Mustafa Yürekli: Alev Alatlı'nın Feryadı - Batı'ya Beyin Bağışı

Mustafa Yürekli: Alev Alatlı'nın Feryadı - Batı'ya Beyin Bağışı
Mustafa Yürekli: "Türkiye 24 Haziran seçimleriyle birlikte yeni bir yönetim modeline geçiyor. Bu geçiş elzem miydi? Bu yeni yönetim sistemi niçin aydınlar tarafından derinlikli bir şekilde konuşulmadı?"

Alev Alatlı'nın Feryadı - Batı'ya Beyin Bağışı

Mustafa Yürekli, Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler’in Alev Alatlı’yla yaptığı uzun röportajını okuyup Ulu Kanal okuyucuları için değerlendirdi . İşte üstadın altını kırmızı mürekkeple çizdiği Alev Alatlı cümleleri..

Türkiye 24 Haziran seçimleriyle birlikte yeni bir yönetim modeline geçiyor. Bu geçiş elzem miydi? Bu yeni yönetim sistemi niçin aydınlar tarafından derinlikli bir şekilde konuşulmadı? Bu yönetim sisteminin Türkiye için getireceği riskler ve avantajlar neler olabilir?

Ayşe Böhürler, Alev Alatlı’yla yeni sistem meselesiyle başlayıp iktidar ve muhalefet üzerinden insan kalitesi sorununu konuşuyor.

 

Devlet Yönetiminde Ehliyet Ve Liyakat

Kötü lider ve liyakatsız kadrosu, en iyi sistemi bile çalıştıramaz. Bu mümkün olsaydı, eşkiya dünyaya hükümran olurdu.

İyi yönetimler ise en kötü sistemle bile işleri yoluna koyar ve ülkeyi düze çıkarır.

Ehliyet ve liyakat, devlet yönetiminde çok önemli.

Bu gerçeği Alev Alatlı’dan duymak çok hoş:

“Meseleyi sistemler değil, sistemleri ete kemiğe büründüren “insan malzemesi” temelinde değerlendirmek gerekir diye düşünürüm. Başkanlık olur, parlamenter sistem olur, hatta meşrutiyet olur. Önemli olan sistemin kurumlarını hayata geçiren insan malzemesinin niteliğidir. Hani deriz ya, “at binicisine göre kişner”, o hesap. Liyakat sahibi bir atanmışın vezir edebildiği bir toplumu, seçimle gelmiş bir başkanın rezil edebildiği bir vakıadır..”

“Aslında içinize sindiremediğiniz, kırık dökük, hatta anti-demokratik bir sistem bile pekala da işlevsel olabiliyor. Britanya Lordlar Kamarası’nı düşünün. Üyeliklerin bir kısmı kalıtsaldır, bir kısmı doğrudan Kraliçe tarafından atanır, bir kısmı da “Ruhani Lordlar” diye adlandırılan Anglican Kilisesi piskopos ve başpiskoposlarından oluşur. Hiçbiri seçilmiş değildir, herhangi bir seçim bölgesini temsil etmezler. Buna karşın bu atanmış insanlar, seçimle gelmiş Avam Kamarası’nı denetimleri altında tutarlar. Lordların reddettiği yasa, yürürlüğe girmez. Olsun. Mutlu mesut yaşayıp gitmektedirler Britanyalılar.”

 

Gerçeği Kaybedip Karanlıkta Yönetmek

Hayal, yalan ve iftira karıştı mı doğru bilgi ve seçenekler buhar olacağından kararlar kötü olacaktır.

Ülke yönetiminde gerçeklere dayanmanın önemi büyük:

“Gerçeğe itibarını iade etmek lâzım.

Bakın, gerçek, fitne, ihanet, kötülük, gıybet, sapkınlık, sapıklık, yalancılık, şiddet gibi suçlamaların karşısında savunmasızdır. İtibarını yitiren gerçek, öfke uyandıran ve bastırılan bir algıya dönüşür.

Oysa gerçekler bilinmeden iyi yönetim söz konusu olamaz.

Yönetici adeta sanal bir dünyada yönetirmiş gibi yaparken, ipler başkalarının elindedir. Daha da vahimi, hâkimiyetin aslında birtakım çetelerin elinde olduğunu herkesin bildiği ama kimsenin söylemediği bir ortam oluşur.”

 

İktidar Muhalefetle Gelişir

Muhalif liderlerden birisi çıksın açıklasın:

“81 milyonluk bir devi yönetmeye nasıl talip olabiliyorlar? Bu nasıl bir özgüvendir?” diye soruyor Alev Alatlı, bir lider adayının önce kendi partililerini liyakata sahip olduğuna ikna etmesi gerektiğini hatırlatıyor..

Ama bu olmuyor bu ülkede. Liderler, partinin başına ehliyet ve liyakat esasıyla geçmeyince, parti içinde de, iktidarda devlet yönetiminde de bu ilkeler geçerli olmuyor. Oysa siyaset alanına giren herkes, iktidar partisi kadroları kadar muhalefet partisi kadroları da temel meselelerde ne yapacağını bilmeli:

“Trump’la nasıl halleşmeyi düşündüğünü söylesin. S-400’lere ilişkin fikrini beyan etsin. Meselâ, Birlemiş Milletler yapılanmasını irdelesin. Filistin var, Kudüs var, çılgın gibi genişleyen ırkçılık var. İslamofobi diye devasa bir cinnet var. Bunlar el atılamayacak kadar büyüklenmeci meseleler gibi geliyorsa, daha küçük çaplı, evcil meselelerimizle meselâ milli eğitimle ilgilensin diye bekliyor insan.”

İktidarı geliştiren dinamiklerden biri de, muhalefetin performansı. Kötü muhalefet, iktidarı da kör gidişe düşürür.

“Dünya kadar eksik gedik olduğunu hepimiz biliyoruz. Muhalefet zaten bunun için lâzım. Eleştirecek, alternatif sunacak, zenginleştirecek, çıtayı yükseltecek. İktidarı daha ileri, daha rafine, bir üst aşamaya davet edecek, hatta zorlayacak. Bakın, muhalefet partileri demokrasilerin emniyet supaplarıdır. Seçmen hoşnut olmadığı iktidarı muhalefete şikâyet eder. Muhalefetin varlığı ile güçlenir. Daha iyiye, daha güzele ulaşma umutlarını alternatifinin olduğu bilinciyle korur.”

 

Batıya Beyin Bağışı

Gerçeklerden kopuk ve uzak, karanlık bir siyaset alanında, keyfi yönetimlerde, toplumun bütün yetenekleri harcanacaktır. Adaletli yönetim sağlanamayınca ve yönetimde ehliyet ve liyakat gözetilmeyince, ülkenin iş gücü kendiliğinden niteliksiz hale gelecektir:

“Uluslararası standartlarda nitelikli, muazzam bir işgücümüz var bizim. Bilimden, sanata, teknolojiden, finansa, spora hemen her alanda olağanüstü donanımlı kadrolarımız var. Bu insanlarımız oyun dışı bırakılmamalı, ne yapıp edip sisteme dahil edilmelidirler. Bunu görmüyorum.”

Batı’ya beyin göçü devam ederken Alev Alatlı feryat ediyor:

“MEB’de veya YÖK’te kayıtları vardır, en parlak öğrencilerimizi başta ABD, zengin Batı’ya ücretsiz hediye ettiğimiz bir vakıadır. Kendimizi kandırmayalım, giden gelmiyor.”

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.