MHP bazı yerleri tahrik ediyor
Başbakan Davutoğlu, "MHP Kürtçe üzerinden sanki Türkçe'ye sahip çıkıyormuş gibi davranarak bazı yerleri tahrik ediyor" dedi.
TBMM (AA) - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Diyarbakır gezisine değindi.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biz Muğla'da, Toroslar'da Türkmen lehçesiyle konuşurken de, Tekirdağ'da Rumeli lehçesiyle o güzel Türkçemizi konuşurken de, Bingöl'de Zazaca ya da Diyarbakır'da Kürtçe selam verirken de beden diliyle değil, gönül diliyle selam veriyoruz, birlik beraberlik diliyle. Kulakları ve gönülleri öylesine kapalı ki nihayet Sayın Bahçeli Kürtçe'nin anadil olması ve kullanılması dolayısıyla bunun doğru olduğunu söyledi. Yine de bir ilerleme ama şunu unuttu. Kendi iktidarları döneminde bir anne ki Türkçe bilmiyorsa -birçoğu bilmiyor olabilir- hapishaneye gittiğinde oğluyla Kürtçe konuşması, Kürtçe muhabbet etmesi, sevgi göstermesi yasaktı bu memlekette. AK Parti iktidarlarına kadar tercümanla konuşmalarına izin veriliyordu."
"Peki şimdi Kürtçe de bu şekilde sosyal hayatta kullanılıyor diye vatan bölünüyor mu?" diye soran Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Hayır, vatan bütünleşiyor. Çünkü önemli olan Türkçe, Kürtçe, Arapça herhangi bir dil değil, neyi ifade ettiğiniz neyi söylediğiniz. Eğer nefret dili olarak konuşuluyorsa Türkçe de yanlıştır, Kürtçe de. Ama muhabbet dili, gönül dili olarak konuşuluyorsa hepsi mübarektir, hepsi azizdir.
Yunus Emre'nin güzel Türkçesi ile Ahmed-i Hani'nin güzel Kürtçesi birbirinden ayrılabilir mi? Ama rahatsızlar çünkü HDP ister ki Kürtçe'yi istismar ederek Kürt milliyetçiliği yapsın. Kürtçe gerektiğinde yasak olsun, istismar etsin. Bu ülkenin Başbakanı olarak ben 77 milyonun Başbakanıyım. Herkese istediği, irade ettiği, muhabbet duyduğu şekilde selam vermek benim borcum. MHP ister ki bu zıtlık ve tezat üzerinden bir siyasi istismar yapsın. Orada Kobani'den gelen kardeşlerimize selam ettim. Mazlumlara, masumlara. Biz mazlum ve masum söz konusu olduğunda ayrım yapmayız. Dikkat edin bundan HDP de rahatsız oldu, MHP de."
Davutoğlu, HDP'nin Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin 197 bin Kobanili'yi 3 günde kabul ettiğini, her türlü imkanla onların yanında durduğunu unutturup Kobani istismarı yaparak, 6-7 Ekim olaylarını çıkardığını belirtti.
"Niye sesini çıkarmadın?"
MHP'nin de rahatsız olduğunu, çünkü orada bu istismar ortadan kalktığında onların da siyasi istismarının kapısının kapanacağını kaydeden Davutoğlu, şunları söyledi:
"İşte buradan tekrar söylüyorum; hiç kimse gocunmasın. Kobani'deki Kürtte, Telabyad'daki Arap da, Bayırbucak'taki Türkmen de bize tarihin mirasıdır. Sahip çıktık, çıkacağız, çıkmaya devam edeceğiz. Eğer birileri Suriye içinde ve dışında onları istismar ediyorsa ister Araplar'ı istismar eden IŞİD terör yapsın, ister Kürtler'i istismar eden PKK terör yapsın hepsine karşı çıktık, karşı çıkmaya devam edeceğiz. Halka sahip çıkmamız onları istismar edenlere sahip çıkmamız anlamına gelmez.
Ama şimdi sormak vakti değil mi? Sayın Bahçeli konuşuyorsun peki Bayırbucak Türkmenleri'ne yardım götüren MİT tırlarına bu ihanet çetesi operasyon yaptığında neredeydin? O tırlar Bayırbucak Türkmenleri'ne gidiyordu. Mazlum, masum Bayırbucak Türkmenleri'ne gidiyordu. Benim Toroslarımın devamı olan Türkmen obalarına gidiyordu. Niye sesini çıkarmadın? Niye o ihanet çetesinin yanında sonra da CHP ile birleşip çatı aday gösterip, o oyunlara girdin de bir kez dahi Suriye Türkmenleri'ne yardım konusunda bizim yanımızda durmadın?
