Merhum M.Şevket Eygi’den Çıkarılacak Dersler Hakkında..

Merhum M.Şevket Eygi’den Çıkarılacak Dersler Hakkında..
Can kardeşlerim, bugün, hayatı bir takım bilinmeyenlerle dolu, müteveffa ve mağfur olmasını dilediğimiz sevgili Eygiyle ilgili arkasından tabii ki güzel şeyler anlatmak isterdik. “Rabbım günahlarını affetsin” dileklerimi arz ediyorum, yüce makama!..

“Merhum M.Şevket Eygi’den Çıkarılacak Dersler Hakkında:

Uzun oldu ama lütfen okuyun ve paylaşın can dostlarımızla!
Can kardeşlerim, bugün, hayatı bir takım bilinmeyenlerle dolu, müteveffa ve mağfur olmasını dilediğimiz sevgili Eygiyle ilgili arkasından tabii ki güzel şeyler anlatmak isterdik. 
“Rabbım günahlarını affetsin” dileklerimi arz ediyorum, yüce makama!..

İki kişi hakkında yazı dizisi hazırlıyordum. 
Birisi Rahmetli Erbakan ve birisi de Eygi idi. 

Erbakanın vefatı günü,öylece bilgisayarda kaldı. 
Bu zatla ilgili de kalacak. 
Ancak Abdullah abimin beyanlarını teyiden tarihine tanıklık ettiğim üç olayı, ders çıkarmak için, aktarmak istiyorum:


1-Sanırım bilgi yanlışlığı var, Cumali beyin alıntıladığı yazıda geçen bazı cemaat namazları tarihi hakkında.
Konya İ.H.O. nu bitirdikten sonra, okul sırasında musab olduğum bel fıtkı ameliyatının ilkini 1967 yılında İstanbulda yaptırmış, ameliyat sonrası, nekahat dönemimde, Konya Derede kasabasındaki piknikte, Hasan Elmas abimizin gençlerden Mustafa Erşanlı ile, itirazıma rağmen güreştirmesi üzerine, tekrar nükseden (ki bölge güreşçilerinden olmama rağmen yere yatıp yıkılmak zorunda kalmıştım, mecburen ameliyatımın hemen sonrası ve ilk defa 51 sene sonra burda açıklıyorum ve bizim sağlığımızın bozulması pahasına emirlere itaatimizin bir örneği olarak dikkatinize sunmak için) bel fıtkı ameliyatımı yenide olmak için 1968 yılında eğitime O yılda ara vererek ben yine İstanbuldaydım.
Toplu pazar namazları o yıl İstanbulda Sultan Ahmet camiinde yapılacaktı. 
Ülke genelinde yapılan toplu namaz kılınması uygulaması, camilere her ilden gelenlerle yapılır ve namazı kılıp dağılırlar.
Sultan Ahmet Camiinde ülkenin en büyük kalabalığı oluşacaktı. 
Merhum Eygi de tarafımızdan füluluğunu devam ettiriyordu.
Tarihimizde bir 31 mart vakıası bu meydanda yaşanmış ve bilirsiniz Derviş Vahdeti adlı ingiliz ajanı müslüman görünümlü bir molla, çıkardığı VOLKAN gazetesinde yaptığı tahriklerle topladığı saf ve temiz halkın arasına yerleştirilen ajanlarla (ki, şeriat isteriz iki kelimesinden başka Türkçe bilmeyen balkandan toplanan sabetaist ve masonik özellikli kişilerdi bunlar) 31 mart olayı bu meydanda yaşanmıştı. 
O gün Sultan Ahmette bu meş’um tarih tekrarlanabilir, endişesi vardı bizlerde. 


Allah Aykut abiden ve sağ olan tüm kardeşlerimizden razı olsun, vefat edenlerimize de rahmetler eylesin.Fatihte bulunan karargah/evimizde toplandı tüm arkadaşlar, Aykut abinin talimatıyla. 
Ben de ameliyat sonrası aynı evde yatıyordum. Olayın uzun uzun muhasebesi yapıldıktan sonra alınan karara göre; o gün sabah namazında tüm arkadaşlar (yaklaşık 40/50 kişi) cemaatın arasına ve tüm cemaatı kontrol edecek şekilde dağılacak, ajanlık yapanlar varsa tesbit edilip enterne edilerek, sakince bazı gaz alıcı ve yatıştırıcı sloganlarla dağıtılacaktı. Allah korusun ciddi olaylar çıkabilirdi.


