Mahmut Eraslan: Meclis, ‘Şiddete Dur’ desin! ‘Emineler Ölmesin’..
Meclis, ‘Şiddete Dur’ desin! ‘Emineler Ölmesin’..
Emine Bulut aldığı darbelerle iki kelime dökülüyor dilinden ölmek istemiyorum.
Ölüme açılan kapıdan ilk adımını atmadan duyduğu son cümleler oluyor anne lütfen ölme!
Sadece kadınların değil insanım diyen herkesin yüreğini yakıyor anne ve kızın feryatları..
Maalesef ilk değildi bu, bir kadın bir erkeğin elleriyle ilk defa can vermiyordu!
Sadece aile içi sorunlarla değil, töre, terör, kadın ticareti yapan mafyalar, savaş bölgelerinde yüz binlerce kadın can veriyor. Köklü bir çözüm üretilmediği için şiddet devam ediyor.
Emine Bulut’un ölümü ile birlikte sosyal medya ayağa kalktı, kamuoyu çok ciddi tepkiler veriyor lakin buda unutulacak Özgecan Aslan ve diğerleri gibi…
İşin daha kötü olanı belki de yeni cinayetler işlenecek, farklı isimler eklenecek kurbanlar listesine ve biz yine aynı şeyleri konuşuyor olacağız!
Bunca karşı çıkış verilen tepkilere rağmen toplumda şiddet neden artarak devam ediyor?
Çünkü çözüm üretmek yerine sadece tepki veriyor ağıt yakıyoruz.
Hükümet, muhalefet ve siyasi partiler ile milletin vekilleri bu sorunları meclise niçin taşıyarak çözüm bulmazlar acaba?
Aile Bakanlığı ve Diyanet İşleri başkanlığının görevleri arasında ‘aile’ diye bir kurum yer almıyor mu? Tüm bu olanlar karşısında neden hala köklü bir çözüm ortaya koyamıyorlar?
Uyuşturucu, alkole bağlı trafik kazaları, terör, her gün yeni bir cinnete her gün faklı bir şiddette tanık oluyoruz, Adalet bakanlığı yetkilileri bu olaylara neden caydırıcı ve ağır cezalar uygulayamıyor?
Eğer bu toplumu şiddete teşvik eden, suç işleyemeye özendiren etken ve unsurlara karşı durup, mücadele edemiyorsak sorumluluk sahibi insanlar olarak, her birimiz ihmallerimizden dolayı bizde suç ortağı sayılmaz mıyız?
Aile içerisinde sorunlarımızı hikmetli güzel sözler, sevgi ve saygı içerisinde çözmek yerine öfke, acı aşağılayıcı sözler sarf ederek, karşılıklı birbirimizi tahrik edip şiddete itiyor, erkek kadına kadın çocuklarına şiddet uyguluyorsa…
Eğer film şirketleri toplumda duyarlılığı artıracak nitelikli kaliteli filmler yapmıyor, eğitime katkı sunmuyor, kutsallarımıza değer vermiyor, helal haram bilmiyor, şiddet içerikli dizi ve filmler çekiyor, sanatçılar da bu rolleri üstleniyorsa…
Din ve cinsel istismar almış başını gidiyor, gereken tavrı koyup tepki veremiyorsak, hepimiz bu suçların ortakları olmuyor muyuz?
RTÜK işine odaklanıp görevini yapmak yerine vatandaştan şikâyet bekliyor ve hala harekete geçmiyorsa görevini ihmal etmiş olmuyor mu?
Çözüme odaklanıp şiddeti durdurmak yerine feminist dürtülerle hareket edip, tüm erkekleri hedef gösteren kadınlar bu tavırları ile sorunun bir parçası olmuyor mu?
Ekranlardan şiddet fışkırıyor, okullarda eğitimciler öğrenci-veli şiddetine maruz kalıyor, hastanede hasta- yakınları hekimlere saldırıyor, sokak ve parklarda torbacılar uyuşturucu bağımlıları…
Demek ki mesele eşlerin geçimsizliği ve aile içi şiddet ile sınırlı değil, sorun tek başına erkekte değil.
Sorun şiddet ve maalesef şiddet her yerde.
Ağıt yakmak yerine çözüme odaklanmalı, özümüze kendi medeniyetimize dönmemiz gerek, bizim batının aklına ihtiyacımız yok. İstanbul sözleşmesi iptal edilsin, ahlak ve maneviyat tüm kurumlarda işlensin.
İlk görev mecliste, milletin oyları ile görev alan Vekillerindir.
Suça iten sebepler tespit edilmeli teşvik eden unsular bertaraf edilmeli, suçlulara caydırıcı cezalar verilmelidir.
Hükümet, muhalefet birlikte hareket etmeli bu konuda ortaya net bir tavır koymalıdır.
RTÜK, Millî Eğitim, Aile, Gençlik Ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve STK’lar ve ilgili birimler bir araya gelmeli, birlikte istişareler yaparak işbirliğine gitmeli, eğitime ağırlık verilmelidir.
Tartışmayı bırakıp harekete geçmek gerekiyor..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.