İşte bir kez daha söylüyorum. Evet yeni bir Ortadoğu hedefliyoruz. Bu Ortadoğu'da bugünkü kardeş kavgası, bugünkü Suriye rejiminin zulmü veya IŞİD'in veya PKK'nın veya herhangi birinin terörü karşısında bizim Ortadoğu anlayışımız birlik, beraberliğe, vahdete dayalı yeni bir kardeşlik coğrafyasıdır. Emperyalistler bunu engellemeye çalışacaklar, içerideki işbirlikçileri bu büyük vizyonu yok etmeye çalışacaklar. Ama nihayette biz Ortadoğu'daki kardeşlerimizin davasına, Ortadoğu'daki kardeşlerimizin acısına sahip çıkmaya, onlarla birlikte bu tarihi yürüyüşü devam ettirmeye kararlıyız. Ülkemizin birliği ve beraberliği sözkonusu olduğunda, vatandaşlarımızın arasındaki eşit vatandaşlık bağları sözkonusu olduğunda hiçbir şekilde taviz vermemiz sözkonusu olamaz. Bu ülkenin geleceği, istikbali ancak ve ancak 77 milyonun bir yürek, bir bilek olarak birleşmesiyle mümkün. AK Parti siyaseti bu birliğin adıdır. Onlar bölmeye, onlar tahrik etmeye devam edecek, biz birleştirmeye, bütünleştirmeye devam edeceğiz. Biz birlikte Türkiyeyiz."
"Gönüllerin buluşmasıydı"
Davutoğlu, son iki hafta içinde yaptıkları ziyaret ve faaliyetlere bakıldığında, AK Parti'nin siyaset felsefesindeki farkı herkesin görebileceğini ifade etti.
Ahmet Davutoğlu, iki hafta içinde yurt içinde Aydın, Muğla, Tekirdağ, Diyarbakır ve Batman'ı ziyaret ettiklerini, yurt dışında da Brüksel, Zürih ve Londra'da bulunduklarını anımsattı. Avrupa'nın ve Türkiye'nin her bir köşesinde vatandaşlarla bir araya geldiklerini belirten Davutoğlu, "Bu sadece bir siyasi buluşma değil, gönüllerin buluşmasıydı" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Afyon'da bizi yiğit efeler karşıladı, zeybeklerle. Demirci Mehmet Efendi ve bütün Yörük Ali Efe'nin yiğitleri karşıladı, bağırlarına bastılar. Biz de onları bağrımıza bastık. Çünkü Misakı Milli'yi andığımız bu günlerde eğer Egeli efeler olmasaydı, istiklalimizin meşalesi de yanmayacaktı.
Oradan Muğla'ya geçtik. Muğla'da yörük Türkmen obalarıyla bir kez daha buluştuk. Şahidi Hazretleri'nin huzuruna çıkarken ki hiç unutmadığım bir manzaradır, bir tekerlekli sandalyede, 90 yaşındaki bir nine, bizi yolda karşıladı. Geçeceğimizi duymuş. 'Yaklaşık 1 saattir sizi bekliyorum kuzum' dedi. Türkmen lehçesiyle 'kuzum' dedi, sarıldı ve dua etti.
Daha sonra Tekirdağ'a gittik. Orada bizi evladı fatihanın çocukları, torunları, Rumeli lehçesi ile karşıladı. Başımızın üzerinde yerleri var. Tekirdağ'da cumhuriyetçilik hususundaki yaklaşımımızı vatandaşlarımızla paylaştık.
Diyarbakır ve Batman'a gittiğimizde de bu sefer Seyit çocukları, evladı Resuller, Kürtçe ile Arapça ile bizi karşıladılar. Onların da başımızın üzerinde yerleri var. Allah onlardan da Egeli efelerden de Muğlalı Türkmen obalarından da Diyarbakırlı, Batmanlı Kürt ve Zaza yiğitlerinden de razı olsun. Hepsine de selam olsun buradan.
Avrupa'ya gittiğimizde, Brüksel'de, Zürih'te vatandaşlarımızla buluştuğumuzda, bütün salonlar al bayrakla doluydu. Brüksel'de, Afyon'dan, Emirdağ'dan çok vatandaşımız olduğu için onlara selam verdiğimde, salondan tek tek 'Diyarbakır da burada, Trabzon da burada, Edirne de burada' diye seslendiler ve bütün Türkiye'ye o salondan selam verdiler.
