Mustafa Karaalioğlu: Bunlara hazır olmamız lazım

Mustafa Karaalioğlu: Bunlara hazır olmamız lazım
 Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu, "Biz birtakım değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız, değişim kavga dövüşle oluyor maalesef. Tam...

 

Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu, "Biz birtakım değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız, değişim kavga dövüşle oluyor maalesef. Tam bitirdik derken yeni bir vesayetle karşılaştık. Biriktirilmiş, belirli günler için saklanan belgeler önümüze gelecek, bize bir enerji kaybı yaşatacak" dedi.

stargazete.com

Mustafa Karaalioğlu, Hatem Ete ve Taha Özhan'ın katıldığı Enine Boyuna programında gündeme ilişkin konular ele alındı.

Taha Özhan:Son birkaç gün içerisinde Gezi olayları içerisinde yaşanan Kabataş'taki görüntülerle başlayalım. Mustafa Bey sizle başlayalım. Bu Kabataş olayı çok sıcak. İsmet Bey (İsmet )Berkan da bu konuyla ilgili tartışmaların ortasında kaldı. Burada olmamasının onunla bir alakası yok, özel bir durumdan dolayı gelemedi bugün. Kabataş olayına nasıl bakalım ama Kabataş olayına gelmeden önce Gezi'deki havayı ve bağlamı unutmamamız gerekiyor. Gezi'de insanlar hayatlarını kaybettiler, polis şiddetinden ölenler oldu. Ali İsmail Korkmaz olayı böyle bir olay. Polis hayatını kaybetti. Bir arbedenin ortasında hayatını kaybedenler oldu, benzer şekilde öldürüldüğü söylenen ama bir binadan düşen ya da atıldığı söylenen genç oldu. Siyaseten de sokaklarda da böyle bir dönem yaşadık. Bir sürü tartışma yaşadık. Bir de böyle bir olay yaşandı, bu ölçekte olmasa da bir sürü taciz vakası oldu, hukuki sürece dönüşmese de. Ben bizzat bu tür olaylara şahitlik ettim, kendi ailemden de biliyorum. Bu şimdi bu bağlamdan koptu, müstakil bir olay, bir mağdur var, elinde bir rapor var, bu yaşanan olayı iyi kötü herkes olacağını kabul etmişti. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

KARAALİOĞLU: CEMAAT MEDYASI İLE GEZİ MEDYASI KABATAŞ'TA AYNI YERDE DURUYOR, BU BENİM İÇİN BENZERSİZ BİR ÖRNEK

Mustafa Karaalioğlu:
Kabataş olayını 9 ay sonra konuşurken Gezi atmosferini de unutmamak gerekir. Yani o günler insanların çok makuliyet sınırları içerisinde oldukları günler değildi. Büyük bir öfke patlaması vardı iktidar partisine yönelik, başörtülüler de bunlardan biriydi. Sadece Zehra Develioğlu değil çok sayıda böyle olay çıktı. Başörtülü kadınlar çeşitli şekillerde saldırıya, sözlü tacize uğradılar. Ben de birçoğunun tanıklıklarını dinledim. Zehra Develioğlu, Kabataş olayı bunların en önemlisi idi. Bu olay şöyle oldu. Orada kadın çocuğuyla birlikte eşini bekliyor, oraya gelen bir grup tarafından saldırıya uğradığını söylüyor. Bununla ilgili Star Gazetesi'nde Elif Çakır'a, Habertürk'ten Balçiçek İlter'e röportaj vardı, Star'dan Halime Kökçe de. Bu saldırı teyit edildi, Adli Tıp'tan rapor aldı, gazetelerle kalmadı, savcılığa suç duyurusunda bulundu, dava başladı. İsmet Berkan'ın da gördüğü görüntüler bunlar olabilir. Bunlar 9 ay sonra bir polis düzenlemesiyle ok işareti, açıklayıcı notlar var. Böyle olmadığına dair olduğu şeklinde gösteriliyor. Bunun abartılı olduğunu söyleyenler, bir TV'de gördüm, 700 kişi saldırdı diyor, öyle demedi kadın. Kadın bunu saymakla mükellef değil. Benim kanaatim o ki bu görüntülerin tam da bu noktada, konjoktürde ortaya çıkması siyaseten bir amaç güdüyor. Hemen ertesi günü ortaya çıkacak görüntüler şimdi ortaya çıkıyor. Masum değil bir, görüntüler olay anı olma görüntüsü olma garantisi taşımıyor. Evet orada duruyor ve gidiyor, olay anı yok. Sonra mağdur kadın ve kayınpederinin açıklamaları var, olay oldu diyorlar. Hiçbir siyasi olan aile böylesi bir şeyi abartmaz. Ben hala bu saldırının gerçekleştirildiğini ve orada o atmosfer içerisinde duruşundan kadının saldırıya uğradığını düşünüyorum. Bu görüntülerin ortaya çıkması bendeki duygu ve kanaati değiştirmedi. Çünkü Adli Tıp raporu var, kadının beyanları var, tutarsız değil. Sonra eski savcı var, o başka görüntülerle olduğunu da söylüyor. Bu görüntü tek başına olayı anlatmıyor. Şunu söyleyeyim, o kadar karşı bir reaksiyon ortaya çıktı ki, hem Gezi Parkı'nın savunanlar, hem cemaat medyası bu iddia üzerinde tepiniyorlar. Bu benim için benzersiz bir örnek.

