başörtüsü sorunu, statükonun değişime olan direncinin neticesidir. 40 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz terör meselesi, statükonun değişime olan direncinin, farklı olana tahammülsüzlüğün, hak ve özgürlüklere olan duyarsızlığın bir neticesidir. Sünni kardeşlerimizin, Alevi kardeşlerimizin, Hrıstiyan, Musevi vatandaşlarımızın, tüm azınlıkların, tüm ideolojik ve siyasi grupların, yazarların, sanatçıların, düşünürlerin, 10 yıllardır çektikleri acı, tamamen sistemin değişime olan direncinin bir eseridir. Faili meçhuller, işkence, Diyarbakır Cezaevi, Mamak Cezaevi, Metris Cezaevi, statükonun değişime olan direncinin eseridir."
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, devletin, özgürlüklerden, statükonun da değişimden korktuğunu ifade ederek, "Rejim değişimi, kendisi için bir tehdit olarak görmüş, değişim taleplerini, hak arayışlarını kendisine yönelik bir tehdit olarak algılamıştır. Devletin, rejimin, statükonun etrafında kümelenen mutlu bir azınlık çarkını bir şekilde çevirirken, her şekilde kazançlı çıkarken, halk yığınları çok ağır bedeller ödemiş, çok büyük acılar yaşamıştır. Statükonun bu ağır baskısına, ağır yasaklarına ve zulmüne rağmen, toplumda değişim arzusu, değişim umudu hiçbir zaman kaybolmamıştır" diye konuştu.
"Herkes için ileri demokrasi"
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, daha en başından itibaren kendisini koruma altına alan devletin 77 milyona baskı üreteceğini söylediklerini anımsatarak, milletini kendisine tehdit olarak gören devletin, milletini parçalara ayıracağını söyledi.
"Milletin değişim ve hak taleplerine sessiz kalan, bunları reddeden, inkar eden bir devlet, milleti için sadece zarar üretir. İşte bunu söyledik ve ülkemiz kadar, siyaset kadar, devleti değiştirmenin mücadelesini verdik. Dünün mağdurlarıyken bugünün mağrurları olmadık" diyen Erdoğan, dünün mağdurları olarak bugün de 77 milyonun mağduriyetini gidermek için mücadele ettiklerini kaydetti.
Erdoğan, herkes için demokrasi, ileri demokrasi, özgürlük istediklerini, bu nedenle 12 yıl boyunca her alanda büyük reformlar gerçekleştirdiklerini, her türlü vesayetin karşısında dimdik durduklarını, tüm darbe girişimlerine, komplolara, tuzaklara milletin adına itiraz ettiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Her türlü çeteyle mücadele ettik. Her türlü mafyayla mücadele ettik. Devletin etrafına kümelenmiş, milleti tehdit eden çeteleri hamdolsun temizledik. Akşam, sabah hükümet yıkan, hükümet kuran bu ülkede mafya şebekeleri vardı. Çeteler vardı. Bunlardan ülkemizi arındırdık. 'Artık millet sandıkta hükümetini kuracak dedik' ve bu adımı böyle attık. Darbe girişimleri yapan çeteleri temizledik. Sokakta insanların ensesine bir kurşun sıkarak, karanlıkta kaybolan çetelerle mücadelemiz oldu ve büyük ölçüde bunları da temizledik. Devletin koridorlarına sirayet etmiş, devleti değişime karşı koruyan çeteleri temizledik. Kürt ile Türkü birbirine düşürmeye çalışan, Alevi ile Sünni arasında nifak çıkarmaya çalışan, azınlıklara zulmeden çeteleri temizledik. Türkiye'nin en iyi zamanlarında, Türkiye'nin değişim gücünü yakaladığı zamanlarda gençleri sokağa döken, sokakları şiddete, ülkeyi istikrarsızlığa mahkum etmek isteyen çeteleri hamdolsun temizledik. Her darbeye övgüler düzen, hoşgörü görüntüsüyle büyüyen, hizmet, eğitim gibi değerleri istismar eden, devletin en kritik noktalarını işgal edip devletine ve milletine ihanet bayrağı açan çetelere de göz yummadık. Bütün çetelerin temizlendiği bir anda Pensilvanya'dan idare edilen, Türkiye'yi yeni bir vesayete mahkum etmek isteyen, Türkiye'yi eski Türkiye'ye döndürmeye çalışan çeteye de eyvallah demedik."