Türkiye'nin her bir köşesinde vatandaşlarımızla buluştuk, her bir köşesinde onlarla dertleştik. Avrupa'nın her bir köşesinde ise onların ne kadar güzel bir birlik ve beraberlik içinde olduklarını gördük. Bizim siyasetimiz, birlik siyasetidir, bizim siyasetimiz vahdet siyasetidir, bizim siyasetimiz yürek ve gönül siyasetidir. İşte bunu anlayamazlar. Bir yörük Türkçesi ile yapılan duayı, bir Horasan duasını, Diyarbakır'da Kürtçe 'Seyidim' diyerek bana sarılan bir dedenin duasını bir arada düşünemez onlar. Onların zihinleri bunu idrak edemez. Bizim zihinlerimiz ve gönüllerimiz ise Türkiye'nin doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini birleştirir ve tek bir yürek, tek bir bilek yapar. İşte Misakı Milli'nin gerçek anlamı budur.
Tekirdağ'daki evladı fatihan ile Diyarbakır'daki evladı Resul arasında biz bir ayırım gözetmeyiz. Onlarla karşılaştığımızda aynı yürekle konuşuruz, aynı dille konuşuruz ve onları tek bir hedefe, bu milletin gelecek vizyonuna yöneltme konusunda da hiçbir ayırım gözetmeyiz. Vatandaşlarımız arasında ayrım gözetmediğimiz gibi onların istikballeri konusunda hiçbir farklı vizyon ortaya koymayız. Muğla'da ne söylersek, Diyarbakır'da onu söyleriz. Aydın'da, Tekirdağ'da ne konuşursak, Batman'da onu konuşuruz.
Her yerde dua aynı. Her yerde AK Parti kadrolarına beslenen ümit aynı. Biz bu ümitleri boşa çıkarmayacağız. Kim ne ayrımcılık yaparsa yapsın, kim ne bölücülük yaparsa yapsın, onun karşısında kale gibi, Troslar gibi, Kaçkarlar gibi dimdik duracağız ve milletin birliği, beraberliği, vahdeti demeye devam edeceğiz."
"Kimse bize milliyetçilik dersi vermeye kalkmasın"
Ahmet Davutoğlu, dualar nasıl ortaksa, sembollerin de sloganların da ortak olduğunu belirterek, "O kadar memnun oldum ki büyük bir heyecanla döndüm bütün bu yurt dışı yurt içi seyahatlerden. Biraz önce bir arkadaşımız, 'Epey yoğun bir tempo, inşallah yorgun değilsiniz' dedi. Yorulmak mümkün mü? Muğla'da, Tekirdağ'da, Aydın'da, Diyarbakır'da, Batman'da o heyecanı o coşkuyu gördükten sonra yorulmak, durmak bize yakışır mı? Avrupa'daki Türkler ayaktayken oturmak bize yakışır mı?" diye konuştu.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Sabah Bahçeli'yi dinledim. Bir sembol var ki vurgulayacağım, al bayrak. Aydın'da, Muğla'da ve Tekirdağ'da al bayrak AK Parti kongre salonunu ne kadar güzel bir şekilde süslemişse, Diyarbakır'da da Batman'da da aynı şekilde süslemiştir. Zürih'te, Brüksel'de de al bayrak her yerdeydi. Al bayrağı her yere götüren tek bir parti var, AK Parti kadrosu. O al bayrağa canımız feda. Ruhumuz o al bayraktan beslendi, o al bayrağı ayağı kaldıracak. Kimse bize milliyetçilik dersi vermeye kalkmasın. Milliyetçilik dersi verecek olanlar, o al bayrağı önce ülkenin her yerinde dalgalandıracaklar, sonra da dünyanın her yerinde dalgalandıracaklar.
Cumhurbaşkanımız Somali'ye gidiyor, buradan eleştiriler geliyor. Ben Avrupa'ya gidiyorum eleştiriler geliyor. Ey Bahçeli, biz hayatımızı o al bayrağa vakfetmişiz. Somali semalarında da Zürih semalarında da Brüksel semalarında da o al bayrağı biz dalgalandırıyoruz biz.
Rahatsız olmuşlar. 28 Şubat gazetelerini açın bakın. 'Hilal operasyonu' diye Türk Baasçılara, Türk demekten de haya edeceğim şekilde, bayrağımızdan hilali kaldırmak... Hilal İslam'ın sembolü ya, kaldırmayı düşünenler çıktı. Baksınlar gazete arşivlerine, kendi devri iktidarlarında yaşandı bunlar.
