Nitelikli edebiyat sosyal medyaya yeniliyor mu?
Nitelikli edebiyat sosyal medyaya yeniliyor mu?
Sosyal medyada başlayan "çok satan kitaplar" tartışmasını yayınevi yöneticileriyle konuştuk.
ANKARA
Sosyal medya fenomeni Nilgün Bodur’un Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim isimli kitabı medyada geçen haftanın en çok tartışılan konularından biri oldu. Bodur’un kitabında toplama kamplarında öldürülmüş olan Anne Frank'tan alıntı yaptığı fakat kaynak göstermediği iddia edilmişti. Anne Frank’e ait olan ifadenin anonim olduğunu sandığını belirten Bodur, "Başlık olarak editörüm o cümleyi seçmiş ve tüm başlıkların altında ismim ve kitabın ismi yazıyor. Yani bu cümle bana aittirin açıklaması değildir altında bulunan imza. Cümle uzun bir yazının içinde geçmektedir," ifadesiyle kendini savunmuştu.
Bodur’un kitabı ile beraber çok satan kitaplar etrafında yeni bir tartışmanın da fitili ateşlendi.
Son yıllarda kitap basımında görülen artış ile beraber yayıncılık sektörü giderek büyürken, nitelik olarak kitap kalitesinde düşüş olduğunu iddia edenler de azımsanmayacak sayıda.
Aynı zamanda sosyal medya üzerinden yapılan pazarlama çalışmaları da kitap satışlarını etkileyen önemli bir unsur olarak gözüküyor. Kimileri bu durumun nitelikli edebiyatın kan kaybetmesi olarak okurken, bazı uzmanlar ise kaliteli edebiyatın hala alıcısının olduğunu sadece daha az edebi niteliği olan eserlerin daha görünür olduğu görüşünde. Yazarından editörüne, yayınevinden, okuyucusuna kadar birçok paydaşı olan yayıncılık sektöründeki çok satanlar tartışmasını muhataplarıyla konuştuk.
"Derinlikli kitaplar okuyacak kadar konsantre olamıyoruz"
İz Yayıncılık editörü Hamid Akyol Türkiye’deki kültür dünyasında fetret dönemi yaşandığını düşünüyor. Okurun da tüketebileceği, üzerine kafa patlatamayacağı, fazla derinliği olmayan kitapların popüler olduğunu söyleyen Akyol, "Derinlikli kitaplar okuyacak kadar konsantre olamıyoruz” yorumunda bulunuyor:
“Bu belki de sosyal medyanın, internetin, hızlı yaşamın getirdiği bir şey olabilir. Birkaç sayfa okuduktan sonra elimiz cep telefonuna gidiyor.”
Türkiye’de ergenlik çağındaki çocukların yaygın olarak okuduğu bazı kitaplarda pornografik ögelerin bulunduğunu ifade eden Akyol bu durumun büyük bir tehlike arz ettiğini düşünüyor:
“Bu kitaplar 100 bin 200 bin satıyor. Başkasının yazdıkları kitaplar popüler bir YouTube fenomeni yazmış gibi piyasaya sürülüyor. Bunu psikologların, eğitimcilerin, hukukçuların oturup konuşması lazım. Bu çok büyük bir tehlike.”
"Popüler edebiyat başka, popülist edebiyat başka bir şey"
Nilgün Bodur’un son kitabını basan Destek Yayınları’nın birçok yayını okuyuculardan önemli bir ilgi görmekte. Destek Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Ertürk Akşun, yayınevlerinin yazarın eserini okuyana en iyi şekilde ulaştırmayla görevli bir ticari kurum olduğu görüşünde:
“Biz kitaptan zarar ettiğimiz zaman yayınevini kapatmak zorunda kalırız. O yüzden burası ticari kurumdur.”
Popüler edebiyatla popülist edebiyat arasında bir ayrım yapılması gerektiğine inanan Akşun’a göre popüler edebiyat demek, çok kişiye ulaşan edebiyat demek:
“Birçok iyi yazar, popüler yazardır. Dostoyevski, Orhan Kemal, Nazım Hikmet hem iyi yazar hem de popülerdir aynı zamanda. Ama bu isimlerin yaptığı popülist edebiyat değildir. Popülist edebiyat başka bir şey. Popülist edebiyat dediğimiz şey okuyan ne hisseder, şunu mu hisseder diye ona göre yazma durumudur. Nilgün Bodur’un yaptığı popülist edebiyattır.”
