Mevlana'nın 'gel' çağrısını yüzyıllardır yaşatanlar

Mevlana'nın 'gel' çağrısını yüzyıllardır yaşatanlar
Öğretileri ile tüm dünyadan ilgi gören düşünce adamı, mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin, "Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak" ifadesiyle tanımladığı sema, görselliği ve estetiğiyle izleyenlerde büyük bir etki uyandırıyor.

KONYA - Abdullah Coşkun

Tasavvufta Mevlevi yolunun öncüsü, düşünce adamı Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin izinden giden, Mevlana Türbesi’nin en dikkati çeken sembollerinden semazenler, yaşamlarını da bu uğurda şekillendiren kişilerden oluşuyor.

Mevlana'nın dünyaca bilinen en önemli çağrısı "gel" sözü, Mevlevilik ve onu yaşatan semazenlerin de en büyük düsturu.

Semazenlerin yaşayışlarındaki üslup, kıyafet adabı ve Allah’ı zikirleri (sema ayini) ayrı ayrı güzellikler ve görsel bir şölen sunuyor.

Sema ritüeli ve semazenlerle ilgili, AA muhabirine açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü ve Postnişin Fahri Özçakıl, Türk ve İslam aleminin en büyük mutasavvıflarından Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin hayata gözlerini yumduğu gece olan Şebiarus’un 745'inci yılında, Konya'da vuslat törenlerinin yapıldığını söyledi.

Semanın asırlar öncesinden bugüne kadar ulaştığını anlatan Özçakıl, sema ritüelinin bir araç, asıl amacın ise Allah'a ulaşmak zikri olduğunu vurguladı.

"Kendisi de bu coşku ile sema etmiştir"

Özçakıl, semanın, Mevlana Hazretlerinden bugüne kadar gelen, Mevlevilerin en önemli zikir çeşitlerinden biri olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hazreti Mevlana, kainatta canlı-cansız tüm varlıkların bir dönüş içinde olduğunu ve bu dönüşün başı boş değil, CenabıAllah’ı zikrederek yapıldığını düşünmesi üzerine, kendisi de bu coşku ile sema etmiştir. Sema, günümüze kadar da Mevlevi zikri olarak gelmiştir. Sema bir araç olarak görülmektedir, asıl amaç CenabıAllah’a ulaşma gayesi gütmektedir."

Semazenlerde öncelikle gönüllülük esasının olduğuna vurgu yapan Özçakıl, semazen olabilmenin belli birtakım şartları olduğuna dikkati çekti.

Özçakıl, "Semazenin gönüllü olması, niyet etmesi ve kabiliyetli olması gerekiyor. Sema, aşkla yapılması gereken, Allah ile birlikte olma düşüncesi ve gayreti içerisinde olmayı içinde barındıran bir ritüeldir." diye konuştu.

"Semazen her çark edişinde Allah'ı zikreder"

Semazenlerin eğitimi ile ilgili de bilgi veren Özçakıl, şunları kaydetti:

"Semazen, sema etmesini öğrenebilmesi için öncellikle 'meşk tahtası' dediğimiz, ortasında bombeli bir çivi olan kaygan ahşap zemin üzerinde talimine başlar. Bu çivi üzerine bir tutam tuz serpmek suretiyle, sol ayak baş parmağını bu çiviye yerleştirir. Sağ ayağını çapraz bir şekilde öne doğru atar. Sol ayağını çivi merkez olmak suretiyle, ökçesiyle birlikte çivinin etrafında döndürmeye başlar. Sağ ayak da onunla beraber 360 derecelik bir dönüşle takip eder. İlk başlangıç noktasına, sağ ayağını aynı noktaya getirir. Bunun adı bir çarktır. Semazen her çark edişinde Allah'ı zikreder"

Semazenlerin giyinme adabı

Semazenler, semaya başlamadan önce kıyafetlerini titiz bir sıralamaya göre ve huşu içerisinde giyiyor.

Semazenler öncelikle "mest" adı verilen yumuşak deri ayakkabıları öperek ayaklarına giyiyor. Ardından, "tennure" adı verilen kolsuz gömlek yine öpülerek, tek defada dıştan içeri doğru giyiliyor. "Tığbent" adıyla anılan kuşak ise tennureyi sararak, pileler oluşturuyor.

Bu işlemden sonra "Elif'i Mehmet" denilen siyah kuşak öpülerek bağlanıyor. "Destegül" adı verilen dış gömlek giyindikten sonra, siyah cübbe omza giyiliyor. Son olarak da "sikke" adı verilen başlık, kıyafeti tamamlıyor.

Kıyafetlerin tamamının öpülmesinin altında, kainattaki canlı ve cansız insana hizmet eden her şeye değer verilmesi anlayışı bulunuyor.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.