Mültecilere acılarına yabancılaştığımız oranda kendinize yabancılaşıyoruz

Mültecilere acılarına yabancılaştığımız oranda kendinize yabancılaşıyoruz
 Kıyılara vuran cesetlerini, soğuktan donmuş hallerini görerek içimizin acıdığı mülteciler bizleri nasıl etkiliyor diye baktığımızda farklı...

 

Kıyılara vuran cesetlerini, soğuktan donmuş hallerini görerek içimizin acıdığı mülteciler bizleri nasıl etkiliyor diye baktığımızda farklı tepkiler yaşandığı belirtildi. Uzm. Psikiyatrist Sabri Yurdakul, “Ne kadar yardım etme isteğinde bulunuyoruz ve bunu istesek bile hayata geçiriyoruz? Yoksa onları görmenin vicdanımızı acıtmasının dışında çok fazla etkisi olmuyor ve giderek bunu kanıksıyoruz. Oysa mültecilere yabancılaştığımız oranda kendimize yabancılaşıyoruz” diyor.

Onlarla sokaklarda karşılaşıyoruz. Birşeyler satmaya ve para kazanmaya çalışıyorlar, ışıkta duran arabalara yanaşıp para istiyorlar.Gözlerinde mutsuzluk ve bir umutsuzlukla.Onları kanıksadığımız için camlar bile açılmıyor ve insanlar bir an önce yeşil ışığın yanıp yollarına devam etmenin arzusunu duyuyorlar. Yeni yeni yardım kampanyaları ile yaşantılarını iyileştirme çabaları ortaya çıkarken genel eğilim “Durumları kötü ama zaten bizimde iyi değil.Onlara nasıl yardım edeceğiz?” şeklinde.“Geldikleri yerde düzeni bozuyorlar, daha ucuza çalışıp iş imkanlarını elimizden alıyorlar, onlarla birlikte hırsızlık ve soygun olayları artıyor” düşüncesi giderek yaygınlaşmaya başlıyor. Uzm. Psikiyatrist Sabri Yurdakul, “Bu da onlara acıma duygusunun giderek görmezden gelinmesine yol açıyor. Bir umursamazlığa dönüşüyor. Kendi başımıza gelse neler yapardık diye düşündüğümüz durumları maalesef televizyonda yaşadığımız olaylara benzetir olduk. Kan var, acı var ama duygu yok. Kendimizi onların hayatından ne kadar sorumlu tutuyoruz? Ne kadar yardım etme isteğinde bulunuyoruz ve bunu istesek bile hayata geçiriyoruz? Yoksa onları görmenin vicdanımızı acıtmasının dışında çok fazla etkisi olmuyor ve giderek bunu kanıksıyormuyuz diye düşünüyorum” dedi.

Onların yönünden baktığımızda ise durum çok daha içler acısı olduğuna dikkat çeken Yurdakul, “ Evlerini yurtlarını bırakıp gelmişler, bir ekmek alabilecek parayı bulamayıp, kış günü incecik kıyafetlerle yollara dökülüyorlar, dilini bilmedikleri bir ülkede. Çoluk çocuk yaşantılarını kurmaya çalışıyorlar ama dilenci konumundan öteye gidemiyorlar. Artık bu da onların üstüne yapışıp ufacık çocuklar Arapça yardım dileniyorlar” diye konuştu.

Yurdakul, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapılan araştırmalarda depresyonun, kaygının çok yükseklerde bulunması onların bu yaşadıklarının sonucunda sadece kaçıp kurtularak, hayatlarını kurtarmalarına rağmen ruhlarının acı çektiğini gösteriyor. Giderek dışlandıkları bir ülkede var olmaya çalışıyorlar. Deyim yerindeyse yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Bunu ne kadar yapabildiklerini bilemeyiz ama bu durumun her iki tarafı içinde bir sınav olduğunu düşünüyorum. Bizler onların acılarına yabancılaştığımız oranda aslında kendimize yabancılaşıyoruz. Görmezden gelmenin sorunu ortadan kaldıracağını düşünüyoruz ama geri dönmedikleri sürece bu toprakları onlarla paylaşacağımızı unutmamalıyız. Onları kazandığımız sürece kendi yaşantımızı da daha yaşanabilir kılacak yoksa onların çektikleri sıkıntıların giderek hastalıklar, yoksulluklar, hırsızlıklar, gasp olayları ile yaşantımızı zorlaştırdığını birlikte yaşayacağız”

adanapost.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.