Mustafa Yürekli: Ömer Vizyonu

Mustafa Yürekli: Ömer Vizyonu
Hz. Peygamber'in ikinci halifesi, “emirü’l mü’minin”, tüm insanlık için “adaletin kapısı” olan Hz. Ömer (radiyallahu anh), peygamberliğin altıncı senesinde, 27 yaşında iken Müslüman oldu; Kureyş kabilesinin Beni Adî (Adîoğulları) Sülalesi’ne mensuptu. 

Ömer Vizyonu

Hz. Peygamber'in ikinci halifesi, “emirü’l mü’minin”, tüm insanlık için “adaletin kapısı” olan Hz. Ömer (radiyallahu anh), peygamberliğin altıncı senesinde, 27 yaşında iken Müslüman oldu; Kureyş kabilesinin Beni Adî (Adîoğulları) Sülalesi’ne mensuptu. 

Hz. Ömer (radiyallahu anh) kaynaklarda uzun boylu, gür sesli ve heybetli bir kişi olarak tasvir edilir;  sert mizacı ve güçlü fizik yapısının yanında iyi bir konuşmacıydı. Hayatını Hicazlı her Arap gibi deve çobanlığı ve ticaretle kazanmıştı. İyi kılıç kullanması, ata binmesi ve pehlivanlığı ile meşhurdu.

İslâm öncesi dönemde ailesi Beni Adî’in, Mekke’nin dış ilişkiler sorumluluğunu üstlenmesi nedeniyle Hz. Ömer (radiyallahu anh) de zaman zaman kabilesi adına Mekke elçisi olarak görev yapmıştı. Dolayısıyla genç yaşta temsil özelliğiyle yaşıtları arasından öne çıkmış, politika ve diplomasiye yatkınlığıyla dikkat çekmişti.

Öldürmek amacıyla Hz. Peygamber'e (sallâllâhu aleyhi ve sellem) giderken, Müslüman oldukları haberi üzerine yöneldiği kız kardeşi Fatıma ve eniştesi Said b. Zeyd'in evinde, Kur'ân-ı Kerim’i okuyarak son derece müteessir olan Hz. Ömer (radiyallahu anh) Hz. Peygamber'e (sallâllâhu aleyhi ve sellem) huzurunda Müslüman olduğunu açıklayıp biat etti. Hz. Ömer’in (radiyallahu anh) İslâm’a girişi, diğer mazlum Müslümanlara büyük güç ve cesaret verdi; Müslümanlar, Kâbe’de açıktan ibadet etmeye başladılar.

Allah Rasûlü  (sallâllâhu aleyhi ve sellem) daha Müslüman olmadan önce onun hakkında “Allah’ım dini Ömer ile aziz kıl” şeklinde duada bulunmuştur. Abdullah b. Mes’ud (radiyallahu anh) ise Hz. Ömer’in (radiyallahu anh) hakkında şöyle demiştir: “Ömer’in Müslüman olması bir fetih, onun hicreti bir yardım, idareciliği ise bir rahmettir. Biz o Müslüman oluncaya kadar açıktan namaz kılamıyorduk. O Müslüman oldu müşriklerle mücadele etti, onlar da bizim namaz kılmamıza müdahale edemediler.”

Hz. Ömer (radiyallahu anh), Rasulüllah'ın (sallâllâhu aleyhi ve sellem) kumandanlık yaptığı tüm savaşlarda, Hudeybiye Antlaşması'nda ve Veda Haccı'nda hazır bulundu; Rasulüllah'ın yanından ayrılmadı; kendini malıyla ve canıyla Hz. Peygamber'in (sallâllâhu aleyhi ve sellem) yoluna adadı. Mekke'nin fethinde aktif görev aldı. Uhud savaşında ve Huneyn Gazvesi’nde, İslam ordusunun bozguna uğradığı sıradaki kargaşa ortamında, Allah Rasûlü'nü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) en yakından koruyanlar arasında yerini aldı. Hz. Ömer (radiyallahu anh) büyük bir mücahit, basiretli ve dirayetli bir lider ve iyi bir komutandır. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (Allah ikisinden de razı olsun) hakkında Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in, "İkinizle beni takviye eden Allah'a hamd olsun." dediği de rivayetler arasındadır. (Usdü'l-Gabe, 6, 10.)

Abdullah İbnu Ömer'in (radiyallahu anh) ifadesiyle, “ortaya çıkan bir meselede herkes görüş beyan ederken Hz. Ömer (radiyallahu anh) bir başka görüş beyan edecek olsa, meseleyle alâkalı olarak gelen ayet her seferinde Hz. Ömer'i te'yid etmiştir.” (İbnu Hacer, Fethu'l-Bari, Kahire, 1959, 2/51). Hz.Ömer (radiyallahu anh) insanlık tarihinin büyük hukukçularındandır.