"Türkiye 10 yılda bir darbe olan bir ülkeydi"
Erdoğan, yapacakları çok şey olduğunu, Türkiye'nin tüm sorunlarını çözüme kavuşturmuş bulunmadıklarını belirterek, "Eğer milletin değişim talepleri daha önce görülebilseydi bugün çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Devlet 1940'lardan itibaren değişebilseydi bugün çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Darbeler, komplolar, çeteler, milletin değişim arzusunun önünde engel olmasaydı bugün farklı bir yerde olacaktık" dedi.
Türkiye'nin 10 yılda bir darbelerin yaşandığı bir ülke olduğunu, bunun bedelinin de çok ağır ödendiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Düşünebiliyor musunuz, iktidarımıza kadar 16 ayda bir seçim yaşanan bir ülkeydik. Böyle bir ülkede istikrar olur mu? Böyle bir ülkede güven olur mu? Yine samimiyetle ifade etmek isterim ki, 12 yıl boyunca önümüze engeller çıkmamış olsaydı, tehditler olmasaydı, eski Türkiye'nin aktörleri direnmeseydi, bugün çok farklı bir yerde olabilirdik. Yine de yılmadık. Yine de umudumuzu kaybetmedik. Bakın bizzat ben defalarca ölüm tehditleri aldım. Çok somut suikast girişimleri son anda önlendi. 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sahada seçim çalışmaları yaparken tehditler aldık. Samandıra'da bir arkadaşımız bombalı saldırıda şehit edildi. Pınarhisar Cezaevi'ne gönderilmem, beni denklemin dışına itmeye yönelik bir şeydi. Hatırlayın o zaman medya başlıklarını. 'Artık muhtar bile olamaz'. 'Artık siyaset hayatı bitti'. Cezaevinde de tehditler aldım. Bakın şimdi de ne diyorlar? 'Aday olamaz'. Kim diyor bunu? Muhalefet. 'Çekilmesi lazım'. Bu ülkede anayasa varsa, bu ülkede yasalar varsa kimin ne zaman, nasıl aday olacağı orada yazıyor zaten. Açın şu anayasayı bir okuyun. Yasaları bir okun. Kendileri yarışa giremediği gibi ısmarlama adaylarla görüyorsunuz yarışa giriyorlar. Bunun durumu bu."
"Sandığa giden yolu biz her zaman açık tuttuk"
Bakanları, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve aileleriyle o süreçte de dik durduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimleri başarılı olsaydı şu anda Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bunun tüm belgelerini, bu komplonun tüm detaylarını ele geçirdik. Bir kısımını açıkladım ama diğerlerini de inşallah milletimizle paylaşacağız. Bunları da açıklayacağız. İşte bütün bu tehditlere, darbe girişimlerine, provokasyonlara, komplo ve tuzaklara karşı cesaretle direndik. Kendimiz adına değil, ülkemiz adına, 77 milyon milletimiz adına, geleceğimiz adına, istiklalimiz adına bu mücadeleyi verdik. Bakın şurası son derece önemli. Sandığa giden yolu her zaman açık tuttuk. Bir baskı rejimi, halkın önüne sandık getirmez. O sandıkta, hür iradenin tecellisine izin vermez. Özgürlük karşıtı bir hükümet basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün her mecrada, hakaret edilmesine müsaade etmez. Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece her özgürlüğü savunduk. Özgürlükler ihlal edildiğinde de yasaların dışında mahkemelerin dışında başvuracağımız hiçbir merci bugüne kadar elhamdülillah olmadı."