Taha Özhan: Hatem sana dönelim, bir arşiv var, ortaya çıkıyor. Bu mühendislik üzerinde değerlendirirsek, sonu nereye gider?

HATEM ETE: GÖSTERİLEN GEZİ EYLEMLERİYLE SOKAKTA YAŞANANLAR FARKLI

Hatem Ete: Basit bir ilkeyle bakalım buna. Bugün vuku bulmayan bir olay bugün ortaya çıkıyorsa seçime yatırım yapmaktır. Bu operasyonlarda da yapıldı. Elinde bir görüntü var, bu 8-9 ay öncesine ait bir görüntü, bu görüntüyü bugün ortaya çıkarıyorsan seçimlere yönelik manipülasyon var. TIR'ları bugün durduruyorsan, Paris'le ilgili belgeleri, Öcalan'ın ifadeleri bugün ortaya çıkıyorsa seçime yöneliktir. Olan bitene gömülüp sadece onu tartışmak bizi yanlış yere götürür. Sonra bu görüntüleri değerlendirmek lazım. Nedir, biz seçime gidiyoruz, bu bir yerel seçim ama genel seçimden daha önemli. Bütün siyasal denklem AK Parti'nin alacağı oy üzerinden belirlenecek. Kim elinde ne varsa bir an önce seçim olmadan, seçimi engellemeye yönelik görüntüler paylaşılıyor. Bundan murat ne? Erdoğan'ın toplum nezdindeki imajını zedelemek için birkaç yapı var. Bunun en toplu yerde duranları Kürtler. Öcalan'ın ifadeleri, Paris'teki Kürtler, en doğru muhatabı Kürt siyasi hareketinin çözüm sürecine yönelik desteğini çekmesi, Erdoğan'ın yalnız kalmasaydı. Bu 17 Aralık operasyonun en sağlam diğer kalesi Gezi operasyonlarıydı. Erdoğan en büyük kitlesel gösteriyle karşılaştı. 2 il hariç Türkiye'nin her ilinde gösteri oldu, 2 ay sonra siyasi oluşuma yol açmadan ortadan kalktı. Burada başaramadılar. Bunun bir şeye yansıması gerekiyordu, AK Parti'nin oylarına da zarar veremedi. 17 Aralık operasyonu o defteri açmaya yönelik hamle. Benim Gezi ile ilgili SETA'dan çıkardığım raporda, arzu edilen Gezi eylemleri tablosuyla sokaklarda yaşanan Gezi eylemleri birbirinden farklıydı.

KARAALİOĞLU: BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA YAPILAN BU SALDIRILARIN ALINGANLIK SEBEBİ OLARAK GÖRÜLMESİ NEDİR?

Mustafa Karaalioğlu:
Başörtülü kadınlara yapılan saldırıların büyük bir alınganlık sebebi olarak görülmesi nedir sence? Böyle bir takım dini semboller ekleme çabası, İslamcı solcu grupları da işe angaje etme çabaları vardı. Bu daha önce çok tanık olduğumuz şey değil. Biz başörtülülere karşı saygılıyız diyen azınlık da vardı . Bu gerçek mi, siyasi bir şey mi?

Taha Özhan: Taksim'de günün herhangi bir saati helikopterden fotoğraf alsanız. Günün bütün renklerini orada yakalarsınız, bunu siyasete tercüme o kadar yapabilirsiniz. Gezi aynı zamanda herkesi ve hiçbir şeye temsil eden nihilist bir yapıydı. Bir yerde birbirinden çok farklı renklerin bir arada bulunması orijinalliktir. Buradan siyasi bir şey çıkarmaya kalkarsanız, dünya görüşünüz olmasa olmaz. Buradan kitleleri bir yere çekemezsiniz, siyasi harekete çekemezsiniz. Farklılığı da tartışmalı.

