Mehmet Akif pozitivist bir şair midir?

Mehmet Akif pozitivist bir şair midir?
Akif, ?Doğrudan doğruya Kuran?dan alıp ilhamı /Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam?ı? diye konuştuğu için düşünsel anlamda hep kıyıya itilmek istenmiş,...



Akif, ?Doğrudan doğruya Kuran?dan alıp ilhamı /Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam?ı? diye konuştuğu için düşünsel anlamda hep kıyıya itilmek istenmiş, bununla da yetinilmeyip yanlış anlamalara kurban edilmiştir.

Geçtiğimiz hafta Zeytinburnu Kültür Merkezi iki gün süren bir Mehmet Akif Sempozyumuna ev sahipliği yaptı.

Yurtiçi ve yurtdışından tebliğcilerin katıldığı sempozyumda Akif hem sanatçı ve edebiyatçı kişiliğiyle hem de fikir ve aksiyon tarafıyla etraflıca konuşuldu.

Bu arada ?Mehmet Akif şiirinde dünya ve ahiret tasavvuru?  hakkında konuşmak da benim payıma düştü.

Öncelikle bu sempozyumun düzenlenmesine emek verip öncülük eden Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü ve Zeytinburnu Belediyesi?ni kutluyorum. Sempozyumla ilgili söylenebilecek ilk olumlu taraf tebliğcilerin sadece akademisyenlerden oluşmamasıydı.

Edebiyatımızın önemli isimlerinin de bu sempozyumda yer almış olması hem çeşitlilik açısından hem de hareketlilik açısından iyi olmuştur.

İki gün süren oturumların sonunda şunu anladık ki Akif?in anlaşılma katsayısı ile anlaşılamama katsayısı neredeyse birbirine eşit.

Uzun uzun sunulan tebliğlerin tartışmasına girecek değilim.

Fakat sempozyumda bazı tebliğciler tarafından öne sürülen ve konuşma zamanın sınırlı tutulması sebebiyle tam anlamıyla vuzuha kavuşturulamayan ?Akif şiirinde metafizik? konusunda biraz durmak isterim.

Şayet felsefi ve de filolojik anlamı kastedilerek söyleniyorsa Akif?in metafizik bir şair olmadığını söyleyebiliriz.

Çünkü Akif hayatı boyunca bu tarz bir düalizme hep karşı durmuş, hiçbir zaman düşüncelerinde de böylesine bir ayrıma gitmemiştir.

Şayet felsefe literatüründen kopuk anlamıyla içkin ve aşkın olarak fizik dünyanın ötesinde bir dünya yoktur şeklinde bir anlam kastediliyorsa, burada birazcık durmak lazımdır.

Dünyayı ve de gerçekliği kendi bütünlüğünden kopartarak fizik-metafizik, maddi-manevi biçiminde ayırmak Kartezyen düşünme tarzının bir ürünüdür.

Gerçekten de Akif bu anlamıyla metafizik değildir.

Dünya ile ahireti, madde ile mânâyı, bedenle ruhu birbirinden ayırmadığı gibi fizikle metafizik olanı da birbirinden soyutlamamıştır.

Bu anlama sadık kalarak metafizik kavramına eleştirel bir nazarla baktığımızda ortada Akif?e haksızlık sayılabilecek bir şey yoktur.

Ne var ki yapılan vurgular daha çok altını çizdiğimiz anlamın dışında bir yere işaret ediyor.

Bu yer Akif?in maddeci ve aşkın olana karşı bir pozisyonda durduğu gibi bir yerdir ki bunu kabul etmek mümkün değildir.

Şairimizle ilgili bu tür sonuçlara varanlar öyle zannediyorum ki onun Kuranî ve selefi çizgisinden dolayı böyle düşünüyorlar.

Süregelen tevekkül anlayışını eleştirmesi, kaderle ilgili telakkileri, Kuran?ın ölüler kitabı olmadığını özellikle ve her fırsatta vurgulaması, gelenek adıyla yaşanan yanlışlıklara ve yozlaşmalara prim vermemesi, kokuşan medrese sistemine, uyuşuk Doğuya eleştiriler getirmesi Akif?i birilerinin eliyle paranteze mahkûm etmiştir.

Keşke Akif?in hakiki bir gelenekçi olduğunu fark edebilseydik.

Hem de 14 asır öncesine uzanan bir geleneğe bağlı Asr-ı Saadet ülküsü peşinde koşan bir gelenekçidir Akif.

?Doğrudan doğruya Kuran?dan alıp ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam?ı? diye konuştuğu için düşünsel anlamda hep kıyıya itilmek istenmiş, bununla da yetinilmeyip yanlış anlamalara kurban edilmiştir.

Hurafelere karşı çıkmak, yozlaşmış atalar dinine eleştiri getirmek ne zamandan beri pozitivizm oldu, bunu anlamak güç.

Akif?in Batının maddi ilerleyişine gıpta edici şeyler söylemesi Batıya özde bağlılığı ya da Batı karşısında kompleksi değil, Doğuyu silkeleyip kendine getirme çabasının duygusal refleksi sayılabilir ancak.

Hz. Peygamber?in doğumunu anlattığı ?Bu gece? şirinde Akif?in peygamberimizden ?öksüz? ve ?masum? diye bahsederek olağanüstü betimlemeler yapmadığını gerekçe göstererek pozitivist yargıya ulaşmak tanımlayarak hükmetme tahakkümünün bir neticesi olsa gerektir.

Etrafında peygamber olarak insanüstü bir varlık bekleyenlerin itirazına ?ben de sizin gibi insandan başka bir şey değilim? diyen Resulün yolunu ve üslubunu takip eden Akif?in sadece bu şiiri değil İstiklal Marşı da dâhil olmak üzere bütün Safahatı yoğunluklu olmaktan ziyade derinlikli metafizik unsurlar barındırır.

Her şeyin kurumsal ve törensel olanına mesefeli duran şair tasavvufun da, Doğuya bağlılığın ve İslamcılığın da kurumsal tarafına iltifat etmemiştir.

Fakat Akif?in hayatına tanıklık edenler onun nasıl sağlam inancı ve ahlakıyla mümin ve muvahhit bir ömür sürdüğünü gayet iyi bilirler.

?Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı? diyen şairin gençliğe ikazı göğün derinliklerini yerde de bulabileceğimize dair çok güçlü bir hatırlatmadır. Tıpkı: ?Ben ayımı yerde gördüm, ne isterim gökyüzünde. Benim yüzüm yirde gerek bana rahmet yerden yağar.? diyen bizim Yunus gibi.

Yoksa ?Benim yüzüm yerde gerek? diyen Yunus?un bu dizelerine de pozitivizm hamlederek fizik dünyaya mı hapsedelim şimdi?

Hüseyin Akın - Haber 7

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.