Sanırım Taha Akyol da hatırlar, (o sırada o da aynı evde bizimle birlikte idi ve sağolsun, evde ders çalışıyordu da, Aykut abinin talimatıyla evde benim ihtiyacımı giderirken-çünkü evde ikimizden başka kimse kalmaz ve göreve koşarlardı- çamaşırını yıkadığında, benim de çorabımı yıkayvermişti), rahmetliler, Yavuz abim ve Canım Yılmaz abim ve kendi abimler dahil, herkes sabah namazına Sultan Ahmette katılmıştı. 
O sabah caminin tüm avlu ve bahçesi tıklım tıklım dolu idi. 
Sabah namazından sonra merhum Eygi, ayakkabılarını alıp cemaate hiç bir şey söylemeden çıkıp gitti. Görev bize düşmüştü. Camii ve bahçede halkı yüksek seslerle uyararak, “bu güzel çağrıya uyarak, çeşitli illerden gelen kardeşlerimiz, imtihanı fedakarlıklarla ve başarıyla kazandınız. Bu seferki göreviniz burada sona ermiştir. İlerde daha güzel toplantılarda buluşmak üzere hiç slogan atmadan, aranıza katılıp sizleri yanlış yollara sevketmek isteyen ajanlar olursa, onlara asla fırsat vermeden sakince dağılınız. 
Tarihimizde yaşadığımız kara 31 mart olaylarını tekrarlarmak isteyenlere, fırsat vermeyiniz” vs. gibi sözlerle, çok büyük bir fedakarlıkla dağıtabilmiştik, saatlerce uğraşılardan sonra. 


Tabii bundan merhum Eyginin hiç haberi yoktu ve millet bizi Eyginin adamları ve onun organizecisi sanmıştı. 
Varsın halkımız öyle sansındı. Yeter ki, bir olay çıkmadan dağılsındı, millet. 
Cübbeli, sarıklı eli tesbihli bir hain çıkıp ortamı mahfedebilirdi.
Hepsi eve gelip olayı anlatmışlardı.

2- Yıl 1969/70 idi galiba. Komünistler gemi azıya almışlar ve o günlerde komünistlerin de tahrikiyle, müslümanların aleyhine bir kanun çıkarılacaktı. Rahmetli İnönü de o meşhur, “çizmemi tekrar giydirmesinler” vs.cümlelerle bu tahriklere çanak tutuyordu. 
Biz o zaman ülkenin her yerinden “ülkede şeriat tehlikesi yok. Komünizm tehlikesi var” sloganlı imza kampanyası başlatıp, toplanan imzaları İçişleri Bakanlığına sunmuştuk (bakan sanırım zehir hafiye lakaplı Faruk Sükan idi).
Çok dikkat ediniz buraya, o gün Bugün gazetesinin bize göre sağ üst köşesine, üç sütun halinde bizim sloganı almış ve imzalarımızı teslim haberini vermiş ama aynı gün, bu gazetenin en alt solundaki köşesindeki yazıya da, “O KAFİR HERİFE!” başlığını atmıştı.
Yazının içinde, “biz islam fedaileriyiz. Bir gün gelecek, başınızda bomba gibi patlayacağız” gibi tahrikçi cümlelerle dolu bir yazı yazdı. 
İftira değil, gerçek bu. Gazeteyi uzun yıllar sakladım.
O zamanlar bu fluluğu bizim gözümüzde biraz daha netleşmişti, bu yazısıyla. Ne demekti, birbirine çelişik bu iki haber?..
Mecliste, kanun çıkarılmaya çalışıyor, komünistlerin de tahrikleri ve “şeriatçılar azdı” suçlamasıyla. 
Biz ülke genelinde toplantı, imza kampanyası yapıp, adalet parti teşkilatlarını bastırıyoruz. 
Bir taraftan bu haberi veren kişi, bir taraftan da, “şeriatçılar bomba gibi patlayacak” diye tahriklere kendi imzasıyla devam ediyordu!.. Çok ciddi bir fecaattı, bu!..
Tabii siz okuyunca, “bu açık açık provakasyon ve ajanlıktır” diyeceksiniz ama biz, hala flu diyoruz, vebalimiz gereği (!)

3- Yine Eygi hakkında verilen sanırım 2.5 yıllık cezayı çekmemek için, kendileri tüm ajanların anavatanı olan İngiltereye kaçmış ve orada tek kağıt (iki sayfalık) küçük bir gazete halinde Bugün gazetesini çıkarmaya devam ediyordu. Biz yine abonesiydik. 
Oradan attığı başlıklar ise, hep “ HODRİ MEYDAN!” İdi ve akıl almaz tahriklerle doluydu.
Şimdi bu aynel yakin yaşadığım üç olayı,değerlendirmelerinize sunuyorum.
Allah bu asil milleti, düşmanlarımızın ve içimizdeki binbir kılıklı ajanlarının saldırlarından korusun. 
Basiretimizi artırsın ve tüm milletimizin birliği ve huzuru yolunda, başarılı çalışmalar ihsan eylesin.


