Mustafa Yürekli: Batıcı belediyecilik tarihi

Mustafa Yürekli: Batıcı belediyecilik tarihi
"Siyasetin ucundan kenarından tuttuğumu bilenler bile bana seçim süreci boyunca sıkça "Hangi siyasi parti kazanır?" diye sormaktalar. Ben de dilimin döndüğünce cevap vermeye çalışıyorum.."

Batıcı belediyecilik tarihi

Siyasetin ucundan kenarından tuttuğumu bilenler bile bana seçim süreci boyunca sıkça "Hangi siyasi parti kazanır?" diye sormaktalar. Ben de dilimin döndüğünce cevap vermeye çalışıyorum. Bu yazıda belediyecilik tarihini bugüne kadar kuş bakışı tarayıp boy gösteren iki anlayışa ilişkin birkaç tespitte bulunacağım.

Sosyal bilimlerde, Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar gelen süreçte belediyecilik üç ana dönem halinde ele alınıyor. Her dönemin ayrıcı özellikleri var..

CHP Diktatörlüğü Dönemi Belediyeciliği

Birinci dönem, Cumhuriyetin ilk yılları olan 1923 – 1950 dönemidir. Bu 27 yıllık döneme tek parti yönetimi olduğundan kısaca CHP Diktatörlüğü Dönemi denir. Belediyeler, geniş yetkilerle donatılmıştır. İkinci Dünya Savaşı koşulları bahane edilerek halkı aldatma, baskı ve sömürü uygulayan belediyelerin tarihte en aktif olduğu dönemdir.

Sözkonusu CHP Diktatörlüğü Dönemi’nde belediyelerin görev ve sorumlulukları üzerinde 1580 sayılı belediye yasası belirleyici olmuştur. Bu yasa, belediyelere kentsel hizmetlerden çok, çeşitli sosyal politikalara kadar epeyce geniş görev vermiştir.

Devrimleri yerleştirme ve çağdaşlaşma iddiası güden belediyeler, halk evleri, CHP il ve ilçe yönetimleriyle zulüm boyutunda “Bayburt Bayburt olalı görmediği” kültürel uygulamalar yapmıştır..

Batılı yaşam tarzı halka dayatılırken eğitim, dini hayat, konut, sağlık, işsizlik sorunları ve sosyal güvencelerden yoksunluk görmezlikten gelinmiştir.. CHP Diktatörlüğü Dönemi’nde belediyelerin görevi sadece Atatürkçü propagandadan ibarettir..

Darbeler Dönemi Yağma Belediyeciliği

İkinci dönem, üst üste askeri darbelerle geçirilen 1950-1990 dönemidir. Bu denem belediyecilik tarihinde Darbeler Dönemi Belediyeciliği olarak adlandırılır.

Darbeler Dönemi Belediyeciliği, temel kentsel hizmetler, eğitim, sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetler gibi sosyo-kültürel nitelikli hizmetlerin merkezi idareye havale edildiği, dolayısıyla belediyelerin yine sosyo-kültürel nitelikli hizmetlerde arka planda kaldıkları bir dönemdir. Çünkü bu ikinci dönem de 1961 Anayasası ile sözde sosyal devlet niteliği kazanan devletin eğitim, sağlık, sosyal yardım ve hizmetler ile konut ihtiyacının karşılanması amaçları yasalarda ifade edilse de kağıt üzerinde kaldığı bir dönem olmuştur.

Bu ikinci dönem olarak adlandırılan Darbeler Dönemi Belediyeciliği, yani 1950-1990 dönemi, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri nedeniyle toplum iç çatışmalara yuvarlanmasına rağmen belediyeler sosyo-kültürel nitelikli hizmetlerde çok başarısız olmuştur. Bu darbeler döneminde toplum anomi ve kaosa düşürüldüğünden kamu arazileri yağmalanıp inşaatta dev patlamalar gerçekleşmiş, merkezi yönetim tapu dağıtırken belediyeler de ruhsat işlerini takip etmekten öteye gidememiştir.

