Narenciyenin kurtuluşu uzun hasatta
Yüreğir Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hulusi Melih Torun, dünyadaki toplam narenciye üretiminin yaklaşık yüzde 3’ünü gerçekleştiren Türkiye’nin bu üretiminin sadece üçte birini ihraç edebildiğini belirterek, sektörün kurtuluş reçetesini açıkladı.
Torun, hasat süresi kısa olan narenciye de geççi olarak bilinen çeşitlere ağırlık vermek gerektiğini belirtti.
Torun, Türkiye’de 3,6 milyon ton üretim ve 942 milyon dolarlık ihracatı ile 5 milyon nüfusun geçimini temin eden narenciye üretiminde, toplam rekoltenin ancak yüzde 37’sini ihraç edebildiğimizi kaydetti. Turunçgillerde hasat süresinin çok kısa olduğunu, erken-orta ve geççi çeşitlerle üretim ve arzın tüm sezona yayılması gerektiğini bildiren Hulusi Melih Torun, “Narenciye, özel saklama koşulları yerine getirilmediği takdirde çabuk çürüyebilen bir meyvedir. Hasadın tümünün aynı aylarda olması, saklama koşulları sorununu da birlikte getirebilir. Ancak nisan-mayıs gibi hasat edilebilen ürünlerle dünya pazarlarındaki rekabet şansımız artar” dedi.
"SOĞUK HAVA DEPOSU ARTIRILMALI"
Torun, şöyle devam etti:
“Seçilecek ve teşvik edilecek geççi çeşitlerle eylül-mayıs ayları arasında üretimi arttırmayı gerçekleştirmeliyiz. Böylece meyvenin, ürün ve kalite kaybı olmaksızın daha uzun sürede ürün arzı sağlanmalıdır. Üreticinin kayba uğramaması için depolamaya özel önem verilmesi, soğuk hava depoları sayısının arttırılması da vazgeçilmez zorunluluktur.”
Hulusi Melih Torun, yapılan araştırmalarda üreticilerin pazarlamada karşılaştığı en önemli sorunları, "Alıcı sayısının, paketleme-işleme tesislerinin azlığı, alıcılara güven duyulmaması, depolama olanaklarının ve dereceleme standardizasyon olanaklarının yetersizliği, piyasa hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları" olarak sıraladıklarını kaydetti.
"GİRDİ MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ"
Yüreğir Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hulusi Melih Torun, üreticinin girdi maliyetlerinin düşürülmesinin de mutlaka çözülmesi gereken bir mesele olduğuna işaret etti. Torun, “Gübre, mazot gibi üretim giderlerinin yanı sıra ilaçlama, depolama, ambalajlama, nakliye gibi ögelerin de desteklenerek girdilerdeki KDV oranları indirilmelidir” diye konuştu.
Turunçgil üretimimizin ancak yüzde 37’sinin ihraç edilebildiğini anlatan Torun, “Günümüzde Türkiye önemli turunçgil ithalatçısı konumunda olan pek çok ülke pazarına ulaşamamıştır. Bu nedenle kapsamlı dış pazar araştırmaları yapılarak bu araştırmaların sonuçları tüm sektör paydaşlarına ulaştırılmalıdır. Dış pazar bilgileri (üretim, arz, talep, fiyat vb.) günlük, haftalık ve aylık olarak denetlenerek sektörün paydaşları tarafından kolay şekilde kullanımına olanak sağlayacak bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Turunçgillerde yaygın olan Akdeniz meyve sineği ve unlu bitlerle etkin bir şekilde mücadele edilmeli ve kalıntı sorununun önüne geçilmesi için üreticilerin eğitimine ağırlık verilmelidir” ifadelerini kullandı.
"İSPANYA’YA SERBEST, BİZE YASAK"
Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “faydalı böceklere zarar veriyor” gerekçesiyle üreticilerin kullandığı Pyripproxyfen etken maddeli ilacı yasakladığını belirten Hulusi Melih Torun, “Akdeniz meyve sineğinde kabul edilebilir zarar eşiği ‘sıfırdır’. Şu an mevcut ilaçlarda uygulama zorluğu var. AB ülkesi İspanya’da Chlorpyrifos ethyl etken maddeli unlu bit zararlısı ilacı ruhsatlı iken bizde kullanımı yasak. Bu hastaya, ‘Radyoterapi alma, doğal yollarla tedavi ol’ ile aynı anlama geliyor. İspanya’ya serbest olan ilaç bize niye yasak” diye konuştu.
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.