"Eski Türkiye, artık eskide kalmıştır"
Eski Türkiye'nin, devletin etrafına kümelenmiş, seçkinlerin, elitlerin, çetelerin dışında herkes için karanlık Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, herkesin eski Türkiye'nin acılarını yaşadığını bildirdi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, eski Türkiye'nin eskide kaldığını, kapılarının kapandığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Halkın değişim arzusu, talebi nihayet kendisine diriliş zemini bulmuştur. Kaçınılmaz değişim artık başlamıştır, güçlü şekilde devam etmektedir. Bu değişim sadece AK Partilileri kapsayan değil, 77 milyonun her bir ferdini kapsayan bir değişimdir. Bize oy versin ya da vermesin, bizi sevsin ya da sevmesin. herkes bu değişimden olumlu yönden etkilenmiştir ve etkilenmeye devam edecektir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi işte uzun yıllardır biriken bu değişim arzusunun ortaya çıkmasıdır. Şunu da gururla ifade etmek isterim. Eski Türkiye'den bugüne artık az eser kalmıştır. Terör meselesi, eski Türkiye'nin sorunlarından biridir. O meseleyi de çözdük, çözüyoruz. TBMM'de dün kabul edilen yasa, terör meselesinin çözümünde inşallah yeni bir dönemi başlatacaktır. Kardeşliğimizi güçlendirmek için verdiğimiz mücadele belli bir aşamaya gelmiş, terör, Türkiye'nin can alıcı meselesi olmaktan çıkmıştır."
Cumhurbaşkanlığı makamı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnanıyorum ki muhalefet partilerine gönül vermiş vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, bu değişimi kendi elleriyle gerçekleştireceklerdir.
Eski Türkiye'den bugüne ulaşan bir başka önemli sorun da Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı Gazi Mustafa Kemal'in vefatından sonra statükoyu korumak üzere şekillendirilmiş bir makamdır. 1960 darbesiyle cumhurbaşkanlığı makamı adeta rejimin bekçiliğini yapan bir makama dönüştürüldü. Statüko milleti kendisi için bir tehdit olarak algılarken cumhurbaşkanlığı makamını da milletin karşısında konumlandırdı. Her zaman bir tarafta milletin seçtiği hükümet, bunun karşısında ise cumhurbaşkanlığı makamı oldu. Abdullah Bey'den önce bunu yaşadığım için damdan düşeni biliyorum. Cumhurbaşkanlığına yüklenen anlam aslında devleti, milleti korumak gibi gerçekten son derece rahatsız edici bir anlamdır. Milletin, meclisin, hükümetlerin değişim arzusu en başta cumhurbaşkanlığı makamı tarafından frenleniyor. Birkaç istisna dışında cumhurbaşkanlığı makamına hep askerler, darbeciler, devleti kutsallaştırmış bireyler getiriliyor. Devletin milletle kucaklaşması engelleniyor. İşte şimdi bu yarışta bizimle beraber olan değerli iki partinin adayı ne diyor. 'Ben icranın başı değilim' diyor. Tavsiye ederim Anayasa'yı okumasında fayda var. Anayasa'yı okursa devletin başının cumhurbaşkanı olduğunu 104. maddede görür. Devletin başı cumhurbaşkanıdır, icranın başıdır. O demeden çok engeller olur."
"Siyasi tarihimiz boyunca Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunduk"
Erdoğan, siyasi tarihleri boyunca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunduklarını belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Daha 1993 yılında İstanbul'da bu amaçla mitingler düzenlerdik, 'halk cumhurbaşkanı seçmelidir' diye. 2007 yılında mecliste, cumhurbaşkanı seçmemiz engellendiğinde artık bu reformun kaçınılmaz olduğunu gördük. Anayasayı değiştirdik ve cumhurbaşkanlığı makamının anlamını da böylece değişime tabi tuttuk."
Bir ay sonra 10 Ağustos'ta halkın cumhurbaşkanını seçeceğini bildiren Erdoğan, "Ben 'halk başkanını seçecek' dedim, bu beyler bundan rahatsız oldular. Diyorum ya, bilmiyor, anlamıyor. Cumhurbaşkanı ne demektir? Cumhurbaşkanı... 'Cumhur' halktır, 'başkan' da onun başkanıdır. Burayı iyi incelese yakalayacak işi. Bu cumhurbaşkanı halktan aldığı yetki ve güçle, halkın talep ve arzularını temsil edecek. Statükonun bekçisi olan değil, milletin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı anlayışı ülkemize hakim olacak" dedi.