Aynı şekilde bölücü örgüt de Kürt kardeşlerimizin gönlünden o al bayrağı silmeye çalıştı. Biz ise ne yaptık? Diyarbakır'da, Batman'da Kürt ve Zaza yiğitleriyle, Aydın'da, Muğla'da Efelerle, Türkmenlerle, Yörüklerle, Tekirdağ'da evladı fatihan ile o al bayrağı semaya taşıdık. Hiç kimse de bu konuda bizimle herhangi bir şekilde yarışmaya kalkmasın.
Keşke Sayın Bahçeli, tabi gelemez ya. Şimdi 'gelemez' deyince Tunceli aklıma geliyor, bu sefer durmak istiyorum. Çünkü yol açtığı sonuçlar belli. Hadi gelmedin ama bari televizyondan seyret. O Diyarbakır, Diyarbekirli yiğitlerin al bayrağı, AK Parti kongresinde binlerce kardeşimizin katıldığı kongrede nasıl dalgalandırdıklarını gör. Batmanlı genç kızların al bayraktan nasıl bir koridor oluşturduklarını gör. Biz o sevdayı Türkiye'nin her yerine nakış nakış işlemişiz.
Nasıl Alpaslan'ın ordusunda Türk obaları, Kürt obaları, Zaza obaları, Anadolu'nun bütün obaları yan yana, bu ülkeyi bize vatan kılmak için savaşmışsa, nasıl Selahaddin Eyyübi'nin ordusu Kudüs'e doğru yürürken, aralarında Türkmen obaları, Kürt aşiretleri, Arap aşiretleri yan yanaysa, nasıl Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Yemen'de omuz omuza, son nefeslerinde Kelime-i Şehadet getirirken, onlar yan yana durmuşsa, işte bir daha söylüyorum, Allah şahittir ki bu vatanın bu evlatları arasına fitne sokulmasına izin vermeyeceğiz. Hiçbir şekilde izin veremeyeceğiz.
Rahatsız olanlar çıktı, al bayrağa tevhid bayrağı diye. Evet, tevhid birliktir. Al bayrak bizim için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sembolü olmak kadar Alpaslan'ın ordularının sembolüdür, Selahattin Eyyubi'nin sembolüdür. Ve bugün de dünyanın her yerinde mazlumların sembolüdür. Avrupa'da onurun, izzetin sembolüdür. Milliyetçilik, vatanperverlik, cumhuriyetçilik, özgürlükçülük ancak ve ancak bu ülkenin sembolünü yüceltmekle olur.
IMF memuru karşısında müzakere masasına oturan Türk bürokratın arkasında al bayrak ne anlam ifade ediyordu, Somali'de bir kalemde Somali'yi inşa etmek için 300 milyon doları bir yılda vererek Somali'yi ayağı kaldıranların arkasındaki al bayrak neyi temsil ediyor? Bunu düşünsünler.
Biz bu ortak ruhu ve ortak bilinci harekete geçirmeye devam edeceğiz. Ortak dua, ortak kader, ortak tarih, ortak gelecek..."
"Onların gönül dili yok, onların beden dili var"
Diyarbakır'da yaptığı konuşmadan hem MHP'nin hem HDP'in hem CHP'nin rahatsız olduğunu belirten Davutoğlu, "Doğru yolda olduğumuzun en iyi işareti budur. Çünkü onlar Diyarbakır üzerinden veya bu konuşmalar etrafında aslında nasıl bir bölücü zihniyete sahip olduklarını ortaya koyuyorlar" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"HDP rahatsız oldu. Çünkü 6-7 Ekim olaylarından sonra, Kobani kışkırtmasından sonra, oraya gelen AK Parti Genel Başkanı olarak, Diyarbekirlilerin beni nasıl coşkuyla karşıladıklarını, binlercesinin salonu nasıl doldurduğunu, nasıl al bayrakları dalgalandırdıklarını, Kürtçe ve Türkçe, nasıl 'Türk-Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir' diye bağırdıklarını gördüler, rahatsız oldular.
Diyarbakır'da da Batman'da da bu slogan atıldı, geçen hafta Muğla'da, Aydın'da, Tekirdağ'da da bu slogan atıldı. Şimdi AK Parti siyaseti olmamış olsaydı, biz milleti birleştirmemiş olsaydık, muhtemelen o sloganları atan gençler, bir yerlerde karşılıklı çatışıyor olacaklardı. Şimdi ise hepsi al bayrak altında kardeşlik sloganları atıyorlar. İşte bizim siyasetimizin kardeşlik prensibi budur.