Hz. Ömer (radiyallahu anh) Hz. Peygamber’in vefatından sonra da Müslümanların siyasî, askerî ve idarî faaliyetlerinde etkin rol almıştır. Hz. Peygamber’den (sallâllâhu aleyhi ve sellem) sonra Müslüman toplumun en önemli dâhili krizini oluşturan hilafet meselesinde gösterdiği üstün gayretle Müslümanların bölünmesinin ve toplumun siyasî kaosa sürüklenmesinin önünü kesmiştir. Hz. Ebû Bekir’in (radiyallahu anh) halife seçilmesinde ve ardında onun Müslümanların tamamından biat almasında özel gayret göstermiştir. Hz. Ömer(radiyallahu anh), Hz. Ebu Bekir'in (radiyallahu anh) halifelik dönemi boyunca; ona müşavirlik, kadılık yaptı ve onun en büyük destekçisi oldu. Hz. Ömer (radiyallahu anh), Hz. Ebû Bekir’in (radiyallahu anh) gönderdiği İslâm ordusunun, yalancı peygamber Müseylimetü’l-Kezzab taraftarlarıyla yaptığı Yemâme Savaşı'nda, pek çok hafızın şehit olması üzerine, Kur'an'ın kaybolacağından endişe ederek Kur'ân'ın toplanmasını sağladı. Hz. Ebu Bekir, son hastalığında bir ahitname yazarak onu kendi yerine halife tayin etti.

Hz. Ömer(radiyallahu anh), selefi Hz. Ebu Bekir'in (radiyallahu anh) vefat ettiği gün Mescid-i Nebevi'de halktan biat aldı ve okuduğu hutbede: "Ey Allah'ım! Ben sertim, beni yumuşat; ben zayıfım beni güçlendir; ben cimriyim beni eli açık eyle!" diye dua etti. Dineverî, Şa’bî’den şöyle rivayet etmektedir: “Hz. Ömer (radiyallahu anh), Halife seçilince minbere çıktı ve ‘Allah kendi nefsimi Ebu Bekr’in (radiyallahu anh) meclisine lâyık görmediğimi biliyor’  dedi ve minberde bir basamak aşağıya indi. Allah’a hamd ve sena ettikten sonra dedi ki: “ Kur’anı okuyun ki onunla tanınasınız. Onunla amel ediniz ki Kur’an ehli olasınız. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Allah’a amellerinizin arz olunacağı büyük arz gününe hazırlık yapınız. Yaptığınız hiçbir şey size gizli kalmayacaktır. Allah’a isyan hususunda hiç kimsenin kimseye itaat hakkı yoktur. İyi biliniz ki ben kendimi, Allah’ın malı üzerinde yetim velisi gibi görüyorum. İhtiyacım olmadıkça almayacağım, ihtiyacım olunca da uygun şekilde alacağım.” (Yusuf Kandehlevî, Hayatü’s Sahabe, s.258))

Hz. Ömer’in (radiyallahu anh) halifeliği döneminde Müslümanlar bir taraftan Irak topraklarında Sasani İmparatorluğu ile diğer taraftan da Suriye ve Mısır bölgelerinde Bizans İmparatorluğu ile aynı anda savaştı. Kadisiye ve Nihavend savaşlarıyla asırlık Sasani İmparatorluğu tarih sahnesinden silinmiştir. Yermük savaşıyla da Bizans’ın Ortadoğu hâkimiyetine son verilmiş, ardından Kuzey Afrika sınırına kadar Mısır toprakları Müslümanların yönetimine girmiştir.

İslâm’ın yayılışındaki kilit ehemmiyete sahip olan fetihler, Hz. Ömer (radiyallahu anh) zamanında gerçekleşti.  İslam orduları onun zamanında Sasani İmparatorluğu'na tabi Irak, İran ve Azerbaycan ile Bizans İmparatorluğu'na tabi Suriye, el-Cezire, Filistin ve Mısır'ı İslam ülkesine kattılar. Medain, Nihavend, Sam, Kudüs ve İskenderiye gibi büyük şehirler fethedilip büyük İslam merkezleri haline gelmişlerdir.

Kudüs kuşatıldıktan sonra şehirdeki Hıristiyanlar bir müddet direndilerse de nihayet barış istemek zorunda kaldılar. Ancak, kumandanlardan çekindikleri için şehri bizzat Halîfe'ye teslim etmeyi şart koştular. Câbiye'de yapılan bir anlaşmadan sonra Hz.Ömer (radiyallahu anh), bizzat Kudüs'e kadar giderek şehri teslim aldı.

Hz. Ömer’in (radiyallahu anha) Kudüs Ahalisine Verdiği Barış Antlaşması Metni:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adına.

"Bu (yazı) Allah’ın kulu ve Emiru’l-Mü’minîn/İnananların Yöneticisi Ömer tarafından İlya (Kudüs) halkına verilen amannamedir. Emiru’l-Mü’minîn, onların kendileri, malları, mülkleri, kiliseleri, haçları, hastaları, sıhhatlileri ve halkından diğerleri için onlara aman  (koruma garantisi)  verdi."

"Durum şu ki, kiliseleri mesken edilmeyecek ve yıkılmayacaktır. Bunlardan ne eksiltme yapılacak, ne haçlarından, ne mallarından olana halel gelecektir. Dinleri konusunda zorlanmayacaklar ve onlardan hiç biri zarara uğratılmayacaktır. İlya’da onlarla birlikte, Yahudilerden kimse oturmayacaktır."

