Mahmut Eraslan: Suriyeliler bizi rahatsız ediyor..

Mahmut Eraslan: Suriyeliler bizi rahatsız ediyor..
Onlarda biliyordu yük olduklarını, elbet bir gün yurtlarına döneceklerdi, ama savaş bitmedi ev aramaya başladılar..

Suriyeliler bizi rahatsız ediyor..

Suriye’de iç savaş başlayalı dokuzu yıl oldu. İnsanlar ailece Türkiye’ye akın etmişlerdi, park, bahçe, köprü altları insanlarla doluydu. Bu bizi rahatsız ediyordu, insandık inancımız vardı. Yağmur altında soğukta onları orada bırakamazdık, vicdan bunu gerektirirdi, biz yerdekilere merhamet edecektik ki, göktekiler de bize merhamet etsinlerdi..

Evlerimizin kapılarını açtık, ekmek, aş, su verdik..

Onlarda biliyordu yük olduklarını, elbet bir gün yurtlarına döneceklerdi, ama savaş bitmedi ev aramaya başladılar..

Üç bin lira etmeyen evlerin kiraları birden beş bin lira olmuştu..

Olsun.. Sokakta kâğıt naylon topluyor, su satıyor, tarlalarda çalışıyor, artık el açan değil emekleri ile evlerine ekmek götüren komşularımız oluyorlardı.

Bu arada içimizden çıkan fırsatçılar sadece ev sahipleri değildi elbette, tarla bahçe sahiplerinden de vicdansızlar çıkıyordu, çalıştırdığı Suriyelilerin emeklerinin karşılığını tam olarak vermeyenlerin yanı sıra parasının üzerine yatanlarda oluyordu..

Suriyelilerin bu halleri bizi üzüyordu..

Elbette sokaklarda nargile içenler hepimizi rahatsız ediyordu, ama nargile kafelerde sadece Suriyeliler yoktu ki, şehrimizin kuzeyinde birçok kafede kendi vatandaşlarımız nargile içip eğlenirken bu hiç birimizi rahatsız etmiyordu!

Hadi bunca çelişki ve yanlışları örtbas edelim ve itiraz edelim, bir kez daha seslenelim sokaklarda nargile içen Suriyeliler bizi rahatsız ediyor.

Peki, hastanelerde karşımıza çıkan burada da mı?.. Suriyeliler tepkisi neyin nesi?

Kanser gibi ölümcül olan ve tedavi için hastaneye gelen hastalar neden rahatsız ediyordu?

Deme ki mesele Suriyelilerin nargile içmesi veya eğlenmesi değildi, eğer öyle olmuş olsaydı hastanede karşılaştığımız bu insanlardan rahatsız olmazdık!

Sakarya’nın Kaynarca İlçesi’nde Suriye uyruklu 9 aylık hamile kadın, 10 aylık çocuğu ile kaçırılmış, ormanlık alana götürülen genç kadın, tecavüze uğradıktan sonra oğlu ile birlikte başları taşla ezilerek öldürülmüştü, hatırladınız mı? Bu olay sizi hiç mi rahatsız etmedi?

Suriyeliler sokaklara dökülüp Türklere ait iş yerlerine saldırmamıştı. Doğrusunu yapmış, aklıselim hareket etmişlerdi.

Yer Adana Koca Vezir Mahallesi Kıbrıs Caddesi bir Suriyelinin küçük bir çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla sosyal medyada yapılan kışkırtmalar sonucu, Suriyelilere ait işyerleri tahrip edildi, malları yağmalandı, bütün sermayeleri gözlerinin önünde gasp edilirken acı içerisinde sessizce evlerinde beklediler.

Sonradan anlaşıldı ki bu bir tecavüz olayı değil, bir taciz olayı.. Bunu yapan Suriyeli değil, bir Türk vatandaşıydı..

Bu hasarı kim tamir edecek, verilen maddi ve manevi zararın telafisi olacak mı?

Gerçekler ortaya çıktı provokatörlerin gazına gelerek bu yalan haberi yayanlar, iş yerlerine saldıranlar, oh oldu iyi oldu diyenler, Suriyelilere ait iş yerleri tahrip edilip talan edildikten yani iş bittikten sonra müdahale talimatı veren emniyet yetkilileri, vicdanlarınız rahat mı? gerçekten merak ediyorum?

Dokuz yıl içerisinde birçok can yakan olaylara şahit oldum. Suriyeli işçileri çalıştırıp parasını vermeyen, fahiş fiyatlarla ev ve işyerlerini kiraya veren, bazı işyerlerinden haraç alan, çocukları dilendiren, Suriyeli kadınlara sarkıntılık/ tecavüz eden, çaresiz kadınları ağlarına düşürüp para karşılığı erkeklere pazarlayanlar kimlerdi?

Türkiye cumhuriyeti Türk vatandaşlarıydı ama azınlıktı ve bizi temsil etmiyorlardı.

Suriyeliler içerisinde azda olsa bu ve benzeri kötü kirli işlere bulaşanlar elbette vardı, ama bunlarda yine azınlıktaydı ve Suriyelileri temsil etmiyordu.

Irkçılık tedavisi zor ve kötü bir hastalıktır. Suç işleyenin inancı, milliyeti, cinsiyeti ne olursa olsun cezasını çekmeli, adalet yerini bulmalıdır.

Suriyelilerden suç işleyenler cezasını çeksin ve sınır dışı edilsin ama bir kavme olan kinimiz bizi adaletsizliğe götürmesin.

Aliya ne diyordu, “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir”.

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.