HATEM ETE: GEZİ'DE EN ÜRKÜLEN ŞEY ŞUYDU

Hatem Ete:
Orada en ürkülen şey şuydu. Siyasi bir angajmanı olmayan ve dolayısıyla siyasi olarak hiçbir partiye, yani AK Parti'ye karşı olmayan, başka hiçbir partinin de temsilcisi olmayan bir profil çizmeye gayret gösterildi. Temel gayeleri özel hayatlarına yönelik çekinceleriydi. Bunlara iki şey zarar verdi. Bir şiddet, diğeri siyasi angajman. Bu Kabataş'taki olay bu ikisini birlikte ortaya çıkaran sembol oldu. Burada siyasi bir karşıtlık ve şiddet var. Mesela Kabataş olayı olmamış olsun, o gün bütün bu Gezi'yi kimliksiz, şiddet içermeyen zeki gençlerin kendi hayatlarını sorgulama çabasına girmesi olarak gösterildi, Kabataş'ta şiddet ve siyasal içerik var. Gezi'ye katılanların yüzde 60'ının ya kendisinin ya ailesinin CHP'ye oy verdiği ortaya çıktı. Mezhepsel olarak bir şeyin altı çizildiğinde bu imaj bozuldu. Bu Kabataş, zihinlerdeki şeyi temize çekme olayıdır. Kimse orada bir kadına ne olduğuyla ilgilenmiyor. Hadi bu olmadı, şiddet yaşanmadı mı Gezi'de, başörtülüler taciz edilmedi, arabaları sallandırılmadı mı? Ben kendim yaşadım. Dolayısıyla Kabataş görüntüleri yalnış çıkarsa ne değişecek? Ne murad edilmek isteniyor? Bir, dediğim gibi 17 Aralık operasyonu sonrası siyasi tarafların bir araya gelmesini sağlayacak güzel ve anlamlı bir hamle oluşturuldu. İnsanlar tekrar bununla Taksim'e çıkabilir, protestolar başlanabilir mi? Diğeri partilerle ilgili konuştuğumuz şeylerin üstü örtülür mü? Biz CHP ile ilgili bir sürü tartışma konuşuyorduk, bunları konuşmayacağız. Bu seçim odaklıdır.

Taha Özhan: Bu arşivle ilgili konuşalım, bu hararetle ne kadar yol alacak siyaset?

KARAALİOĞLU: BİRTAKIM DEĞİŞİKLİKLERE KENDİMİZİ HAZIRLAMALIYIZ

Karaalioğlu:
Biz birtakım değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız, değişim kavga dövüşle oluyor maalesef. Tam bitirdik derken yeni bir vesayetle karşılaştık. Tam o dediğin biriktirilmiş, belirli günler için saklanan belgeler önümüze gelecek, bize bir enerji kaybı yaşatacak. Milli irade, birbirimizin hukukunu gözetmek gibi güzel kavramlarla bunu aşamayız. Ergenekon'un elinde olan görüntüler, bugün cemaate yakın ya da paralel devlet neyse, unsurları hiçbir perva göstermeksizin Öcalan'ın görüntülerini servis ediyor. Buna hazır olmak gerekir, Türkiye'nin bir dönem arşivi, hafızası, bir ulusal çıkar, barış, toplumsal hissiyat gözetmeksiniz ortaya dökülecek. Kabataş görüntüleri de böyle, polisin elinde bir sürü görüntüler var, ısrarla talep edilmesine rağmen, bunlar şimdi ortaya çıkıyor. Bu tablo kendimizi alıştırmamız gereken tablo. Meselenin hepsinin özü, artık bir sembol haline geldi. Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak arzusu çok güçlü. Onun durumunu kurtaracak ne varsa saldırı altında. Kabataş olayından bir kredi kazanmıştır diye onu da yayınlıyor. Ne olacağını kestiremeyeceğimizi tahmin etmemiz lazım. Türkiye'nin son 25 yılı çok karanlık. Başbakan'ın telefon konuşmaları yayınlanıyor. Dünyanın hangi demokrasisi, otokrasisi, kara rejiminde duyuldu bu. O Başbakan'ın telefonda jestleri, mimikleri, ha demesi, hı demesi, bir milli güvenlik sorunu yaşatır. Bunu yapanlar da yolsuzluğu engelliyoruz diyorlar. Buna hazır olmak lazım.