Yine Kürtçe selamlamam dolayısıyla da MHP rahatsız olmuş. Ayrıca başka bir rahatsızlık daha var burada. HDP o bölücü anlayışın artık zemin kaybettiğini görmekten rahatsız, MHP de Türkçe üzerinden sanki Türkçe'ye sahip çıkıyormuş gibi davranarak bazı yerleri tahrik ediyor. Kimse bize Türkçe dersi vermesin. Biz Karamanoğlu Mehmet Bey'in diyarındanız. O Türkçe'yi biz bilir, biz konuşuruz. Dünyaya biz yayarız. Gece gündüz Yunus Emre Kültür Merkezini dünyaya biz yaydık. Sizin döneminizde, bırakın Türkçe'yi dünyaya yaymayı, herhangi bir şekilde, Türkiye içindeki Türkçe eğitim yapacak okullar konusunda bile bütçede ne durumda olduğunuzu herkes biliyor. Ama rahatsız oldu. Neden biliyor musunuz? Onların gönül dili yok, onların beden dili var."
"Birileri küçük hesaplar içine girdi"
Davutoğlu, son 10 gün içinde 5 il, Avrupa'da 4 şehirde temaslarda bulunduklarını hatırlatarak, kendileri vatandaşlarla buluşup dünyanın yatırım öncüleri, finans kuruluşları ve önemli liderleriyle bir araya gelirken, "Türkiye'de birilerinin Ankara'nın dar koridorlarında küçük hesaplar içine girdiğini" söyledi.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı başkanlığında Bakanlar Kurulu'nu topladıklarını, bunu hemen istismara yöneldiklerini belirten Davutoğlu, buradan hareketle kendilerince küçük hesapları tahrikleri başlatmaya ve sürdürmeye çalıştıklarını kaydetti. "Bu kürsüden ve bir çok kürsüden de defaatle söyledim; Cumhurbaşkanımız ile tam bir uyum içindeyiz ve Cumhurbaşkanımız ile aramızdaki bu uyumun bozulmasına hiçbir şekilde izin vermeyiz" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim siyasetimiz vefa siyasetidir. Bir dava ahlakı ve devlet geleneği içinde hareket ederiz. Bu sabah dahi Bahçeli, muhtemelen de de öğleden sonra Kılıçdaroğlu aynı konuda istismar yapmaya çalışacaklar. Biz bütün bu kadrolar olarak yola birlikte çıktık ve istikametimiz de bellidir. Bu istikamet büyük ve yükselen güç Türkiye istikametidir. Bu istikametten bizi kimse koparamaz.
Cumhurbaşkanımızın Bakanlar Kurulu'na ihtiyaç hissettiğinde, talep etmesi halinde başkanlık etmesi anayasal bir yetkidir ve bu daha önceki Cumhurbaşkanları tarafından da kullanılmıştır. Şimdi de aynı bizim kurucu genel başkanımız ve bu kürsüden bize yıllarca hitap etmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, Cumhurbaşkanımızın bizimle bu kadar yakın temas ve çalışma temposu içinde olmasından daha doğal bir şey yok. Kıskanmasınlar, kıskanmasınlar... Kimse herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanımız ile benim, Başbakanlık ya da Bakanlar Kurulu arasında ihtilaf çıkacağı ve buradan hareketle de Türkiye'de siyasi kriz olup, onlara alan açılacağı hesabı içine girmesinler. Biz onların bildiği siyasetçiler değiliz. Biz onların bildiği devlet adamları değiliz. Biz hem dava ahlakını hem de devlet geleneğini aynı kararlılıkla sürdürürüz.
Yine bu çerçevede bir yetki çatışması olduğundan bahisle birtakım istismarlara kalkıştılar. Cumhurbaşkanımız ile yaptığımız Bakanlar Kurulu toplantısı, tam bir istişare, fikir zenginliği içinde cereyan etmiştir ama bütün hesap sorma ve sorumluluk anlamında muhatap Bakanlar Kurulu'dur. Bu konuda olmaz ama ola ki eleştirilecek bir husus olursa hiçbir şekilde Cumhurbaşkanımız ilzam edilemez. Hesap verecek olan biziz. Cumhurbaşkanımız ile istişare ederek bu kararlı yola devam edecek olan biziz. Buradan herhangi bir şekilde siyasi istismar konusu çıkarmaya kimse yeltenmesin. 27 Ağustos'taki olağanüstü kongremizde ifade ettiğimiz gibi bu kutlu yolun yolcuları arasında hiçbir fitneye izin vermeyiz. Kararlı şekilde yolumuza devam ederiz."
