ODTÜ'yü kimler karıştırdı?
Yazarımız, Gülay Göktürk ODTÜ'de meydana gelen olaylardaki büyük tehlikeyi yazdı.
İŞTE O YAZI:
ODTÜ geleneği
ODTÜ'lü gençlere kızmaya hakkımız yok.
Onlar ODTÜ geleneğinin esiri. Okullarının geçmişinin baskısı altında, o geleneğe layık olmaya çalışıyorlar...
Asıl suçlu bizleriz; o geleneği onların başına biz musallat ettik. Aradan geçen 45 yılda başka hiçbir kimlik edinemeyip hâlâ 68'li kimliğiyle idare etmeye çalışan bir grup başta olmak üzere, bunca yıldır o geleneği pohpohlaya pohpohlaya göklere çıkaran herkes...
Unutmayalım ki, çocukluklarını 68 masalları dinleyerek geçiren bir kuşak okuyor bugün ODTÜ'de. Ehh, 68 gençliğini yıllardır bu kadar kahramanlaştırır, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının İstanbul Üniversitesi işgalini efsanelere dönüştürüp anlatır, ODTÜ işgali üzerine bir külliyat oluşturur, bu da yetmezmiş gibi her Allah'ın günü bugünkü gençlerin ne kadar "apolitik" ve "sümsük" olduklarını başlarına kakar durursak, olacağı budur işte.
Onlar da, Mc Commer'in arabasının yakıldığı yerde, araba yakamıyorlarsa araba lastiği yakarak hem şanlı geçmişlerine gönderme yapmaya hem de yarın kendi çocuklarına anlatacak bir efsaneye sahip olmaya çalışırlar. Solcu gençler bu şekilde rüştlerini ispatlamaya çalışırken arka plandaki kimi terörist örgütler de bu kargaşada güç toplamaya koyulur.
68'in resmi tarihi
Kurtuluş Tayiz, pazar günü ODTÜ olayları ilgili olarak güzel bir yazı yazmıştı Taraf'taki köşesinde.
"Tarihe şöyle bir göz atınca yaşadığı toplumu etkileyen kuşakların genellikle kendi hayallerini yarattığını fark ederiz. Bir önceki kuşağın hayalleriyle yola çıkanlar aydınlık bir geleceği muştulayamaz; zira sımsıkı sarıldıkları hayaller çoktan birer dogmaya dönüşmüştür" diyor ve hemen arkasından şöyle devam ediyordu:
"... Dünün üniversiteleri dünyayı değiştirme tutkusuyla yola çıkan öğrencilerin eylemleriyle hayatımızı etkiledi. O gençler büyük hayaller kurdular, yeni bir dünya düşlediler. Bu ruh taşkınlığı içinde korkunç eylemlere de imza attılar. Ama ateşli ve heyecanlıydılar; tam olması gerektiği gibi. Bugünün üniversiteleri ise yolunu bir türlü bulamıyor. Hâlâ enerjisini tüketmiş hayallerden medet umuyor. Sözleri, eylemleri ruh çağırma seanslarına benziyor. Yardıma çağırdıkları geçmişin hayaletleri. Oysa o hayaletlerin ne yapıcı ne yıkıcı bir gücü kaldı artık."
Gördüğünüz gibi en cesaretlilerimiz bile, o geleneğe laf söylemeye cesaret edemeyip "O gün yapılanlar o günün şartlarında doğruydu, şanlı ve ihtişamlıydı ama artık doğru değil" noktasına kadar gelebiliyor.
Kimse ortaya çıkıp da 68 için yazılan resmi tarihi(!) sorgulamaya cesaret edemiyor. Oysa birilerinin şimdiye kadar çoktan bugünün gençlerini karşısına alıp 68'in alternatif tarihini anlatması gerekirdi.
68'in -en azından Türkiye'de yaşanan 68'in- ilk yıllarda daha az olmakla birlikte, en başından itibaren şiddetle iç içe olduğunu; hiçbir zaman toplumsal bir dönüşümü hedeflemediğini; Türkiye'deki 68'in derdinin farklı bir üniversite yaratmak ya da başka şey değil, mevcut iktidara karşı "devrim" adı altında siyasi bir darbe gerçekleştirmek olduğunu; bu darbeyi kendi gücüyle gerçekleştirmesinin imkansızlığı ortada olduğu için de, gençlik hareketinin ordu içindeki darbeci kliklerle ilişkiye yöneldiğini; "Ordu gençlik el ele, milli cephede" gibi sloganların, "asker sivil aydın zümre" gibi terimlerin, geçen gün bir milletvekilinin Meclis'te söylediği "Jandarma biz sosyalistiz/Biziz yalnız dost sana" gibi marşların da bu ittifakın ürünü olduğunu; 68'in liderleri sırtlarını orduya dayayıp "devrim" yapmayı hayal ederken, ordu içindeki darbeci kliklerin de gençlik hareketlerini ülkede kaos çıkarıp darbeye zemin hazırlamak için kullandığını(...) anlatması gerekirdi.
Bu yapılamayınca, 68'in resmi tarihi -tıpkı Cumhuriyet'in resmi tarihi gibi- güçlü bir koruma altında, gittikçe pekişerek, kendi simgelerini oluşturarak, kültürünü üreterek bugünlere kadar geldi.
İşte bugün ODTÜ'de molotofkokteylleriyle ve araba lastikleriyle ortalığı ateşe verenler o geleneğin temsilcileri. Yarın öbür gün bu ateş genişleyip diğer üniversitelere de yaygınlaşacak olsa, hiç kuşkunuz olmasın ki, Ergenekon kalıntıları tıpkı 12 Mart öncesinde yaptıkları gibi, yine gençlik kartını oynamaya kalkışacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.