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, böyle bir iklimde de Türkiye'de değişim taleplerinin önündeki tüm engellerin kalkacağını, devletin ve milletin kucaklaşacağını, Türkiye'nin çok daha hızla bu değişimi yakalayacağını söyledi.
Vizyon belgesi
Erdoğan, bugün açıklayacakları vizyon belgesinin de bu yeni dönemin yol haritasını ihtiva ettiğini kaydederek, "Bunu tabi ben ve üç beş arkadaşım değil, geniş bir ekiple, kolektif bir aklın ürünü olarak bu vizyon belgesini hazırladık. Haftalarca bunun üzerinde çalışmalar yapıldı ve bizzat katıldığım toplantılarla da nihai sonuca vardı. Cumhurbaşkanı olarak Türkiye için nasıl bir vizyon, nasıl bir ufuk öngördüğümüzü bu vizyon belgesinde bulacaksınız" dedi.
"Eğer milletimiz takdir eder ve Cumhurbaşkanı seçilirsek, 5 yıllık dönemde nasıl bir yol izleyeceğimizi, hedeflerimizi, yaklaşımlarımızı bu vizyon belgesinde kayıt altına aldık diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu belge hem bizim hem de 77 milyonun başvuru kaynağı olacak. Şimdi özet halinde bu belgeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığımız süresince yol haritamız olacak, başvuru kaynağımız olacak vizyon belgesi, 'Yeni Türkiye Yolunda' ismini taşıyor. 'Yeni Türkiye Yolunda' başlığı altında şunu göreceksiniz. 'Demokratik yönetim', 'Refah toplumu' ve 'Öncü ülke' başlıkları bulunuyor. Yeni Türkiye Vizyonuyla neyi kastediyoruz. 12 yılda ülkemizin dört alanda dönüşmesine yollar açtık. 'Demokratikleşme', 'Refah', 'Şehirleşme', 'Uluslararası ilişkiler'."
Seçim şarkısı "Milletin adamı Erdoğan"
Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni açıklamak üzere Haliç Kongre Merkezi'ndeki salona, eşi Emine Erdoğan ile el ele geldi.
AK Parti'nin seçim şarkısı "Dombra" eşliğinde konuklarını selamlayan Erdoğan, protokolün ön sıralarında oturanlarla da tokalaştı.
İstiklal Marşı'nin söylenmesi ve saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan toplantıda, Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan'ın yaşamını ve siyasi mücadelesini anlatan belgesel film gösterildi.
Filmin ardından Uğur Işılak tarafından hazırlanan "Milletin adamı Erdoğan" şeklindeki yeni seçim şarkısı katılımcılara dinletildi.
Erdoğan, daha sonra "Yeni Türkiye Yolunda... Demokrasi. Refah. İtibar" başlığını taşıyan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi'ni açıklamak üzere kürsüye çıktı.
Işılak'a teşekkür
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, ilk olarak şarkının bestecisi Uğur Işılak'a teşekkür ederek, "Gerçekten gönlümüzü son bestesiyle de güftesiyle de tekrar fethetti" ifadelerini kullandı.
Katılımcılara teşekkür eden ve Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi'nin hayırlar getirmesini dileyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu tarihi günde heyecanımızı, coşkumuzu, geleceğe ilişkin umudumuzu bizlerle paylaşan, bu salondaki ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarıma şimdiden teşekkür ediyorum. Davetimize icabet ederek, bu anlamlı toplantıya iştirak eden tüm sanatçı, yazar, sporcu, tüm dostlarımıza, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine, bakan, milletvekili arkadaşlarımıza, özellikle AK Parti teşkilatının tüm mensuplarına gönülden şükranlarımı sunuyorum. Yazılı ve görsel medyamızın da tüm temsilcilerine, tüm çalışanlarına 'hoş geldiniz' diyorum. Sesimizin Türkiye'ye ve dünyaya duyurulmasında emeği olan katkısı olan herkese, tek tek teşekkür ediyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.