Akşun sorunun sadece edebiyat dünyasıyla sınırlı olmadığını düşünüyor. Akşun, kapitalizmle beraber bütün metaların popülist oldukları, tüketime yönelik oldukları görüşünde:
"Sorun çok daha temelde bir yerde. Yani bu toplum araba alırken de, dizi izlerken de aynı popülizmi sergiliyoruz. Eğer bir değişim isteniyorsa toplumun kökten bir değişimi ile olabilecek bir şey."
"Kitap artık okunan değil, satın alınan bir meta"
Nilgün Bodur’un çalışmasına haksızlık yapıldığını söyleyen Akşun, Bodur’un “çok sade, çok temiz kalpli bir iş” yaptığını belirtiyor:
"Nilgün Hanım diyor ki ben Instagram fenomeni olarak da zaten o tür paylaşımları yapıyordum, onlar üzerine laflar söylüyorum, sözler söylüyorum. Aslında eleştirenler de kitabı okumamış. Birisi Twitter’da bir şey yazıyor. Arkasından milyonlarca insan oradan gerçekmiş gibi sorgulamadan saldırıya başlıyor. "
Nilgün Bodur’un hiçbir zaman ben edebiyatçıyım demediğini belirten Akşun, onun sadece söyleyeceği sözü olan bir Instagram fenomeni olarak ortaya çıktığını ve kitabın artık bir meta olduğunu kabul etmemiz gerektiğini vurguluyor:
“Bir yayıncı olarak üzülerek söylüyorum, kitap okunan değil satın alınan bir metadır. Bunu kabul etmek gerekiyor. Demek ki bunun bir alıcısı var. Asıl mevzu aslında alıcı kısmında. Bizi eleştirenler, iyi edebiyat istiyorlarsa ülkemizde önce bunu okuyacak insanları yaratması gerekiyor. Yani sorun ne yayıncıda ne yazarda, sorun okuyucuda. Gerçekten 20 bin, 30 bin felsefe kitabı okuyacak bir kitle olursa, biz onu hemen basarız.”
"Niteliksiz edebiyat ifadesi tehlikeli"
SETA İstanbul Medya ve İletişim birimi editörü Mehmet Akif Memmi niteliksiz edebiyat ifadesini tehlikeli bulurken, bu ifadenin sınırlarının belirsiz olduğunu düşünüyor. Memmi’ye göre bu ifadeleri kullananlar net bir şekilde kriterlerini ortaya koymalı.
Ayrıca, bu tarz kitapların da katkısıyla oluşan sektörde irili ufaklı sayısız kitapçı ve web sitesinin para kazandığını belirten Memmi’ye göre matbaacı, ciltçi, dağıtımcı, yayınevi çalışanları bu sektörden ekmek yiyor. Bunun kıymetli bir şey olduğunu belirten Memi, "Yayınevleri için söylenecek şey bu tip eserlerin kar amacıyla bütün bir yayın takvimini işgal etmesine müsaade etmemesi çok satanlarla uzun dönemde kıymeti anlaşılacak eserler arasında bir denge kurmalarıdır ki bunu da birçok yayınevi yapıyor." diye konuştu.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasından önce de bu tür kitaplar olduğunu belirten Memmi, sosyal medya sayesinde bu tür olayların daha çok konuşulur olduğu görüşünde:
“Sosyal medyada çok fazla emek vermeden ‘entelektüel’ ya da ‘duyarlı’ gözükmek için bu tip olaylar büyük fırsat. Bahsi geçen kitabı yerden yere vurmak kolay. İnsanların kolaya meyletmesi gayet doğal. Kimse mecbur kalmadıkça okuması zor metinlerle saatlerce boğuşmak istemez.”
Memmi’ye göre nitelikli edebiyata ulaşmak zor değil:
“Hiç olmadı çok satan raflarındaki klasiklere bir bakılabilir. Türkiye’de birçok edebi dergi çıkıyor. Çok satanlar listesinde birçok klasik eserin yer aldığı da unutulmamalı. Kimse de bunun üzerinden ‘biz olduk’ demiyor.”
Geçtiğimiz sene 58 bin 27 kitap yayımlanırken, bu sayı 2016 yılına oranla yüzde 10,8 artışa denk geliyor. Her ne kadar bu sayının büyük kısmını ders kitapları oluştursa da, hem yayınevi sayısında hem de basılan kitapların çeşitliliğinde son yıllarda ciddi bir artışa şahit olmaktayız. Görünen o ki, sosyal medyanın da etkisiyle çok satan kitapların niteliği tartışması uzun süre edebiyat gündemini meşgul etmeye devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.