Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı

Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hayata Bağış Kulübü, Hayata Bağış Derneği işbirliğiyle medyanın organ bağışı üzerindeki etkisini ve organ bağışının hukuki boyutlarını ele almak üzere “Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı Paneli”ni düzenledi.

organ-bagisi-1-001.jpg

Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı

Organ Nakli Tüm Yönleriyle Ele Alındı

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hayata Bağış Kulübü, Hayata Bağış Derneği işbirliğiyle medyanın organ bağışı üzerindeki etkisini ve organ bağışının hukuki boyutlarını ele almak üzere “Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı Paneli”ni düzenledi. 20 Aralık Perşembe günü BİLGİ Kuştepe Kampüsü’nde gerçekleşen etkinlikte İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Zeynep Şimşek, Hayata Bağış Derneği Başkanı Hüseyin Yıldırımoğlu, Avukat Pınar Soner’in yanı sıra basın mensupları Dilşad Dede Taşkın, Fatma Demir ve Mesude Erşan söz aldı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu bünyesinde faaliyet gösteren Hayata Bağış Kulübü, Hayata Bağış Derneği işbirliğiyle sağlık, hukuk ve medya kuruluşlarından uzman isimleri BİLGİ’li gençlerle buluşturdu. Kadavradan Organ bağışı konusunda farkındalık yaratmak için düzenlenen “Medya ve Hukuki Açıdan Organ Bağışı Paneli”nin açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Zeynep Şimşek yaptı.

Prof. Dr. Şimşek, “Bir yandan ortalama ömür uzarken, diğer yandan da kronik hastalıklar, trafik kazaları, afetler gibi sayısız etmene bağlı olarak her geçen gün organ bekleyen kişi sayısı artıyor. Bir yanda beyin ölümü gerçekleşmiş, yaşaması mümkün olmayanlar, diğer yanda ise yıllarca nakil bekleyen hastalar var. Bağış ve nakil konusu organın alındığı ve nakledildiği iki bireyden çok daha ötesine uzanıyor. Bu panelde tüm bunları ele alacağız ve toplumda farkındalık yaratmak için neler yapabileceğimizi konuşacağız” dedi.

“Daha fazla insana ulaşmak istiyoruz”

Panelde söz alan Hayata Bağış Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yıldırımoğlu, kuruluş amaçlarını anlattı: “Biz alıcı hazırlıklarından, beyin ölümü gerçekleşen hastaların ailelerine kadar tüm süreçte iletişimi sağlıyoruz. Bu iletişimin kuvvetlenmesi ve bağışçı sayısının artması için çalışıyoruz. Asıl amaçlarımızdan biri canlı nakillerinden ziyade kadavra bağış bilincini aşılamak. Yaşam sevinci ile ölüm üzüntüsü arasında yürüttüğümüz bu görevde gençlerin desteğiyle daha fazla insana ulaşmak ve güçlenmek istiyoruz. Toplumda bilinci artırmak için de bir kısa film yarışmamız var, gerekli bilgiye Hayata Bağış Derneği sayfasından ulaşabilirsiniz. Gençlerin fikirleri ve katkıları bizlerin temel umudu” dedi.

“Oğlum 7 insana can oldu”

Panele katılan ve oğlunun beyin ölümü gerçekleştikten sonra organlarını bağışladıklarını ifade eden anne Fidan Zorba, “Oğlum 7 kişiye can oldu. Kendisi yaşayamadı ama 7 kişiyi yaşattı” dedi.

“Karar koyucu harekete geçmeli”

Hukuki açıdan organ ve doku naklini ele alan Avukat Pınar Soner şu ifadeleri kullandı: “Nakil ve bağış konusunda ülkemizin yapması gereken hukuki düzenlemeler var. Bunun en büyük nedenlerinden biri bağış sürecinin karışık bir yapıya sahip olması. 1979’da yürürlüğe giren mevzuattaki boşluklar uygulama sürecini olumsuz etkiliyor. Naklin gerçekleşmesi için organların bağışlanmış olması ve vakit kaybetmeden ailenin onaylaması gerekiyor. Bazı kişiler bağışlamak istemeyebiliyor ya da canlıdan nakil söz konusu olduğunda iş ticarete dökülebiliyor. Tüm bunların önüne geçmek için canlıdan ziyade ölü ve kadavradan nakil artırılmalı. Kanun koyucuyu harekete geçirmek ve hukuki engelleri ortadan kaldırmak için medyanın gücüne ihtiyaç var” dedi.

“Organ bağışı bilincini artırmalıyız”

Sağlık Muhabiri Mesude Erşan ise sağlık haberlerinin organ bağış bilincini artırmada kilit rol oynadığını anlattı. Erşan, “Sadece organ bağışı değil insan sağlığını ilgilendiren her tür detay özenle seçilip gündeme getirilmeli. Türkiye 90’lı yılların ortasında karaciğer nakli bekleyen Nurcan Çakıroğlu haberleri sayesinde organ nakliyle tanıştı. 1968 yılında ilk kalp naklini yapan ülkemiz, dünyaya kıyasla çok da geç kalmış sayılmazdı. Hastamız, doktorumuz, imkânımız var; nakil neden olmasın? Basın sayesinde bir farkındalık oluşturuldu ve empati kültürü pekişti. Medyanın misyonu, bağışa yönlendirmek olmalı” dedi.

“Canlıdan bağış yarım bırakıyor”

Türkiye’de gerçekleştirilen organ nakillerinin yalnızca yüzde 30’unun kadavradan olduğunu belirten Sağlık Muhabiri Dilşad Dede Taşkın, “Nakillerin büyük oranda canlıdan yapılması, organ bağışlayan bireyleri de yarım bırakıyor. Bu bireyler ilerleyen zamanlarda nakle muhtaç kalıyor. Bizler de haberlerimizde uzman görüşlerimizle bilinç oluşturmaya çalışıyoruz” dedi.

Televizyonda bu farkındalığı yaratmak için iki dakika gibi çok kısa süreleri olduğunu belirten Sağlık Muhabiri Fatma Demir Turgut, “Haberlerde en etkili hikayeleri seçerek bir kahramana dokunuyoruz. Bu dokunuş milyonlara umut oluyor. Yılda ortalama 80 kalp nakli oluyor ama bu haberler sayesinde 80 milyonun kalbine dokunabiliyoruz” dedi.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.