Mustafa Yürekli: Yavuz Sultan Selim Köprüsü Halifeliğin 500. Yıl dönümü Anıtı mı?
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e bakan kuzey tarafında inşa edilen üçüncü boğaz köprüsüne Yavuz Sultan Selim Köprüsü adı verildi. Köprüye verilen isim, dokuzuncu Osmanlı padişahı ve ilk Osmanlı halifesi I. Selim'e (d. 10 Ekim 1470 - ö. 22 Eylül 1520) ait. Bu isimlendirme olayını anlatmadan önce kısaca köprüyü tanıtmak isterim.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü güzergâhı, Avrupa Yakası'nda Sarıyer'in Garipçe mahallesi ile Anadolu Yakasında Beykoz'un Poyrazköy semtinde yer almaktadır. Köprü, 59 metre genişliği ile dünyanın en geniş, 322 metre kule yüksekliği ile eğik askılı köprü sınıfında dünyanın en yüksek, tüm köprü sınıflarında ikinci en yüksek kulesine sahip asma köprüsü ve 1.408 metrelik ana açıklığı ile üzerinde raylı sistem bulunan en uzun, tüm asma köprüler arasında dokuzuncu en uzun orta açıklığa sahip asma köprüsüdür.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün temeli, dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımı ile 29 Mayıs 2013'te atıldı.
Üç yıl sonra 6 Mart 2016 tarihinde bu kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ve dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın katılımıyla, köprüdeki son tabliyenin montajı ile Asya ve Avrupa kıtaları üçüncü kez birleşmiş oldu. Köprü 26 Ağustos 2016'da da gerçekleştirilen resmî tören ile hizmete açıldı.
Temel atma töreni sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, köprünün adının Osmanlı İmparatorluğu'nun dokuzuncu padişahı I. Selim'e (1470-1520) ithafen Yavuz Sultan Selim Köprüsü olacağını duyurmuştu.
Bu isimlendirme beni çok sevindirdi. Çünkü beş yıl önce, ‘Halifeliğin Türkiye’ye geçişinin 500. Yıl dönümü’ (10.08.2012) başlıklı bir yazı yayınlamış, 6 Temmuz 2017’de kutlama için hazırlık yapmayı önermiştim. Yazıda, ‘Yavuz Sultan Selim Han'dan beri İstanbul Müslümanlığı, modern Batı medeniyetine karşı üretilmiş tek doğru yol ve savunmadır.’ diyerek bu isimlendirmenin gerekçesini uzun uzun anlatmıştım.
Dolayısıyla halifeliği İstanbul'a getiren Yavuz Sultan Selim’in isminin 500. yıl dönümünde köprüye verilmesi isabet olmamış mı? Hz. Peygamber’in Halifesi (ardılı) olma sayesinde İslam milletinin liderliğini üstlenmek tarihimizde şeref veren büyük bir olay değil mi?
Büyük devlet adamlarımızdan Yavuz Sultan Selim, 1512-1520 yıllarında sekiz yıllık saltanat döneminde Osmanlı Devleti yükselişini sürdürmüş, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'yı sınırları içine almıştı. 1517'de Mısır'ı fethederek halifelik makamını da İstanbul’a getirmişti.
Köprü adının Yavuz Sultan Selim oluşu temel atma törenindeki açıklamadan itibaren tartışmalara konu oldu. 2017'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, adlandırma konusunda bizzat kendisine yöneltilen eleştirilere cevap olarak "Köprünün adını Tayyip Erdoğan koymadım, ne kadar mütevazıyım görüyorsunuz." dedi ve Yavuz Sultan Selim'in döneminde geniş sınırları yöneten önemli bir padişah olduğunu dile getirdi.
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede, 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde vatan topraklarının 6.557.000 km2'ye çıkarmıştı. Böylece devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek Yolu ile Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır.
Yavuz Sultan Selim, tarihin de teyit ettiği en üstün strateji olarak doğu, güney ve batıda üstünlük sağlama şeklinde üçlü saç ayağı üzerine oturan İslam Birliği’ni devletin dış politikası haline getirmişti. Daha sonra dış politikada bundan daha üstün strateji ortaya konulamadı.. Bu çerçevede Mustafa Kemal Paşa da 9 Şubat 1934 tarihinde Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Paktını ve 8 Temmuz 1937’de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Bağdat Paktını imzalamıştır.. Ömrü vefa yetseydi Kafkas ya da Bakü Paktını da organize ederdi..
Bugün de dış politikada doğuda (Kafkasya ve Orta Asya’da), güneyde (Güney asya, Arabistan yarımadası ve afrika) ve batıda (Avrupa) birlik ve üstünlük sağlama stratejisine olan ihtiyaç, her uluslararası olayda kendini belli etmiyor mu?
Dolayısıyla güçlü bir ülke, küresel bir güç olmak zorunda olan Türkiye, bu üç ayaktan birini kaybedince dengesi bozulacağından hemen çalkantılı bir döneme girmektedir. Bu yüzden Türkiye ne doğudan vaz geçebilir ne güneyden ne de batıdan; iki ayak ya da tek ayak üzerine oturan dış politika strateji olarak yanlıştır..
Köprüden her geçişte, Yavuz Sultan Selim Han’ın, ahirete irtihal etmiş ve şehid devlet adamlarımızın, askerlerimizin ruhuna fatiha okuyorum. Allah hepsinden razı olsun. Görevi başındaki devlet adamlarımızın de işlerini kolaylaştırsın, zorlaştırmasın, hayırla sonuçlandırmalarını lütfetsin.. Hizmetlerini mizanlarına koysun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.