Nerede o eski İslamcılar?
Hatırlar mısınız, bir zamanlar sabah akşam ?İslamcılık? tartışılırdı bu ülkede. 28 Şubat veya 27 Nisan günlerinden değil daha eskilerden söz ediyorum.
İslamcılık konusunun kapak olduğu dergi çok satar, tartışma programları çok izlenirdi. İslamcılar etkili dergiler çıkarır, yayınevleri kurup kitaplar yayınlar, sol ve Kemalist entelektüellere meydan okur, bilgi ve birikimleriyle herkesi şaşırtırlardı. Kimse kızmasın; İslamcı siyasetçilerden, işadamlarından, sivil toplumculardan önce İslamcı entelektüeller kendilerini kabul ettirdiler.
Sistem, tarih, gelenek üzerine derin tartışmaların ve eleştirilerin yapıldığı o dönem çoktan sona erdi. Bir zamanların fikri bakımdan en canlı, en üretken hareketi küllendi. Belki de İslamcı kadroların siyasi başarıları entelektüel alanı gölgede bıraktı, veya İslamcı entelektüeller siyasetin yedeğinde kalmayı kabul ederek kendi tercihleriyle özgünlüklerini ve özerkliklerini terk ettiler. Entelektüeller siyasetle bütünleştikçe ve siyaset de hegemonik bir güce dönüştükçe entelektüel cevvaliyetin vazgeçilmezi olan ?eleştirel? duruş zorlaştı, inkıraz kaçınılmaz oldu.
Geçenlerde AK Parti kurucularından Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler?in ?Eski İslamcılar/Yeni Gençler? başlıklı ilginç bir yazısı yayınlandı. ?Eski İslamcılar?a benzer bir kuşağın ortaya çıkmaya başladığını söylüyor Böhürler. ?İdealist, muhalif ve eleştirel düşünen? yeni kuşak İslamcılar. Bunların, anti-kapitalist bir ruhla 1 Mayıs gösterilerine katılmasının ve Kürt siyasal hareketine meyletmelerinin nedenlerini anlamaya çalışan Böhürler, şunu soruyor: ?Bugünkü İslamcılık, AVM?ler, kalkınma, büyüme, liberal ekonomi, muhafazakâr siyaset bileşkesinde tüketim odaklı dindar bir hayat tarzı dışında gençlere ne vaat ediyor?... Böhürler, devam ediyor: ?...İslami hareketlerin kendilerini fikren geliştiremedikleri ortada. Bir rehavet ortamı içinde statükocu tutumları yinelemek dışında yeni bir bakış göremiyoruz.? Kim bilir belki de ?eski kuşak?ın statükoculaşmasına karşın ?genç İslamcılar? İslamcılıka içkin ?muhalif? duruşu keşfetmişlerdir. Sanırım bu da İslamcıların ve İslamcılığın 10 yılı aşkın bir süredir iktidar olan AK Parti?yle olan ilişkileriyle alakalı.
?Eskiler?in durumu, tercihi veya açmazıyla ilgili önemli bir saptamayı da Birikim dergisinin nisan sayısında ?Vesayetçi demokrasiden ?milli? demokrasiye? başlıklı yazısıyla siyaset bilimci Menderes Çınar yapıyor:
?AKP entelijansiyasında gördüğümüz tutum; muktedir liderimize/partimize kayıtsız şartsız güvenmek üzerine kuruludur... Oysa burada söz konusu olan paternalist güven ilişkisi demokratik yurttaşlık ilkesinin aleyhinedir. Genişleyen ve merkezileşen AKP entelijansiyasının, AKP?ye kayıtsız şartsız güveni ve duruma göre, AKP eleştirilerine savunmacı ve saldırgan yaklaşımı en azından kamusal alanda eleştirel aklın yitimine işaret ediyor. Bu açıdan, AKP?nin oldukça büyük bir iç dinamizm potansiyelini henüz harcamadıysa da, harcama eğiliminde olduğu söylenebilir. Refah Partisi ile karşılaştırıldığında AKP?nin bir başarısı da İslami entelektüel çevreleri kendi siyasi hareketine başarıyla entegre edebilmesi idi. Öyle görünüyor ki bu başarı, o cenahtaki entelektüel dinamizmi de kuruttu.?
Bu, hem devlete sahip olmak hem de İslamcılık yapmak arasında varolan açmazla alakalı bu durum. Açmazdan çıkışın yollarından birisi, İslamcılığı ?ideolojik? bağlamın dışında ?hegemonya? formunda sürdürmek; yani İslamcılığı düşünsel değil politik bir güç olarak öne sürmek. Peki bu durumda sorumuz şudur; politik-hegemonik bir formla ?devletleşen İslamcılık? entelektüellerinin özgünlüğüne, özerkliğine ve eleştirelliğine ihtiyaç duyar mı? Bu sorunun cevabı ?hayır?sa İslamcıların onca yıldır oluşturdukları ?entelektüel sermayesi? ne işe yarayacak, ne işe koşulacak?
Genetiğinde ?muhalif ve sivil? bir duruş barındıran İslamcılık ?eskilerinin? iktidarında en sessiz, en silik günlerini yaşıyor.
İhsan Dağı,
Zaman Gazetesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.