Taha Özhan: Gezi'dek ısrarla altı çizilen, farklı kesimlerin bir arada bulunduğu iddiası bunu siyasete tercüme edildiğini biz göremedik. Burada da yeni bir dinamik olarak karşımıza çıktı. Gülen grubu farklı bir şekilde bunu medya organlarında ele aldı, bu tabloyu derinleştirdi. Ortalama memlekete vasatının duygu halinden bir kopuş görüyoruz. Mısır'da katliam oluyor, o medyada çıkmıyor mesela. Rabia meydanında katliam yapıldığında görüyorsunuz. Burada bir duygusal kopuş mu var? Nereye götürür bu tartışma bizi?

HATEM ETE: 17 ARALIK SONRASI YAŞANANLAR GÜLEN VE TAKİPÇİLERİYLE İLGİLİ BİZE YENİ VERİLER SUNUYOR

Hatem Ete:
17 Aralık'tan sonra yaşananlar Gülen ve takipçileriyle ilgili yeni veriler sunuyor bize. Bir an önceki mevzuyla ilgili iki cümleyle yanlış algılamaları ortadan kaldıracak durumu belirteyim. Bir, Kabataş'taki görüntülerdeki hanımın taciz edilmediğini ispatlayacak bir görüntü değil ortaya çıkan. Başka görüntüler olabilir. Bir nedamet, özür dileme olmasını ilkeli bulmuyorum. O olayla hiç yaşanmasa bile, Gezi ile ilgili şiddet ve dinle mesafeli olma, karşıtlık olmayı asla gözardı edemeyiz. Gezi'dekilerin hepsi böyle demiyorum, dini hassasiyetleri olanlar da vardı. Aralarına mesafe koymadıkları için biz bu filmi tekrar saracağız.

Taha Özhan: Hatay'da bir apartmandan düşüp hayatını kaybeden bir gencin, polis tarafından öldürülmemiş olması nasıl polisi temize çıkarmıyorsa, bu olayda da aynıdır, Gezi'yi de temize çıkarmaz.

HATEM ETE: GEZİ'DE SİYAH BEYAZ FOTOĞRAFTAN KURTULMAMIZ LAZIM

Hatem Ete:
Burada şu, bir siyah-beyaz fotoğrafından kurtulmamız lazım. O Gezi ruhu denilen mevzuyu ortaya koyan gençler de vardı, din deyince kendinden geçen gençler vardı. Bu video meydana gelmediğini göstermez.

Diğer mesele Gülen ve arkadaşları, 30 yılı aşkın, 40 yıla varan faaliyetlerinde yerleştirilen algı dinicemaat olayıydı, sonra sivil toplum oldu. Ancak 17 Aralık'tan sonra ne dini cemaat, ne sivil toplum terimiyle açıklıyabiliyoruz. Bunu saadeleştirelim, sivil hiçbir önceliği gözetmeyen, dini hiçbir önceliği gözetmeyen, ülke çıkarını gözetmeyen bir yapı. Mesela TIR meselesi, ülke hayrına değil. Ülke zarar görecekse, Erdoğan zarar görecekse bu kullanıldı. Aynı şekilde Kabataş olayları, Öcalan'ın görüntüleri böyle. Toplumsal barışı zedelemek pahasına Erdoğan'ı zayıflatma önceliği var. Bir hareketin uzun süre bu iktidar denklemini sürdürmesi kolay değil. Bu hareketin imajını geri adım atılamayacak şekilde zedeleyebilir. Bu hareket nasıl sivil toplum, dini cemaat formatına geri dönülecek.

KARAALİOĞLU: CEMAATTE BİZE YAN BAKAN BUNUN BEDELİNİ ÖDER ARZUSU VAR

Karaalioğlu:
Öyle bir kaygı taşıdıklarını düşünmüyorum, az önce söylediğin sınırlar içerisinde bir siyasal gösteriye katıldıkları belli, tekrar sonra takvaya çekiliriz durumu yok. Bize yan bakan bunun bedelini öder arzusu var. Bunun, bizim hassasiyletle konuştuğumuz dini cemaat mi değil mi sorularının cemaat tarafından önemsendiğini düşünmüyorum. Enterasan bir şey oluyor. Hz. Muhammed'le ilgili yeni bir sembolleştirme var. Twitter sayılarını ikiye katlayalım, yine peygamber ışık hüzmesi olarak dizilerinde kamyonete iniyor, JİTEM'vari tiplerin önüne Yıldıray Oğur'un dediği gibi. Peygamber bizim hayatımızda diyorlar. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Dini cemaat olmaktan çıktınız diyenlere bakın peygamber bizim yanımızda diyorlar. Bunun cemaat tabanında mutlaka karşıtlığı vardır. Cemaatin iç iletişiminde bu sembolün çok ciddi bir karşılığı vardır. Safları sıkı tutalım, peygamber bizimle beraber.

