Ömer Çelik: Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dil insani açıdan duyarsız
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları AB alsın' açıklamasında kullandığı dilin insani açıdan duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor" dedi.
ANKARA (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, "Bugün sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan da duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan ve bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, bunlar insan" dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, öncelikli gündemlerinin yeni anayasa sürecinin devam etmesi olduğunu söyledi.
"Bizi şaşırtmaya devam ediyor"
Türkiye'nin bu yükünün paylaşılması gerektiği konusunda bir tablonun ortaya çıkmasının memnuniyet verici olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Ortaya çıkan, Sayın Başbakanımızın son ziyaretiyle formüle edilen meselenin iyi anlaşılması gerekir. Türkiye buradan, ek olarak Avrupa'dan bir şey almıyor. Oradan bir iade edildiği zaman, buradan da bir mülteci Avrupa'ya gönderilmiş oluyor. Fakat bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan bu duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan. Bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi. Sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, insan.
"Ortaya çıkan tablo Türkiye için bir iftihar tablosudur'
Bu insanlara insanlık onuruna layık şekilde muamele etmek, bunlarla ilgili konuşurken de bu dili buna göre kurmak gerekir. 'Şu kadar parayı biz verelim onlar bunun hepsini alsınlar' gibisinden bu insanları nesneleştirici, eşyalaştırıcı bir dil kullanılması, bizim açımızdan hem yadırgatıcı hem de bizi şaşırtmaya devam ediyor. Biz bu dile prim vermeyeceğiz, insani, ahlaki mükellefiyetlerimizi yerine getirmeye devam edeceğiz."
"Ortaya çıkan bu tablo Türkiye için bir iftihar tablosudur'' diyen Çelik, milletlerin saygınlığını, devletlerin büyüklüğünü tarihe aktaran konuların bu tip dönüm noktaları olduğunu kaydetti.
"Mücadele etkili bir şekilde verildi"
Konuşmasında terörle mücadele konusuna ilişkin de açıklamalarda bulunan Çelik, Sur'daki operasyonların tamamlandığını bildirdi.
Buradaki en önemli meselenin vatandaşın mağduriyetinin azalması, sivil kayıpların yaşanmaması olduğunu anlatan Çelik, şu değerlerdirmelerde bulundu:
"Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda gerek oradaki sivil toplum örgütleri, gerek başka unsurlarla yaptığımız toplantılarda hendek ve barikat yoluyla vatandaşımızın günlük hayatını çalmaya çalışan, Türkiye'nin demokrasisini ve hukuk devletini sabote etmeye çalışan bu terör örgütüne karşı verilen mücadelenin etkili bir şekilde verildiğini görmekteyiz."
"CHP'nin uzlaşmaz tavrı sürüyor"
Yeni anayasa süreciyle ilgili olarak CHP'nin uzlaşma komisyonu masasından ayrılmasından sonra, masanın yeniden kurulması için Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın liderlere birer mektup yazdığını anımsatan Çelik, "Fakat maalesef CHP Genel Başkanı aynı tutumunu sürdürdü. 'Başkanlık sistemi konuşulursa biz masada yokuz' gibisinden hiçbir meşruiyeti olmayan, hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir gerekçeyle masadaki tutumlarının devam ettiğini belirtti" ifadelerini kullandı.
"Önemli olan en güçlü kuvvetler ayrılığını kimin getirdiği"
Çelik, siyasi partilerin başkanlık ya da parlamenter sistem gibi farklı görüşleri savunabileceğini dile getirdi.
Meselenin etiketleri çarpıştırmak olmadığını vurgulayan Çelik, "Esas olan bu sistemlerin içinde masaya en güçlü kuvvetler ayrılığını kimin getirdiği, en güçlü yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kimlerin getirdiğidir. En önemlisi temel insan haklarını güvence altına almak bakımından en doğru anayasa perspektifini kimin masaya koyduğudur" değerlendirmesinde bulundu.
"Kuşkusuz bu kabul edilemez"
Beklentilerinin, meşru çerçevede başka tür sistemleri savunanların aynı masada bulunması ve karşılıklı olarak birbirlerini ikna etmek olduğunun altını çizen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkna edemiyorsak da herkesin çıkıp, kendi sistemini bir diğerinden niçin daha üstün gördüğünü milletle paylaşmasıydı. Fakat masaya daha oturmayıp, masadan kaçarak bu tutumu sürdürmek, şu anlama geliyor. 'Benim milleti ikna edecek argümanlarım yoktur' gibisinden apolitik, 'siyasetsiz siyaset' diyebileceğimiz bir tutum ortaya çıkarıyor. Kuşkusuz bu kabul edilemez."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.