"İlya (Kudüs) halkına düşen görev; Medâyinlilerin verdiği gibi cizye vermektir. Ayrıca onlara;  içlerinden Rumları ve soyguncuları çıkarmak düşer."

"Kim onlar içinden çıkıp giderse (Kudüs’ten göçerse) emindir, yerine ulaşıncaya kadar; canı ve malı teminat altındadır. Onlardan kim de burada ikamet ederse; o da aynı şekilde emindir (can ve mal güvenliğine sahiptir). Ona da; cizyeden; İlyalılar üzerine olan kadar vardır."  

"İlyalılardan kim kendisini ve servetini Rumlarla birlikte götürmek isterse; kiliseleri ve haçları (metruk kiliselerden) boşaltılır. Çünkü onlar emin yerlerine ulaşıncaya kadar, kiliseleri ve haçları üzerine emindirler (teminattadırlar). Ayrıca; herhangi bir kişinin öldürülmesinden önce; bu yer ahalisinden olanlardan isteyen;  onlardan (Kudüslülerden) olarak burada oturur. Cizyeden İlyalılar üzerine düşenin bir benzeri/aynısı da onun üzerine düşer."

"Ayrıca isteyen Rumlarla birlikte gider, (önceden gitmiş olanlardan) isteyen de ailesine geri döner. (Böyleleri için) durum şu ki; onlardan mahsulleri hasat edilene kadar bir şey alınmaz."

"Allah’ın ahdi, Resulünün zimmeti, halifelerin zimmeti ve müminlerin zimmeti; cizyeden üzerlerine düşeni verdikleri takdirde, bu yazıda  (amannamede) olan hususlar üzerindedir.” (Hamidullah, Vesaik, s. 488. no. 357.  Krş. el-  Faruki, İ. Raci- L. Lamia,  s. 220.)

Savaşta nasıl davranılacağıyla ilgili prensipler ortaya koyan Hz. Ömer (radiyallahu anh), savaştan önce karşı tarafla temasa geçilmesini, onlara elçilik heyeti gönderilmesini, bu heyetin onları İslâm'a davet etmesini, kabul etmedikleri takdirde cizye ödemelerinin teklif edilmesini, bunu da kabul etmezlerse savaşılacağının kendilerine bildirilmesini istemiş; insanlık dışı tecavüzlerde bulunulmamasını, tenkil yapılmamasını, kadın ve çocukların öldürülmemesini tembih etmiştir.  

Orduların durumunu yakından takip edebilmek ve merkezle taşra arasındaki irtibatı sağlayabilmek için haberleşmeye büyük önem vermiş, bu maksatla yollara menziller yaptırmış, valilerinden devamlı raporlar istemiştir. Hicaz, Yemen, Bahreyn, Ecnâdüşşâm (Suriye garnizonları), Kûfe, Basra (Irak) ve Fars ile Mısır Hz. Ömer zamanındaki büyük vilâyetlerdi.  

Hz. Ömer’in (radiyallahu anh) en önemli özelliği, İslâm toplumuna devlet olma kimliğini kazandırmasıdır; önemli kurumlar onun zamanında teşekkül ettirilmiştir. Hz. Ömer (radiyallahu anh),  devletin resmî kayıtlarının tutulduğu, gelir-gider hesaplarının muhafaza edildiği, devlet adına hizmet gören asker-sivil hak sahibi insanların gelirlerinin ve devletin yardıma muhtaç olan vatandaşlarına sunduğu maddî imkânların kaydedildiği divan teşkilatını ilk kuran kişidir.

Adaletin işlemesi için en önemli müessese olan kaza (adliye) teşkilatının kurumsallaşması onun zamanında başlamış, daha önce valiler tarafından yürütülen adalet hizmetleri, müstakil kadılar tayin edilerek validen bağımsız bir şekilde faaliyet görmüştür. Posta teşkilatının sistemleşmesi de Hz. Ömer (radiyallahu anh) döneminde gerçekleşmiştir; Müslümanların ekonomik bağımsızlığının simgesi olan para basımını da ilk kez o gerçekleştirmiştir.

Hz. Ömer (radiyallahu anh), adil bir halife olarak şöhret buldu. İdareci seçme, görevlendirmede, denetleme konusunda dahi sayılabilecek özellikler sahip olan Hz. Ömer (radiyallahu anh),  döneminin en büyük siyaset adamlarını devlet organizasyonunda değerlendirerek onların hizmetlerinden istifade etti. Onun bu yönünü Hz. Aişe (radiyallahu anha),  "Allah'a yemin olsun ki, Ömer işleri çok güzel yürüten ve eşi benzeri olmayan bir kimseydi. İşleri ehil insanlara tevdi ederdi" sözleriyle dile getirir.

H. 21 yılında Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicretini takvim başlangıcı olarak kabul etti. Hz. Ömer, H. 23 yılı haccını eda edip Medine'ye döndüğü günlerde kölesi tarafından sabah namazı sırasında suikasta uğradıktan üç gün sonra vefat etti.

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.