"Hiçkimse özel yakınım değil"
Davutoğlu, konuşmasını sürdürürken, slogan atan izleyicilere, "Konya'ya da bütün Türkiye'ye de selamlar. Artık benim için Konya ile herhangi bir vilayet arasında hiçbir ayırım yoktur. 81 vilayetin hepsindeniz, hepsine canımız feda. Geçen bir arkadaşımız bir mesaj getirdi, 'bir yakınınızmış' diye. Ona şunu söyledim; 'bundan sonra benim 77 milyon yakınım var. Hiçkimse özel yakınım değil. 77 milyon yakınım, 77 milyon kardeşim var. Herhangi birisi yakınım derse yanlış yapar. Bu anlamda Konya'ya da bütün güzel vilayetlerimize de selam olsun" karşılığını verdi.
"Genel Kurul'un ortak aklını temsil eden bir karardır"
Konuşmasında Dört eski Bakan ile ilgili TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu'nun geçen hafta Genel Kurul'daki görüşmelerine işaret eden Davutoğlu, raporun oylanmasıyla ilgili spekülasyonlar yapıldığını kaydetti.
"Soruşturma Komisyonu Raporu, TBMM Genel Kurulu'nda teyit edildi. Bu ne anlama geliyor? Bir kere şu anlama geliyor; 17-25 Aralık operasyonlarının bir darbe teşebbüsü olduğunun Genel Kurulumuzca da tescil edildiği anlamına geliyor" diyen Davutoğlu, birincil mahkemeden alınan takipsizlik kararının Genel Kurulca da tescil edildiği anlamına geldiğini belirtti.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Birincil mahkemelerde alınan takipsizlik kararında herhangi bir siyasi boyut olmadığı gibi, Soruşturma Komisyon Raporu'nun TBMM Genel Kurulu'nun onaylamasında da herhangi bir siyasi boyut yoktur. Tamamıyla hukukidir. Bu konuda kim hukuka uygun davranmıştır? AK Parti davranmıştır. Yasal ve anayasal çerçeve der ki Soruşturma Komisyonu'nda bulunanlar herhangi bir ihsası reyde bulunamaz. Yine bu yasal çerçeve der ki TBMM'de oylama yapılırken kimse, herhangi bir grup kararı alamaz, yönlendirmede bulunamaz ve herkes kendi özgür iradesiyle karar verir. Biz Soruşturma Komisyonu esnasında hiçbir AK Parti'li yetkili; ne komisyon üyesi, ne genel başkan olarak ben veya parti yetkilimiz ihsası reyde bulunmadı. Hiçbir şekilde. Halbuki diğer partilerin üyeleri, ihsası reyde bulundular. Suç işlediler. Soruşturma Komisyonu neden vardır? Bir olayın olup olamadığını, bir suçun işlenip işlenmemiş olduğunu araştırmak için vardır. Baştan kararınız belliyse niye o komisyona katılıyorsunuz? Bizden bir ihsası rey olmadı. TBMM Genel Kurulu'nda da oylamada da hiçbir şekilde baskı, yönlendirme yapmadık çünkü bu yasal suç olurdu ama diğerleri baskıyla, yönlendirmeyle, birtakım kendi aralarındaki çalışmalarla belli kanaate doğru Genel Kurulu yönlendirme çabasına girdiler. Dolayısıyla bizim TBMM Genel Kurulu'nda çıkan bu karar, Genel Kurul'un ortak aklını temsil eden bir karardır."
"Bu röportajın bir ibret vesikası olarak saklanmasını tavsiye ediyorum"
Davutoğlu, dikkat çekmek istediği bir başka konuya işaret ederek, şunları kaydetti:
"Nasıl bir koalisyonla karşı karşıya kaldığımız hususunda... Hani şu Hazreti Peygamber'e hakaret eden karikatürü basan gazete var ya. Hani Ergenekon, Balyoz davalarına sahip çıkan o gazete var ya... Bir kaç gündür dönemin savcısı... 'Dönemin Başbakanı' dedikleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugünün Cumhurbaşkanı'dır, ama o, dönemin savcısıdır. O dönemin savcısıyla röportaj yapıyorlar. Nasıl bir koalisyon? Ergenekon, Balyoz, paralel çete yan yana ve arkalarında CHP. Bu röportajın bir ibret vesikası olarak saklanmasını tavsiye ediyorum. Son 1,5 yıldır işte böyle bir koalisyonla biz bir mücadele içindeyiz. Biz milletle beraberiz, onlar ise sadece AK Parti'ye zarar vermek için bütün şer odakları yan yana... Bütün şer odakları yan yana olsun, biz hayır yolundan ayrılmayacağız. Biz memleketin hayrı ve doğruluğu istikametinden ayrılmayacağız. Herhangi bir şekilde grubumuz içinde bunun ihtilaf konusu olduğu hususunda kimse spekülasyona kalkışmasın. AK Parti grubu doğru olanı yapmıştır. Eğer AK parti grubu blok olarak bir yönde hareket etmiş olsaydı, bu sefer de diyeceklerdi ki 'talimatla oy kullandılar.' Hayır. Bu Grubun bütün değerli mensupları, onurlu milletvekillerimizin hepsi kanaatlerini beyan ettiler, oylarını kullandılar. Hepsine de buradan saygıyla, selamla, kararları dolayısıyla takdirlerimi ifade ediyorum. Nihayetinde de AK Parti Grubu çoğunluğuyla bütün bu teşebbüslerin bir ihanet, darbe teşebbüsü olduğunu ortaya koydu. "
Davutoğlu, bir izleyicinin "onlar batan bankaların hesabını versinler" diye laf atması üzerine, "Daha çok hesap soracağımız husus var onlardan, daha hesap soracağız" karşılığını verdi.