HATEM ETE: HZ. MUHAMMED'İN BÖYLE GÖSTERİLMESİNİN NEDENİ...

Hatem Ete:
İnsanların dine dair soru işaretleri başlar, aklınızda soru işaretleri varken. Bu açmazın bir işareti.
Karaalioğlu: Biz neden AK Parti hükümetini devirmeye çalışıyoruz, buna rasyonel cevap verilemiyor, büyüklerin bildiği vardır deniliyor. Dini referansla gelen bir cemaatin en temel hedefi, o cemaatin makul görülmesidir. Biz bu sermayeyi niye tüketiyoruz. Hz. Muhammed'in böyle gösterilmesini buna bağlıyorum. Cemaatten görüştüğümüz insanlar, biz bu işin içinde yokuz diyorlar, bu da bizi kızdırıyor. Bakın başörtüsü Kabataş olayını yok etmek, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı'nı yokettirmek istiyorsun, çözüm sürecini, Suriye politikasını yok ettirmek istiyorsun, muhafazakar noktada da sıkıntılar var. Bizim alakamız yok diyorlar. İhtiyaç var, Hz. Muhammed'in olur olmaz sembollerle devreye giriyor.

TAHA ÖZHAN: CEMAATİN DAHA ORTODOKS OLMASI LAZIM AMA...

Taha Özhan: Peygamber böylesi kullanılıyor, bu hareket oldukça yaygın, İslam'ın temel itikadını ilgilendiren meselelerde ortodoks olması lazım, ama bakıyoruz bu görülse İslam dünyası ayağa kalkıyor. Bu çok fazlaca ciddiye alınmıyor. Bir çaresizlik alameti olduğu görülüyor. Bu mistik hezeyan noktasında aslında iyi kötü bütün dünya görüşünün temellerini oluşturuyor olması var. Bu karşınızda bir meseleyi konuşamaz duruma getiriyor. Neden bu yoldasınız, neden bunu yapıyorsunuz sorusuna verilecek cevap yok. Sizin tartışamayacağınız bir unsurla karşınıza geliyor. Bu kendi dünyalarına ilişkin yapıların doğal bir sonucu.

Hiç gündemimizde olmayan HSYK düzenlemesine gelelim. Bir HSYK gündemi Türkiye'nin yoktu, polis-savcı ikilemi ile Türkiye bununla tanıştı. 2 yıla yaklaşan zaman zarfı içerisinde bunların mühimmat olarak değerlendirdiği belli olan bazı belgelerle operasyonu patlattılar. Biz ne kadar suçun, cürümün görmezden gelindiğini biliyoruz. Son 5-6 yıl içerisinde yapılan mahkemelerin tekrar görülmesi sonucu ortaya çıktı. Geriye dönük hayırlı sonuç oldu, okuma yapıldı. Bu önemli bir nokta. Bütün yargıyı kontrol altına almak noktasını sokmak niyetinde olan iktidar zaten bunu bugüne kadar yapardı. Bunu konuşalım?

KARAALİOĞLU: BÖYLESİ BİR İMKANI DEVLET İÇİNDE NE ASKER, NE ERGENEKON, NE DE BALYOZCULAR KULLANDI

Karaalioğlu:
HSYK'da yapılan yasal düzenlemeler, seçim sürecinden, yapısından kaynaklanan yanlışı çözmüyor. Biz referandumla bir şeyleri değiştirdik ama paralel yapı kullandı. Bu hükümetin kendisine yönelik operasyondan daha öte geniş bir boyuta tekabül ediyor. Hiçbir dava ana delliler doğru toplanmıyor, özel hayat kişinin temel özgürlüklerine riayet etmek gibi bir şey yok, hiçbir soruşturma dosyasında sanıklar güvence altında değil, bütün ciddi ve sansasyonel davaların hemen hemen güvenilirliği tartışmalı. Devlet içinde böyle bir imkanı, ne Ergenekon, ne Balyoz, ne asker kullandı. Bu pervasızlık, bu sınırsız sorumsuz alanı hükümet regule ediyor, düzenliyor. Bu gidermenin başka yolu yok. Kimin ne yaptığını anlayacağımız bir düzene gireceğiz.

Hatem Ete: Partilere öneri yapıldı fakat muhalefet siyasi krizin daha derinleşmesini önceledi. 1 ayın neticesinde HSYK düzenlemesi dün geçti, bu durdurulamaz bir öncelik bence. Hayırlı olur inşallah bu düzenleme de.




 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.