Müslüman Kapitalist mi olur Sosyalist mi?

Müslüman Kapitalist mi olur Sosyalist mi?
Lüks otellerin karşısında mütevazı alternatif iftarlar düzenleyerek pahalı iftarları protesto eden Müslüman yazarları kimileri solcu ya da sosyalist...



Lüks otellerin karşısında mütevazı alternatif iftarlar düzenleyerek pahalı iftarları protesto eden Müslüman yazarları kimileri solcu ya da sosyalist Müslüman olarak niteliyor.

Görmüş veya okumuşsunuzdur. Müslüman bazı yazarlar lüks otellerin karşısında mütevazı alternatif iftarlar düzenleyerek pahalı iftarları protesto ediyorlar.  Bu yazarları kimileri solcu ya da sosyalist Müslüman olarak niteliyor. Onların da buna itiraz etmediği söylenebilir. Çünkü bu platformun önde gelen yazarı ?Müslüman kapitalist olamaz, ama sosyalist olabilir? diyor bir röportajında.  Daha çok merkez medya bu tartışmalara ilgi gösterse de, kapitalizm-sosyalizm tartışmalarına ucundan ilişmekte fayda var.

Yazının başlığındaki soruya izninizle peşinen cevap vereyim. Müslüman ne kapitalist olur, ne de sosyalist.  Kökleri semada olan İslâm ağacını ne zakkum bitkisiyle aşılayabilirsiniz, ne de eğrelti otuyla.

İdeolojiler tanrısız bir dünya algısı sunar, ama dinin özü ve esası âleme Yaratıcı için muhatap olmak, Onu tanımak ve Ona kulluktur. Dünyayı cennete çevirme iddiasındaki ideolojilerin aksine, din doğrudan doğruya sonsuz hayatı hedefler ve dünyaya âhiret için bakar ve baktırır.

Ama hemen eklemek gerekiyor: bugün Müslümanlar için asıl tuzak kapitalizmin karşı koyması zor şivekâr davetinin ardında gizlidir.

Evet, merhum Guenon?u doğrularcasına her geçen gün niceliğin egemenliğine giriyoruz. Sayılarla yatıp istatistiklerle kalkıyoruz. Döviz kuru, cari açık, faiz oranı, borsa endeksi gibi makro ve mikro ekonominin terimleri evrad-ezkâr gibi gündelik dilimizin parçası haline gelmiş durumda. Kanaat, israf, nimet, şükür ve bereket gibi kelimeler ise küsüp hakikatlerini de alıp bizi terk ediyor. ?Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir? sözünün değil, ?Kaç milyonerimiz var?? sorusunun sahibini izler durumdayız fiilen.

Bugün, kapitalizm fettan bir kadın gibi başını örtüp Müslümanlara işveli şekilde göz kırpıyor. Tüketim şehvetine onları da bulaştırmak istiyor. Satın aldıkça mutlu olunabileceği masalına Müslümanları da inandırmaya çalışıyor. Ve galiba başarılı da oluyor. Dindar Müslümanların kurduğu bir hipermarket zincirinin sloganını hatırlayalım: ?Sınırsız alışveriş mutluluğu!?

Bir Müslüman nesneleri mal değil nimet olarak görür. O nimet için zahiren ödediği para da o şeyin sofrasına gelişine katkıda bulunanların emeğinin karşılığıdır, o nimetin değil! Nimetin gerçek fiyatı şükürdür ve muhatabı da Rezzak-ı Hakiki?dir.  Dokunduğu her şeyi metaya çeviren kapitalizm başını da örtse, sakal da bıraksa bu gerçeği asla anlayamaz. Çünkü Mülk Sahibi?ni unutan bu sistem insanlara ancak sahip olarak varlıklarını çoğaltabileceklerini telkin eder. Bir avuç burjuva dünyevî mülkleri paylaşırken milyonlarca insan kendilerine vaad edilen sahte cennetin peşinde hayatlarını ziyan eder.

İtiraf edelim, bugün Müslüman işverenlerin çoğu piyasa şartları, kriz, ayakta kalabilmek vs. gibi mazeretlerin ardına saklanarak İslâm ahlâkından ziyade kapitalizmin ahlâksızlığını tercih ediyor. Kazancının bir kısmını dinî ?hizmet?lere aktarmak belki vicdana narkoz etkisi yapıyor, ama onlarca, yüzlerce çalışanın nazarında din/dindar algısı yara alıyor.  Dine asıl hizmet, işçiye âdil ücret ödeyerek ve ona hakkaniyetli muameleyle edilmez mi?

Kapitalizmin anlamadığı ve anlayamayacağı bir diğer nokta da işte budur: az bazen çoktan daha hayırlıdır.  Ne olursa olsun sermayesini ve sahte mülkünü?neredeyse sonsuza kadar?çoğaltmayı emreden kapitalizm sizi maliyetleri düşürmeye çağırır ve elbette en büyük maliyet kalemi de ücretlerdir! Bir Müslüman ise emeği sömürerek kazanacağı paranın bereketsiz ve men?us bir para olduğunu bilir ve az da olsa helâl olana kanaat eder. Böyle tehlikeli bir zamanda kazanılacak çok paranın haddinden fazla pahalıya mal olacağını, karşılığında vicdan, izzet ve bereketsizlik ve hatta âhiretin kaybı gibi fiyatların ödenebileceğini bilir.

Müslüman elbette zengin olabilir. Helâl yoldan kazandığı parasıyla elbette nimetlere mazhar olabilir. Ama yüz aç adamın huzurunda iştahla yemek yenemeyeceği gibi bu kadar fakirlik kol gezerken ultra lükste boğulmanın günah ve utanç verici olduğunu bilir. Kendisine verilen rızıkları kıskanmadan, sahiplenmeden ve minnet çektirmeden infak etmesini de bilir. Zekâtın malını azaltmayıp bereketlendirerek çoğaltacağına iman eder. Evet, zekât yüksek bir imanın tezahürüdür. Malının tamamını Allah?tan bilenlerin harcıdır. Bediüzzaman?ın dediği gibi, zenginler bırakın zekâtı, zekâtının zekâtını verseler sosyal adalet sorununun büyük ölçüde hallolacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Peki, kapitalist olmamanın alternatifi sosyalist mi olmak diye sorarsanız, elbette ki hayır. Marksizm?in tarihsel ve diyalektik materyalizminden soyunmuş bir sosyalizm Avrupa?da hoş bir ideal olabilir, ama bir Müslüman ülkede ancak plastik bir süs bitkisi olmaya adaydır. Türkiye?nin ilk ve belki de tek sosyalist partisi TİP?in en çok oyu Şişli ve Beşiktaş gibi burjuva semtlerinden alması, bugün Sosyalist Enternasyonal?e üye CHP?nin en fazla işçilere yabancı olması bundandır. Türkiye?de dünün sosyalistinin yarının kapitalisti oluşu da bundandır.

Sözün özü, İslâm çok kıskançtır ve istiklâli çok sever. Başka ideolojilerle sıfatlanmaya razı olmaz.

Murat Çiftkaya - Haber 7
ciftkaya@yahoo.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.