12 yılın Türk siyasi hayatı için uzun iktidar dönemi olduğunu belirten Davutoğlu, "Ama tarih için daha bizim yolumuzun önsözündeyiz. İnşallah daha nice 10 yıllar bu kervan yürüyecek ve hesap sorulması gereken herkesten de gerekli hesaplar sorulacak" dedi.
"Avrupa'nın her yerinde büyük heyecan gördük"
Davutoğlu, Avrupa'daki Türk vatandaşlarına da selam göndererek, "Çünkü onlar tahta bavullarla çıktıkları yolculuklarda şimdi Avrupa'nın her yerinde başları dik, onurlu bir şekilde var olmanın gururunu yaşıyorlar" diye konuştu.
Avrupa'nın her yerinde büyük heyecan gördüğünü ifade eden Davutoğlu, "Avrupa'da nerede vatandaşımız varsa, büyük şehirlerde hepsini ziyaret edeceğiz. Birlik ve beraberlik mesajını her yerde vermeye devam edeceğiz. Avrupa'daki vatandaşlarımızın başları dik olsun diye, onların kimse tarafından tahkir edilmesine izin vermemek için onları güçlü kılacak şekilde her türlü çalışmayı yapacağız" ifadelerini kullandı.
Geçen hafta gerçekleştirdiği Brüksel, Londra ve Davos ziyaretlerine değinen Davutoğlu, Brüksel'de AB'nin yeni yönetim kadrosuyla buluştuklarını ve kapsamlı görüşmeler yaptıklarını anlattı.
Bütün dosyaları detaylı bir şekilde ele aldıklarını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Kararlılığımızı bir kez daha vurguladık. AB bizim için stratejik bir hedeftir. İnşallah öyle veya böyle bir gün mutlaka Türkiye AB'nin üyesi olacaktır. O vakte kadar da herkesin, Avrupa'daki her liderin her siyasi kesimin bilmesini istediğim bir gerçek var Türkiye, Avrupa tarihinin bir parçasıdır. Avrupa geleceğinin de sadece bir parçası değil, öncüsü olacaktır. Avrupa kıtasının tarihi de, geleceği de biz olmadan yazılamaz."
Davutoğlu, iktidara geldikleri dönemde Brüksel kulislerinde "Türkiye ekonomisi çok zayıf, sıkıntıları var ve AB'ye girerse Avrupa için yük olur" şeklinde konuşmalar olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Kendi aralarındaki temel konuşma üslubu veya temel argümanı buydu. 12 geçti şimdi Brüksel kulislerinde 'Türk ekonomisi Avrupa'ya göre çok güçlü Avrupa'ya girerse nasıl hazmedeceğimizi bilemiyoruz' konuşuluyor. Geldiğimiz nokta bu. 12 yıl önce Türkiye'yi AB'ye almayanlar çok zayıf diye almıyorlardı, şimdi çok güçlü diye almak istemiyorlar. Elhamdülillah ister alsınlar, ister almasınlar biz güçlü olmaya devam edeceğiz. Onların kapısında talepkar bir şekilde herhangi bir özel muamele istemeyeceğiz, dilenmeyeceğiz. Ama bilsinler ki eğer AB birgün küresel güç olacaksa, demografisiyle, ekonomisiyle, kültürel çoğulculuğuyla küresel güç olacaksa bunun yolu Türkiye'den geçer. Bunun geleceği Türkiye'de, İstanbul'da, Ankara'da yazılır. Bilsinler ki Türkiye AB üyesi olduğunda AB hiçbir şey kaybetmeyecek. Ama üye olmazsa da Türkiye yoluna kararlı bir şekilde devam edecek ve bir gün AB üyeleri gelip, bu talebi kendileri dile getirecekler. Biz buna inanıyoruz. Kendi yolumuzda, tarihi yürüyüşümüzde tam bir doğru istikamet içinde yola devam edeceğiz."