NOT: Şu an her biriniz nerede olursanız olunuz, istisnasız hepinizi neden seviyorum biliyor musunuz?...
İşte ihlasla atılan bu tohumların ürünlerisiniz, hepiniz!..
Başta Aykut abi üzere (laf olsun diye değil ciddi adımlarla ve gerekirse anadolu ilglilinin ayağına gidilerek-zira yöntem bu. Bu yöntemi de en güzel kendisi bilir ve örneğini koydu. Nasıl mı? Bir gece Konyada toprak damlı olan ve İrfan abinin “bizim darulerkamımızdı” dediği bizim evde, Rahmetli Necmettin abi Aykut abiye, Hilmi Muştuya yaptığını anlatmıştı. Aykut abi dinledikten sonra, “ Necmettin yanlış yapmışsın. Git Hilmiden özür dile” demişti. Gece saatın 2 si. 10 km. den fazla ve dağlık araziye gidecek. Araba falan ne gezer. Hasan Elmas abinin siyah bir filips marka bisikleti var. Ona biner o koca adam. Gece bisikletin çıktığı yere kadar gidip yokuşsyaya gitmek üzere bisikleti kuytuya saklayıp yaya gider ve Hilmiyi uykusundan kaldırıp özür diler ve selamlarımızı iletir ve bir hatanın bedelini ödemenin kanteri ve heyecanı içinde sabah ezanları okunmaya başlarken Aymanasyaki evimize girer.Buna bu gözler ve bu kulaklar şahittir. Buyrun o ihlas, iman ve salaneti tahlil edin) herkes nefsaniyyeti ve gelinen noktada madden gelişme olsa bile manen oluşan her türlü zaafları bir kenara atıp, nefsin ve şeytanın seslerine kulak tıkayarak, Rabbani bir hareketle, kıyamete kalmadan bu dünyada helalleşip tekrar yeni şartlarda ve yeni kardeşlik duygularıyla, nefsaniyyete, iğvalara ve yanlış davranışlara fırsat vermede yeni stratejiler!.. 
İnanın sevgi, kardeşlik, başarı, huzur ve Allahın yardımı bundadır. 
Merhum Mehmet Çetin abinin Rabbımızın net desteklediğini gördüğümüz o günlerde, Aykut abiye üçümüz bir aradayken dediği, “Aykutçuğum ben korkuyorum. Biz apalama dönemindeyiz. Rabbım bizi koşturuyor” diyerek, İstanbuldaki o başarı üstüne başarılı günlerimizde, ihlasla söylediği bu sözlerini hatırladığım merhum Çetin abime; İstanbulun belkemiği olan ve kıymeti bilinmeden içine biriktirdiği acı ve ızdıraplarla dopdolu bir hastalık sonucu vefat eden CANIM ABİM Yılmaz Karaoğlu abime sonsuz rahmetler ve İstanbulun bel kemiklerinden olan, pek çok içine attığı olaylarla ciddi ve dönüşü olmayan bir rahatsızlığa tutularak, ilaçlarla yaşayan ve zaman zaman geçirdiği dönemlere, sizin de bazı yazılarıyla şahit olduğunuz, sırlarla dopdolu abim Abdullah Yaman’a şifalar dileyerek; bir an evvel basiretimizi artırarak ve eteğimizdeki taşları dökerek hayatımızın en mutlu anını yaşayacağımız o birlikte sevgi ve saygıyla coşacağımız günlerimize bir an önce kavuşma dileklerimle, ey canlarım!..
Bu bir hayal değil!..
Başta Aykut abim ve diğer abiler ve kardeşler dahil olmak üzere hepimiz, hiç bir bahane üretmeden, kaybettiğimiz imtihanlarla cesedimizin üzerinde oluşan o külleri yeni bir iman ve irade ile kuvvetle üfürüp tazelenmeyle kalkın ayağa, HEEEEYY!!!
Bırakın dünyalık her şeyinizi! Ahiret var ahiret!..Kaçınılmaz hesap!.. Ve oradadır, asıl kazanç!..
Hatırlayın Hz. Halit B. Velid’in son anlarını!.. 
“Şu kadar savaşlarda bulunan ve teali-i islam için ömrünü veren Halit, develer gibi yatağında mı ölecek? Verin kılıcımı” deyip de ayağa kalkarak, kılıca yaslanmış halde vefatını!.. 
Şu yalan dünyada sizin gibi güçlü ve iradeli insanlar böyle mi vefat edeceksiniz, en başından en sonuna ey, kıymetlerini kendileri bilemeyen can dostlar topluluğu!..
Aksi halde VALLAHİ, ben ahirette, Aykut abim başta olmak üzere, hepinizin ümüklerinden sıkacağım, bunu iyi bilin!..
Sizleri nasıl şikayet edeyim?.. Edemem ki! 

Bari ümüğünüze yapışayım!..
Hepinizin yanaklarından can gözüyle görme arzumla ve sevgiyle öpüyorum.
Selam ve mutluluklar hepimize!..

13.7.2019
Mehmet Yaman
Casablanca/Mağrib

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.