Artan nüfus, göçler, çarpık büyüyen şehriler ve kendini dayatan dev kent sorunları 1930 tarihli Belediye Kanunu’nda esaslı bir düzenlemeyi getirmiş; 1984 yılında çıkarılan 3030 sayılı kanunla Büyükşehir Belediyeleri kurularak belediyelerle ilgili farklı bir yapılanmaya gidilmiştir.

21. Yüzyılda Sosyal Belediyecilik

Üçüncü dönem ise, 1990’dan günümüze kadarki dönemdir. 1994 yerel seçimleri, sadece belediyecilik tarihinde değil, yakın siyasi tarihte de dönüm noktasıdır.. İstanbul ve Ankara’nın Batıcılar’dan, CHP; ANAP ve AP yönetimlerinden sökülüp alınması, milli kadroları merkezi yönetime taşımıştır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te engellemelere rağmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıdır sözkonusu dönüm noktası.. Statükocu partiler, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini kaybettikleri için 28 Şubat 1997 darbesini yapmak zorunda kalmıştır. Hattı güney doğuda belli şehirlerin belediyelerinin PKK’ya bırakılması, milli kadrolardan kurtarmak içindir.. 28 Şubatçılar, Müslümanları PKK’dan daha tehlikeli görmüşler ve bunu söylemlerinde açıkça vurgulamışlardır..

1990’lı yıllardan itibaren özellikle Refah Partili ve AK Partili belediyeler, sosyo-kültürel nitelikli hizmetleri sayesinde belediyeciliğin çıtasını bir hayli yükseltmişlerdir. Kömür, gıda, eğitim, aileye destek yardımları itibarsızlaştırmak için alay konusu edilmiş, sosyal belediyecilik bu halka çok görülmüştür..

Milli kadroların ülke genelinde sosyal belediyecilik seferberliği, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere belediyelerin sosyal politika alanındaki hizmetlerinin tür ve kapsamını genişletilmiştir de.. Özellikle 17 Ağustos 1999 depremi, sosyo-kültürel nitelikli hizmetleri adeta dayatmış; bu gelişme de İstanbul ve Ankara belediyelerinin samimi gayretleriyle milli kadroların önünü açmıştır.

2002’den itibaren de AK Parti iktidarları, özellikle belediyecilik deneyimi olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çabaları, Türkiye’de sosyal belediyeciliği geliştirmiştir. Türkiye milli kadrolarla sosyo-kültürel nitelikli hizmetleri önceleyen belediyecilikle tanışmış; bunun boyutlarını ve derinliğini geliştirmiştir.. Aynı süreçte günümüze kadar CHP’li belediyeler ile PKK’nın uzantısı partilerin elindeki belediyeler sosyal belediyeciliği arka plana atmakta, rant ve yağma politikalarını sürdürmektedir..

Milli Ve Batıcı Belediyecilik Anlayışları

Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye’de iki tür belediyecilik anlayışı, Batıcı Belediyecilik ve Milli Belediyecilikgörüş ve politikaları boy göstermiştir.

Birincisi, statükocu CHP ve yavru partilerin yerel yönetim politikalarını ve uygulamalarını oluşturan; halkı aldatma, baskı ve sömürü altında tutan Batıcı Belediyecilik’tir. Bu anlayışta başkan ve avanesi, köşeyi dönme ve servetini katlama derdi güderler.. Türkiye belediyecilik tarihinin büyük bir kısmını oluşturan Batıcı Belediyecilik, küçük bir seçkin azınlığın emrine verir şehirleri; aldatma, baskı ve kölelikten başka bir şey değildir.

İkincisi ise Milli Belediyecilik’tir ki ben ona sosyal belediyecilik diyorum.. Şehirlerin sorunlarını, üniversite desteği alarak bilimsel yollarla çözümleyen ve şehirlerin geleceğini yine bilimsel yollarla tasarımlayan, sosyo-kültürel nitelikli hizmetleri önceleyen belediyecilik anlayışıdır bu..

Türkiye 2019 yerel seçimlerinde Batıcı Belediyecilik ile Milli Belediyecilik’ten birini tercih ederek tarih yolculuğunu sürdürecek.. Fakat halk uyandı artık! Şehirleri Batıcı Belediyecilik’e teslim etmeyecek, kendi yönetecek..

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.