"AK Parti dönemindeki başarı hikayesi gölgelenmek isteniyor
Londra'da, Davos'da çok sayıda uluslararası finans kuruluşlarıyla buluştuklarını, siyasi liderlerle görüştüklerini anımsatan Davutoğlu, G20 Dönem Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak hem Londra'da hem Davos'da önemli toplantılar yaptıklarını söyledi.
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Temel hedefimiz şuydu; yaklaşık 1.5 senedir Gezi provokasyonlarından sonra ülkemize dönük tam bir tezvirat yapılıyor, tam bir kara propaganda faaliyeti yapılıyor. Bu kara propaganda faaliyeti üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin AK Parti dönemindeki başarı hikayesi gölgelenmek isteniyor. Bütün bakan arkadaşlarıma, ilgili kurum yetkililerimize bir talimat verdim. Biz de dünyada seferberlik ilan ediyoruz. Birileri, ülkemizi karalamak için bu ihanet çeteleri ne yapıyorlarsa onların karşısında dünyanın her yerinde dolaşıp, gerçekleri anlatacağız ve Türkiye'nin başarı hikayesinin devam etmesi için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Bu tezviratların arkasında aslında İslam dünyasında, doğuda tek başarı hikayesi olan AK Parti'nin başarı hikayesini gölgeleme çabası var. Birileri istiyor ki İslam dünyası ya otoriter zalim rejimlerle anılsın ya da teröristlerle. İşte dün İslam dünyasının öncü isimlerini, ilim adamlarını Diyanet İşleri Başkanımızla birlikte kabul ettik. Bir karşı hamle başlatıyoruz. İslam dünyasında kardeşlik için mezhep ayrımcılığına karşı İslam dünyasının barış selamını dünyaya iletmek için her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz."
"Türkiye'ye olağanüstü bir ilgi var"
Bütün bu tezviratlara rağmen Londra'da ve Davos'ta uluslararası finans çevrelerinden Türkiye'ye olağanüstü bir ilgi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, İstanbul Borsası'nın Londra Borsası ile "Küresel ve bölgesel güç Türkiye" toplantısını tertip ettiğini ve kendisinin bu toplantıda konuştuğunu anımsattı.
Londra Borsası ile İstanbul Borsası'nın stratejik anlaşma imzaladığını belirten Davutoğlu, "Orada da ifade ettim; İstanbul kadim ticaret yollarının merkezi bir şehirdir. İpek Yolu'n merkez şehridir" dedi.
Davutoğlu, 3 yıl içinde İstanbul Borsası'nın dünya borsa indekslerinde 30 kademe mesafe aldığına dikkati çekti.
Finans kuruluşlarıyla ve yatırımcı şirketlerle yaptıkları toplantılarda, Türk ekonomisinin başarısı konusunda ortak bir yaklaşım gördüklerini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"İnşallah önümüzdeki dönemde dış yatırımlarda büyük bir artış bekliyoruz. Neden? İhracatımız 158 milyar doları aştı. Dünyanın her yerinde ihracat düşerken, Türkiye daralan pazarlara rağmen ihracatını artırdı. Enflasyon düşüyor, faiz düşüyor. Ortaya koyduğumuz sektörel dönüşüm programlara çok geniş bir ilgi bütün dünya ekonomik çevrelerinden Türkiye'ye yöneliyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu reform faaliyetleriyle birlikte ülkemizin ekonomi çıtasını gittikçe daha ileri düzeylere taşımaya devam edeceğiz. Bu başarı hikayesi her surette devam edecek. Sadece Türkiye için değil, bütün mazlum milletler için Türkiye güzel bir örnek oluşturma yolunda çabalarını sürdürecek. Kim ne derse desin bizim yurtdışı temaslarımızda gördüğümüz gerçek şudur, Türkiye önümüzdeki dönemde dünyada yatırımları en çok çeken ülkelerin başında gelecektir. Onlar tezviratlarına devam etsin, biz yolumuza devam edeceğiz. Ülkemizin geleceğini aydınlatmaya bu aydınlık geleceği birlikte kurmaya devam edeceğiz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.